Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2010/24809 E. 2013/6289 K. 06.03.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2010/24809
KARAR NO : 2013/6289
KARAR TARİHİ : 06.03.2013

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Yaralama, tehdit, 6136 sayılı Kanuna muhalefet
HÜKÜM : Mahkumiyet

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Sabıkasız olan kişilikleri ve yargılama sürecinde duydukları pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyecekleri kanaati ile hükmolunan hapis cezalarının ertelenmesine karşın, aynı hususlar olumsuz değerlendirilerek çelişkili gerekçe ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
Kanuna aykırı ve sanıklar … ve …’ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 06.03.2013 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

K.

KARŞIOY:
Sanık hakkında yaralama ve tehdit suçlarından hüküm kurulurken cezaların alt sınırdan takdir edilmesi; tehdit suçu bakımından da ayrıca tahrik hükmünün uygulanmasına karşın, erteli cezalar bakımından gerekçe gösterilmeden, hükmolunan cezalardan fazla süreyle denetim süresine karar verilmiştir.
TCY’nın 51 nci maddesinin üçüncü fıkrası gereğince, erteleme kararı verilince, sanık hakkında bir yıl ile üç yıl arasında bir sürenin denetim süresi olarak uygulanması gerekmektedir. Somut olayımızda sanığa yaralamadan 6 ay, tehdit suçundan 1 yıl 6 ay hapis cezaları hükmolunduğu halde, yaralama için gerekçe gösterilmeksizin doğrudan 2 yıllık, tehdit suçu bakımından 3 yıllık deneme süresi uygulanmıştır. Gerekçesiz ve takdire dayandırılmayan bu uygulama, kişiselleştirmede çelişki yarattığından, yasaya aykırıdır.
Şöyle ki; bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olacağına ilişkin emredici kurallar (Anayasa, m.141/3; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları; 5271 sayılı CYY, m. 34/1 ve 230) ile mahkeme kararlarının gerekçeli olup olmama yönlerinden temyiz incelemesi yapılması zorunluluğu ve mahkeme kararlarının gerekçesiz olmasının kesin bozma nedeni olduğuna ilişkin yasa düzenlemesi karşısında (5271 sayılı CYY, m. 289/1-g ve halen yürürlükte olan 1412 sayılı CYY’nın 308/7 nci maddesi), erteli cezayla ilgili olarak hükmolunan ceza süresi dikkate alınarak, 1 yıl 3 ay yerine, gerekçe gösterilmeksizin doğrudan 2 yıl olarak belirlenmesi, anayasa, AİHS ve CYY’na aykırıdır.
Belirtilen amir hükümler karşısında, denetim süresinin belirlenmesinde, TCY’nın 51 nci maddesinin 3 ncü fıkrasında, bu konuda, gerekçe gösterilir denmesinin aranmasına gerek yoktur. Çünkü yasa koyucu, örneğin, ceza miktarı kadar veya tek bir rakkamla 3 yıl gibi bir rakkama yer vermeyip, 1 ila 3 yıl arasında bir deneme süresi kabul etmekle, yargıca takdir yetkisi bırakmıştır. Yargıç bu takdir yetkisini kullanırken, diğer tüm kararlarında olduğu gibi, burada da gerekçe göstererek bir deneme süresi belirlemek zorundadır. Yasa koyucu yargıca bu konuda, Anayasa ve AİHS hükümleri karşısında, gerekçe göstermene gerek yoktur diyemezdi. Eğer yasa koyucu böyle bir şeyi düşünseydi, tek bir rakama yer verirdi. Maddede 1 ila 3 yıl arası bir deneme süresinin öngörülmesi karşısında, anayasa, AİHS ve yasanın yukarıda belirttiğimiz düzenlemeleri nedeniyle, yargıcın mutlaka gerekçe göstererek bir deneme süresi belirlemesi gerekir. Bu nedenle, yasa koyucunun kabul ettiği 1 ila 3 yıl arasında bir deneme süresinin belirlenmesinde, “maddede gerekçe göstererek” şeklinde açık bir düzenleme olmasına gerek yoktur. Mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olacağına ilişkin düzenleme, denetim sürelerinin belirlenmesinde de dikkate alınmalıdır. Aksinin kabulü, gerekçesiz, somut dosya ve olaylarla ilgili olmayan ve sanığın şahsi durumunu dikkate almayan kararlar verilmesine sebebiyet verir. Bu ise, hukuk devletinin istikrar ve güven ilkesiyle çelişir.
Evrensel bir ilke olan, mahkeme kararlarının gerekçeli olacağına ilişkin düzenlemelerin esas mahkemesince TCY’nın 51 nci maddesinin 3 ncü fıkrası bakımından da dikkate alınması ve yasa yolu incelemesinde de bu hususun bozma nedeni yapılması gerekmektedir.
Bu nedenlerle, yerel mahkeme kararının bu noktadan da bozulması görüşüyle yüksek çoğunluğun kararına iştirak edilmemiştir.