Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2023/425 E. 2023/1690 K. 31.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/425
KARAR NO : 2023/1690
KARAR TARİHİ : 31.05.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2014/230 E., 2014/412 K.
DAVA TARİHİ : 27.05.2014
KARAR : Davanın usulden reddi

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın yetkisizlik nedeni ile usulden reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda gereği düşünüldü:

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 432 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca asliye hukuk mahkemesince verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir. 1086 sayılı Kanun’un anılan hükmü gereğince, süresinden sonra verilen temyiz dilekçesinin reddi gerekir.

Mahkeme tarafından verilen karar, davalılardan … ve …’ya 25.12.2014 tarihinde tebliğ edilmiş; temyiz dilekçesinin ise yasal süre geçirildikten sonra 05.07.2022 tarihinde verildiği anlaşılmakla, adı geçenler bakımından temyiz dilekçesinin süreden reddine karar vermek gerekmiştir.

Davalı … vekilinin, gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı; Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı Vergi Müfettişi olarak görev yapan davalılardan Hasan Ali’nin lisansüstü eğitim görmesi amacıyla 04.01.2012- 23.05.2013 tarihleri arasında iki yıl süreyle yurt dışına gönderildiğini, diğer davalılar Erdal ve Sinan’ın 28.12.2011 tarihli “Yurt Dışına Gönderilen Kamu Personeline Mahsus Yüklenme Senedi ve Muteber İmzalı Müteselsil Kefalet Senedini” kefil olarak imzaladıklarını, davalı …’ın 20.08.2013 tarihinde istifa ederek yüklenme senedi hükümleri gereğince mecburi hizmet yükümlülüğünü ihlal ettiğini, buna göre mecburi hizmet süresinin çalışılmayan kısmına karşılık olmak üzere hesaplanan 155.619,75 USD ile 97.280,62 TL tutarında kamu zararı oluştuğunu, 19.10.2013 tarihli yazı ile davalı …’dan söz konusu tutarın ödenmesinin talep edildiğini, ancak davalı tarafça ödeme yapılmadığı ve yazıya da itiraz edilmediğini ileri sürerek; kamu zararının ödeme tarihlerinden itibaren USD için %7, TL için %9 oranında yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı …; davaya dayanak yüklenme ve kefalet senedinin davacı taraf ile müzakere etme ve değiştirme gücü ve olanağı bulunmadan imzalandığını, 09.10.2013 tarihli yazının davalı …’ın istifa ettikten sonra Amerika Birleşik Devletinde yaşamaya başlaması nedeniyle ağabeyine tebliğ edildiğinden usulüne uygun olmadığını, taksitlendirme hususunun dava şartı olduğunu, borçlandırma işlemi ve dayanak yüklenme ve kefalet sözleşmesinin kanuna, hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığını, yüklenme ve kefalet senedinde Ankara Mahkemelerinin yetkili kılındığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

2. Diğer davalı …; davanın reddini istemiştir.

3. Davalı …; tebligat yapılamadığından davaya cevap vermemiştir.

III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89/1-3 maddesine göre, borcun para alacağına ilişkin olduğu, alacaklının ödeme zamanındaki adresinin Ankara’da bulunduğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 7 nci maddesi gereğince davalılardan asıl borçlunun Türkiye’deki ikametgahının belli olmadığı, aynı Kanun’un 9 uncu maddesi gereğince mutad meskeninin bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olabileceği, öte yandan aynı Kanun’un 10 uncu maddesi gereğince sözleşmeden doğan davaların sözleşmenin ifa mahallinde de açılabileceği, davacının dayandığı sözleşmenin ifa mahallinin Maliye Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı olduğu, davalı kefil Sinan’ ın süresindeki yetki itirazına göre alacaklının Ankara’da bulunduğu gerekçesiyle, yetkisizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı … vekili; 6100 sayılı Kanun’un 27 nci maddesinde hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiş olup, bu hak Anayasanın 36 ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6 ncı maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkının en önemli unsuru olduğunu, mahkemenin tarafları dinlemeden, onları iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremeyeceğini, dava dilekçesinin davalı tarafa tebliğinin sağlanması gerektiğini, sözleşmede İstanbul mahkemelerinin yetkili olduğunun kararlaştırıldığını ileri sürerek, usulüne uygun yargılama yapılması bakımından kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, zorunlu hizmet karşılığı olan davalılardan Hasan Ali’nin yurt dışında görmüş olduğu öğrenim giderlerinden kaynaklanan kurum alacağının davalılardan tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) “Hukuki dinlenilme hakkı” kenar başlıklı 27 nci maddesi uyarınca; davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup bu hak, yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir. Bu kapsamda kural olarak, duruşma yapılması zorunlu olan çekişmeli yargıda hâkim, Kanun’un gösterdiği istisnalar dışında tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez.

