Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2023/42 E. 2023/1494 K. 17.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/42
KARAR NO : 2023/1494
KARAR TARİHİ : 17.05.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1850 E., 2022/1729 K.
DAVA TARİHİ : 26.01.2016
KARAR : Davanın reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 3. Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2016/188 E., 2020/207 K.

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacılar; davacı …’nin eşi, diğer davacıların babası olan Hüseyin’in, davalıların hizmet kusuru ve aydınlatma yükümlülüğünü ihlal etmesi sebebiyle vefat ettiğini, Hüseyin’in kalp rahatsızlığı nedeniyle Özel … Hastanesinde görevli olan davalı doktor Erdoğan tarafından muayene edilip aort anevrizması teşhisi konulduğunu ve derhal ameliyat kararı verildiği halde ameliyat tarihinin dört gün sonrası için belirlendiğini, 26.09.2014 tarihinde davalı doktorun çocuğunun hasta olduğu söylenerek ertelenen ameliyatın 29.09.2014 tarihinde yapıldığını, ameliyattan sonraki 3. gün ateşlenmesi sebebiyle yapılan incelemede bağırsak tıkanması nedeniyle ameliyat kararı verilerek 04.10.2014 tarihinde ikinci ameliyata alındığını ve kalın bağırsaktaki kangrenli bölüm kesilerek bağırsak ucunun karın boşluğundan dışarı verildiğini, bundan sonra karın boşluğundan pis sıvı gelmesi üzerine üçüncü ameliyatın 07.10.2014 tarihinde gerçekleştiğini, ilk ameliyat öncesi Hüseyin’in bağırsak sorunu bulunmadığını, bu ameliyattan sonra karın bölgesinin su toplayıp yanığa benzer yaralar oluştuğunu, tedavisinin 21.10.2014 tarihine kadar devam ettiğini ve 3.250 TL ödeme yaparak hastaneden taburcu edildiğini, bu aşamaya kadar hem tedavi aşamaları ile ilgili davacıların ve Hüseyin’in yeterince bilgilendirilmediğini hem de tedavide geç kalındığını, 21.10.2014 tarihinden 04.03.2015 tarihine kadarki 4,5 aylık süreçte haftada bir ya da iki defa aynı hastaneye gidilerek durumunun kontrol edildiğini, hem tedavi hem de hastane masrafının artarak devam ettiğini, 05.03.2015 tarihinde dışarıda bulunan bağırsağın ucunun vücut içine alınması amacıyla dördüncü kez ameliyata alındığını, ancak ameliyat sırasında tansiyonun düşmesi sebebi ile ameliyata son verildiğinin davacılara bildirildiğini, bu ameliyat için davalı hastaneye 1.500 TL ödendiğini, bundan ayrı kullanılması zorunlu medikal ürünler için de harcama yapıldığını, 16.03.2015 tarihinde taburcu edildikten sonra kontrollere aynı hastanede devam edildiğini, 2015 yılı haziran ayındaki bir kontrol sırasında doktorun yönlendirmesi ile davalı doktor Okan’a muayene olmak üzere Özel Olimpos Hastanesine gidildiğini, doktorun ameliyatın kolay olduğunu söylediğini ve 21.07.2015 tarihinde beşinci kez ameliyat edildiğini, bu ameliyat için adı geçen doktora 7.000 TL ücret ödendiğini ancak ameliyat öncesi ve sonrasında doktor tarafından hastaya ve yakınlara hiçbir bilgi verilmediğini, başka doktorlar tarafından ameliyatın başarılı geçtiğinin söylendiğini, 22.07.2015 günü normal odaya çıkması beklenirken davacıların hastane müdürü olan doktorun odasına çağırıldığını ve hastanın ayaklarında sorun olduğu, Olimpos hastanesinde kalp damar cerrahisi bölümü olmadığı için müdahele edilemediği, hastanın Özel … Hastanesine ambulansla sevkedileceğinin söylendiğini, bu sırada hastanın bacaklarının şiş, soğuk ve morarmış olduğunun görüldüğünü, 22.07.2015 tarihinde Özel … Hastanesinde yapılan muayenede hastanın ayaklarından birinin tamamen, diğerinin kısmen hareket kabiliyetini yitirdiğinin, hastanın sevkinde geç kalındığı söylenerek altıncı kez ameliyata alındığını, ameliyattan sonra davacılara hastanın bacaklarından birinin tamamen açıldığı, diğer bacağına baypas yapıldığı ve sorunun giderildiği söylenerek yoğun bakım ünitesine alındığı bilgisinin verildiğini, 23.07.2015 günü ameliyatı yapan doktordan bilgi aldıkları sırada hastanın vefat ettiğini öğrendiklerini, özel hastanelerin tercih edilmesinin nedeninin daha iyi hizmet almak olduğunu ancak davalıların hizmet kusuru, özen yükümlülüğüne aykırı hareket etmeleri, hizmetin geç ve kötü işlemesi, kişisel sağlık verilerinin eksik tutulması ve muhafaza edilmemesi, tedavide yapılan hatalar ve aydınlatma yükümlülüğünün ihlali sebebiyle kusurlu olmaları sonucu hastayı kaybettiklerini, onam formu bulunmadığını, olsa dahi yeterli açıklama yapılmaması ve yine ameliyatı yapacak doktor tarafından alınmayan onam formlarının geçersiz olduğunu, tedavi sırasında 11.750 TL masraf yaptıklarını, her iki hastanenin ve doktorların hizmet kusuru, dikkat ve özen ihmali, teşhis ve tedavide hata, sağlık verilerinin muhafaza edilememesi ve eksik tutulması, aydınlatma yükümlülüğünün ihlali sebebi ile ayıplı hizmet verdiğini ileri sürerek; şimdilik 20.000 TL maddi tazminat ile davacılardan Muhlise için 30.000 TL diğer davacılar için 15.000’er TL olmak üzere toplam 90.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmişlerdir.

