Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2012/30197 E. 2013/22063 K. 12.09.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/30197
KARAR NO : 2013/22063
KARAR TARİHİ : 12.09.2013

Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan sanık …’nun, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 123. maddesi uyarınca 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresine tabi tutulmasına dair, İstanbul 14. Sulh Ceza Mahkemesinin 25/04/2012 tarihli ve 2010/5522 esas, 2012/1253 sayılı kararına, sanık müdafii tarafından yapılan itirazın kabulüne ilişkin (İSTANBUL 23. ASLİYE CEZA) Mahkemesinin 10/05/2012 tarihli ve 2012/51 değişik iş sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından yasa yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16/08/2012 gün ve 218600 sayılı istem yazısıyla, Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.
İstem yazısında; “İstanbul 23. Asliye Ceza Mahkemesince, savunma tanıkları dinlenilmeden, savunmalar yeterince değerlendirilmeden sanık aleyhine karar verildiği gerekçesiyle itirazın kabulüne karar verilmiş ise de, mercii İstanbul 23. Asliye Ceza Mahkemesinin sadece, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesinin şartlarının olup olmadığı, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında hukuka aykırılık bulunup bulunmadığı yönünden sınırlı olarak inceleme yapabileceği, şartların varlığı halinde itirazın reddine karar vermesi gerektiği, esastan inceleme yapamayacağı gözetildiğinde, itirazın açıklanan sebeple reddi yerine, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan sanık … hakkında yapılan yargılama sonucunda, İstanbul 14. Sulh Ceza Mahkemesinin 25.04.2012 tarihli kararı ile, 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, koşulları oluştuğundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanık müdafiinin eksik inceleme yapıldığı ve sanığın beraat etmesi gerektiğine yönelik itirazı üzerine, merci İstanbul 23. Asliye Ceza Mahkemesinin 10/05/2012 tarihli kararı ile itirazın kabulüne karar verildiği, kesin olan bu karara yönelik Kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını itiraz üzerine inceleyen merciin, hükmü esastan denetleme yetkisinin bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanabilmesi için, anılan maddenin 6. fıkrasında belirtilen objektif ve subjektif koşulların bulunması ve öncelikle sanığın isnad edilen suçu işlediğinin yapılan yargılama sonucu belirlenmesi gerekmektedir.
CMK’nın 231. maddesinin 12. fıkrasına göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz yoluna başvurulabilecektir.
Olağan kanun yollarından olan itiraz, 5271 sayılı CMK’nun 267 ila 271. maddeleri, arasında düzenlenmiş olup “İtiraz olunabilecek kararlar” başlıklı 267. maddesinde; “Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir” şeklindeki düzenlemeye göre, kural olarak sadece hakim kararlarına karşı gidilebilecek olan itiraz yoluna, kanunlarda açıkça gösterilmiş olunması kaydıyla mahkeme kararlarına karşı da başvurulması mümkündür.
CMK’nın 270 ve 271. maddelerine göre, itiraz incelemesi kural olarak duruşmasız ve dosya üzerinden yapılacak, merci gerekli görürse Cumhuriyet savcısı, müdafii veya vekili de dinleyebilecektir. Bunun yanında merci, yazı ile cevap verebilmesi için itiraz istemini Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilecek, kendisi de inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılması konusunda emir de verebilecektir.
CMK’nın itirazla ilgili yukarıda yer verilen maddelerinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik itirazın yalnızca şekil yönünden inceleneceği, esasın inceleme dışı bırakılacağına dair bir düzenleme bulunmamaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 22/01/2013 tarih ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı kararında; “İtiraz mercii, o yer Cumhuriyet savcısının suç vasfına yönelik aleyhe başvurusu üzerine incelemesini sadece şekli olarak değil, hem maddi olay hem de hukuki yönden yapmalı, gerekli gördüğünde cevap vermesi için itirazı sanık müdafiine tebliğ etmeli ve Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafiini dinlemeli, yine ihtiyaç duyduğu konular varsa gerekli araştırma ve incelemeyi yapmalı ya da bunların yapılmasını sağlamalı ve bunun sonucunda da TCK’nun 191/2. maddesi gereğince verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararının isabetli olup olmadığına karar vermelidir.” şeklindeki gerekçesiyle itirazın hem maddi hem hukuki yönden ele alınması ve her yönden hukuka uygunluğunun denetlenmesi gerektiğine karar vermiştir.
İnceleme konusu somut olayda; sanık … müdafiinin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik mahkeme kararına, eksik araştırma yapıldığı, tanıklarının dinlenilmediği ve sanığın beraat etmesi gerektiği yönünde itirazda bulunması üzerine, itirazı inceleyen İstanbul 23. Asliye Ceza Mahkemesince sanığın ve katılanın bildirdikleri tanıkların dinlenilmediği, sanığın savunmasının yeterince değerlendirilmediği gerekçesiyle itiraz yerinde görülerek, itirazın kabulüne karar verilmiştir.
Yukarıda yer verilen Ceza Genel Kurulu kararında da vurgulandığı üzere, itirazı inceleyen merciin hem usul hem esas yönünden inceleme yapabileceği anlaşıldığından, itirazın yalnızca hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının bulunup bulunmadığı ile sınırlı yapılması gerektiğine yönelik Kanun yararına bozma talebi yerinde görülmemiştir.
IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görülmediğinden, CMK’nın 309. maddesi koşullarını taşımayan KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE, 12.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.