Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2023/265 E. 2023/1866 K. 08.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/265
KARAR NO : 2023/1866
KARAR TARİHİ : 08.06.2023

MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1354 E., 2022/1589 K.
DAVA TARİHİ : 20.08.2020
KARAR : Davanın reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Vezirköprü 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/114 E., 2021/268 K.

Taraflar arasındaki sözleşmenin iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacılar dava dilekçesinde; Samsun ili Vezirköprü İlçesi Nalbantlı Mahallesi Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Projesi kapsamında idare tarafından inşa ettirilen projede 08.02.2016 tarihinde mutabakata varıldığını, taraflar arasında Vezirköprü Toplu Konut Projesi Sözleşmesi’nin ihtilaflı olarak yapıldığını, söz konusu Samsun İli Vezirköprü İlçesi Nalbantlı Mahallesi Kuran Kursu Sok. 92 ada 69 parsel nolu taşınmazın muris baba …’den kendilerine intikal ettiğini, …’in varislerinden …’in hem m2 bazında hemde sayı bazında kendilerinden fazla daire aldığını, sonuç olarak kentsel dönüşüm ve gelişim projesi kapsamında İdare tarafından inşa ettirilen 08.02.2016 tarihinde yapılan toplu konut sözleşmesinin iptaline, sözleşmenin sonuçlanmış olması nedeniyle iptali mümkün görülmediğinden sözleşmeden doğan hakkının saklı kalması kaydıyla keşif sonrası çıkacak değer üzerinden alacaklarının dava tarihinden itibaren başlayacak faiziyle birlikte davalılardan alınarak ödenmesine karar verilmesini talep etmişlerdir.

