Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2023/326 E. 2023/1638 K. 29.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/326
KARAR NO : 2023/1638
KARAR TARİHİ : 29.05.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1628 E., 2022/1912 K.
DAVA TARİHİ : 02.10.2015
KARAR : Davanın kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ : Körfez 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/43 E., 2022/94 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacılar vekili; murislerinden intikalen gelen taşınmazlar için Körfez 1.Noterliğinin 02.12.2014 tarih ve 14615 yevmiye numaralı taşınmaz satış-intikal-taksim yetkisini içeren vekaletname ile Körfez Elmacık ve Kalburcu mahalle sınırları içerisinde bulunan toplam 22 adet taşınmazın intikal ve satışı için davalıya vekalet verdiklerini, davalının taşınmazların satış bedellerini vermemesi üzerine davacıların Körfez 1. Noterliğinin 28.09.2015 tarih ve 11139 yevmiye sayılı düzenleme şeklinde azilname ile davalıyı azlettiklerini, azilnameden sonra davalının belirtilen taşınmazlardaki davacılara ait hisseleri vekaletnameyi kullanarak sattığını öğrendiklerini, davacılara hiçbir ödeme yapılmadığını, ayrıca taşınmazların devirleri sırasında gösterilen bedelin çok düşük olduğunu belirterek, söz konusu Kocaeli İli, Körfez İlçesi, Elmacık Köyü 2468 ada 110 parsel, 2451 ada 21 parsel, 2451 ada 12 parsel, 2451 ada 1 parsel, 2462 ada 46 parsel, 2453 ada 13 parsel, 2455 ada 4 parsel, 2455 ada 9 parsel, 2468 ada 54 parsel, 2462 ada 83 parsel, 2475 ada 2 parsel, 2476 ada 23 parsel, 2462 ada 70 parsel, 2462 ada 64 parsel, 2462 ada 68 parsel, 2462 ada 66 parsel, 2467 ada 2 parsel, 2452 ada 14 parsel, 2452 ada 30 parsel, 2468 ada 46 parsel, 2468 ada 75 parsel, 2462 ada 54 parsel sayılı taşınmazların davacıların hisselerine düşen miktarın, taşınmazların satış tarihindeki gerçek piyasa rayiç bedelinin belirlenerek satış tarihlerinden itibaren yasal faizleri ile birlikte yargılama aşamasında ortaya çıkacak kesin gerçek tutara alacaklarını taşımak kaydı ile fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak şimdilik 30.000 TL’nin davalıdan tahsilini istemiş, 30.05.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile, bilirkişi raporu doğrultusunda taleplerini 229.896,64 TL artırarak, 259.896,64 TL’nin satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.

II. CEVAP
Davalı tarafa usulüne uygun bir şekilde dava dilekçesi tebliğ edilmiş olmasına rağmen süresinde cevap verilmediği görülmüştür.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesinin 06.07.2020 tarihli ve 2018/275 E., 2020/255 K. sayılı kararı ile; davalının satış bedellerini ödediğine dair savunmasını ispatla mükellef olduğu, mahkemece yapılan incelemede, dosya içerisinde davalının bedelin ödendiğine dair savunmasını ispata elverişli başkaca delil ya da delil başlangıcı mahiyetinde herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanılmadığı, satış bedelini davacıya ödememek suretiyle vekil edenin yararı ile bağdaşmayan eylemlerde bulunduğu anlaşılan davalının bu eylemler sebebiyle ilgili mevzuat ve yerleşik Yargıtay içtihatları mucibince sorumlu olacağı kanaatine varılarak davanın kısmen kabulü ile; 259.896,64 TL tazminatın 30,000 TL’sine dava tarihinden, 02.10.2015, 229.896,64 TL’sine ıslah tarihi olan 30.05.2018’den itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacılara 1/2 pay şeklinde verilmesine dair verilen karar, davalı vekilince istinaf edilmiş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesinin 04.02.2021 tarih 2020/533 E., 2021/119 K. sayılı kararı ile; mirasbırakan …’ın ölüm tarihi itibariyle terekesinin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu, bu durumda terekenin tüm mirasçılar tarafından temsil edilmesi, davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması yada miras şirketine TMK’nın 640’ıncı maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesinin gerektiği, ayrıca davacı …’ın dosya istinaf aşamasındayken 01.07.2020 tarihinde vefat ettiği gözetildiğinde, HMK’nın 55’inci maddesi uyarınca mirasçıların davaya dahil edilerek yargılamaya devam edilmesi gerektiği, dava ehliyeti gözetilmeden ve taraf teşkili sağlanmaksızın uyuşmazlığın esası hakkında hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesi ile davalı vekilinin istinaf isteminde haklı olduğu, HMK m.353/1-a-4 gereği kararın kaldırılarak yargılamaya devam edilmesi ve yargılama neticesinde oluşacak kanaate göre hüküm kurulması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

2. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı …’ın vefat etmiş olması sebebiyle yasal mirasçıların bildirilmesi, davaya dahil edilmesi yada vekaletname sunulması için davacı vekiline süre verildiği, davacı vekilinin veraset ilamını çıkarttırdığı, mirasçılarının da vekaletinin sunulduğunun görüldüğü, davacılar …. ….ve ….(Tazri)’nin davacı sıfatıyla davaya kabulüne karar verilerek tefhimle açık yargılamaya devam olunduğu, davacı vekiline istinaf kaldırma kararı doğrultusunda terekeye temsilci atanması hususunda dava açması için gelecek celseye kadar süre verildiği, Körfez Sulh Hukuk Mahkemesinin 2021/1114 E. sayılı dosyası ile miras ortaklığına temsilci atanması için dava sonucunun beklendiği, Körfez Sulh Hukuk Mahkemesinin 2021/1114 E. sayılı dosyasının karara çıkmış olduğu ve terekeye Av. ….’nın tereke temsilcisi olarak atanmış olduğu, Av. ….nın da tereke temsilcisi olarak dosyaya beyanda bulunduğunun görüldüğü, elbirliği mülkiyetine dahil bir taşınmaz için bir veya birkaç mirasçının tek başına üçüncü kişi durumunda bulunan davalılara karşı aktif dava açma sıfat ve hukuki ehliyetlerinin bulunmadığı, TMK’nın 702’nci maddesi uyarınca tasarrufi işlemlerde oybirliğinin arandığı, davanın da bir tasarrufi işlem olup tüm mirasçıların birlikte üçüncü kişilere karşı dava açmalarının zorunlu olduğu, dışarıda kalan mirasçıların davaya katılmalarının sağlanması veya miras ortaklığına temsilci atanması yoluyla davanın yürütülmesinin mümkün olmadığı, davacı vekil sadece vekil edeni adına tescil isteğinde bulunduğundan ve davacının tek başına terekeye dahil bir taşınmaz için üçüncü kişilere karşı dava açma sıfat ve hukuki ehliyeti bulunmadığından davanın aktif husumet yokluğu sebebiyle 6100 sayılı HMK’nın 114/1-d ve 115/2 maddeleri gereğince usulden reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili, davaya konu taşınmazların mirasen intikal edip 3. kişilere satışı sebebiyle elbirliği mülkiyetine tabi olmadığı, davanın vekilin hesap verme yükümlülüğüne dayalı açıldığı, her bir vekil edenin kendi adına aktif dava ehliyetinin bulunduğu, aksi halde dahi TMK’nın 640’ıncı maddesi uyarınca terekeye temsilci atanmak suretiyle tüm eksikliklerin giderildiği savunmasıyla, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi istemiyle istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacılar murisinden intikal eden taşınmazların tapu kayıtlarında yapılan incelemede satış suretiyle pay temlikinin yapıldığı ve bir kısmının davalı adına bir kısmının 3. kişiler adına tapuda tescil edildiği, bu suretle elbirliği mülkiyetinin pay satışı suretiyle ortadan kalktığı, her ne kadar ilk istinaf incelemesi neticesinde elbirliği hükümleri uyarınca TMK 640’ıncı ve 702’nci maddeleri gereğince kararın kaldırılması kararı verilmiş ise de, elbirliği mülkiyeti ortadan kalkmış olmakla her bir mirasçının vekalet ilişkisinden kaynaklı kendi payına düşen satış bedelinin tahsili istemiyle dava açma hakkının bulunduğunun anlaşıldığı, aktif dava ehliyeti yokluğundan usulden reddine karar verilmesinin isabetli olmadığının değerlendirildiği, taraflar arasında davacılara ait taşınmazların satışı amacıyla vekalet ilişkisi kurulduğu, taşınmazların 3. kişilere satılarak tapuda devir ve tescilin yapıldığı, davalı vekilin satış bedelini vekil edenine ödediği iddiasını ispatla yükümlü olduğunun tartışmasız olduğu, dava dilekçesinin 30.10.2015 tarihinde davalıya tebliğ edildiği, cevap süresi geçirilerek 01.12.2015 tarihinde süre uzatım isteminde bulunulduğu, bu