Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2015/15472 E. 2015/32285 K. 25.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/15472
KARAR NO : 2015/32285
KARAR TARİHİ : 25.06.2015

Tebliğname No : KYB – 2015/186972

Tehdit suçundan sanık H.. A..’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/2-a ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine dair, Turhal Asliye Ceza Mahkemesinin 11/02/2010 tarihli ve 2009/296 esas, 2010/70 karar sayılı kararının, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 12/11/2013 tarihli ve 2012/22000 esas, 2013/27928 karar sayılı ilâmı ile onanarak kesinleşmesini müteakip, sanık tarafından yapılan yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine ilişkin, aynı Mahkemenin 30/03/2015 tarihli ve 2009/296 esas, 2010/70 sayılı ek kararına yönelik itirazın reddine dair, Zile Ağır Ceza Mahkemesinin 07/04/2015 tarihli ve 2015/255 değişik iş sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04/06/2015 gün ve 186972 sayılı istem yazısıyla, Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.

İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre, sanığın olay günü Jandarma Genel Komutanlığı 156 numaralı telefonu arayarak olayı ihbar eden Z.. Ş.. ve H.. Ç..’in tanık sıfatıyla dinlenmesini talep ettiği, yine müştekinin komşuları olması nedeniyle yargılama aşamasında müşteki ve çevresinden etkilenerek tanıklık yapmadıklarını düşündüğü, M.. Ş.. ve M.. Ş..’ın da tanık olarak dinlenmesini talep ettiği, ayrıca bahse konu olay için 156 ihbar hattını arayan diğer kişilerin tespit edilerek bilgi ve görgülerinin tespiti için yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunulduğunun anlaşılması karşısında, yargılamanın yenilenmesi talebi olarak ileri sürülen delillerin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 318 ilâ 321. maddeleri uyarınca yargılamanın yenilenmesini gerektirecek mahiyette olup olmadıklarının tespiti bakımından, kabule değer görülerek, toplanacak diğer delillerle birlikte değerlendirildikten sonra, yargılamanın yenilenmesinin kabul veya reddine karar verilmesinin uygun olacağı gözetilmeden, itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:

Tehdit suçundan sanık H.. A.. hakkında yapılan yargılama sonucunda, Turhal Asliye Ceza Mahkemesinin 11/02/2010 tarihli kararı ile, hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, yoklukta verilen kararın sanık müdafii tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 12/11/2013 tarihli kararıyla hükmün onandığı, bu şekilde kesinleşen kararın infazı sırasında, sanığın yeni deliller ortaya çıktığı gerekçesiyle yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunduğu, talebin aynı mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine, bu karara itiraz edildiği, itirazın da reddedilmesi üzerine merci kararına yönelik olarak kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.

II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:

Yargıtay tarafından onanarak kesinleşen hükmün infazı sırasında, yeni deliller ortaya çıktığı gerekçesiyle yapılan yargılamanın yenilenmesi isteminin reddine dair, yerel mahkeme kararıyla, bu karara yapılan itirazın reddine dair merci kararının, hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:

5271 sayılı CMK’nın “Hükümlü lehine yargılamanın yenilenmesi nedenleri” başlıklı 311. maddesinin (e) bendinde; “Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa” hükmüne yer verilmiştir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yargılamanın yenilenmesi konusunun ele alındığı 11.03.2014 tarih ve 2012/3-909 esas ve 2014/121 karar sayılı kararında; “Yeni olay ya da delilin yargılamanın yenilenmesi sebebi olması için aynı zamanda “önemli” de olması gerekmektedir. Diğer bir ifade ile yeni deliller ve olaylar ortaya konulduklarında tek başlarına ya da önceden sunulan delillerle birlikte değerlendirildiğinde sanığın beraatini veya daha hafif bir ceza uygulanmasını gerektirecek nitelikte olmalıdır.