2. Hukuki dinlenilme hakkının gereği olarak taraflar duruşmaya çağrılmadan, eş anlatımla; taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilememesi, Anayasa’nın 36 ncı maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur ve aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6 ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının da en önemli unsurudur.

3. Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan Anayasa’nın 36 ncı maddesi ile 6100 sayılı Kanun’un 27 nci maddesinde de açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı taraf, dinlenilmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır.

4. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların duruşma gününden haberdar edilmesi ile mümkün olur. Kişinin hangi yargı merciinde duruşması bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilmesi, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Yönetmeliği’nde açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile sağlanabilir.

5. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir ( Hakan Pekcanıtez / Oğuz Atalay / Muhammet Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11. Baskı, 2011, s.273).

6. Dava ile ilgili olan kişilerin davaya ilişkin bir işlemi öğrenebilmesi için, tebligatın usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin muhataba bildirilmesi gerekmektedir. Duruşma günü ile tebligatın çıkarıldığı tarih arasında makul bir süre olmalıdır. Aksi takdirde tarafların hukuki dinlenilme hakkı kısıtlanmış olur.

7. Anayasa’nın 36 ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6 nci maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukuki dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir.

8. Yargılamanın gereksiz yere uzamasının engellenmesi, mahkemenin ve tarafların yargılamada gereken hazırlığı davanın başında yapmasının sağlanması bakımından 6100 sayılı Kanun ile dilekçelerin verilmesinden sonra ve tahkikat aşamasından önce gelmek üzere ön inceleme adıyla yeni bir yargılama aşaması kabul edilmiştir.

9. 6100 sayılı Kanun’un 137 nci maddesinde ön incelemenin kapsamı, 138 inci maddesinde ön inceleme aşamasında dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazlar hakkında verilecek kararlar, 139 uncu maddesinde ön inceleme duruşmasına davet, 140 ıncı maddesinde ise yapılması zorunlu olan ön inceleme duruşması düzenlenmiştir.

10. 6100 sayılı Kanun’un “Ön incelemenin kapsamı” kenar başlıklı 137 nci maddesinin birinci fıkrasında dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı belirtilmiştir: “… Mahkeme, ön inceleme duruşmasında tarafların iddia ve savunmaları kapsamında uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir.” Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği belirtilmiştir.

11. Yargıtayın müstekâr kararları kural olarak ön incelemenin duruşmalı yapılması gerektiği yönündedir.

3. Değerlendirme
1. Somut uyuşmazlıkta; Mahkemece dava dilekçesi davalı …’a usulüne uygun olarak tebliğ edilmeden ve davalının cevap dilekçesi vermesi sağlanmadan, ön inceleme duruşması icra edilmeden yetkisizlik kararı verilmiştir.

2. Yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan maddi ve hukuki olgulara göre; Mahkemece davalının hukuki dinlenilme hakkını ihlal eder şekilde, dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmeden ve ön inceleme duruşması icra edilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz eden davalılar … ve …’nun temyiz dilekçesinin SÜREDEN REDDİNE,

2. Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesi uyarınca davalı … yararına BOZULMASINA,

6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

31.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.