Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2013/3353 E. 2013/3666 K. 07.02.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/3353
KARAR NO : 2013/3666
KARAR TARİHİ : 07.02.2013

Silahla tehdit ve yaralama suçlarından, sanık … hakkında yapılan yargılama sonucunda, akıl hastası olması nedeniyle, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 32/1. maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına, aynı Kanun’un 57/1. maddesi uyarınca, yüksek güvenlikli sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınmasına ilişkin, Adana 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 13/10/2009 tarihli ve 2009/156 esas, 2009/973 sayılı kararının, Adalet Bakanlığınca yasa yararına bozulmasının istenmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 21.12.2012 gün ve 312288 sayılı istem yazısıyla, dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 150/2. maddesinin “Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir madafii görevlendirilir.” Şeklindeki düzenlemesi karşısında akıl hastası olan sanığa müdafi görevlendirilmeden, duruşma yapılarak karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA

I-Olay:
Sanık … hakkında, silahla tehdit ve yaralama suçlarından açılan kamu davasında, Adana 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 13/10/2009 tarihli ve 2009/156 esas, 2009/973 sayılı kararı ile, sanığın suç tarihinde akıl hastası olması nedeniyle, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamadığından, Türk Ceza Kanunu’nun 32/1. maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına, aynı Kanun’un 57/1. maddesi uyarınca, yüksek güvenlikli sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınmasına karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Akıl hastası olan sanık hakkında yapılan yargılama sırasında, CMK’nın 150/2. maddesindeki amir hüküm uyarınca, müdafi görevlendirilmesi zorunluluğunun gözetilmemesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nın 74. maddesinde; “(1) Fiili işlediği yolunda kuvvetli şüpheler bulunan şüpheli veya sanığın akıl hastası olup olmadığını, akıl hastası ise ne zamandan beri hasta olduğunu ve bunun, kişinin davranışları üzerindeki etkilerini saptamak için; uzman hekimin önerisi üzerine, Cumhuriyet savcısının ve müdafiin dinlenmesinden sonra resmî bir sağlık kurumunda gözlem altına alınmasına, soruşturma evresinde sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından karar verilebilir.
(2) Şüpheli veya sanığın müdafii yoksa hâkim veya mahkemenin istemi üzerine, baro tarafından bir müdafi görevlendirilir.” hükmüne yer verilmiştir. Aynı Kanun’un “müdafiin görevlendirilmesi” başlıklı 150. maddesinde ise; “(1) Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde bir müdafi görevlendirilir.
(2) Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir….” hükümleri yer almaktadır.
İnceleme konusu somut olayda; Adana Dr. Ekrem … Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinin 08.07.2009 günlü sağlık kurulu raporu ile “Atipik Affektif Bozukluk” tanısı konulan ve mevcut hastalığı nedeniyle işlediği iddia olunan fiilin anlam ve sonuçlarını algılamasının ve bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalmış olduğu ve suç tarihinde müsnet suç nedeniyle ceza ehliyetinin bulunmadığı bildirilen sanığa, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 150/2. maddesi gereğince, istemi aranmaksızın baro tarafından müdafi görevlendirilmesinin zorunlu olduğu gözetilmeden, sanığın sorgusunun müdafii olmaksızın yapılıp, hüküm kurulması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması hukuka uygun bulunmamıştır.
IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce, yapılan açıklamalara göre yerinde görüldüğünden,
5271 sayılı CMK’nın 309/4-b maddesi uyarınca, Adana 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 13/10/2009 tarihli ve 2009/156 esas, 2009/973 sayılı kararının KANUN YARARINA BOZULMASINA, savunma hakkının kısıtlanması nedeniyle, bozma doğrultusunda yeniden yargılama yapılmak üzere gereğinin mahkemesince yerine getirilmesine, 07.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.