Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2023/48 E. 2023/1370 K. 10.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/48
KARAR NO : 2023/1370
KARAR TARİHİ : 10.05.2023

MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/187 E., 2022/2836 K.
DAVA TARİHLERİ : 20.10.2014, 20.10.2016
KARAR : Asıl ve birleşen davanın kabulüne
İLK DERECE MAHKEMESİ : Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2014/2636 E., 2020/484 K.

Taraflar arasında birleştirilerek görülen istirdat davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı asıl davada ; davalı şirketin elektrik abonesi olduğunu, davalının sayaç okuma ve faturalandırma hizmetinin karşılığı olan ücreti tüketilen enerji miktarı üzerinden nispi olarak tahsil ettiğini, Danıştay 13. Dairesinin 06.04.2011 tarihli ve 2008/2695 E., 2011/1368 K. sayılı kararı ile “sayaç okuma ve faturalandırma hizmetlerine ilişkin maliyetlerin, abone grubuna ve tüketim enerji miktarına göre değişiklik gösterecek maliyetler olmadığı ve bu nedenle abone başına sabit ücret uygulanması gerektiği” gerekçesiyle EPDK’nın 875 sayılı kararının iptaline karar verdiğini, bu nedenle 2006 Eylül ile 2010 Aralık dönemleri arasında perakende satış hizmeti (PSH) bedelinin nispi ücret olarak tahsilinin hukuki dayanağının ortadan kalktığını ileri sürerek; şimdilik 2006 yılı Eylül- Ekim-Kasım-Aralık dönemlerinde fazladan tahsil edilen 48.817,97 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren kamu alacaklarına uygulanan gecikme zammı ve gecikme zammının KDV’si ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; birleşen davada ise; aynı vakıalara dayanarak, 2006 yılı Eylül- Ekim- Kasım- Aralık dönemleri hariç olmak üzere 2006 yılı Eylül ila 2010 yılı Aralık döneminde düzenlenen faturalar ile tahsil edilen KDV dahil 467.730,78 TL PSH bedelinin ödeme tarihlerinden itibaren kamu alacaklarına uygulanan gecikme zammı ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı; husumetin kendisine değil Enerjisa Toroslar Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ye yöneltilmesi gerektiğini, istirdadı istenilen bedellerin ilgili mevzuat çerçevesinde abonelere yansıtıldığını savunarak, asıl ve birleşen davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; 17.02.2020 tarihli bilirkişi heyeti raporu hükme esas alınarak, davacının, Elektrik Piyasası Serbest Tüketici Yönetmeliği’nin 5 inci maddesinin “c” fıkrası gereği yıl içinde yapmış olduğu tüketim miktarının EPDK’nın kurul kararları ile belirlenen limitleri geçmesi sebebiyle “serbest tüketici” sıfatına haiz olduğu, EPDK’nın 875 sayılı Kurul Kararı uyarınca PSH bedelinin tüketilen enerji miktarı üzerinden nispi olarak belirlendiği, ancak ilgili kararın, “sayaç okuma ve faturalama hizmetlerine ilişkin maliyetlerin abone grubuna ve tüketim enerji miktarına göre değişiklik gösterecek maliyetler olmadığı ve bu nedenle abone başına sabit ücret uygulanması gerektiği” gerekçesiyle, Danıştay 13. Dairesinin 06.04.2011 tarihli ve 2008/2695 E., 2011/1368 K. sayılı kararı ile iptal edildiği, bu kararda iptal hükmünün sadece serbest tüketiciye yapılan tedarikleri kapsamına aldığı, dava konusu dönemlerde maktu olarak tahsil edilmesi gereken PSH bedelinin nispi olarak tahsil edilmesi nedeniyle, 2006 Eylül ila 2006 Aralık dönemlerinde KDV dahil 61.590,07 TL ve 2007 Ocak ila 2010 Aralık dönemlerinde 467.744,34 TL olmak üzere toplam 529.334,41 TL fazladan tahsilat yapıldığı, davalının dava tarihi öncesinde temerrüde düşürülmediği, taraflar arasında imzalanan sözleşmede gecikme zammı uygulanacağına dair hüküm bulunmadığı, ancak tarafların tacir olması nedeniyle hüküm altına alınan alacağa dava tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanması gerektiği gerekçesiyle; asıl davanın kabulü ile 48.817,97 TL’nin dava tarihi olan 20.10.2014 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlı avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline; birleşen davanın kabulü ile 467.730,78 TL’nin dava tarihi olan 20.10.2016 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlı avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; davacının serbest tüketici olarak kabul edilemeyeceğini, faturalara 8 günlük süre içerisinde itiraz edilmediğini, tacir olan davacının basiretli davranmak zorunda olduğunu, tarafına husumet yöneltilemeyeceğini, bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağını ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; EPDK ‘nın 875 sayılı kararında perakende satış hizmeti verilen tüm kullanıcılara kwh bazında belirlenen perakende satış bedelinin uygulanacağının belirtildiği, Danıştay 13. Dairesinin 06.04.2011 tarihli ve 2008/2695 E., 2011/1368 K. sayılı kararı ile sayaç okuma ve faturalama hizmetlerine ilişkin maliyetlerin abone grubuna ve tüketim enerji miktarına göre değişiklik gösterecek maliyetler olmadığı, bu nedenle abone başına sabit ücret uygulanması gerektiğinden bahisle, EPDK ‘nın 875 sayılı kararının iptaline karar verildiği, Danıştay Dava Daireleri Kurulunun 24.05.2012 tarihli ve 2011/1901 E., 2012/798 K. sayılı ilamı ile bu kararın serbest tüketiciler ile sınırlı olarak uygulanacağı belirtilerek onandığı, EPDK ‘nın iptal edilen 875 sayılı kararı uyarınca ilgili dönemlerde fazladan tahsil edildiği iddia olunan PSH bedelinin istirdadı istemiyle eldeki davanın açıldığı, davacının tüketimlerinin 2006 yılı Eylül ayı ile 2010 yılı Aralık ayı arasındaki dönemde serbest tüketici sınırları dahilinde olduğunun belirlenmiş olmasına göre, geçmişe etkili olarak ortadan kalkan düzenleyici işlem nedeniyle davalı şirket tarafından fazladan tahsil edilen PSH bedellerinin davacı şirkete iade edilmesi gerektiği, bilirkişi raporu ile belirlenen tutarın davalıdan tahsiline karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; davanın zamanaşımına uğradığını, düzenleyici işlemlerin iptalinin sadece devam eden işlemleri etkileyebileceğini, oysa taraflar arasındaki sözleşmeden doğan borçların ifa edilmesiyle birlikte sona erdiğini, EPDK’nın düzenleyici işleminin iptalinden etkilenmeyeceğini, davacıdan tahsil edilen bedellerin hukuka uygun olduğunu, bilirkişi raporunda hesaplamanın hatalı yapıldığını, raporun hükme esas alınamayacağını, davacının ” serbest tüketici ” sıfatının bulunmadığını ileri sürerek; kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Asıl ve birleşen davada uyuşmazlık, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun (EPDK) 875 sayılı kararı ile 01.09.2006 ila 31.12.2010 tarihleri arasındaki geçiş döneminde perakende satış hizmet (PSH) tarifesinin kwh bazında belirlenmesine ilişkin 20 Dağıtım Şirketi İçin Gelir Gereksinimi Hesaplaması ve Tarife Metodolojisinin, Geçiş Dönemi Tarife Uygulamaları başlıklı II. Bölümünün (B) bendinin Danıştay tarafından iptal edilmiş olması nedeniyle, anılan dönemlerde faturalara yansıtılarak davalı şirket tarafından nispi olarak fazladan tahsil edildiği iddia olunan PSH bedelinin istirdadı istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun (6446 sayılı Kanun) 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (cc) bendine göre serbest tüketici; “Kurul tarafından belirlenen elektrik enerjisi miktarından daha fazla tüketimi bulunduğu veya iletim sistemine doğrudan bağlı olduğu veya organize sanayi bölgesi tüzel kişiliğini haiz olduğu için tedarikçisini seçme hakkına sahip gerçek veya tüzel kişiyi ifade eder. ”

2. Yine Elektrik Piyasası Serbest Tüketici Yönetmeliğinin “Serbest tüketici kapsamı” başlıklı 5 inci maddesi; ” Aşağıdaki koşulları sağlayan tüketiciler serbest tüketici olarak kabul edilir;
a) İletim sistemine doğrudan bağlı olan tüketiciler,
b) Bir önceki takvim yılına ait toplam elektrik enerjisi tüketimleri serbest tüketici limitini geçen tüketiciler,
c) İçinde bulunulan yılda gerçekleşen toplam elektrik enerjisi tüketimleri serbest tüketici limitini geçen tüketiciler,
d) Kendi üretiminden tükettiği miktar dahil toplam elektrik enerjisi tüketim miktarı serbest tüketici limitini geçen otoprodüktör lisansı sahibi tüzel kişiler,
e) Bir önceki takvim yılındaki tüketimi serbest tüketici limitini geçmeyen ancak, içinde bulunulan yılda serbest tüketici limitini geçeceğini ilgili dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiye taahhüt eden ve bağlantı anlaşması veya abonelik sözleşmesindeki bağlantı gücü veya sözleşme gücü dikkate alınarak hesaplanan tüketim değeri serbest tüketici limitini geçen tüketiciler,
f) İçinde bulunulan yılda serbest tüketici limitini geçeceğini ilgili dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiye taahhüt eden ve bağlantı anlaşmasındaki bağlantı veya sözleşme gücü dikkate alınarak hesaplanan tüketim değeri serbest tüketici limitini geçen yeni tüketiciler.” hükmünü içermektedir.

3. Diğer taraftan, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na (4628 sayılı Kanun) 5496 sayılı Kanun ile eklenen ve 24.05.2006 tarihinde yürürlüğe giren geçici 9 uncu madde ile konu ile ilgili düzenleyici idari işlem yapma yetkisi EPDK’ya verilmiş ve EPDK da bu doğrultuda yukarıda sözü edilen metodolojiyi onaylayarak yürürlüğe koymuştur. İşbu düzenleyici işlemin iptali istemiyle açılan davaya bakan Danıştay 13. Dairesi; sayaç okuma ve faturalama hizmetlerine ilişkin maliyetlerin, abone grubuna ve tüketilen enerji miktarına göre değişiklik gösterecek maliyetler olmadığı ve bu nedenle abone başına sabit bir ücret olarak uygulanması gerektiği gerekçesiyle, 06.04.2011 tarihli ve 2008/2695 E. 2011/1368 K. sayılı ilamıyla metodolojinin Geçiş Dönemi Tarife Uygulamaları başlıklı II. Bölümünün (B) bendini iptal etmiş, anılan karar Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 24.05.2012 tarihli ve 2011/1901 E. 2012/798 K. sayılı kararıyla; daire kararının, serbest tüketicilerle sınırlı olarak uygulanması gerektiği belirtilmek suretiyle onanarak kesinleşmiştir.

4. Bir idari işlemin yargısal bir kararla iptali halinde, bu iptal kararlarının işlemin yapılması sırasında unsurlarında bulunan sakatlıkları saptadığı, işlemi yapıldığı andan başlayarak ortadan kaldırdığı, bu özelliği nedeniyle geriye yürüyen sonuçlar doğurduğu, başka bir anlatımla, işlemin tesis edildiği tarihten önceki hukuki durumun geçerliliğini sağladığı, İdare Hukukunun bilinen ilkelerindendir. Yargı mercileri tarafından idari bir işlemle ilgili olarak verilen iptal kararının doğurduğu bu sonucun, verilen iptal kararı ister usul yönünden, isterse esas noktasından verilmiş olsun, hiçbir şekilde değişmeyeceği açıktır.

