Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2023/445 E. 2023/2280 K. 19.09.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/445
KARAR NO : 2023/2280
KARAR TARİHİ : 19.09.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/93 E., 2022/205 K.

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacılar; murislerinin 28.02.2011 tarihinde asansör boşluğuna düşerek yaralandığını, ambulansla önce devlet hastenesine, aynı … buradan alınarak davalı Hastaneye götürüldüğünü, 02.03.2011 tarihinde ise hayatını kaybettiğini, müteveffanın hastaneye kaldırıldığında yapılan tetkiklerde kemik kırıkları olduğunun tespit edildiğini, devlet hastanesinden … tehlike olduğuna ilişkin rapor bulunmasına rağmen davalı Hastanede yoğun bakım ünitesine alınmadığını, basit bir kırık vakası gibi normal bir odada tedavi altına alındığını, iç kanama riskinin göz ardı edildiğini, murislerinin davalıların tıbbi hatası nedeniyle vefat ettiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000 TL destekten yoksun kalma tazminatının olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle davalılardan tahsil edilerek davacı eşe verilmesini, ayrıca davacı eş için 80.000,00 TL, davacı çocukların her biri için ayrı ayrı 35.000,00’… TL olmak üzere toplam 150.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmişlerdir.

II. CEVAP
Davalı Hastane vekili; hastanede yerinde ve doğru müdahale yapıldığını, hastane ve hekim tarafından, hastaya verilen sağlık hizmeti ve uygulanan prosedürün tıp ilminin öngördüğü ve yapılmasını gerekli kıldığı kurallara uygun olarak verildiği, tedavi ve uygulanan operasyonlarla ilgili bir kusur bulunmadığı savunarak davanın reddini istemiştir

Davalı …; davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI
Mahkemece; 08.06.2016 tarihli ve 2012/467 E., 2016/326 K. sayılı kararla; davanın kısmen kabulü ile davacı eş … için 10.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL olmak üzere toplam 20.000,00 TL manevi tazminatın davalı Acıbadem Sağ. Hizm. Tic. A.Ş.’den dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsil edilerek davacılara ayrı ayrı ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, maddi tazminat istemine ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A.Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde davacılar ve davalı Hastane temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 16.12.2019 tarihli ve 2016/27439 E., 2019/12666 K. sayılı kararıyla; hükmün gerekçesinde tüm davalıların manevi tazminattan sorumlu tutulması gerektiği açıklanmasına rağmen, davalı … hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi ve buna rağmen yargılama giderinden sorumlu tutulmasına karar verilmesinin Usulün 297 ve 298/2 … maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle Mahkeme kararı bozulmuştur.

B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan mahkemece; 07.10.2020 tarih ve 2020/77 E., 2020/248 K. sayılı kararla; davacı eş Berrin Pehlivan için 10.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL olmak üzere toplam 20.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihi olan 09.07.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar Acıbadem Sağlık Hizmetleri Tic. A.Ş. ile davalı …’den tahsilde tekerrüre yer vermeyecek şekilde müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacı taraflara hisseleri oranında ayrı ayrı ödenmesine, fazlaya ilişen talebin reddine, maddi tazminat istemine ilişkin talebin reddine karar verilmiş; karar taraflarca temyiz edilmiştir.

2. Dairece verilen 01.11.2021 tarih ve 2021/61 E. 2021/10633 K. sayılı kararla; salt bozularak ortadan kaldırılan hükmün gerekçesine atıf yapmakla yetinmeden yeniden gerekçe oluşturularak karar verilmesi gerekirken gerekçesiz olarak karar verilmiş olmasının usul ve kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle Mahkeme kararı bozulmuştur.