II. CEVAP
1.Davalı … cevap dilekçesinde; davacıların davalı TOKİ ile aralarında yapmış olduğu sözleşmeye taraf olmadığını, davanın husumetten reddini talep ettiğini, davalının TOKİ’nin kendi içinde oluşturduğu komisyon dahilinde yapmış olduğu kıymet takdiri üzerinden serbest satın alma usulü kapsamında davacı ile uzlaşmasının kendisini kesinlikle bağlamadığını, davacıların kendi iradesi ile idarenin kendisine teklif etmiş olduğu şartları ve usulleri kabul ettiklerini, 08.02.2016 tarihinde yapılan sözleşmenin koşullarını beğenmeyen davacıların aradan 4,5 yıl geçtikten sonra dava açmaları iyiniyetli olmadıklarını, tarafı bile olmadığı sözleşmenin feshine ilişkin 4,5 yıl sonra açılan davanın zamanaşımı nedeniyle usulden reddedilmesini talep ettiğini, aleyhine zikredilen davacı beyanlarının somut delillerle ispat edilmesi gerektiğini, TOKİ ile serbest iradesi ile yapmış olduğu anlaşmada tarafına verilen 1 adet 2+1 daireyi alabilmek için 130.000 TL borçlandırıldığını, ilgili senedin davacı … kendisi, …. babaları … arasında akdedildiğini, senede …. ve …’in de şahit olduğunu, şahsına ayrıcalık tanınması, korunup kollanması gibi bir durumun olmadığını, öncelikle davanın husumetten, mümkün olmadığı takdirde zamanaşımı nedeniyle son olarak da cevap dilekçesinde belirttiği açıklamalar doğrultusunda reddine karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalı …. Toplu Konut İdaresi Başkanlığı vekili cevap dilekçesinde; … ile birlikte Müfide Gülmez ve …’e ait muvafakat senetlerinin gönderildiğini, hak sahiplerinin yeni üretilen konutlardaki hakedişlerine, mevcut arsadaki hisselerinin yanında mevcut yapı, müştemilat, ağaç gibi kıymete değer taşınmazların etki ettiğini, bu çerçevede sözkonusu şahısların proje kapsamında bulunan arsa hisse oranları aynı olmak ile beraber hak sahiplerine ait yapı, müştemilat, ağaç gibi taşınmazlarının birbirleriyle benzer olmadığı, farklı sayı ve büyüklüklerde olduğunun görüldüğünü, hak sahiplerinin konut hakları kendisine ait bağımsız bölüm sayısına göre belirlendiği için hak sahiplerinin kendisi ile anlaşmış olduğu ve gayrimenkul satış sözleşmesi imzaladığı konut sayılarının farklılık gösterebilmekte olduğunu, bunun dışında davacının iddialarının Kuruma ilişkin değil diğer davalıların beyanına dayandığını, yapılan işlemlerin usul ve yasa çerçevesinde yapıldığını, idarenin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, açıklanan nedenlerle haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın öncelikle husumet yönünden, değilse esastan reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; TBK’nın 39 uncu maddesi gereğince sözleşme tarihi olan 08.02.2016 tarihinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içinde sözleşme ile bağlı olunmadığı hususu davacı tarafından davalı TOKİ’ye bildirilmediğinden davalı TOKİ’ye karşı açılan davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine; hak sahipliği değerlendirme formlarıyla da tespit edildiği üzere, davalının taşınmaza davacı tarafın hissesinin toplamı oranında sahip olmasına rağmen davalıya ait meyve ağaçları, yapı eserleri gibi muhdesatın davacı tarafın sahip olduğu meyve ağaçları, yapı eserleri gibi muhdesattan fazla olması sebebiyle davalının davacı taraftan daha fazla daireye hak kazandığı, bu itibarla davacıların, davalının daha fazla konut hakkını kazanmasından dolayı bir zararlarının bulunduğunu ispatlayamadığı gerekçesiyle davacıların davalı …’e karşı açtığı davanın ispatlanamaması sebebiyle reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacılar istinaf başvuru dilekçesinde; önceki beyanlarını da tekrarla, TOKİ’ye yönelik olarak açtıkları davada zamanaşımı süresinin dolduğunun doğru olmadığını, haksız muameleyi öğrendikleri tarih itibariyle tüm müracaatlarına ve çözüm taleplerine karşı çıkıldığını, bu kararın araştırılmadan verildiğini, kurumun diğer davalı ile yaptığı sözleşme ile kendileri ile yaptıkları sözleşmenin farklı olduğunu, eşitlik ilkesine aykırı davranıldığını, diğer davalı …’e açtıkları davanın reddine karar verilmesinin de hatalı olduğunu, tüm belgeleri sunarak tanıklarını dinlettiğini, aynı hisse oranına sahip olmalarına rağmen davalı …’e daha fazla daire verildiğini, dava dilekçelerinde sözleşmenin iptalinin mümkün olmadığı takdirde tazminata hükmedilmesini talep ettiklerini, yerel mahkeme kararının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, davacılar ile davalı TOKİ ve diğer davalı arasında farklı tarihlerde, ayrı sözleşmeler imzalanmış olması da gözetildiğinde, sözleşme serbestisi ilkesi de nazara alındığında, davacıların davalarının reddine yönelik kararın neticesi itibarı ile usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacıların yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacılar; istinaf dilekçesinde bildirdigi sebepleri tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalı ile ortak malik olunan taşınmaz üzerine TOKİ konutları inşaa edilmesi amacıyla TOKİ ile imzalanan muvafakat senedi neticesinde davalı … ile aynı hisseye sahip olmasına rağmen davalıya daha fazla daire verildiği iddia edilerek sözleşmenin iptali mümkün görülmediğinden, oluştuğu iddia edilen zararın tazmini istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
a. Türk Borçlar Kanunu’nun 39 ncu maddesi şöyledir:
“Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır.”

b.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6 ncı maddesi şöyledir:
“Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”

3. Değerlendirme
Temyizen incelenen karar, tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere, davalı Toki yönünden bir yıllık hak düşürücü sürenin dolmuş olmasına, diğer davalı … yönünden ise zararın ispat edilememesine göre usul ve kanuna uygun olup, davacılar tarafından ileri sürülen temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanması gerekmektedir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle,

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

08.06.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.