5. Zira, anılan İdare Hukuku ilkesinden dolayı idare, iptal kararının amaç ve kapsamına göre yeni bir işlem ya da işlemler yapmak, iptal edilen işlemden doğan sonuçları ortadan kaldırmak, işlemin hiç yapılmamış sayılmasının bir gereği olarak önceki hukuki durumun geçerliliğini sağlamakla yükümlü bulunmaktadır (Danıştay İdari Dava Daireleri 20.10.2005 tarihli ve 2003/977 E., 2005/2500 K. sayılı kararı da aynı yöndedir).

6. Buna bağlı olarak, iptal edilen idari işleme bağlı olan diğer işlemler de ortadan kalkar. İptal kararlarının bu özelliği, dava konusu idari tasarruftan önceki hukuki durumun sağlanması gereğinden kaynaklanmaktadır. Bir başka ifadeyle, iptal kararları; iptal edilmiş olan idari işlemi hukuk aleminde hiç doğmamış hale getirmektedir. Bununla birlikte, iptal kararları herkes bakımından geçerlidir. Aynı idari işlemin iptali amacıyla başkalarının da iptal davası açmasına gerek bulunmamaktadır. İptal kararı, davacının yanı sıra iptal olunan idari işlemin etkide bulunduğu diğer kimseler hakkında da hüküm ifade etmektedir (Danıştay 2. Dairesinin 12.12.2011 tarihli ve 2011/7654 sayılı kararı da aynı yöndedir).

7. EPDK’nın 27.09.2012 tarih ve 28424 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 12.09.2012 tarihli ve 4019 sayılı Kurul Kararı ile 4628 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi hükmü çerçevesinde, dağıtım ve perakende satış faaliyetlerinin dağıtım şirketleri tarafından 01.01.2013 tarihinden itibaren ayrı tüzel kişilikler altında yürütülmesine ilişkin hazırlanan “Dağıtım ve Perakende Satış Faaliyetlerinin Hukuki Ayrıştırılmasına İlişkin Usul Ve Esaslar” kabul edilerek, dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından dağıtım ve perakende satış faaliyetlerinin 01.01.2013 tarihinden itibaren ayrı tüzel kişilikler altında yürütülmesine karar verilmiştir.

3. Değerlendirme
1. Somut uyuşmazlıkta; davalı … şirketinin davaya konu 01.09.2006 ile 31.12.2010 tarihleri arası geçiş döneminde, Danıştay tarafından iptal edilen EPDK’nın düzenleyici işlemine (metodoloji) dayanarak, abonesi olan davacı şirket adına tahakkuk ettirdiği faturalar ile tüketilen enerji miktarı (kwh) üzerinden nispi olarak PSH bedeli tahsil ettiği, diğer taraftan, anılan dönemlerde davacının yıllık enerji tüketim miktarı dikkate alındığında serbest tüketici sıfatına haiz olduğu açıktır.

2. Bu durumda, geçmişe etkili olarak ortadan kalkan düzenleyici işlem nedeniyle, davalı şirket tarafından geçiş döneminde fazladan tahsil edilen PSH bedelinin davacıya iadesi gerekecek olup, istirdada konu alacak miktarının belirlenmesi noktasında hükme esas alınan bilirkişi raporunun Yargıtay ve taraf denetimine elverişli, ayrıntılı ve açıklayıcı, hukuka uygun olduğu anlaşılmaktadır.

3. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, yukarıda yer verilen hukuk kurallarına, temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere, uyuşmazlığın abonelik sözleşmesinden kaynaklanıyor olmasına ve uyuşmazlığa uygulanması gereken zamanaşımı süresinin on yıl olmasına, bu sürenin her bir faturanın tahsil edildiği tarihten itibaren başlayacak olmasına, talep konusu fatura dönemlerinde davalıya husumet yöneltilmesinde kanuna aykırılık bulunmamasına göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

09.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.