Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2023/79 E. 2023/1625 K. 25.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/79
KARAR NO : 2023/1625
KARAR TARİHİ : 25.05.2023

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/3404 E., 2022/2074 K.
DAVA TARİHİ : 03.02.2017
KARAR : Davanın reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2017/145 E., 2019/937 K.

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı; 23.07.2016 tarihli 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında Türkiye Yüksek Tahsil Gençliği Öğrenim ve İhtisas Vakfının kapatıldığını, kapatılan vakfın her türlü taşınır ve taşınmaz malları ile her türlü mal varlığı alacak ve hakları, belge ve evrakları, oluşturulan komisyon tarafından teslim

alındığını, icra takibine konu Asya Katılım Bankası A.Ş.ye ait …Döküm San. ve Tic. Ltd. Şti. keşideli, 31.08.2016 keşide tarihli, 110.000 TL bedelli çek aslının da 28.07.2016 tarihinde teslim alındığını, çek bedelinin ödenmesi için bankaya yazılan yazı cevabında 23.07.2016 tarihinde bankanın faaliyet izni kaldırıldığından çekin tahsil işleminin yapılamadığını, bunun üzerine davalı şirkete çek bedelinin 7 gün içinde ödenmesi için ihtarname gönderildiğini, ödenmemesi üzerine davalı şirket aleyhine icra takibi yapıldığını, borca haksız olarak itiraz edildiğini, davalı şirketin keşideci olduğu dava konusu çekin Bank Asya Katılım Bankasına ait olduğunu, davalı tarafın da ticaretini Bank Asya Katılım Bankası üzerinden sürdürdüğünü, davalı şirketin kapatılan vakfa vermiş olduğu çekin hangi amaçla kullanıldığını bilerek vermiş olmasına rağmen yapılan icra takibine haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini ileri sürerek; itirazın iptali ile takibin devamına ve davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı; 11.05.2015 tarihli teslim makbuzuna istinaden 31.08.2016 vadeli, 110.000 TL bedelli çek ile Türkiye Yüksek Tahsil Gençliği Öğrenim ve İhtisas Vakfı’na elden bağışlama vaadinde bulunduğunu, davalı vakfa bağışlamada bulunurken, tahsilat makbuzunda da öğrencilere burs verilmek kayıt ve şartı ile Türk Borçlar Kanunu’nun 291 inci maddesinin birinci maddesi uyarınca yüklemeli bağışlama vaadinde bulunduğunu, bağışlanan mükellefiyet gereği bir şeyi yapmayı/burs vermeye üstlendiğini, bağışlama vaadinde 11.05.2015 tarihinde bulunduğunu ancak bu tarihten sonra ticari hayatındaki esaslı bozulmalar ve çeklerinin dönmesi sebebiyle yaşadığı sıkıntılardan dolayı esaslı zarara uğratıldığını, malvarlığının bağışlamayı yerine getiremeyecek duruma geldiğini, İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1120 E. sayılı dosyası ile bağıştan rücu istemli olarak dava ikame edildiğini, halen derdest olduğunu, ticari bir ilişkiye dayanmayan bu çeke ilişkin olarak dönme hakkı kanunen bir imkanı olup bu imkanı kullandığını, davanın 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 295 vd. maddeleri gereğince bağıştan rücuya dayalı bedel istemine ilişkin olduğunu, tek taraflı irade açıklaması ile bağışlamadan rücu ettiğini, bu çeki bir ticari ilişkiye binaen bir mal veya hizmet karşılığı vermediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; takip dayanağının davalı tarafından keşide edilen 31.08.2016 keşide tarihli süresinde bankaya ibraz edilmeyen yazılı belgeye dayalı olduğu, bu şekli ile yazılı belgeyi elinde bulunduran yetkili hamilin temel ilişkiye dayalı olarak alacağın varlığını ispatlaması gerektiği, davalı tarafından takibe konu edilen belge yönünden İstanbul Anadolu 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1120 E., 2018/21 K. sayılı dosyasında menfi tespit davası açıldığı ancak davanın 675 Sayılı Kanun Hakkındaki Kararnamenin 15 inci maddesi ve 670 Sayılı OHAL kapsamında alınması gereken tedbirler hakkındaki Kanun Hükmündeki Kararnamenin 5 inci maddesi gereğince dava şartı yokluğundan reddine karar verildiği, davalı tarafından açılan bu davada KHK kapsamında alacağın var olmadığının tespitinin istendiği ancak açılan davada yasal engel bulunduğu, dava konusu belgenin davalı tarafından elkonulan Türkiye Yüksek Tahsil Gençliği Öğrenim ve İhtisas Vakfına burs olarak verilmek şartı ile verildiği, bu hususun ihtilafsız olduğu, davalının söz konusu belgeyi koşullu bağış olarak verdiği, el konulan vakfın kayıtlarının incelenmesinden davalının belgeyi teslim ettiği tarih ile keşide tarihi arasında burs verilen öğrencilerin kaydına ulaşılamadığı ancak önceki yıllara ilişkin kayıtların incelenmesinden bir kısım öğrencilere vakıf iktisadi işletmelerinde indirim uygulandığı, bir kısım öğrencilerin yurt giderlerinin karşılandığı bazı öğrencilere vakıf iktisadi işletmelerinde indirim uygulandığı, dava dışı el konulan vakfın alınan bu kararlar ve ödemelerinin burs olarak değerlendirilemeyeceği ve davalının bağıştan dönme koşulunun oluştuğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; eksik inceleme ile karar verildiğini, davalı şirketin dava konusu çeki dava dışı kapatılan vakfa 11.08.2015 tarihinde verdiğini, çekin vade tarihinin 31.08.2016 olduğunu, bağışlamanın geri alınması koşullarının gerçekleşmediğini, öğrencilere burs verilmek şartı ile bağışlandığı kabul edilse dahi dava konusu çekin vadesinden önce, tahsili sağlanmadan öğrencilere burs olarak verilmesinin mümkün olmadığını, çekin bedelinin vadesinde tahsil edildikten sonra öğrencilere burs olarak verilebileceğini, çekin lehtarı olan vakfın kapanması ile bu vakıfların tüm mal varlıkları vakıflar idaresine geçtiği gibi bu malların amaca uygun olarak kullanması hakkı da vakıflar idaresine geçtiğini, Vakıflar idaresi dava konusu çekin vadesi geldiğinde çeki tahsil edilebilseydi öğrencilere burs verilmesi yönündeki bağış şartını yerine getirebileceğini, dava konusu çek tahsil edilmediğinden bağış şartının öğrencilere burs verilmesinin mümkün olamadığını, vakıflar idaresi tarafından bağış koşulunun gerçekleştirileceğinin göz ardı edildiğini, dosya kapsamına sunulan 11.05.2015 tarihli tahsilat makbuzunun kapatılan vakıf tarafından verildiğine dair bir emare (imzasız, kaşesiz) bulunmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte davalı taraf bağışlamanın geri alınmasını yasal süresi içerinde kullanmadığını, sürenin hak düşürücü süre olduğunu, sürenin sona ermesi ile bağışlamanın geri alınması hakkının sona erdiğini, dava konusu çekin kapatılan vakfa teslim tarihinin 11.05.2015 olduğu gözetildiğinde davalı şirketin yasal süresi içerisinde de bağışlamadan da dönmemiş olduğundan İlk Derece Mahkemesince bağıştan dönme koşulunun oluştuğu gerekçesi ile davanın reddi kararının yerinde olmadığını, yasal süresi içerisinde bağışlamadan dönme iradesini kullanmayan davalı şirketin dava konusu çekin 31.08.2016 vade tarihinden sonra dava konusu icra takibinden sonra bağışlamadan döndüğünü iddia etmesinin kötü niyetli olarak hareket ettiğinin göstergesi olduğunu ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı şirketin, davaya konu çeki davacı kuruma öğrencilere burs olarak kullanılması şartıyla verdiği ve bu durumu dosyaya ibraz ettiği makbuzla da ispatladığı, çek kambiyo senedi vasfını kaybetmekle temel ilişkinin değerlendirilmesi gerektiği, Kanun Hükmünde Kararname kapsamında kapatılan vakfın ticari faaliyette bulunduğuna ilişkin dosyada herhangi bir iddianın bulunmadığı, davalının söz konusu çeki başka amaçla verdiğine ilişkin davacının somut açıklaması olmayıp davalının savunmasına karşı bağışın şartına uygun kullanıldığını belirttiği, bu hususta vakfın defterlerinin incelendiği, davalının çeke ilişkin açtığı senedin iptali davası İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1120 E., 2018/21 K. sayılı kararıyla kesin olarak dava şartı yokluğundan usulden reddedildiği, senet lehdarı vakfın kapandığı ve şartın gerçekleşmesinin mümkün olmadığından davalı lehine bağıştan rücu şartlarının oluştuğunun kabulü gerektiği gerekçesiyle, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf dilekçesinde sunduğu nedenleri tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalı şirketin keşide ettiği, 667 sayılı KHK kapsamında kapatılan vakfın lehtarı olduğu çeke ilişkin başlatılan genel haciz yoluyla ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı Kanun) 808 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine göre; çekin süresinde muhatap bankaya ibraz edilmesi, ibraz günü de gösterilmek suretiyle, çekin üzerine yazılmış olan tarihli bir beyanla tespit edilmesi gerekir. Aksi takdirde alacaklı müracaat hakkını kaybeder.

