Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2023/518 E. 2023/1763 K. 05.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/518
KARAR NO : 2023/1763
KARAR TARİHİ : 05.06.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/306 E., 2022/235 K.
DAVA TARİHİ : 29.01.2015
KARAR : Davanın kabulü

Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacılar; davacı şirketin Kahve Diyarı markasıyla iştigal eden bir şirket olduğu, davacı …’ın ise kurucu ve ortak olduğunu, davalı tarafından aleyhlerine icra takibi başlatıldığını ve kesinleştiğini, davalıya borçlarının bulunmadığını, davalının ödeme emrinde ödünç para verdiğini iddia ettiğini, şirketin İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1269 E. sayılı dosyasında iflasın ertelenmesi talebinde bulunduğunu, şirkete ait tüm defter ve kayıtların incelendiğini, davalıların kendilerine para vermediğini, takipte davalının davacılara borç verdiğini iddia etmesi sebebiyle bu iddiasını ve alacağını ispatlaması gerektiğini ileri sürerek; takibe konu borç yönünden borçlu olmadığının tespitini, takibin iptalini ve lehlerine kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmişlerdir.

II. CEVAP
Davalı; davacının dava konusunu ve talep sonucunu açıkça belirtmesi gerektiğini, davacıların dilekçesinde davayı nasıl ispat edeceğini belirtmediğini, takibin kesinleştiğini, ispat yükünün davacıda olduğunu savunarak davanın reddini ve lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Davanın açıldığı İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 20.04.2016 tarihli ve 2015/135 E., 2016/451 K. sayılı kararla; davacı şirketin davalıdan 06.07.2012 tarihli para makbuzuyla 375.000,00 TL tahsil ettiği, parayı alanın bu tarihten itibaren şirkette muhasebe sorumlusu olarak çalıştığı ve bu borçtan dolayı şirketin sorumlu olduğu, davacı …’ın taraflar arasında yapılmış bir sözleşme kapsamında kefalet ve garantisi bulunmadığı, borçtan sorumlu olmadığı gerekçesiyle; davacı şirket yönünden davanın reddine, davacı … yönünden ise davanın kabulü ile takibe konu 375.000,00 TL alacaktan sorumlu olmadığının tespitine, davalının kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A.Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı şirket ve davalı temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 04.12.2019 tarihli ve 2016/26119 E., 2019/12117 K. sayılı ilamıyla; davanın asliye hukuk mahkemesinin görevine girdiği gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle, karar bozulmuştur.

B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uyularak görevsizlik kararı verilmesi üzerine dava dosyasının gönderildiği Mahkemece verilen 11.03.2021 tarihli ve 2020/343 E., 2021/84 K. sayılı kararla; para makbuzunda davacı şirketin kaşesinin ve muhasebe çalışanının imzasının bulunduğu, muhasebeci şirketi temsil ve ilzama yetkili değil ise de şirketin muhasebe kısmında uzun süre çalışması, davacı şirketin defter ve kayıtlarındaki usulsüzlükler, yüksek miktarda kayıt düzeltmeleri, esasen davacı şirketin kendisine çekilen ihtarname ile takibe itiraz etmemesi, ayrıca ve açıkça çalışanının yaptığı işleme itirazının bulunmaması ile hayatın olağan akışına göre, bu işleme icazet verdiği, parayı alanın şirket olduğu, diğer davacı … yönünden ise takibe konu alacak bakımından davacı gerçek kişinin sorumlu olacağına dair bir kanıt sunulmadığı, ayrıca ve açıkça yöneticilik kusuruna da dayanılmadığı gerekçesiyle; davacı şirket yönünden davanın reddine, davacı … yönünden ise davanın kabulü ile takip dosyasına alacaktan dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.

2. Dairemiz 19.01.2022 tarihli ve 2021/8549 E., 2022/146 K. sayılı ilamıyla; davalı yanca 18.11.2015 tarihli duruşmada davacıya ödünç para verildiğine delil olmak üzere sunulan “Para Makbuzu” başlıklı belge içeriğinin, davalının davacıya ödünç para verildiğine dair iddiasını ispat vasıtası olarak kullanılamayacağı, alacaklı tarafından imzalanarak düzenlenen makbuzun verilmesi ile borçlunun ifasını ispatlama imkanına kavuştuğu, ispat yükünün davalıda olduğu gözetilerek davanın esasının incelenmesi gerektiğinden bahisle, karar bozulmuştur.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalının dayandığı “Para Makbuzu” başlıklı belgede parayı alan kişinin dava dışı Yasemin olduğu, davacı şirketin kaşesi üzerine parayı alan tarafından imza atıldığı, bu belgenin davalının davacıya ödünç para verildiğine dair iddiasını ispat vasıtası olarak kullanılamayacağı, çünkü makbuzun alacaklının belirli bir edimi (teslim) aldığını gösterir yazılı açıklama niteliğinde olduğu, işlevi itibariyle de makbuzun verilmesi ile borçlunun ifasını ispatlama imkanına kavuştuğu, makbuzda yer alan bedelin karine olarak borç ifası olduğunun anlaşılması gerektiğini, davacı şirketin kendisine çekilen ihtarname ile takibe itiraz etmemesinin ödünç para alındığının kabulü şeklinde yorumlanamayacağını, davalının davacıya ödünç para verdiğini ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; dava dışı Yasemin’in makbuzun düzenlendiği tarihte davacı şirketin muhasebe çalışanı olduğunu ve uzun yıllardır şirkette söz konusu görevi ifa ettiğini, makbuzda bu kişinin imzası ve şirket kaşesinin yer aldığını, davacının ticari defter ve kayıtlarındaki şüpheli hareketler ve makbuz bir arada değerlendirildiğinde davacının borçlu bulunduğunun anlaşıldığını, davacının bir edim karşılığında alınan para için makbuz verdiğinin de dosyada delili bulunmadığını ve davacının da böyle bir iddiası olmadığını, davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını, davacının kendisine gönderilen ihtarnameye cevap vermediğini ve sonrasında başlatılan takibe itiraz etmediğini, ayrıca davacının ticari defterlerindeki şüpheli hareketler bir arada değerlendirildiğinde alınan paranın davacı şirket tarafından kötü niyetli olarak kayıtlara işlenmediğinin ve borcundan kurtulma yolu olarak da davanın kullanıldığını, kararın
usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, takip konusu borç nedeniyle menfi tespit istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesinin birinci fıkrası; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” düzenlemesini,

2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “İspat yükü” başlıklı 6 ncı maddesi; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü,

3. 6100 sayılı Kanun’un Senetle İspat Zorunluluğu başlıklı 200 üncü maddesi; “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.
Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir. ” hükmünü içerir.

4. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması üzerine, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).

5. Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).

3. Değerlendirme
Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile yukarıda yer verilen hukuk kurallarına, Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilmekle birlikte davacı lehine usuli kazanılmış hak oluşmasına, kararın bozmaya uygun olmasına, davalı tarafça alacağın ispatına yarar belge sunulmaması nedeniyle makbuz konusu ödemenin borç ödemesi sayılmasına, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin ileri sürülen sebeplerin incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 439 uncu maddesi uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

05.06.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.