Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2015/12012 E. 2015/32282 K. 25.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/12012
KARAR NO : 2015/32282
KARAR TARİHİ : 25.06.2015

Tebliğname No : KYB – 2015/127245

Şantaj suçundan sanık S.. B..’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 107/2. maddesi delaleti ile 107/1, 62/1 ve 52/2. maddeleri gereğince 10 ay hapis ve 500 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair, Bergama Asliye Ceza Mahkemesinin 05/04/2013 tarihli ve 2011/212 esas, 2013/556 sayılı kararını müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde suç işlediğinden bahisle hakkındaki hükmün açıklanmasına, 5237 sayılı Kanun’un 107/2. maddesi delaleti ile 107/1, 62/1 ve 52/2. maddeleri gereğince 10 ay hapis ve 500 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, aynı Mahkemenin 12/12/2014 tarihli ve 2014/419 esas, 2014/426 karar sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.04.2015 gün ve 127245 sayılı istem yazısıyla dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:

İstem yazısında “Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 25/06/2014 tarihli ve 2013/20070 esas, 2014/15735 karar sayılı ilamında “tedavi ve denetimli serbestlik kararının, mahkumiyet hükmü niteliğinde olmadığı ve bu karara istinaden hükmün açıklanmasına karar verilemeyeceği” şeklinde belirtildiği üzere, sanık hakkındaki ihbara konu ilamın kullanmak için uyuşturucu ve uyarıcı madde kabul etmek veya bulundurmak suçundan dolayı hükmolunan tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararı olduğu ve bu karara istinaden hükmün açıklanmasına karar verilemeyeceği gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:

Şantaj suçundan sanık S.. B.. hakkında yapılan yargılama sonucunda, Bergama Asliye Ceza Mahkemesinin 05/04/2013 tarihli kararı ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın 21/05/2013 tarihinde kesinleştiği, daha sonra sanık hakkında 01/10/2013 tarihinde işlemiş olduğu kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan, Kınık Sulh Ceza Mahkemesinin 15/05/2014 tarihli kararı ile tedavi ve denetimli serbestlik kararı verildiği, bu kararla birlikte deneme süresi içerisinde suç işlediği gerekçesiyle ihbarda bulunulması üzerine, Bergama 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/12/2014 tarihli kararı ile önceki hükmün açıklanmasına karar verildiği, temyiz edilmeksizin kesinleşen bu ilam ile ilgili olarak CMK’nın 231/11. maddesindeki koşulların gerçekleşmediği gerekçesiyle kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.

II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:

Deneme süresi içerisinde suç işlendiği gerekçesiyle mahkemece verilen hükmün açıklanması kararının, hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:

Kanun yararına bozma, kesinleşen hükümde verildiği zaman yürürlükte bulunan usul ve maddi hukuka ilişkin hukuka aykırılıkların giderilmesi ile sınırlı olduğundan, inceleme karar tarihindeki mevzuat hükümlerine göre yapılmıştır.

5271 sayılı CMK’nın “hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” başlığını taşıyan 231. maddesinin 8. fıkrasında; “(Ek fıkra: 06/12/2006 – 5560 S.K.23.md) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur.” 11. fıkrasında; ” (Ek fıkra: 06/12/2006 – 5560 S.K.23.md) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.” hükümleri yer almaktadır.

Deneme süresi içerisinde suç işlendiğinden söz edilebilmesi için öncelikle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmesi, daha sonra 5 yıllık deneme süresi içerisinde kasıtlı bir suçun işlenmesi ve bu suçtan verilen mahkumiyet kararının kesinleşmesi gerekmektedir.

İncelenen dosyada, sanık hakkında deneme süresi içerisinde işlemiş olduğu kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan, tedavi ve denetimli serbestlik kararı verildiği, aynı kararda adli sicil kaydında yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının açıklanması için ihbarda bulunulduğu görülmektedir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20/03/2012 tarih ve 2011/10-785 esas, 2012/101 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, “14.04.2011 gün ve 27905 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6217 sayılı Yasanın 20. maddesi ile 5237 sayılı TCY’nın “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak” başlıklı 191. maddesinin ikinci fıkrasına “Bu karar, durma kararının hukuki sonuçlarını doğurur” cümlesi eklenmiştir.

19.12.2006 gün ve 26381 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunan 5560 sayılı Yasanın 7. maddesiyle değişik 5237 sayılı TCY’nın 191. maddesinin gerekçesinde; “ …Bunun ifade ettiği anlam şudur: Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak suçundan dolayı hakkında kamu davası açılmış olan sanıkla ilgili olarak cezaya hükmetmeden tedavi ile birlikte denetimli serbestlik tedbirine ya da sadece denetimli serbestlik tedbirine karar verilmesi halinde, açılmış olan kamu davası derdest olmaya devam etmektedir” denilmek suretiyle, sanıkla ilgili olarak cezaya hükmedilmeden önce tedavi ile birlikte denetimli serbestlik tedbirine ya da sadece denetimli serbestlik tedbirine karar verilmesi halinde, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulup da, şartın gerçekleşmesini beklemek üzere verilen ve 5271 sayılı CYY’nın 223/8. maddesinde itiraza tabi olduğu belirtilen durma kararında olduğu gibi, davanın esasının çözülmediği ve açılmış olan kamu davasının derdest olmaya devam ettiği belirtilmiştir.” şeklindeki gerekçeyle tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin hukuki niteliği açıklığa kavuşturulmuştur.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

5237 sayılı TCK’nın 191. maddesinin 2. fıkrasına 6217 sayılı Yasanın 20. maddesi ile eklenen “bu karar, durma kararının hukuki sonuçlarını doğurur” düzenlemesinin yürürlüğe girdiği 14.04.2011 tarihinden sonra mahkemelerce, 5237 sayılı TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca cezaya hükmedilmeden önce verilen tedavi ile birlikte denetimli serbestlik tedbiri ya da sadece denetimli serbestlik tedbiri kararlarının durma kararı niteliğinde olup itiraz yasa yoluna tabi olduğu, ayrıca uyuşmazlığı nihai olarak çözümlemediği için de, CMK’nın 223. maddesi çerçevesinde, kasıtlı bir suçtan mahkumiyet hükmü olarak kabul edilme imkanı da bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, 5271 sayılı CMK’nın 231/11. maddesindeki koşullar oluşmamasına karşın, sanık hakkında mahkumiyet hükmünün açıklanmasına karar verilmesi hukuka aykırıdır.

IV- Sonuç ve Karar:

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,

1- Şantaj suçundan sanık S.. B.. hakkında, Bergama 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/12/2014 tarihli ve 2014/419 esas, 2014/426 sayılı kararının, CMK’nın 309/3. maddesi uyarınca BOZULMASINA,

2- Müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 25.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.