C.Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bozmaya uyan mahkemece, yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararla; davacılar tarafından hastalarının Çekirge Devlet Hastanesinden, davalı hastanede yoğun bakımda daha özenli şekilde bakılacağı ümidi ile nakil edildiği, buna rağmen, müteveffanın sağlık durumu da dikkate alındığında, yoğun bakım ünitesinde, gözetim altında tutulması beklenen hastanın, klinikte, sağlık durumu izlenmeksizin kendi haline terk edilmesi ve hatta vefat ettiğinin bile fark edilmeyerek, ertesi sabah ölü bulunmuş olmasının davacıların acılarının daha da artmasına neden olduğu, her ne kadar Adli Tıp Raporunda davalının, müteveffanın ölümünden sorumlu olmadığı belirtilmiş ise de, davacıların manevi zararına, müteveffanın ölümünden ziyade, davalı yanın ilgisizliği, özensizliği ve hastayı gerektiği şekilde takip etmemesinin neden olduğu, davalı hekim tarafından müteveffanın, her halükarda vefat edeceği kanaatine varılmış olunsa dahi, yakınlarının “zamanında müdahale edilseydi kurtarılabileceği şüphesi” içerisinde bırakılmasının doğru olmadığı, her ne karar uzmanlık alanı olmasa da vefat edene kadar hastanın düzenli olarak yaşamsal fonksiyonlarının takip ettirilmesinin, süreç ölümle sonuçlanacak ise de yakınlarını teskin edeceği, manevi yönden bu şekilde yıpranmalarının önüne geçilebileceği, davalı hastanenin bu uygulamasının dava konusu manevi zarara neden olduğu, ayrıca çalışanlarının görevlerine ilişkin … olduğu maddi ve manevi zararlardan da sorumlu tutulması gerektiği, bu itibarla, müteveffanın ölümünden sorumlu olmasalar bile davacıların “murislerinin … başına ölüme terk edildiği, zamanında müdahale edilse idi belki de vefat etmeyeceği” şüphesi içerisinde yaşamalarına neden olmalarının, manevi tazminatın doğumuna neden olan olaylar olduğu, bu itibarla her iki davalının kusuru göz önüne alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davacı eş … için 10.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL olmak üzere toplam 20.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihi olan 09.07.2012 tarihinden itibaren hesap edilecek yasal faizi ile birlikte davalı Acı Badem Sağlık Hizmetleri A.Ş. ile davalı …’den tahsilde tekerrüre yer vermeyecek şekilde müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacı taraflara hisseleri oranında ödenmesine, fazlaya ilişen talebin reddine, maddi tazminata ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalılar; dava konusu olayda hastane ve hekimin sorumluluğu bulunup bulunmadığının tespiti için dosyada birçok tıbbi rapor alındığını, konusunda uzman birçok hekimden oluşan heyet ile düzenlenen Adli Tıp raporları ile hastanedeki hekimlerin ve tedaviyi sürdüren davalı doktorun kusuru olmadığının tespit edildiğini, Mahkemenin, tıbbi raporlardaki kusur bulunmadığı yönündeki tespitleri göz ardı ederek, hukuki dayanaktan yoksun, tamamen duygusal yorumlarla hüküm kurduğunu, karardaki öznel yorumların, davacı tarafın dava dilekçesindeki beyanlarına tamamen paralel olup dava sürecinde ne uzman bilirkişi görüşüyle (tıbbi raporlar) ne yazılı delillerle ne de tanık beyanıyla ispatlanmış/doğrulanmış/desteklenmiş olgular olmadığını, Mahkemenin davacıların “zamanında müdahale edilseydi kurtarılacaktı” şeklinde şüpheye düşürüldüğünü ifade ettiğini ancak böyle bir şüphenin yersizliğinin dava sürecinde alınan bilimsel raporlarla ortaya çıktığını, sağlık hizmeti sunan hekim ve hastanenin, kişilerin şüpheleri nedeniyle sorumlu tutulmasının mahkemenin takdir ve karar verme yetkisi alanında olmadığını, alınan tıbbi raporların, hastaneyi ve hekimi sadece teşhis ve tedavi yönünden değil hastanenin organizasyon sorumluluğu yönünden de incelemiş olup bu yönden de bir kusur atfedilmediğini, ortada hiçbir kusur olmamasına rağmen sorumluluklarının Mahkemece sonsuz şekilde genişletildiği ve zorlayarak kusur atfı yapıldığını, bir hekimi; bir hastayı ölüme terk etmekle ve hastanın her halükarda öleceğini düşünmekle itham etmenin kararda da ifade edildiği üzere Mahkemenin uzmanlık alanında kalan bir konu olmadığını, yapılan açıklamanın bilimsel içerikten, hukuki yorumdan uzak olup, kabul edilebilir bir gerekçe olmadığını, dosyada alınan Adli Tıp raporlarında davalılara atfı … bir kusur olmadığı belirtilmiş olduğundan, kusur şartının olmayışı sebebiyle maddi ve manevi tazminat talebinin tümden reddi gerekirken manevi tazminat talebinin kısmen kabulü şeklinde verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, mahkemece manevi tazminat yönünden davacılar aleyhinde ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken … vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalı … hastane ve doktorun vekalet sözleşmesinden kaynaklanan … borcuna aykırı davranması nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. Davanın temeli vekalet sözleşmesidir.(TBK 502-506)

2. Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından … zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki iş gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur (TBK 400). O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir.

3. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en … yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken … görevini göstermeyen vekil, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Aynı hususlar adam çalıştıran sıfatı ile doktorun görev yaptığı sağlık kuruluşları için de geçerlidir.

4. Gerek maddi gerekse manevi tazminata hükmedilebilmesi için ortada hukuka aykırı bir eylem, bir zarar, bu zarar ile eylem arasında illiyet bağı ve kusur bulunmalıdır.

3.Değerlendirme
1. Davacıların murisinin 28.02.2012 tarihinde, asansör boşluğuna düşerek yaralandığı, tedavisinin devam ettiği davalı Hastanede 02.03.2012 tarihinde vefat ettiği uyuşmazlık konusu değildir. Yargılamada alınan Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Dairesi tarafından hazırlanan 21.08.2013 tarihli bilirkişi raporunda, kişinin ölümünün genel beden travmasına bağlı humerus ve çok sayıda kot kırıkları ve gelişen komplikasyonlar sonucu meydana gelmiş olduğu, travma sonrası Acıbadem Hastanesi Göğüs Cerrahi Kliniğine yatırılma tanılarının doğru olduğu, kişide saptanan göğüs travma bulgularında cerrahi girişim gerektirmediği, takip grafilerde girişim gerektirecek patoloji gelişmediği, medikal tedavi ve takiplerin yapıldığı da dikkate alındığında; kişinin tedavisine katılan hekimlere, yardımcı sağlık personeline ve davalı doktora atfı … kusur bulunmadığı bildirilmiş; Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu tarafından hazırlanan 26.02.2015 tarihli bilirkişi raporunda da yine ölüm sebebi aynı şekilde tespit edilmiş ve davalı doktorun kusuru bulunmadığı ifade edilmiştir.

2. Mahkemece, davalı …’ in kusur incelemesinin yapılmış olmasına rağmen, bu davalı dışında tedaviye katılan diğer hekim ile sağlık personeli ve yardımcı sağlık personelinin kusurlarının bulunup bulunmadığı yönünden yeniden ayrıntılı inceleme yapılarak rapor düzenlenmesinin istenilmesi üzerine Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Dairesi tarafından hazırlanan 20.01.2016 tarihli bilirkişi raporunda, kişinin ortopedi kliniği tarafından muayenesinin yapıldığı, filmlerinin istendiği, tanısının doğru konulduğu, cerrahi müdahale planlandığı cihetle kişinin tedavisine katılan ortopedi kliniği hekimlerine atfı … kusur bulunmadığı bildirilmiş; yine Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu tarafından hazırlanan 24.03.2016 tarihli raporda da aynı görüş tekrar edilmiştir.

3. Davacıların murisinin vefat etmesinde davalı Hastane ve doktorun kusurlu olmadığı bilirkişi raporları ile tespit edilmiş olup bu husus Mahkemenin de kabulündedir. Mahkemece, davacıların manevi zararına, müteveffanın ölümünden ziyade, davalı yanın ilgisizliği, özensizliği ve hastayı gerektiği şekilde takip etmemesinin neden olduğu gerekçesiyle manevi tazminat istemi kısmen kabul edilmiş ise de gerek maddi gerekse manevi tazminata hükmedilebilmesi için ortada hukuka aykırı bir eylem, bir zarar, bu zarar ile eylem arasında illiyet bağı ve kusur bulunmalıdır. Meydana gelen ölüm olayında, davalılara yüklenebilecek bir kusur bulunmadığı bilirkişi raporları ile tespit edilmiş olduğundan manevi tazminat taleplerinin de reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde somut bulgulara dayanmayan gerekçelerle karar verilmesi doğru görülmemiş, kararının bu sebeple bozulması gerekmiştir.

4.Bozma nedenine göre davalıların vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

VI.KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Mahkeme kararının davalılar yararına BOZULMASINA,

2. Bozma nedenine göre, davalıların vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

19.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.