Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2013/7185 E. 2013/21133 K. 03.07.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/7185
KARAR NO : 2013/21133
KARAR TARİHİ : 03.07.2013

İmar kirliliğine neden olma suçundan sanık … hakkında yapılan yargılama sonunda beraatine dair, Dikili Asliye Ceza Mahkemesince verilen 12.06.2009 tarih ve 2008/394 esas, 2009/225 karar sayılı hükmün müşteki Dikili Belediyesi vekili tarafından temyizi üzerine,
Dairemizin 15/11/2012 gün ve 2012/5805 esas, 2012/25380 sayılı kararıyla;
“Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Suçtan zarar gören …’na duruşma günü bildirilip kamu davasına katılma hakkı tanınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması,
Yasaya aykırı suçtan zarar gören … vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKMÜN başkaca yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,” karar verilmiştir.
I-İTİRAZ NEDENLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04/02/2013 tarih ve 2010/41798 sayılı yazısı ile;
“Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 36. maddesi ile “ Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılama hakkına sahiptir…” ve yine aynı yasanın 141/4. maddesi ile de “Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.” hükümleri haizdir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 6/1. maddesi ile “Herkes, gerek hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir sure içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir…” seklindeki ifadelerle makul süre içerisinde adil yargılanma hakkını güvence altına almıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi makul sürede adil bir yargılanmayı mahkemelere ödev, talep edenlere de bir hak olarak öngörmüştür.
Ceza Muhakemesi Kanununun 234. maddesi mağdur ile şikâyetçinin haklarını sayarken, kamu davasına katılma ve davaya katılma şartıyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı kanun yoluna başvurma haklarını belirtmiş, bu hakların mağdur ve şikayetçiye anlatılarak tutanağa geçirilmesi gerektiğini de işaret etmiştir.
Yine Ceza Muhakemesi Kanununun 237. maddesi, kamu davasına katılmayı “Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler. Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır.” hükmü ile aynı yasanın 238. maddesi ise katılma usulünü “Katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun tutanağa geçirilmesi suretiyle olur….” Şeklinde hüküm altına almıştır.
CMK’nın 260. maddesi kanun yoluna başvurma hakkına sahip kimseleri Cumhuriyet Savcısı, şüpheli, sanık ve katılan sıfatı almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatı alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar olarak saymıştır.
Somut olayda;
Şikayetçi vekiline duruşma günü için tebligat yapılmamıştır. Buna rağmen şikayetçi vekili 12/06/2009 tarihli oturuma katılarak sanığın cezalandırılmasını istemiştir. Ancak mahkemece şikayetçi vekiline davaya katılmak isteyip istemediği sorulmadan karar verilmiştir.
İmar kirliliğine neden olma suçunun şikayetçisi olan, dolayısıyla suçtan doğrudan doğruya zarar gören şikayetçi vekilinin, yargılama sırasında, katılma isteğinin mahkeme tarafından sorulmadığı ve karara bağlanmadığı, şikayetçi vekilinin ise hükmü temyiz ettiği, temyiz isteğinde sanığın cezalandırılması gerektiğinin belirtildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda şikayetçi Dikili Belediyesi’nin CMK’nın 260. maddesi uyarınca, katılma isteği sorulmamış ve karara bağlanmamış olmasına rağmen hükmü temyize hakkı bulunmaktadır. Nitekim Özel Dairece de bu husus vurgulanmaktadır.
Ceza Muhakemesi Kanununun 237. maddesinin ikinci cümlesi, “Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır” hükmü incelendiğinde, şikayetçi vekilinin beraat kararının hukuka uygun olmadığına, bozulması gerektiğine ilişkin temyiz isteminin mahkemenin beraat kararına yönelik esasa dair bozma talebine ilişkin temyiz dilekçesinin, usulüne uygun olarak sorulup karara bağlanmayan katılma isteği hususunda da Yüksek Yargıtay tarafından bir karar verilmesi talebini de içerdiği seklinde anlaşılmalıdır. Fıkra hükmünü, şikayetçi vekilinin katılma isteği ile ilgili açıklayıcı bir beyanın bulunması şeklinde anlamak, yasanın lafzına sıkı sıkıya bağlı kalmak olacaktır ki, bu hususun doğru bir yaklaşım olmayacağı anlaşılmaktadır.
Diğer yandan hükmün esasına girilmeden bozulması, Anayasanın 141/4. maddesinde yazılı Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir’ hükmüne de uygun bir sonuç doğurmadığı açıktır. Nitekim Ceza Genel Kurulu’nun 19.06.2012 gün 2012/638 E ve 2012/238 K ile yine 19.06.2012 gün 2012/359 E ve 2012/239 K sayılı kararları da aynı mahiyettedir.
1- İtirazımızın KABULÜNE,
2- Yüksek Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 15.11.2012 gün ve 2012/5805 Esas, 2012/25380 Karar sayılı bozma ilamının KALDIRILMASINA,
3- Dikili Asliye Ceza Mahkemesi’nin 12.06.2009 tarih, 2008/394 Esas, 2009/225 Karar sayılı hükmü için katılma hususunda karar verilerek ve esasa ilişkin temyiz incelemesi yapılmasına,
4-Yüksek Daireniz aksi kanaatte ise, itirazın incelenmesi bakımından 5271 sayılı CMK’nın 308/3. maddesi uyarınca dosyanın Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine,
Karar verilmesi, itirazen arz ve talep olunur.” isteminde bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü:
II- KARAR
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraz gerekçeleri yerinde görülmekle, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle eklenen 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesinin 3. fıkrası uyarınca İTİRAZIN KABULÜNE,
Dairemizce verilen 15/11/2012 gün ve 2012/5805 esas, 2012/25380 karar sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA, İncelenen dosya içeriğine göre, müşteki Dikili Belediyesi vekilinin 12/06/2009 tarihli oturumda sanığın cezalandırılmasını istediği, ancak mahkemece CMK’nın 238/2. maddesine aykırı olarak katılma hakkının hatırlatılmadığı, yapılan yargılama sonucu sanığın beraatine karar verildiği ve bu kararı müşteki vekilinin temyiz ettiği anlaşıldığından, Ceza Genel Kurulu’nun 19.06.2012 tarih ve 2012/2–638- 2012/238 sayılı kararı da gözetilerek, 5271 sayılı CMK’nın 237 vd. maddeleri uyarınca katılma iradesini ortaya koyan müşteki Dikili Belediyesi vekilinin davaya katılmasına karar verilerek yapılan incelemede;
Eyleme ve yüklenen suça yönelik katılan … Belediyesi vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden, tebliğnameye uygun olarak temyiz davasının esastan reddiyle hükmün ONANMASINA, 03.07.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.