YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/6241
KARAR NO : 2015/1858
KARAR TARİHİ : 22.01.2015
Tebliğname No : KYB – 2014/33018
Hakaret suçundan sanık R.. Y..’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/3-a-4, 62 ve 52. Maddeleri gereğince 7.080 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair, Samsun 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 09/10/2013 tarihli ve 2012/944 esas, 2013/779 sayılı kararına yapılan itirazın reddine ilişkin, Samsun 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 15/11/2013 tarihli ve 2013/807 değişik iş sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30/01/2014 gün ve 33018 sayılı istem yazısıyla Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.
İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik karara karşı yapılan itirazın Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22/01/2013 tarihli ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı kararında da belirtildiği üzere, 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesindeki koşulların oluşup oluşmadığının yanı sıra suçun sübutuna ilişkin de incelenmesi gerekeceği cihetle, sanık tarafından savunma hakkının kısıtlandığı, suçun sübut bulmadığı gibi mahkûmiyet kararının esasına yönelik nedenlerle söz konusu karara itiraz edildiğinin anlaşılması karşısında, merciince kararın esasına ilişkin her hangi bir değerlendirme yapılmadan, kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle ve sehven hazine vekilinin itirazının reddine denilmek suretiyle yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Hakaret suçundan sanık R.. Y.. hakkında yapılan yargılama sonucunda, Samsun 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 09/10/2013 tarihli kararıyla, adli para cezası ile cezalandırılmasına ve koşulları oluştuğundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, bu karara sanığın savunma hakkının kısıtlandığı ve suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle itirazı üzerine, mercii Samsun 5. Asliye Ceza Mahkemesince itirazın reddine karar verildiği, kesin olan bu karara karşı kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını itiraz üzerine inceleyen merciin, hükmü usul ve esas yönünden denetleme yetkisinin bulunup bulunmadığı ile itiraz üzerine verdiği kararın hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanabilmesi için, anılan maddenin 6. fıkrasında belirtilen objektif ve subjektif koşulların bulunması ve öncelikle sanığın isnad edilen suçu işlediğinin yapılan yargılama sonucu belirlenmesi gerekmektedir.
CMK’nın 231. maddesinin 12. fıkrasına göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz yoluna başvurulabilecektir.
Olağan kanun yollarından olan itiraz, 5271 sayılı CMK’nun 267 ila 271. maddeleri, arasında düzenlenmiş olup “İtiraz olunabilecek kararlar” başlıklı 267. maddesinde; “Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir” şeklindeki düzenlemeye göre, kural olarak sadece hakim kararlarına karşı gidilebilecek olan itiraz yoluna, kanunlarda açıkça gösterilmiş olunması kaydıyla mahkeme kararlarına karşı da başvurulması mümkündür.
CMK’nın 270 ve 271. maddelerine göre, itiraz incelemesi kural olarak duruşmasız ve dosya üzerinden yapılacak, merci gerekli görürse Cumhuriyet savcısı, müdafii veya vekili de dinleyebilecektir. Bunun yanında merci, yazı ile cevap verebilmesi için itiraz istemini Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilecek, kendisi de inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılması konusunda emir de verebilecektir.
CMK’nın itirazla ilgili yukarıda yer verilen maddelerinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik itirazın yalnızca şekil yönünden inceleneceği, esasın inceleme dışı bırakılacağına dair bir düzenleme bulunmamaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 22/01/2013 tarih ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı kararında; “İtiraz mercii, o yer Cumhuriyet savcısının suç vasfına yönelik aleyhe başvurusu üzerine incelemesini sadece şekli olarak değil, hem maddi olay hem de hukuki yönden yapmalı, gerekli gördüğünde cevap vermesi için itirazı sanık müdafiine tebliğ etmeli ve Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafiini dinlemeli, yine ihtiyaç duyduğu konular varsa gerekli araştırma ve incelemeyi yapmalı ya da bunların yapılmasını sağlamalı ve bunun sonucunda da TCK’nun 191/2. maddesi gereğince verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararının isabetli olup olmadığına karar vermelidir.” şeklindeki gerekçesiyle itirazın hem maddi hem hukuki yönden ele alınması ve her yönden hukuka uygunluğunun denetlenmesi gerektiğine karar vermiştir.
İtiraz üzerine kararı usul ve esas yönünden denetleyen mercinin, kararın hukuka uygun olması durumunda itirazın reddine, aksi durumda ise eksikliği tespit edip itirazın kabulüne karar vererek gereği için dosyayı mahkemesine iade etmesi gerekmektedir.
İnceleme konusu somut olayda; sanık R.. Y.. hakkında, basın yoluyla kamu görevlisine hakaret suçundan kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda sanığın eylemi sabit görülerek, Mahkemece seçimlik cezalardan gün adli para cezası tercih edilmek suretiyle, sanığın 7.080 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve sabıkasız oluşu, duruşmadaki tutum ve davranışları olumlu görülerek, bir daha suç işlemeyeceği kanaatiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Sanık 13.03.2013 tarihli celsede hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanmasını kabul etmiştir.
Bu karara sanık tarafından savunma hakkının kısıtlandığı ve suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle itiraz edilmesi üzerine, itiraz merciince hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının usul ve yasaya uygun olduğu, mahkeme kararında bir isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle itirazın reddine karar verilmiştir.
Her ne kadar itiraz merciinin kararının son bölümünde itiraz eden kişi olarak hazine vekili yazılmış ise de, maddi hata niteliğinde bulunan bu ibarenin mahallinde düzeltilmesi mümkün görülmüştür.
Yukarıda yer verilen kanun hükümleri ve Yargıtay kararları doğrultusunda itirazı inceleyen merciin kararı hem usul hem de esas yönünden denetleyebileceği konusunda tereddüt bulunmamaktadır. İtiraz merciince de itiraza konu karar usul ve yasaya uygun görülerek ret kararı verilmiştir. Mercii kararında incelemenin yalnızca usul yönünden yapıldığı yönünde her hangi bir açıklama yer almamaktadır. Bu itibarla itiraza konu mercii kararının hukuka uygun olduğu ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesini engelleyecek nitelikte açık bir hukuka aykırılığın da bulunmadığı anlaşıldığından, kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmiştir.
IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görülmediğinden, CMK’nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE, 22.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.