Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2013/14248 E. 2013/24803 K. 03.10.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/14248
KARAR NO : 2013/24803
KARAR TARİHİ : 03.10.2013

Konut dokunulmazlığını ihlâl suçundan sanık …’ın 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 193/1 ve 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun’un 4. maddeleri uyarınca 1.080,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair, Denizli 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 21/01/2010 tarihli ve 2009/282 esas, 2010/30 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, 15/07/2010 tarihinde işlediği kasıtlı suç nedeniyle Denizli 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 28/05/2012 tarih ve 2010/330 esas, 2012/616 sayılı ilâmı ile hükümlülüğüne karar verilip, kararın kesinleşmesinden sonra mahkemesince yapılan ihbar üzerine, sanık hakkındaki 1.080,00 Türk lirası adlî para cezasına ilişkin hükmün aynen infazına dair, (DENİZLİ 1. SULH CEZA) Mahkemesinin 28/12/2012 tarihli ve 2009/282 esas, 2010/30 sayılı ek kararının, Adalet Bakanlığı tarafından yasa yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 26/03/2013 … ve 91073 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında; “Denizli 1. Sulh Ceza Mahkemesince dosya üzerinden inceleme yapılarak sanık hakkında hüküm kurulmuş ise de, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/11. fıkrasında yer … “Denetim süresi içinde kasten … bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek … bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.” şeklindeki düzenleme nazara alındığında, mahkemece duruşma açılarak, sanığın celp edilmesi, varsa diyecekleri sorulup, anılan fıkra uyarınca değerlendirme yapıldıktan sonra hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, savunma hakkını kısıtlayacak biçimde, duruşma açılmaksızın yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Konut dokunulmazlığını ihlâl suçundan sanık … hakkında yapılan yargılama sonucunda, Denizli 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 21.01.2010 tarihli kararı ile, 765 sayılı TCK’nın 193/1 ve 647/4. maddeleri uygulanarak 1.080 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilerek, hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı, bu kararın kesinleşmesinden sonra sanığın deneme süresi içerisinde işlediği kasıtlı suç nedeniyle Denizli 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 28.05.2012 tarihli kararı ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu kararın kesinleşmesi ve mahkemesince yapılan ihbar üzerine, Denizli 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 28.12.2012 tarihli kararı ile önceki cezanın aynen infazına karar verildiği, yoklukta verilen bu karar aleyhine, duruşma açılmaması ve savunma alınmaması gerekçesiyle Kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Açıklanması geri bırakılan hüküm ile ilgili olarak, deneme süresi içerisinde suç işlenmesi nedeniyle, savunma alınmadan dosya üzerinden verilen hükmün açıklanmasına ilişkin kararın, hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

III- Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Buna göre hâkim veya mahkemece verilen karar veya hükümlerin kanun yararına bozma konusu yapılabilmesi için istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmesi gerekmektedir.
İnceleme konusu somut olayda; 21.01.2010 tarihli kararla hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanığın, deneme süresi içerisinde suç işleyerek mahkum olması nedeniyle, Denizli 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 28/12/2012 tarihli kararı ile daha önceden 765 sayılı TCK’nın 193/1 ve 647 sayılı Kanunun 4. maddesi uygulanarak verilen hapisten çevrili 1.080,00 Türk Lirası adli para cezasının aynen infazına karar verildiği, yoklukta verilen bu kararda kanun yolu bildiriminin 7 … içinde Denizli Nöbetçi Asliye Ceza Mahkemesine itiraz yolu açık olmak üzere denildiği anlaşılmıştır.
Mahkemenin 28/12/2012 tarihli ek kararı ile aynen infazına karar vererek açıkladığı karar, 765 sayılı TCK uygulanarak hapisten çevrili olarak verilen para cezasına ilişkin olup, 647 sayılı Kanun’un 4. maddesindeki düzenlemeye göre kesin nitelikte olmadığı gibi, CMK’nın 223. maddesinde sayılan hükümlerden olup temyiz kanun yoluna tabidir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 14.07.2009 tarih ve 2009/7-133 esas, 2009/204 sayılı kararında; “Yasayolunun yanlış gösterilmiş olması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “… Yargılanma Hakkını” düzenleyen 6. maddesi ile bu hakkın kapsamına … bir yorum getiren, Sözleşmeye Ek 7 Nolu Protokolün 2. maddesine, 2709 sayılı T.C. Anayasası’nın 40/2. maddesine ve 5271 sayılı CYY’nın 34/2, 231/2 ile 232/6. maddelerine açıkça aykırılık oluşturduğundan, belirtilen durumun 5271 sayılı Yasanın 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedeni sayılması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Yerel Mahkeme kararında, yasayoluna başvuru süresinin gösterilmesi nedeniyle, sanığın bu sürede başvurması halinde CYY’nın 264/2. maddesi uyarınca mercide yanılgı nedeniyle başvurusunun incelenebileceği ileri sürülebilir ise de, anılan madde ancak yasayoluna başvuru halinde uygulanabilecek bir maddedir. İlgililerin yasayoluna başvurmadıkları durumda bu maddenin uygulanmasına olanak bulunmamaktadır.
Bu durumda, 5271 sayılı CYY’nın 40. maddesindeki açık düzenleme uyarınca, yasayolunun yanlış bildirilmesinin, hiç bildirilmemesi ile eş değerde olduğu nazara alınarak bu durumun eski hale getirme nedenini oluşturduğu kabul edilmeli bu yola başvurabilmelerinin sağlanması açısından eksikliği gidermeye yeterli meşruhatlı duyuru ile taraflar bilgilendirilmelidir.” Şeklindeki gerekçesiyle kanunyolu bildiriminin usulüne uygun yapılmadığı durumlarda hükümlerin kesinleşmediğine karar vermiştir.
Bu nedenle kanun yararına bozma konusu yapılan hükümde yasayolu bildiriminin taraflara usulüne uygun olarak yapılmamış olması nedeniyle hüküm henüz kesinleşmediğinden, bu aşamada incelenmesi olanaklı görülmemiştir.

IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce, hükmün henüz kesinleşmemiş olması nedeniyle yerinde görülmediğinden, CMK’nın 309. maddesi koşullarını taşımayan KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE,
2- Dosyanın, kanunyolu bildirimin temyiz yolu açık olduğu belirtilmek ve merci, süre ve yöntem açısından şerhli davetiye ile taraflara bildirilip, tebligat eksikliğinin ikmali ile süresinde başvuruda bulunulması halinde temyiz incelemesi için Yargıtay’a gönderilmesini, aksi takdirde usulünce kesinleştirme işlemi gerçekleştirilerek, bu aşamadan sonra kanun yararına bozma isteminde bulunulmasını teminen Adalet Bakanlığına gönderilmesi için mahkemesine iadesine, 03.10.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.