Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2023/438 E. 2023/335 K. 27.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/438
KARAR NO : 2023/335
KARAR TARİHİ : 27.02.2023

MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2019/585 E., 2022/1134 K.
KARAR : Davanın kısmen kabulüne

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz ve davalı … vekili tarafından katılma yoluyla temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, davacının temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilerek ve davalı …’ın katılma yoluyla temyiz dilekçesinin süresinde olmadığı anlaşılmakla Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalılar ile 27.03.2007 tarihinde 100.000,00TL bedelli konut kredisi sözleşmesinin yılık %17.40 cari faiz oranına göre imzalandığını, kredinin kullandırıldığını, davalıların taksitleri ödememesi üzerine 28.04.2010 ve 06.05.2010 tarihli kat ihtarının gönderildiğini, kredi taksitlerinin ödenmemesi üzerine alacağın teminatını oluşturan bağımsız bölümün satış işlemleri amacıyla Kartal 5. İcra Müdürlüğünün 2010/5048 E sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığını, ayrıca tahsilde tekerrür olamamak üzere Kartal 6. İcra Müdürlüğü’nün 2010/5021 E. sayılı dosyası ilamsız icra takibi başlatıldığını, borçlular tarafından haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek; 2010/5021 E. sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline ve takibin devamına, %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP
Davalılar cevap dilekçesinde; davaya bakmakla tüketici mahkemelerinin görevli olduğunu, konut satın almak amaçlı davacı bankadan kredi kullanıldığını, davanın haksız olarak açıldığını, henüz borcun muaccel olmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.

III. MAHKEME KARARI
Kartal 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.04.2011 tarih 2010/676 Esas, 2011/165 Karar sayılı kararı ile; davanın görev yönünden reddine, kararın kesinleşmesinden sonra dosyanın yetkili İstanbul Tüketici Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir.

IV.BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Mahkeme kararına karşı süresi içinde davalı … vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Yargıtay (Kapatılan) 13.Hukuk Dairesinin 29.12.2011 tarih 2011/11488 Esas, 2011/21162 Karar sayılı kararı ile mahkemenin görevsizlik kararı onanmış ve dosya talep üzerine Tüketici Mahkemesine gelmiştir.

3.İstanbul 2.Tüketici Mahkemesinin 11.02.2016 tarih 2012/142 Esas, 2016/309 Karar sayılı kararı ile; davalılardan … hakkında, davanın davalı asıl borçlu … hakkında ki tüm takip yolları bitirilmeden her iki davalı hakkında birlikte takip yapılmış olması bu davalının müşterek borçlu ve müteselsil sözleşme imzalamış olması nedeniyle itirazın iptali talebinin bu davalı yönünden reddine, diğer davalı asıl borçlu … hakkında Kartal 6. İcra Müdürlüğünün 2010/5021 E. sayılı takip dosyası yönünden Kartal 5. İcra Müdürlüğünün 2010/5048 E. sayılı rehinli taşınmazın paraya çevrilmesi yoluyla yapılmış olan takip nedeniyle tahsilde tekerrür olmamak üzere takibin 94.320,74 TL üzerinden devamına %20 icra inkar tazminatı olarak hesaplanan 18.540,21 TL’nin bu davalıdan tahsiline asıl alacak olan 92.701,07 TL ye de icra takip tarihi itibariyle yıllık %24.96 temerrüt faizi yürütülmesine karar verilmiştir.

4.Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı … vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5.Yargıtay (Kapatılan) 13.Hukuk Dairesi’nin 28.11.2018 tarih 2018/3203 Esas 2018/11473 Karar sayılı kararı ile; ”davacının tüm temyiz itirazlarının reddi gerektiği, dosya kapsamından davalı …’a gönderilen 5.3.2010 tarihli ihtarının tebliğ edilmediği anlaşıldığından bu ihtarın 4077 sayılı kanunun 10. maddesi şartlarına uygun bir muacceliyet ihtarı olarak kabul edilemeyeceği ve dolayısıyla tüm kredi borcu için takip yapılamayacağı, ancak davacının, davalı borçlunun takip tarihinde halen ödemediği ya da eksik ve geç ödediği taksitler nedeniyle gecikme faizi ve diğer ferileriyle birlikte takip yapma hakkına sahip olduğu, o halde mahkemece, davalı borçlunun takip tarihine kadar ödemediği taksitlerle, geç ödeme nedeniyle gecikme faizi ve ferilerinin belirlenmesi için bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna uygun karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