Yargılanmanın yenilenmesi talebinin kabule şayan olup olmadığı konusunda şekil şartının yerine getirilmesi yeterli olmayıp, ikame olunan olay ve delillerin önceden ileri sürülmeyen ve tamamen yeni nitelik taşıyan yapıda olması ve tek başına veya diğer deliller birlikte incelendiğinde hükümlü lehine değerlendirmeye ve önceki hükmü değiştirmeye mahkemeyi yönlendirecek ciddiyette bulunması gerekmektedir. Bu özelliği taşımayan iddialarla, sırf şekli unsurların yeterliliğinden bahisle yargılamanın yenilenmesinde delil toplamaya ya da bu safha aşılarak duruşmalı incelemeye yönelmek kanun koyucunun amacıyla ve olağanüstü kanun yolu olan yargılamanın yenilenmesinin yapısıyla uyuşmamaktadır. Diğer bir ifade ile yargılamanın yenilenmesi talebinin kabul edilebilmesi için kesin hükümden dönülmesini gerektirecek, duruşma açılmasını haklı ve gerekli kılıcak ciddiyette yeni delil ve olayların ortaya konulması zorunludur.” görüşlerine yer verilmiştir.

Yargılamanın yenilenmesi kurumu kesin hükme karşı öngörülen olağanüstü yasayolları arasında yer aldığından, bu yola başvurulabilmesi için ortaya konulan gerekçelerin, yeniden yargılamaya başlanmasını gerektirecek nitelik, önem ve ciddiyete sahip olması gerekmektedir.

İnceleme konusu somut olayda, yargılamanın yenilenmesi istemi yeni tanıkların ortaya çıktığına ilişkindir. Ancak sunulan bu gerekçe, yerel mahkeme tarafından CMK’nın 311. maddesinde düzenlenen koşulları taşımadığı gerekçesiyle reddedilmiş, bu karara yapılan itirazda Zile Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yerinde görülmemiştir.

Yargılamanın yenilenmesine yönelik istemde, sanık olay günü mağdur Ö.. S..’ın evinin önüne aralarında geçen bir konuyu görüşmek için gittiğini, görüşme sırasında tartışıp karşılıklı hakaret ettiklerini ancak tehdit içeren sözler söylemediğini, bu hususa isimlerini bildirdiği kişilerin tanık olduğu ileri sürülmüştür.

Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözülebilmesi için yargılama sürecindeki ifadelerin irdelenmesi gerekmektedir. İlk olarak, yargılamanın yenilenmesine yönelik istemde yer verilen tanıkların mahkumiyet kararından önce hiçbir ifadede yer almadıkları, ancak mahkumiyet kararının Yargıtay tarafından onanmasından sonra, infaz aşamasında isimlerinin bildirildiği
görülmektedir. İkinci olarak, kolluk tarafından düzenlenen 05.01.2009 tarihli tutanakta, kavga olayının ihbar edilmesi üzerine jandarmanın suça konu köye gittiğinde, sanık Hasan’dan elde edilen Fatih marka tabancanın tanık B.. S.. tarafından, yine kavga sırasında sanığın elinden alınan pompalı tüfeğin tanık M.. S.. tarafından jandarmaya teslim edildiği, ayrıca sanığa ait araçta yapılan aramada 6136 sayılı Kanun kapsamında yer alan kama ile bulundurması bizatihi suç teşkil etmeyen av bıçakları ve fişeklerin ele geçirildiği, olay yerinde bulunan jandarma görevlileriyle birlikte tutanağı imzalayan tanıklar M.. S.., B.. S.. ve S.. S..’ın sanığın bir elinde tabanca diğer elinde av tüfeği olduğu halde mağdurun evinin önüne giderek onu tehdit ettiğini aşamalardaki anlatımlarında ifade ettikleri, bu tanıkların yalancı tanıklıkta bulunduklarına dair herhangi bir iddia veya soruşturma ve kovuşturmanın da bulunmadığı, mahkemece mağdur ve tanık beyanları, sanık savunması, emanet makbuzu ve kriminal raporu birlikte değerlendirilerek sanık hakkında mahkumiyet kararı verildiği anlaşılmıştır.

Bu itibarla, yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler, Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararındaki açıklamalar, soruşturma ve kovuşturma sürecindeki ifadeler ile dilekçelerdeki anlatımlara göre, yargılamanın yenilenmesine yönelik istemde ileri sürülen yeni tanıklar iddiasının, yerel mahkemece ve bu kararı denetleyen Ağır Ceza Mahkemesince, yargılamanın yenilenmesini gerektirecek nitelik ve ciddiyette görülmemesinde, hukuka aykırılık bulunmadığından talebin reddine karar verilmiştir.

IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görülmediğinden, CMK’nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE, 25.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.