II. CEVAP
1. Davalı …: hastaya böbrek arterlerinin altından başlayan karın aortunun genişlemesi, damar duvarının iç kısmına yapışarak sertleşmiş kalın kan pıhtısı teşhisi konulduğunu, gerek teşhiste, hastanın ve yakınlarının aydınlatılmasında, gerekse de ameliyat sırasında ve sonrasında tüm özen ve dikkati gösterdiğini, oluşan komplikasyonlardan ise sorumlu olmadığını, 23.09.2014 tarihinde hastaya koroner anjiyografi sonrası göğüs hastalıklarından konsültasyon istenildiğini, sonucunda hırıltılı solunum, hafif kahverengi akıntı, ifrazat saptanması üzerine sadece iki gündür de sigara içmemesi nedeniyle göğüs hastalıkları tarafından tedavisine başlanılarak 29.09.2014 tarihinde ameliyat edildiğini, hastanın ameliyatının da acil olmadığını, ameliyatın başarılı geçtiğini ancak 3. gün sonucunda aniden ateşinin yükseldiğini, anevrizma vakalarında %1 oranında kalın bağırsakta kanlanmanın düşmesi görülebileceğini, bu ameliyattan sonra sağlıkla taburcu edildiğini ve tüm tedavinin genel cerrahi bölümünden yapıldığını, hasta yakınlarının da detaylıca aydınlatıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

2. Davalı …: bağırsak ameliyatı için ilk müracaat tarihinin 14.04.2015 tarihi olduğunu, 3 ay daha beklenilmesinin uygun olacağı tavsiyesi üzerine 13.07.2015 tarihinde hastanın yeniden müracaatı üzerine gerekli bilgilendirme yapıldıktan sonra ameliyatın gerçekleştirildiğini, ameliyattan sonra da hastanın yakından takip edildiğini, hasta yakınlarından para almadığını ve ameliyata da bizzat katıldığını, özen ve aydınlatma yükümlülüğünü eksiksiz yerine getirdiğini, dava dilekçesinde yer verilen masraflar ile ameliyat arasında illiyet bağı bulunmadığını, hastanın çektiği acıdan kaynaklı davacıların manevi tazminat isteyemeyeceklerini savunarak, davanın reddini istemiştir.