6.Taraflarca dairenin bozma kararına karşı karar düzeltme isteminde bulunulmuş, Yargıtay (Kapatılan) 13.Hukuk Dairesi’nin 29.05.2019 tarih 2019/1853 Esas, 2019/6894 Karar sayılı kararı ile tarafların karar düzeltme istemlerinin reddine karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; ” davacı bankanın asıl borçlu aleyhine icra takibi yapıp, takip semeresiz kalmadıkça davalı kefil …’dan borcun ifasını isteyemeyeceği, bu nedenle davalı … yönünden davanın reddi gerektiği, davalının kredi sözleşmesi nedeniyle borcunun muaccel hale geldiği, takip tarihi itibariyle temerrüde düştüğü anlaşıldığından bozma ilamı ve çelişkilerin giderildiği ve itirazın iptali dosyası yönünden hüküm kurmaya elverişli bulunan 03.03.2022 tarihli bilirkişi raporu ve bilirkişi ek raporu gözetilerek davanın kısmen kabulü ile davalının Kartal 6. İcra Müdürlüğü 2010/5021 E. Sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptaline, takibin 1.502,01 TL asıl alacak, 1.673,32 TL işlemiş faiz, 83,66 TL BSMV olmak üzere toplam 3.258,99 TL üzerinden devamına karar verilmesi gerektiği, bununla birlikte kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcun ödenmemesi üzerine başlatılan icra takibine itiraz edilmiş olup takip konusu yapılan alacağın kredi sözleşmesi, ihtarname ve icra takibi uyarınca likit, belirlenebilir olduğu, bu nedenle davacının icra inkar tazminatı talebinin kabulüne karar verildiği” gerekçesiyle davanın davalı … yönünden reddine, davanın kısmen kabulü ile davalının Kartal 6. İcra Müdürlüğünün 2010/5021 E. Sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptaline, takibin 1.502,01 TL asıl alacak, 1.673,32 TL işlemiş faiz, 83,66 TL BSMV olmak üzere toplam 3.258,99 TL üzerinden devamına, alacak likit ve belirlenebilir olduğundan 300,40 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve süresi geçtikten sonra katılma yoluyla davalı … vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; mahkemece hükme esas alınan raporda alacağın eksik ve hatalı hesaplandığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı ile davalılardan … arasında imzalanan, diğer davalı …’ın ise müşterek borçlu-müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı kredi sözleşmesi gereği belirlenen taksitlerin ödenmemesi üzerine borcun kat edilerek başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1-6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girmiş ve 86. maddesindeki hükümle 4077 sayılı Kanun yürürlükten kalkmıştır. Ancak 6502 sayılı yasanın “geçiş hükümleri” başlıklı geçici 1. maddesinin 2. fıkrası; “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki tüketici işlemlerine, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına bu işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmiş ise kural olarak o kanun hükümleri uygulanır.” hükmünü haizdir.

2-4077 Sayılı Kanun`un (Değişik madde: 06/03/2003 – 4822 S.K./15. md.) 10. maddesinin 3. fıkrası; “Kredi veren, taksitlerden birinin veya birkaçının ödenmemesi halinde kalan borcun tümünün ifasını talep etme hakkını saklı tutmuşsa, bu hak; ancak kredi verenin bütün edimlerini ifa etmiş olması durumunda ve tüketicinin birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düşmesi halinde kullanılabilir. Ancak kredi verenin bu hakkını kullanabilmesi için en az bir hafta süre vererek muacceliyet uyarısında bulunması gerekir. Tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildigi hallerde, kredi veren, asıl borçluya başvurmadan, kefilden borcun ifasını isteyemez.” hükmünü haizdir.

3-Taraflar arasındaki sözleşmenin akit tarihi itibariyle yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun kefalete ilişkin düzenlemeleri içeren yirminci bapın 483. maddesi “Kefalet, bir akittir ki onunla bir kimse, borçlunun akdettiği borcun edasını temin etmeği alacaklıya karşı taahhüt eder.”; şekle ilişkin 484. maddesi ise “Kefaletin sıhhati, tahriri şekle riayet etmeğe ve kefilin mes’ul olacağı muayyen bir mikdar iraesine mütevakkıftır.” hükümlerini haizdir.

4- 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı; .’Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince karar verme mükellefiyeti meydana gelir ve bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen esaslara aykırı bulunması, usule uygun sayılmaz, bozma sebebidir. Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince muamele yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisi lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durum olup, buna ” usuli müktesep hak” denilmektedir. Gerçekten, mahkemenin doğru bularak uyduğu veyahut uymak zorunda olduğu bozma kararı ile dava, usul ve kanuna uygun bir çığıra sokulmuş demektir.”şeklindedir.

5-1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 433/2 nci maddesi; ”Karşı taraf, tebliğ gününden başlayarak on gün içinde cevap dilekçesini, hükmü veren mahkemeye veya bu mahkemeye gönderilmek üzere başka bir mahkemeye verebilir. Cevap veren, hükmü süresinde temyiz etmemiş olsa bile, cevap dilekçesinde hükme ilişkin itirazlarını bildirerek temyiz isteğinde de bulunabilir.” şeklindedir.

3. Değerlendirme
1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.

2.Davalı … katılma yolu ile temyiz talebi yönünden yapılan incelemede; davalı vekili, davacı vekilinin temyiz dilekçesine karşı düzenlediği temyize cevap dilekçesinde hükme ilişkin temyiz itirazlarını ileri sürmüşse de söz konusu dilekçenin 1086 Sayılı Kanun’un 433üncü maddesinde öngörülen on günlük yasal süre içerisinde mahkemeye verilmediği anlaşılmakta olup, davalı … vekilinin katılma yoluyla temyiz isteminin reddi gerekir.

3.Temyizen incelenen mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun Yargıtay denetimine elverişli ve bozma ilamına uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uymakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkan bulunmadığı ve kararın gerekçesinde yer alan İstanbul 4. İcra Müdürlüğü’nün 2018/44544 esas sayılı takip dosyası ile ilgili değerlendirmenin dava konusu ile ilgisi bulunmadığı anlaşılmakla; davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı … vekilinin katılma yoluyla temyiz dilekçesinin süresinde olmadığından REDDİNE,

Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Dosyanın mahkemesine gönderilmesine,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine,

6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440. maddesi gereğince davalı … yönünden karar düzeltme yolu kapalı, davacı yönünden kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,27.02.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.