Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2012/28143 E. 2013/17808 K. 06.06.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/28143
KARAR NO : 2013/17808
KARAR TARİHİ : 06.06.2013

Tehdit suçundan sanık … hakkında yapılan yargılama sonunda mahkumiyetine dair, Üsküdar 1. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 25/01/2007 tarih ve 2006/326 esas, 2007/23 karar sayılı hükmün sanık tarafından temyizi üzerine,
Dairemizin 14/12/2011 gün ve 2010/7 esas, 2011/24104 sayılı kararıyla;
“Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve TCY.nın 7/2 madde ve fıkrası uyarınca sanık yararına olan 5728 sayılı Yasanın 562.maddesinin 1.fıkrası ile CYY.nın 231/5 madde ve fıkrasında öngörülen, hükmolunan cezanın geri bırakılması sınırının iki yıla çıkarılması ve söz konusu 562.maddesinin 2.fıkrası ile de CYY.nın 231/14 madde ve fıkrasındaki, suçun soruşturulması ve kovuşturulmasının şikayete bağlı olması koşulunun kaldırılması karşısında, sanığın adli sicil kaydında gözüken mahkumiyet ilamı getirtilip, ceza kararnamesi ile verilmiş olması halinde, CMK’nın 231/5. maddesi uygulamasına engel olmayacağı da gözetilerek; mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının tartışılması zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş ve sanık …’nın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKMÜN BOZULMASINA, ” karar verilmiştir.
I- İTİRAZ NEDENLERİ
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10/07/2012 tarihli kararı ile Dairemize gönderilen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08/02/2012 gün ve 2008/5199 sayılı yazısı ile;
“Çözümlenmesi gereken sorun kasten işlenen suça ilişkin olarak verilen ceza kararnamesiyle hükmedilen cezaların 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231.maddesinin uygulanmasına engel oluşturup oluşturmayacağıdır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesi 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231.maddesinin 5 fıkrasında “sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir…” şeklinde düzenlenmiştir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesinin koşulları ise aynı Kanun maddesinin 6.fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre;
“a)Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunması gerekir. Mahkumiyetin kesinleşmiş olması gerekir,
b)Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği konusunda kanaate varılması gerekir.
c)Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesi gerekir.”Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 01/02/2011 tarihli kararında da belirtildiği gibi,
“5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Yasalar ile 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesinde gerçekleştirilen değişiklikler göz önüne alındığında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının koşullarını şu şekilde belirlemek mümkündür:

1) Suça ilişkin koşullar;
a- Yapılan yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası olması,
b- Suçun, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılâp Yasalarında yer alan suçlardan bulunmaması,
2) Sanığa ilişkin koşullar;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış olması,
b- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesi,
c- Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak, sanığın yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d- Sanığın açıkça bu kurumun uygulanmasını kabul etmeme yönünde irade beyan etmemesi gerekmektedir.
Tüm bu koşulların bulunması halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve sanık beş yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır. “
Ceza kararnamesine 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununu sisteminde yer verilmiş ve sulh hakimine sulh mahkemelerinin görevine giren suçlarada, duruşma yapmaksızın karar verme hususunda takdir hakkı tanınmıştır.Madde metnine bakıldığında;
“DURUŞMASIZ CEZA KARARNAMELERİ
Madde 386 Sulh mahkemelerinin görevi içinde bulunan suçlara sulh hakimi, duruşma yapmaksızın bir ceza kararnamesi ile karar verebilir.
Bu ceza kararnamesi ile ancak hafif veya ağır para cezasına veya nihayet üç aya kadar hafif hapis veya bir meslek ve sanatın icrasının tatiline veya müsadereye yahut bunlardan bir kaçına veya hepsine hükmedilebilir.
Ceza kararnamesiyle hükmedilecek hafif hapis cezası yerine “”Cezaların infazı hakkında Kanun””gereğince para cezası da hükmolunabilir.” şeklindedir.
Ceza kararnamesiyle verilmiş kararlara karşı kanun yolu ise aynı Kanunun 390.maddesinde düzenlenmiştir.
“CEZA KARARNAMESİNE İTİRAZ
Madde 390 -Ceza kararnamesi ile hafif hapis cezasına hükmedilmişse itiraz üzerine duruşma yapılır. Şu kadar ki, sanık duruşmadan evvel itirazından vazgeçerse duruşmaya mahal kalmaz.
Duruşmada sanığı müdafii temsil edebilir. Hakim itiraz üzerine vereceği hükümde evvelki karar ile bağlı değildir.” İtiraz üzerine red kararı verilmesi yada itiraz edilmemesi nedeniyle kesinleşen ceza karanamesine konu kararlar, infazı kabil hale gelip, hükmün bütün sonuçlarını doğrabilecektir. Söz konusu kararlar temyiz edilebilir nitelikte olmadıklarından, 1412 sayılı Yasanın halen yürlükte olan 305 maddesi gereğince tekerrüre esas alınamayacaklardır.
Ancak daha önce de belirtildiği gibi çözümlenmesi gereken konu tekerrürre esas alınmamakla birlikte 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231.gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil edip etmeyeceğidir.
Yukarıda da izah edildiği gibi anılan madde metninde hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşulları açıkça belirtilmiş ve tekerrür koşullarına değinmesizin kasıtlı bir suçtan kesinleşmiş mahkumiyetin bulunmaması öngörülmüştür.
Kaldı ki ceza kararnamesi düzenlemek veya duruşma açmak hakimin takdirine bırakıldığından, aynı fiili işleyenler açısından söz konusu takdire dayalı olarak verilen kararlardan birinin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına esas alınması, diğerinin ise alınmaması eşitlik ilkesine aykırı olacaktır.
Somut olayda, sanığın adli sicil kaydında yer alan ve infaz edildiği anlaşılan kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlülüğü nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulama şartları geçekleşmediğinden, bahsi geçen hükümlülüğünün ceza kararnamesiyle verilmiş olma ihtimaline dayalı olarak özel Dairece bu konunun bozma nedeni yapılmasında isabet görülmemiştir.
Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle itirazın kabulü ile Yüksek Yargıtay 4.Ceza Dairesinin 14/12/2011 gün ve 2010/7- 2011/24104 sayılı bozma kararının kaldırılarak, Üsküdar 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 25/01/2007 tarihli ve 2006/326-2007/23 sayılı kararının ONANMASI,
İtirazen arz ve talep olunur.” isteminde bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü:
II- KARAR
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 28/02/2012 gün ve 4/522-71 sayılı kararında da belirtildiği üzere, 1412 sayılı CMUK’da yer alan düzenlemelere göre ceza kararnamesi ile verilen mahkûmiyetlerin, genel yargılama kurallarından farklı ve kendine özgü istisnai bir yargılama yöntemi ile verilmiş olmaları, temyize tabi olmamaları nedeniyle tekerrüre esas alınmamaları, doğurduğu sakıncalar nedeniyle bu kuruma 5271 sayılı CMK’da yer verilmemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından bu yöntemin adil yargılama ilkesine aykırı olduğuna karar verilmesi gibi hususlar göz önüne alındığında, ceza kararnamesi ile verilen mahkûmiyetlerin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel oluşturmayacağı ve sanığın adli sicil kaydında yer alan Üsküdar 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 28/06/2004 tarih, 2004/480-473 sayılı ilamının da ceza kararnamesi ile verilmiş olduğu anlaşıldığından,
Dairemizin 14/12/2011 gün ve 2010/7 esas, 2011/24104 sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunmakla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazları yerinde görülmediğinden, 6352 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı Kanunun 308. maddesinin 3. fıkrası gereğince itirazı incelemek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 06.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.