YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/37474
KARAR NO : 2013/6438
KARAR TARİHİ : 07.03.2013
Yaralama ve hakaret suçlarından sanık …’in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86/2-3-a, 125/1, 62/1, 50/1-a ve 52/2 maddeleri gereğince 3.000,00 TL ve 1.500,00 TL adlî para cezası ile cezalandırılmasına, cezasının aynı Kanunun 58. maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına dair, (NİĞDE) Sulh Ceza Mahkemesi’nin 16/07/2009 tarihli ve 2008/1296 esas, 2009/853 sayılı kararının, Adalet Bakanlığınca yasa yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19/11/2012 gün ve 282350 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre;
1-5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar” başlıklı 50. maddesinin 2 .fıkrasında yer alan “Suç tanımında hapis cezası ile adlî para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hâllerde, hapis cezasına hükmedilmişse; bu ceza artık adlî para cezasına çevrilmez.” seklindeki düzenlemeye rağmen, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86/2. maddesi uyarınca verilen kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın seçenek yaptırım olarak adlî para cezasına çevrilmesinde,
2-Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 22/03/2007 tarihli ve 2006/10559 esas, 2007/4396 sayılı ilâmında da belirtildiği gibi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 58, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 106 ve 108. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, sadece özgürlüğü bağlayıcı cezaların mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesinin mümkün olduğu gözetilmeden, sanık hakkında hükmolunan adlî para cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesinde,
İsabet görülmemiştir.” denilmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Sanık … hakkında, yaralama ve hakaret suçlarından açılan kamu davasında, Niğde Sulh Ceza Mahkemesinin 16/07/2009 tarihli kararı ile, hapis cezasından çevrilen 3.000,00 TL ve 1.500,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verildiği, yoklukta verilen kararın tebliğ edilerek temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine, infaz aşamasında Kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırım olarak belirlenen adli para cezasında, tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağı ve seçimlik ceza olarak belirlenen hapis cezasının para cezasına çevrilemeyeceğinin gözetilmemesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
1-5237 sayılı TCK’nın 86/2 ve 125/1. maddelerinde yaptırım olarak hapis veya adli para cezası şeklinde seçenek cezaların öngörülmesi ve aynı Kanunun 50/2. maddesinde yer alan; “suç tanımında hapis cezası ile adli para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hallerde, hapis cezasına hükmedilmişse; bu ceza artık adli para cezasına çevrilmez” şeklindeki düzenleme karşısında, sonuç ceza olarak adli para cezasına hükmedilmek istenildiğinde yasal ölçütler çerçevesinde takdir yetkisi kullanılarak, doğrudan adli para cezasının tercih edilmesi gerekirken, incelenen dosyada mahkemece “suçun işleniş biçimi, suç konusunun önem ve değeri, kastının yoğunluğu dikkate alınarak takdiren” biçimindeki gerekçelerle her iki suçtan hapis cezasına hükmedilmesine karşın, anılan 50/2. madde hükmü göz ardı edilerek hapis cezalarının adli para cezasına çevrilmesine karar verilmesinin hukuka uygun bulunmadığı,
2-5237 sayılı TCK’nın 58. maddesinin 6. fıkrasında “Tekerrür halinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Ayrıca, mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır.” hükmü yer almakta, aynı Kanunun 50. maddesinin 5. fıkrasında ise “Uygulamada asıl mahkumiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen para cezası veya tedbirdir.” hükümlerine yer verilmektedir.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 108. maddesinde düzenlenen mükerrirlere özgü infaz rejiminin, yalnızca hapis cezalarına ilişkin olduğu ve aynı Kanunun adli para cezalarının infaz yöntemini gösteren 106. maddesinde de mükerrirlikle ilgili bir düzenlemeye yer verilmediği görülmektedir.
Belirtilen yasal hükümler birlikte değerlendirildiğinde, mahkemece hükmolunan cezanın türü itibariyle sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejimi ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilemeyeceği anlaşılmaktadır.
IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1-Yaralama ve hakaret suçlarından sanık … hakkında, (NİĞDE) Sulh Ceza Mahkemesi’nin 16/07/2009 tarihli ve 2008/1296 esas, 2009/853 sayılı kararının, CMK’nın 309. maddesi uyarınca, (1) nolu kanun yararına bozma istemi yönünden aleyhe sonuç doğurmamak üzere BOZULMASINA,
2-Karardaki (2) nolu kanun yararına bozma istemine ilişkin hukuka aykırılığın aynı yasa maddesinin 4/d fıkrası gereğince Yargıtay tarafından giderilmesi gerektiğinden; hüküm fıkrasında yer alan tekerrür hükümlerinin uygulanmasına ilişkin kısımların hükümden ÇIKARILMASINA, karardaki diğer hususların olduğu gibi bırakılmasına, 07.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.