istemin mahkemece cevap süresi içerisinde süre uzatım isteminde bulunulmadığından reddedildiği ve neticeden davalı delil bildirim süresini geçirerek 15.12.2015 tarihinde yemin delilini de içerecek şekilde delil dilekçesi sunmuşsa da süresinden sonra dayanılan yemin deliline başvurulamayacağı değerlendirilerek ödeme yani hesap verme yükümlülüğünün yerine getirildiği iddiasının ispat edilemediği gerekçesi ile davacıların istinaf başvurusunun kabulüne, HMK 353/1-b-2 maddesi gereği, Körfez 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.02.2022 tarihli ve 2021/43 E. 2022/94 K. sayılı kararının kaldırılmasına, davanın esası yönünden; davanın kabulüne, 259.896,64 TL satış bedelinin 30.000 TL’sinin 16.01.2015 satış tarihinden, 229.896,64 TL’sinin ıslah tarihi olan 30.05.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak 1/2 ‘sinin davacı … Acar’a, 1/2’sinin davacı … Acar mirasçılarına Körfez Sulh Hukuk Mahkemesi 2020/636 E.-2020/585 K. sayılı mirasçılık belgesi uyarınca yasal payları oranında verilmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; mirasbırakanın terekesine Körfez Sulh Hukuk Mahkemesinin 2021/1114 E. sayılı dosyasında Av. …’nın tereke temsilcisi olarak atandığını, bir kısım mirasçı olan davacıların davayı takip etme yetkisinin sona erdiğini, dolayısıyla sıfat yokluğu nedeniyle istinaf hakkı bulunmayan davacıların istinaf taleplerinin reddinin gerektiğini, mirasbırakan Mecbure Açar’ın ölüm tarihi itibariyle terekesinin elbirliği mülkiyetine tabi olduğunu, bu tür ortaklığın tüzel kişiliği olmadığından her birinin doğrudan doğruya bir hakkı olmadığı gibi mülkiyetin bir bütün olarak ortakların hepsine ait olduğunu, bu sebeple ortakların tümünün birlikte hareket etmelerinin zorunlu olduğunu, ortada paylı mülkiyet değil, murisin ölümü ile elbirliği mülkiyet haline gelen terekenin mevcut olduğunu, dava konusu taşınmazlar üzerindeki tüm hisselerin davacıların kardeşleri …’na devredildiğini, bu devir işleminden başka davalının vekaleten aracılık ettiği bir devir işleminin de mevcut olmadığını, yapılan devir işleminin görünürde olduğunu, gerçek maksatın satış olmadığını, yapılan işlemin maksadının dağınık halde bulunan hisselerin bir araya toplanması olduğunu, davacıların dava konusu taşınmazlar üzerindeki haklarını bu satıştan önce alarak elbirliği mülkiyete tabi taşınmazlar için vekaletname verdiklerini, devir alanın kardeşleri olması hasebiyle muris muvazaası iddiaları da olmadığına göre davacıların yegane amacının davalıyı gerçek dışı iddialarla zarara uğratmak olduğunu, söz konusu olayın bizzat kendilerinin bilgi ve talimatı ile gerçekleştiğini işbu davanın esasını etkileyecek olan davaların yerel mahkemece bekletici mesele yapılmadan karar verildiğini, dava konusu taşınmazlara dair başka bir dosyanın da bulunduğunu, işbu dosyanın Körfez 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2016/7 E. numarası ile kayıtlı olduğu, bunun yanında miras ve dolayısıyla tapu hisselerini değiştirecek veraset belgesinin iptaline ilişkin Gebze Sulh ve Asliye Hukuk Mahkemelerinde davacıların da hak ve menfaatlerini etkileyecek davaların sürdüğünü belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, vekalet sözleşmesi kapsamında vekilin hesap verme yükümlülüğü uyarınca satışı yapılan taşınmazlardan davacıların hissesine düşen meblağın tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1.6098 sayılı Borçlar Kanununun 506 ncı maddesinde;
“Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” denilmiştir.

