Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2011/3843 E. 2013/3266 K. 07.02.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2011/3843
KARAR NO : 2013/3266
KARAR TARİHİ : 07.02.2013

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Tefecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Tefecilik suçunda suç öğeleri ve ceza uygulaması, eylemlerin 01.06.2005 tarihinden önce veya sonra gerçekleştirilmesine göre farklılık göstermektedir. Anılan suç;
a)765 sayılı TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde, YCGK’nın 03.07.1995 tarih ve 1995/207-236 sayılı kararında da belirtildiği üzere birden fazla kişiye sürekli ve sistemli bir biçimde faiz karşılığı ödünç para vermek suretiyle çıkar sağlanması, bir başka deyişle sanığın ödünç para verme işini meslek haline dönüştürmesi durumunda oluşmaktadır ve yaptırımı 2279 sayılı Yasanın 2520 sayılı Yasa ile değişik 17. maddesinde düzenlenmiştir.
b)01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 241. maddesinde suç; “Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi, …” biçiminde tanımlanmıştır. Yeni düzenlemeye göre bu suçun oluşması için sanığın yalnızca bir kişiye ödünç para vermesi yeterli olup bu işi meslek haline dönüştürüp dönüştürmemesinin önemi yoktur. Bu nedenle suçun temadi ettiğinden ve birden fazla kişiye ödünç para verilmesinin tek suç oluşturduğundan bahsedilemeyecek ancak suçun zincirleme olarak işlenmesi olanaklı görülecektir. Ayrıca, tefecilik suçunda, faiz karşılığı borç para alan kişi meşru zeminde bulunmadığından suçun mağduru olarak kabul edilemeyecektir.
Diğer taraftan; kesintisiz (mütemedi) suçlarda kesintinin (temadinin) gerçekleştiği anda suçun işlendiği kabul edilmekle birlikte 5237 sayılı Kanunun 241.maddesinde düzenlenen tefecilik suçunun maddede yazılı tipik hareketin bir kez işlenmesiyle oluşan sırf hareket suçu niteliğinde bulunması ve yeni düzenlemenin suç ögeleri bakımından sanık aleyhine olması karşısında 1 Haziran 2005 tarihi öncesi ve sonrasındaki eylemlerin ayrı değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Yapılan açıklamalar ışığında, zamanaşımı değerlendirmesi bakımından 765 sayılı Kanunun 103 ve 5237 sayılı TCK’nın 66/6. maddesinin gözetilmesi ve sanıkların eylemlerinin, 01.06.2005 tarihinden önce ve sonra gerçekleştirilenler açısından ayrı ayrı değerlendirilmesi, eski dönemde işlenen suç açısından lehe Yasa karşılaştırmasının yapılması, yeni dönemdeki suçlar yönünden suç çokluğunun ve TCK’nın 43. maddesinin uygulanma olanağının tartışılması ve sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerekirken, yukarıda belirtilen yasal uygulamaları dikkate almayan yetersiz gerekçeyle her mağdur yönünden ayrı ayrı hüküm kurularak sanıklara fazla ceza belirlenmesi,
Yasaya aykırı, sanık … müdafii, sanıklar …, … ile sanıklar …, … ve … ile müdafilerinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesinden başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 07.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi