Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2013/24159 E. 2015/37610 K. 12.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/24159
KARAR NO : 2015/37610
KARAR TARİHİ : 12.11.2015

Tebliğname No : 4 – 2011/264915
MAHKEMESİ : Balıkesir(Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 23/12/2010
NUMARASI : 2009/249 (E) ve 2010/1102 (K)
SUÇLAR : Tehdit, hakaret

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede:
1-Sanığa yükletilen hakaret eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Cezanın kanuni bağlamda uygulandığı,
Anlaşıldığından, sanık E.. A..’ın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,
2-Tehdit suçuna ilişkin hükme yönelik temyize gelince;
Sanığın, katılana gönderdiği mesajda yer alan; “polisi karıştırırsan bu işe, senin bendeki videonu çırılçıplak yapıp FLASH TV’ye bantlarım” şeklindeki sözleri şantaj suçunu oluşturabileceğinden, eylemi nitelendirme ve kanıtları değerlendirme görevinin üst dereceli asliye ceza mahkemesine ait olduğu gözetilerek, görevsizlik kararı verilmesi yerine yargılamaya devamla esas hakkında hüküm kurulması,
Kanuna aykırı ve sanık E.. A..’ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle sair yönler incelenmeksizin HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın CMK’nın 7. maddesi gözetilerek sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın CMUK’nın 323. maddesi uyarınca görevli O Yer Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmesine, yeniden hüküm kurulurken karşı temyiz olmadığından 5320 sayılı Kanunun 8/1 maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesine uygun olarak sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 12/11/2015 tarihinde tehdit suçu yönünden oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY:

5320 sayılı Kanuna 18/6/2014 tarihli ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 6. Madde ile sulh ceza mahkemeleri kaldırılmış, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yirmi gün içinde sulh ceza hâkimliklerinin kurulacağı ve sulh ceza mahkemelerinde görülmekte olan dava dosyalarının bir ay içinde yetkili asliye ceza mahkemelerine devredileceği hükme bağlanmıştır.
Yine Geçici 6. Maddenin 6. Fıkrasıyla bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte, sulh ceza mahkemelerince verilen kararlardan Yargıtay incelemesinde olanlar hakkında sadece görev nedeniyle bozma kararı verilememesi bir emredici kural olarak öngörülmüştür.
5235 sayılı Kanunun 10. Maddesinde düzenlenen sulh ceza mahkemelerine ilişkin görev düzenlemesi de, yine 6545 sayılı Kanunla kaldırılmış ve madde başlığı Sulh Ceza Hakimliği olarak değiştirilmiştir.
Geçici 6. Maddenin 6. Fıkrası uyarınca, sulh ceza mahkemelerinden verilen hükümlerin, Yargıtay incelemesinde olanları hakkında sadece görev nedeniyle bozma kararı verilebileceği kabul edilirse, bu görevsizlik kararını verebilecek sulh ceza mahkemesi artık bulunmamaktadır. Söz konusu bozma kararı, sulh ceza mahkemelerindeki dosyaların asliye cezalara kanun gereği devredilmesi nedeniyle asliye ceza mahkemesi önüne gideceğinden bu mahkemenin bir görevsizlik kararı vermesi söz konusu olamayacaktır.
Görevin kamu düzeniyle ilgili olduğu, asliye cezanın bakması gereken bir davaya sulh ceza mahkemesinin bakmasının mümkün olamayacağı söylenebilir ise de, Geçici 6. Maddenin Yargıtay incelemesindeki dosyalarda sadece görev nedeniyle bozma kararı verilemeyeceği hükmü bağlayıcı niteliktedir ve Kanun koyucunun kamu düzenine ilişkin yeni bir düzenlemeyi öngördüğü ve benimsediği kabul edilmelidir.
Sulh ceza mahkemelerinden verilen kararlarda, davanın baştan itibaren sulh ceza mahkemesinde değil asliye ceza mahkemesinde görülmesi gerekiyorsa dava görevsiz mahkemede bitirilmiştir diyerek veya kamu davasının görülmesi sırasında suçun değişen hukuki niteliği nedeniyle verilmesi gereken görevsizlik kararı verilmeden davaya devamla iş sonuçlandırıldığında ve bu hüküm temyiz üzerine Yargıtay’a geldiğinde, Daire sadece görev nedeniyle bozma yapabilecekse, 6545 sayılı Kanunla 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 6. maddenin 6. fıkrası hükmünün hangi nedenle kanunlaştırıldığı sorusunun cevabını vermek mümkün olmayacaktır.
Ancak asliye ceza dışında, ağır cezada görülmesi gereken bir davanın sulh ceza mahkemesinde görülmesi halinde ağır ceza mahkemesine görevsizlik kararıyla dosyanın gönderilmesi için ya da bir başka delil araştırması, tartışılması gereken hukuki konu ile birlikte görev bozması da kabule göre yapılabilir. Zira, kaldırılan sulh cezalar asliye mahkemelerine dönüştürülmüştür ve söz konusu madde, sulh cezalar ile asliye ceza mahkemeleri arasındaki görev ilişkisini düzenlemektedir. Tartışılması gereken sorun varsa tartışmayı yapacak mahkeme asliye ceza olacağından, kabule göre görevsiz mahkemede yargılama yapıldığının hatırlatılmasında da bir sakınca bulunmamaktadır.
Geçici 6. Maddeye benzer olarak, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanuna 17/7/2004 tarih 5232 sayılı Kanunla eklenen Geçici Madde 2 madde hükmünün “Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanuna göre Yargıtayın ilgili ceza dairesinde ve il ağır ceza mahkemesinde açılmış davalar ile Danıştayca itirazen incelenen kararlar, bu Kanunun yürürlüğe girmesini müteakip genel hükümlere göre yetkili ve görevli mahkemelere devredilir.” biçiminde düzenlendiği ve söz konusu dosyaların ilgili tarihlerde bu madde ve Kanun gereği, ceza muhakemesinin genel ilkeleri uyarınca üst görevli mahkemede yargılamaya başlanmış olmakla onlar tarafından sonuçlandırılması
gerektiği düşüncesi ileri sürülmeden genel yetkili mahkemelere devredildiği düşünüldüğünde, görev düzenlemesinin Kanun koyucunun bir tercihi olduğu ve son benimsenen hükmün bağlayıcı nitelik arzettiğini tekrarlamaya gerek bulunmamaktadır.
Açıkladığımız nedenlerle sayın çoğunluğun bozma kararına katılamıyor, 5320 sayılı Kanuna 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 6/6. Madde uyarınca sulh ceza mahkemelerinden verilen hükümlerin sadece görev nedeniyle bozmaya konu edilemeyeceğini düşünüyorum.

Muhalif üye