2. 6098 sayılı Kanun’un “Hesap Verme” başlıklı 508 inci maddesi şöyledir:
“Vekil, vekâlet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekâletle ilişkili olarak aldıklarını vekâlet verene vermekle yükümlüdür.
Vekil, vekâlet verene tesliminde geciktiği paranın faizini de ödemekle yükümlüdür.” denilmiştir.

3. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 27.09.2018 tarihli ve 2016/793 E., 2018/8493 K. sayılı ilamı;
“…Türk Borçlar Kanunu’nun 506/2 maddesi uyarınca vekil, vekaleti iyi bir surette ifa ile yükümlüdür. Diğer bir ifade ile müvekkilin kendisine verdiği görevi özen ve sadakatle ifa etmek yükümlülüğü altındadır. Öte yandan, müvekkilin talebi üzerine, yapmış olduğu işin hesabını vermekle, her ne nam ile olursa olsun, almış olduğu şeyi müvekkile tediye etmekle yükümlüdür. Vekilin hesap verme yükümlülüğüne, üçüncü kişilerden aldığı değerler evleviyetle dahildir. Belirtilen yükümlülüklere aykırı davranılması halinde vekilin, müvekkile karşı, onun bu yüzden uğradığı zararı tazmin yükümlülüğünün ortaya çıkacağı da çok açıktır. Bu ilke ve kurallar altında somut olaya bakıldığında davalının gerek hesap verme ve gerekse, özen ve sadakatle iş görme yükümlülüklerine aykırı davranıp davranmadığının saptanabilmesi için, hissenin geçerli bir şekilde devrinin sağlandığı 13.03.2014 tarihindeki koşullar ve özellikle hissenin o tarihteki rayiç değeri göz önünde tutulmalıdır. Mahkemece, davaya konu taşınmazın satış tarihindeki rayiç bedeli üzerinden davacıların hissesine düşen miktarın davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, aksi düşünce ile resmi senette yazan bedel üzerinden karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir…”

4. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 29.06.2021 tarihli ve 2021/3754 E., 2021/7518 K. sayılı ilamı;
“…TBK 508 inci maddesi hükmünce, vekilin vekil edeninin adına veya yararına yaptığı tüm işlerden dolayı hesap verme yükümlülüğü gereği davalı vekil, satış bedelini aldıktan sonra davacıya ödeme yaptığını ispatla mükelleftir. Başka bir deyişle, davada ispat yükü vekil olan davalıdadır. Dosyanın incelenmesinde, davalı vekilin davacıya ait taşınmaz hisselerini dava dışı 3. kişiye sattığı sabittir. Davalı, satışa konu bedeli davacıya ödediğini ispat etmekle yükümlüdür…”

3.Değerlendirme
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine yargılama aşamasında taraf teşkilinin sağlandığı ve özellikle gerekçeli karar başlığında yargılama sırasında vefat eden …’ın yargılamada dahil edilen mirasçılarının isimlerinin yazılmamış olmasının mahallinde doğrudan mahkeme tarafından düzeltilebilecek maddi hata niteliğinde olduğunun anlaşılmasına, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile davalı vekilince temyiz dilekçesinde belirtilen dava dosyalarının işbu dava dosyasının esasına etkileyecek nitelikte olmadığının anlaşılmasına, Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçelere göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

29.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.