3. Davalı …M. Özel Sağlık ve Eğitim Hizmetleri İth. İhr. Tur. Sey. İnş. Tic. A.Ş.; hastanın ilk defa 14.04.2015 tarihinde diğer davalı hastanede geçirdiği dördüncü ameliyatı sonrasında refere edilerek kolostomi torbasının kapatılması için hasta kaydının yapıldığını, üç ay beklenilmesi tavsiyesi üzerine 13.07.2015 tarihindeki başvurusu sonrası gerekli tetkikler yapılarak 21.07.2015 tarihinde ameliyata alındığını, hastanın durumu riskli olduğundan refere edildiğini, ameliyat öncesi yazılı ve sözlü gerekli bilgilendirme yapılarak onam formunun da alındığını, gelişen vasküler sorun ile yapılan ameliyat arasında illiyet bulunmadığını, ödemelerin hastane kayıtlarında bulunduğunu, kusur yüklenilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

4. Davalı … Medical Center Özel Sağlık Hizm.Tur. ve Tic. A.Ş.; teşhis ve tedavinin özenle yapıldığını, kusurları bulunmadığını, hekimin sonucu taahhüt etmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; hastaya uygun ameliyatın gerçekleştirdiği, takiplerin düzenli yapıldığı, gelişen komplikasyonlara yönelik tetkik, konsültasyon ve tedavinin uygulandığı, böylelikle davalı hastanelerden ve doktorların ayıplı veya eksik hizmetinden kaynaklanan herhangi bir işlem veya işlemsizliğin ölüme sebebiyet vermediği veya ölümü çabuklaştırmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili; dava dilekçesi ve yargılama aşamasındaki iddia ve beyanlarını tekrarlayarak, davanın, davalıların hizmet kusuru niteliğinde bulunan, dikkat ve özen yükümlüğünün ihlali, teşhis ve tedavide hata, kişisel sağlık verilerinin muhafaza edilmemesi/eksik tutulması ve aydınlatma yükümlüğünün ihlali nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup Mahkemece kişisel sağlık verilerinin muhafaza edilmemesi/eksik tutulması ve aydınlatma yükümlüğünün yerine getirildiğine ilişkin hiç bir gerekçeye yer verilmediğini, 07.01.2020 tarihli raporda, tedavi sürecine ilişkin irdeleme yapılmadığını, komplikasyon silsilesinin neden ve nasıl ortaya çıktığının tartışılmadığını, raporlarda Yargıtayca belirlenen kriterlerin yer almadığını, ATK raporuna karşı sunulan ayrıntılı itiraz dilekçesinin değerlendirilmediğini, raporlarda davalılara kusur atfedilmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, ilk ameliyat öncesinde hastada bağırsak rahatsızlığı bulunmadığını, davalı doktor Okan’ın ameliyata katılmadığını, dava açmadan önce temin edilen tedavi evrakları ile Mahkemece dosya arasına alınan evrakların birbirinden farklı olup değiştirilmiş olduğunu, tüm bu sürece dair raporlarda yeterince açıklama bulunmadığını, tanık doktor Mehmet’in ifadesinde hastanın geç getirildiğinin beyan edildiği, bilirkişilerin dosya üzerinden inceleme yaptıklarından evrakların çok iyi incelenmesi gerektiğini, bu bakımdan hükme esas alınan bilirkişi raporlarının denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunmadığını, hastanın ölümünden teşhis ve tedavide kusuru bulunan davalıların sorumlu bulunduğunu beyanla, hukuka aykırı olan İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, birbirini doğrulayan Adli Tıp Kurumu ve uzman doktorlardan oluşan bilirkişi heyetinden alınan raporlarda, davacıların murisi Hüseyin’in hastalığının teşhis ve tedavisinin tıp kurallarına uygun olduğunun ve davalıların herhangi bir kusurunun bulunmadığının tespit edilmiş olmasına, gerekli tedavi ve ameliyatlardan önce hasta ve yakınlarının yazılı onamlarının alınmış olmasına, davalılar tanıkları tarafından, ameliyatlardan önce hasta ve hasta yakınlarının bilgilendirildiği ve aydınlatılmış onamlarının alındığı beyan edilmiş olmasına rağmen davacı tarafça bu hususun aksinin ispat edilemediğine göre, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu belirtilerek, davacıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili; istinaf dilekçesi içeriğini tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, teşhis ve tedavide hata ile aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmemesi nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 502 maddelerine göre vekil, müvekkile karşı vekaleti “sadakat ve özenle” ifa etmekle yükümlüdür. Vekil, vekalet görevini yerine getirirken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. O nedenle, vekil konumunda olan doktorların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkanları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmeleri gerekir.

2. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutularak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yolu seçmek gerekir. Gerçekten de hasta mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Tıbbın gerek ve kurallarına uygun davranılmakla birlikte sonuç değişmemiş ise doktor sorumlu tutulmamalıdır.

3. Diğer yandan, Biyotıp Sözleşmesinin 5 inci maddesinde …konusu düzenlenmiş ve “Sağlık alanında herhangi bir müdahale, ilgili kişinin bu müdahaleye özgürce ve bilgilendirilmiş bir şekilde muvafakat etmesinden sonra yapılabilir. Bu kişiye, önceden, müdahalenin amacı ve niteliği ile sonuçları ve tehlikeleri hakkında uygun bilgiler verilecektir. İlgili kişi muvafakatını her zaman serbestçe geri alabilecektir.” düzenlemesiyle rızanın kapsamı belirlenmiş ve Dairemizin yerleşik uygulamalarına paralel düzenlemeler getirilmiştir. Salt yapılacak işleme …göstermek yeterli değildir. Ayrıca, komplikasyonların da izah edilmesi gerekmektedir. Ancak bu rızanın da az yukarıda vurgulandığı üzere aydınlatılmış …olması gerekir. Nitekim Hekim Etiği Yönetmeliği’nin 26 ncı maddesinde düzenleme yapılmış ve “Hekim hastasını, hastanın sağlık durumu ve konulan tanı, önerilen tedavi yönteminin türü, başarı şansı ve süresi, tedavi yönteminin hastanın sağlığı için taşıdığı riskler, verilen ilaçların kullanılışı ve olası yan etkileri, hastanın önerilen tedaviyi kabul etmemesi durumunda hastalığın yaratacağı sonuçlar, olası tedavi seçenekleri ve riskleri konularında aydınlatır. Yapılacak aydınlatma hastanın kültürel, toplumsal ve ruhsal durumuna özen gösteren bir uygunlukta olmalıdır. Bilgiler hasta tarafından anlaşılabilecek biçimde verilmelidir. Hastanın dışında bilgilendirilecek kişileri, hasta kendisi belirler. Sağlıkla ilgili her türlü girişim, kişinin özgür ve aydınlatılmış onamı ile yapılabilir. Alınan onam, baskı, tehdit, eksik aydınlatma ya da kandırma yoluyla alındıysa geçersizdir. Acil durumlar ile, hastanın reşit olmaması veya bilincinin kapalı olduğu ya da karar veremeyeceği durumlarda yasal temsilcisinin izni alınır.” düzenlemesiyle aydınlatmanın ne şekilde yapılacağı açıklanmıştır. Aydınlatılmış onamda ise ispat külfeti hekim ya da hastanededir.
3. Değerlendirme
Temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere, dosyaya kazandırılan ve hükme esas alınan bilirkişi raporlarına göre; davacıların murisine konulan teşhis ile uygulanan tedavinin tıp kurallarına uygun olduğunun, davalıların bir kusurunun bulunmadığının, uygulanan tedavi ve ameliyatlardan önce muris ve yakınlarına gerekli bilgilendirme yapılarak yazılı onaylarının alınmış olduğunun anlaşılmasına göre, davacı tarafın temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

17.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.