Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2014/49988 E. 2017/20487 K. 25.09.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/49988
KARAR NO : 2017/20487
KARAR TARİHİ : 25.09.2017

MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Tehdit, yaralama, hakaret
HÜKÜMLER : Mahkumiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, temyiz isteminin reddi

Bozma üzerine Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre, müşteki …’nun 07.02.2013 tarihli duruşmada şikayetçi olduğunu belirtmesine rağmen, katılma talebi olup olmadığı sorulmamış ise de, hükmü temyiz ederek davaya katılma iradesini ortaya koyması nedeniyle temyiz hakkı bulunduğu gözetilerek, müşteki …’nun katılan olarak davaya kabulüne karar verilerek dosya görüşüldü:
1-Sanık …’nun katılan …’ya karşı yaralama, müştekiler … ve …’a karşı hakaret, sanık …’nun … ve …’a karşı hakaret eylemlerinden kurulan mahkumiyet kararlarında öngörülen cezaların nitelik ve niceliğine göre, verilldiği tarih itibariyle hükümlerin temyiz edilemez olduğu,
Anlaşıldığından Yerel Mahkemece verilen temyiz isteğinin reddine ilişkin karara karşı yapılan itirazın, tebliğnameye uygun olarak REDDİNE, yerel mahkemenin redde ilişkin kararının ONANMASINA,
2-Sanık …’nun katılan …’ya karşı hakaret eyleminden hükmolunan ceza verilmesine yer olmadığına ve sanık …’nun, katılan …’ya tehdit eyleminden hükmolunan beraat hükümlerinin temyizine gelince;
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
a-Tehdit fiili, kişinin ruh dinginliğini bozan, iç huzurunu, bilinç ve irade özgürlüğünü ihlal eden bir olgudur. Fiilin mağdur üzerinde ciddi bir korku yaratabilmesi açısından sonuç almaya objektif olarak elverişli, yeterli ve uygun olması gerekir. Ayrıca tehdidin somut olayda muhatap üzerinde etkili olması şart değildir. Bu nedenle mağdurun korkup korkmadığının araştırılması gerekmez.
Tehdit suçunun manevi öğesi genel kasttan ibaret olup suçun yasal tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek işlenmesini ifade eder. Olayda tasarlamanın varlığı aranmadığı gibi, saikin de önemi yoktur.
Kavga ve tartışma sırasında haksız bir fiilin kendisinde husule getirdiği şiddetli öfke ve elemin (gazabın) failin iradesini etkileyen bir etken olarak kusur yeteneğinde meydana getirdiği azalma nedeniyle koşulları varsa ancak yasal indirim nedeni olarak kabul edilebilmesi olanaklı ise de önceden ilke boyutunda kastı kaldıran ve suçun oluşumunu engelleyen bir husus olarak kabulü mümkün değildir.
Somut olayda; sanığın katılan … eşi …’ya söylediği kabul edilen “seni ve kocanı üst üste koyup d…. ” biçimindeki sözlerin objektif olarak korkutucu nitelikte bulunması ve tehdit suçunda tasarlama unsurunun aranmaması nedeniyle suçun oluşacağı gözetilerek, “sanığın söylediği sözlerin müşteki üzerinde ciddi bir korku yaratması açısından sonuç almaya elverişli olmadığı, yeterli ve uygun bulunmadığı sonuç ve kanaatine varıldığından, tehdit içerir sözlerin taraflar arasındaki tartışma ve kavga sırasında sarf edildiği, kavga sırasında sarf edilen tehdit içerir sözlerin ciddi ve korkutucu olma özelliklerini taşımayacağı belirlenmekle” şeklindeki, yasal ve yerinde olmayan gerekçeyle tehdit suçundan beraat kararı verilmesi,
b-Hakaret suçu yönünden, 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34.maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253.maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 125/1.maddesi kapsamındaki hakaret suçu önceden de uzlaşma kapsamında ise de, 6763 sayılı Kanun’un 34.maddesiyle, 5271 sayılı CMK’nın 253.maddesinin 24 ve 25.fıkralarındaki uzlaştırma bürosuna ilişkin düzenleme dikkate alınıp, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7.maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan … vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, (a) bendi hariç diğer yönleri incelenmeksizin HÜKÜMLERİN 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadn başlayarak sürdürülüp sonuçlandırmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 25/09/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.