2. 6102 sayılı Kanun’un 796 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince; bir çek, düzenlendiği yerde ödenecekse on gün, düzenlendiği yerden başka bir yerde ödenecekse bir ay içinde muhataba ibraz edilmelidir.

3. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 295 inci (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 244 üncü) maddesi;“Bağışlayan, aşağıdaki durumlardan biri gerçekleşmişse, elden bağışlamayı veya yerine getirdiği bağışlama sözünü geri alabilir ve bağışlananın istem tarihindeki zenginleşmesi ölçüsünde, bağışlama konusunun geri verilmesini isteyebilir:
1.Bağışlanan, bağışlayana veya yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse.
2.Bağışlanan, bağışlayana veya onun ailesinden bir kimseye karşı kanundan doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davranmışsa.
3.Bağışlanan, yüklemeli bağışlamada haklı bir sebep olmaksızın yüklemeyi yerine getirmemişse.” şeklinde hükme bağlanmıştır.

4. 6098 sayılı Kanun’un 296 ncı maddesinde; Bağışlama sözü veren, aşağıdaki durumlarda sözünü geri alabilir ve onu ifadan kaçınabilir:
1. Elden bağışlanılan bir malın geri verilmesini isteyebileceği sebeplerden biri varsa.
2. Mali durumu, sonradan sözün yerine getirilmesini kendisi için olağanüstü ağır kılacak ölçüde değişmişse.
3. Bağışlama sözü verdikten sonra, kendisi için yeni aile yükümlülükleri doğmuş veya bu yükümlülükleri önemli ölçüde ağırlaşmışsa.
Bağışlama sözü verenin borcunu ödeme güçsüzlüğü belirlenir veya iflasına karar verilirse, ifa yükümlülüğü ortadan kalkar.

5. Aynı Kanun’un 291 inci maddesine göre; “Bağışlayan bağışlamasına yüklemeler koyabilir.
Bağışlayan, sözleşme gereğince bağışlanan tarafından kabul edilmiş olan yüklemelerin yerine getirilmesini isteyebilir.
Kamu yararına olarak bağışlamaya konulmuş olan bir yüklemenin yerine getirilmesini isteme yetkisi, bağışlayanın ölümünden sonra, ilgili kamu kurumuna geçer.
Bağışlama konusunun değeri, yüklemenin yerine getirilmesi masraflarını karşılamaz ve aşan kısım kendisine ödenmezse bağışlanan, yüklemeyi yerine getirmekten kaçınabilir.”

