Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2014/1755 E. 2014/2670 K. 30.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/1755
KARAR NO : 2014/2670
KARAR TARİHİ : 30.01.2014

Hakaret ve tehdit suçlarından sanıklar … ve … hakkında yapılan yargılama sonunda mahkumiyetlerine dair, (URLA SULH CEZA) Mahkemesince verilen 30/07/2009 tarih ve 2008/548 esas, 2009/428 karar sayılı hükmün, temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmesinden sonra, Kanun yararına bozulmasının talep edilmesi üzerine,
Dairemizin 19/09/2013 gün ve 2013/14249 esas, 2013/22957 sayılı kararıyla;
” …Öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir.(Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
Kanun yararına bozma istemine konu edilen 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanabilmesi için öncelikle;
– Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde, hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olması,
– Suçun CMK’nın 231. maddesinin 14. fıkrasında yazılı suçlardan olmaması,
– Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
– Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına itiraz etmemesi,
– Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesine ilişkin koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

Anılan bu objektif koşullar ile birlikte “Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılmasına” ilişkin takdire dayalı subjektif koşulun da gerçekleşmesi halinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanması olanağı bulunmaktadır.
İnceleme konusu somut olayda; adli sicil kaydı bulunmayan sanıklar … ve … hakkında hakaret ve tehdit suçlarından adli para cezası verildiği, ancak kararda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun tartışılmadığı anlaşılmaktadır.
Kanun koyucu CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanıp uygulanmaması hususunda mahkemeye takdir hakkı tanımıştır. Objektif koşulların oluşmasına karşın koşullu bir düşme nedeni olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun tartışılmamasına yönelik mahkeme uygulamasının yerinde veya yeterli olup olmadığı temyiz incelemesinde değerlendirilebilecekken, takdire müteallik konuların inceleme dışı bırakıldığı olağanüstü kanun yolu olan, Kanun yararına bozma yoluyla denetlenemeyecektir.
IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce, kanun yararına bozma isteminin takdire ilişkin olması nedeniyle yerinde görülmediğinden, CMK’nın 309. maddesi koşullarını taşımayan KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE” karar verilmiştir.
I-İTİRAZ NEDENLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 03/01/2014 gün ve 2013/91088 sayılı yazısı ile;
” İtirazın konusunu oluşturan uyuşmazlık; objektif koşulların mevcut olmasına rağmen, hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının karar yerinde tartışmasız bırakılması hususunun, kanun yararına bozma yasa yoluna konu olup olamayacağının belirlenmesine ilişkindir.
…………
Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Özel Dairelerin duraksamasız uygulamalarına göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilemeyeceğine ilişkin değerlendirme yapılması için yargılamanın herhangi bir sujesinin istemde bulunması gerekmez. Hükmün açıklanmasının koşullarının oluşup oluşmadığı hakim tarafından kendiliğinden değerlendirilmeli ve bu değerlendirmede denetime olanak sağlayacak şekilde kararda gösterilmelidir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 13.11.2007 tarih ve 2007/171-235 sayılı; “ İncelenen olayda, sanığın suç tarihi itibariyle 18 yaşını bitirmediği bellidir. Ancak hüküm verilirken bu husus gözden kaçırılmıştır. Dolayısıyla hem yaş küçüklüğüne dayalı indirim gerçekleştirilmemiş, hem de 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasası’nın 23. maddesindeki düzenleme nedeniyle, hüküm tarihi itibariyle sadece çocuklar bakımından tatbiki mümkün bulunan, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu değerlendirme dışı bırakılmıştır. Başka deyişle, biri maddi ceza hukukuna, diğeri ise yargılama hukukuna ilişkin bulunan iki hukuk kuralı uygulanmamıştır. Bu hatalı uygulamalardan ikincisinin Yargıtay’ca denetlenen ve hukuka aykırılığı vurgulanıp yasa yararına bozma konusu yapılan yönü, yargıcın takdirini yanlış kullanması ile ilgili değildir. Denetlenen husus, yargıcın bir değerlendirme yaparak sonuca varıp, bunu da hükmünde açıklaması zorunluluğuna uyulmamış olmasıdır. Hukuka aykırılık oluşturduğu açık olan bu iki husustaki hatalı uygulamanın aynı nedenden kaynaklandığı göz önünde tutularak, yasa yararına bozma konusu yapılması isabetlidir….” şeklindeki kararında da, hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının karar yerinde tartışılmaması hususunun, takdire ilişkin olduğundan bahisle kanun yararına bozma konusu yapılamayacağına dair Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine oy birliği ile karar verilmiştir.

Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulunun. 16.02.2010 gün ve 2009/253, 2010/28 sayılı, 14.07.2009 gün ve 2009/163-202 sayılı ile 29.09.2009 gün ve 2009/130¬213 sayılı kararlarında da gösterildiği üzere; sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak, kamu davasının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223.maddesi gereğince düşürülmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Koşullu bir düşme nedeni oluşturan ‘hükmün açıklanmasının geri bırakılması’ müessesesi, objektif koşulların varlığı halinde mahkemece, diğer kişiselleştirme hükümlerinden önce ve resen değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate ulaşıldığı takdirde, hiçbir isteme bağlı olmaksızın öncelikle uygulanmak zorundadır. Gerek koşulları oluştuğu halde bu konuda hiçbir değerlendirme yapılmaması gerekse hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararındaki hukuka aykırılıkların, hakimin takdir hakkına taalluk eden bir husus olmaması nedeniyle kanun yararına bozma yasa yoluna konu yapılabilmesi mümkündür.
Ayrıca, Yargıtay 2.Ceza Dairesinin 07.03.2012 gün ve 2012/6037-5584, 3.Ceza Dairesinin 08/02.2012 gün ve 2011/38570 esas, 2012/4149 karar ile 6.Ceza Dairesinin 11.03.2013 gün ve 2013/2790-5123 sayılı kararlarında da, objektif koşullar gerçekleştiği halde hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının karar yerinde tartışılmaması hususunun, kanun yararına bozma yasa yoluna konu olabileceği kabul edilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında, somut olaya bakıldığında; sanıklar … ve …’ın, hakaret ve tehdit suçlarından, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1-4, 129/1 (iki kez) 106/l-2.cümle, 29 ve 52/2.maddeleri uyarınca 1.040,00 (iki defa) Türk lirası ve 300,00 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırıldıkları dava da, sanıklar hakkında tayin olunan cezaların türüne, daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunmalarına, yüklenen suçlardan dolayı maddi bir zararın oluşmamış bulunmasına ve müsnet suçların yasaklı suçlardan olmamasına göre, hükmün verildiği 30.07.2009 tarihinde yürürlükte bulunan 5728 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231.maddesi gereğince, hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının mahkemesince değerlendirilmesi zorunlu olup, yerel mahkemece bu husus tartışmasız bırakıldığından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilmeyeceğinin değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin kanun yararına bozma talebi yerindedir.
Bu nedenle Özel Dairenin, hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının mahkemesince değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin kanun yararına bozma isteminin, takdire ilişkin olduğundan bahisle reddine karar vermesinin hukuka aykırı olduğu kanaatine varılmıştır.
Sonuç ve istem :
Yukarıda açıklanan nedenle;
Dairenizin, 19.09.2013 gün ve 2013/14249 esas, 2013/22957 karar sayılı kanun yararına bozma isteğinin reddine dair ilamının kaldırılması,
Adalet Bakanlığının, haklı nedene dayanan kanun yararına bozma isteminin kabulü ile Urla Sulh Ceza Mahkemesinin 30.07.2009 tarihli ve 2008/548 esas, 2009/428 sayılı kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendi uyarınca bozulmasına ve müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine karar verilmesi,
İtirazın, Dairece yerinde görülmemesi halinde ise de, dosyanın, Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi,

İtirazen arz ve talep olunur.” isteminde bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü:
II- KARAR
Dairemizin 19/09/2013 gün ve 2013/14249 esas, 2013/22957 sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunmakla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazları yerinde görülmediğinden REDDİNE, 6352 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı Kanunun 308. maddesinin 3. fıkrası gereğince itirazı incelemek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 30.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.