Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2015/17955 E. 2015/32287 K. 25.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/17955
KARAR NO : 2015/32287
KARAR TARİHİ : 25.06.2015

Tebliğname No : KYB – 2015/179196

Silahla tehdit suçundan sanık H.. G..’ün, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/2-a, 62/1, 50/1-a ve 52. maddeleri uyarınca 12.100 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair, Kayseri 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 02/12/2014 tarihli ve 2014/211 esas, 2014/789 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25/05/2015 gün ve 179196 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:

İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Süreli hapis cezası, kanunda aksi belirtilmeyen hâllerde bir aydan az, yirmi yıldan fazla olamaz. (2) Hükmedilen bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, kısa süreli hapis cezasıdır”, şeklindeki 49. maddesi ile “Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre adlî para cezasına çevrilebileceğini düzenleyen 50/1. maddesi birlikte nazara alındığında, somut olayda sanık hakkında hükmedilen 1 yıl 8 ay hapis cezasının adli para cezasına çevrilemeyeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:

Silahla tehdit suçundan sanık H.. G.. hakkında yapılan yargılama sonucunda, Kayseri 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 02/12/2014 tarihli kararıyla, hapis cezasından çevrili adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, sanık ve müdafiinin yokluğunda verilen kararın sanığa tebliğ edildiği ve temyiz edilmeksizin kesinleştirilmesi üzerine, bu kararın infazı sırasında, kısa süreli olmayan hapis cezasının koşulları oluşmamasına karşın adli para cezasına çevrildiği gerekçesiyle, kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.

II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:

Sanık hakkında 1 yıl 8 ay hapis cezası verilmesine karşın, bu cezanın TCK’nın 50/1-a maddesi uyarınca adli para cezasına çevrilmesine dair hukuka aykırılığa ilişkindir.

III- Hukuksal Değerlendirme:

5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Buna göre hâkim veya mahkemece verilen karar veya hükümlerin kanun yararına bozma konusu yapılabilmesi için istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmesi gerekmektedir.

7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 11. maddesinde “vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenlemeye göre sanık yargılama sırasında bir müdafii tarafından temsil edilmişse, gerekçeli kararın sanık müdafiine tebliğ edilmesi gerekmektedir.

İnceleme konusu somut olayda; Kayseri 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 02/12/2014 tarihli mahkumiyet kararının sanık ve müdafiinin yokluğunda verilmesine karşın, gerekçeli kararının yalnızca sanığa tebliğ edildiği, ancak dosyaya vekaletname sunan ve 09.10.2014 tarihli celsede sanıkla birlikte duruşmaya katılarak savunma yapan sanık müdafiine tebliğ edilmediği görülmektedir.

Bu itibarla, kanun yararına bozma konusu yapılan mahkumiyet kararının, sanık H.. G.. müdafiine tebliğ edilmemiş olması nedeniyle henüz kesinleşmediği anlaşılmakla, bu aşamada kanun yararına bozma yoluyla incelenmesi olanaklı görülmemiştir.

IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce, hükmün henüz kesinleşmemiş olması nedeniyle yerinde görülmediğinden, CMK’nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE,

2- Kanunyolu bildiriminin başvuru mercii, süresi ve yöntemi açısından şerhli davetiye ile sanık H.. G.. müdafiine bildirilip, tebligat eksikliğinin ikmali ile süresinde başvuruda bulunulması halinde dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay’a gönderilmesini, aksi takdirde usulünce kesinleştirme işlemi yapılarak, bu aşamadan sonra kanun yararına bozma isteminde bulunulmasını teminen dosyanın mahkemesine iadesine, 25.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.