3. Değerlendirme
1. 23.07.2016 tarihli 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında kapatılan Türkiye Yüksek Tahsil Gençliği Öğrenim ve İhtisas Vakfı lehine düzenlenen Asya Katılım Bankası A.Ş.ye ait …Döküm San. ve Tic. Ltd. Şti. keşideli, 31.08.2016 keşide tarihli, 110.000 TL bedelli çek aslının 28.07.2016 tarihinde kararname kapsamında davacı kuruma devredildiği, 23.07.2016 tarihinde bankanın faaliyet izni kaldırıldığından çekin tahsil işleminin yapılamadığı, bunun üzerine davalı şirkete çek bedelinin ödenmesi için ihtarname gönderildiği, çek bedelinin ödenmemesi üzerine davalı şirket aleyhine genel haciz yoluyla icra takibi başlatıldığı, davalı tarafça icra takibine yapılan itiraz üzerine davacı tarafça temyize konu iş bu itirazın iptali davasının açıldığı görülmüştür.

2. Davaya konu çekin, ibraz süresi içerisinde muhataba ibraz edilmesi gerektiği, süresi içerisinde ibraz edilmeyen çekin kambiyo senedi olma vasfını yitirdiği, ibraz sürelerine uyulmayan çekin yalnızca yazılı delil başlangıcı kabul edileceği İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesince karar gerekçelerin de vurgulanmıştır.

3. Davacı tarafça, kapatılan vakfın davalı şirketten alacaklı olduğunu ispat etmesi gerekmekte olup, kapatılan vakfın davalı şirketten alacaklı olduğuna ve ticari faaliyette bulunduğuna dair delil sunulamamış, davalı taraf ise söz konusu çekin kapatılan vakfa öğrencilere burs olarak verilmek şartıyla elden bağışlama olarak verildiğini savunmuş, buna ilişkin olarak da 11.05.2015 tarihli tahsilat makbuzu adı altında belge sunmuştur. Her ne kadar davacı tarafça “Tahsilat Makbuzu “başlıklı belge kabul edilmemiş ise de, temel ilişkiye dayalı olarak alacağın varlığı ispatlanamadığı gibi davalının bağışlamadan dönme savunmasına karşı bağışlamadan dönme şartının gerçekleşmediği ileri sürülmüştür.

4. Davalı şirket tarafından davaya konu çekten dolayı borçlu olmadığının tespiti ve çekin bedelinin istirdadı talebiyle 31.08.2016 tarihinde İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesine 2016/1120 E. sayı ile açılan davada, Mahkemenin 23.01.2018 tarihli ve 2018/21 K. sayılı kararıyla; Kanun Hükmünde Kararname’nin 675 sayılı 29.10.2016 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 16 ıncı madde ve 15.08.2016 tarihli 670 sayılı OHAL kapsamında alınması gereken tedbirler hakkındaki KHK’nın 5 inci maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan davanın reddine kesin olmak üzere karar verilmiştir.

5. İlk Derece Mahkemesince, el konulan vakfın kayıtları üzerinde inceleme yapılmak suretiyle mali müşavir bilirkişisinden çekin tahsilat makbuzunda belirtilen tarihten (11.05.2018) keşide edildiği tarih (31.08.2016) arasında bu senet dolayısıyla herhangi bir burs ödemesi yapılıp yapılmadığı hususunda alınan raporda, burs verilen öğrencilerin listesine ulaşılamadığı ancak bu tarih öncesinde burs verilen öğrencilerin bulunduğu, söz konusu tarihler arasında bazı öğrencilere indirim uygulandığı, bazılarına vakfa ait iktisadi işletmede ücretsiz kalmalarına izin verildiği ve bu tutarların bahse konu vakıf tarafından iktisadi işletmeye aktarıldığı tespit edilerek, anılan hizmetin burs ödemesi olarak değerlendirilmesi gerekip gerekmediğinin takdirinin mahkemeye ait olduğu belirtilmiştir.

6. İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesince; davaya konu senedin, davalı tarafça dosyaya sunulan makbuz da nazara alınarak öğrencilere burs olarak verilmek şartıyla bağışlandığı kabul edilmiştir.

7. Tüm anlatılanlar kapsamında temyize konu kararda, senet lehtarı vakfın kapatılmış olması ve şartın gerçekleşmesinin mümkün olmaması nedeniyle davalı lehine bağıştan rücu şartının oluştuğunun kabulü gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi yerinde görülmekle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

25.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.