Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2012/14389 E. 2013/30817 K. 05.12.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/14389
KARAR NO : 2013/30817
KARAR TARİHİ : 05.12.2013

MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Yaralama, tehdit
HÜKÜM : Mahkumiyet

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Sanığa yükletilen yaralama ve tehdit eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,
Cezaların kanuni bağlamda uygulandığı,
Anlaşıldığından sanık …’ın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye aykırı olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA, 05/12/2013 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY:

Mahkemece, sanık hakkında, yaralama ve tehdit suçlarından hüküm kurulurken, sanığın kişiliği gözetilerek, yaralama suçu için TCK’nın 86/2. maddesi uygulanırken seçenekli cezalardan adli para cezası tercih edilmiş ve alt sınırdan uzaklaşılmamıştır. Tehdit suçuyla ilgili olarak da, TCK’nın 106/1. maddesinin 1. cümlesi uygulanırken, yine alt sınırdan ceza verilmiş ve iki suç bakımından da TCK’nın 62. maddeleri uygulanmıştır.
Aynı sanığın işlediği iki suçtan verilen hükümlerden yaralama suçu ile ilgili para cezası tercih edildiği halde, tehdit suçuyla ilgili verilen kısa süreli hapis cezasının TCK’nın 50. maddesindeki tedbirlerden birine çevrilip çevrilmemesi konusunda değerlendirme yapılmaması, şahsileştirme prensibine uygun olmadığından, mahkeme kararının bu noktadan bozulması gerektiği görüşüyle, yüksek çoğunluğun onama kararına iştirak edilmemiştir.