Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2023/2095 E. 2023/2475 K. 03.10.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/2095
KARAR NO : 2023/2475
KARAR TARİHİ : 03.10.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı ve davalı … tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı; 06.10.1997 tarihli “Kombi Tatil Kenti Devremülk Sözleşmesi” ile davalı Belediyenin öncülüğünde ve diğer davalı şirketin katılımı ile yapılan devre mülklerden 2 adet … devre mülk satın aldığını yine 10.03.1996 tarihli sözleşme ile de 3 adet … devre mülk aldığını, iki sözleşme ile toplam 5 adet devre mülk satın aldığı halde her iki davalı arasında vuku bulan anlaşmazlıklar ve karşılıklı davalar nedeniyle devre mülklerin teslim edilmediğini, devre mülkün yapılacağı taşınmazın tapu kaydının davalı … adına tekrar tescil edildiğini ve bu aşamadan sonra devre mülklerin tesliminin mümkün olmadığını, davalılar aleyhine açılan emsal dosyalarda A Grup için 7.500 TL rayiç değer belirlendiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 5 adet A tipi devre mülk için rayiç bedeli olan 37.500,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı …; davanın zamanaşımına uğradığını, sözleşmelerden hukuken sorumlu tutulamayacağını, davaya husumet yönünden itiraz ettiklerini, diğer davalının kaç kişiyle sözleşme yaptığını belirtir ticari defter dahi ibraz etmediğini, davacı tarafından sunulan sözleşme ve ödeme belgelerinin delil niteliği bulunmadığını, geçerli olmadığını, bu sebeple belgelere ve içeriğine itiraz ettiklerini savunarak davanın reddini istemiştir.

Davalı … Tur. İnş. Tic. Ltd. Şti.; olayda kusuru olmadığını, şirketin hesap işlerinin Belediye tarafından yürütüldüğünü, davacının 5 adet devre mülk satın aldığını, sözleşmeye istinaden davacının üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirdiğini, tamamen belediyenin olumsuz uygulamaları nedeniyle ifanın imkansız hale geldiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI
Mahkemece; 19.09.2013 tarihli, 2012/591 E., 2013/630 K. sayılı kararla; davanın kabulüne ve 37.500,00 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde davalı … temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 10.04.2014 tarih, 2014/5782 E., 11179 K. sayılı kararıyla; davanın, devre mülk satışından doğan tazminat istemine ilişkin olduğu, davacının delil olarak 16.10.1997 tarihli bir adet kombi antetli kuşe baskı sözleşme, bir adet 10.03.1996 tarihli bilgisayar yazıcısından alınmış sözleşme, taahhütname ile ödeme makbuzlarına, ödenmiş senetlere dayandığı, davacının satış parasını satıcıya ödediğini yasal delillerle ispat etmesi halinde talep hakkı kazanabileceği, davacının ibraz ettiği sözleşmede belediye adına atılan imzanın temsilci sıfatıyla şirket yetkilisi tarafından atılmasının hukuken bağlayıcılığı olmadığı, sözleşmenin bu haliyle her zaman düzenlenmesinin imkan dahilinde olduğu, sözleşme ve ödeme belgelerinin davalı şirketin ticari defter ve belgeleri ile de doğrulanmadığı, bu nedenle davalının savunması doğrultusunda sözleşme ve ödeme belgelerinin asılları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği, sözleşmede kullanılan bilgisayar yazı stili ve kullanılan fontun sözleşme tarihinde kullanımda olup olmadığı, belgelerdeki kaşe, mühür, pul gibi ilişik materyallerin içeriğine ve bilgisayar yazı teknolojisine varıncaya kadar bir bilgisayar mühendisine inceleme yaptırılarak gerek görüldüğünde dosyanın diğer seri dosyalarla birlikte … Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsüne gönderilip uzman bilirkişiden taraf ve yargı denetimine uygun rapor alınması gerektiği, sözleşme ve ödeme belgelerinin sıhhati ispatlanmış gibi davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Mahkeme kararı bozulmuştur.

B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan mahkemece; 02.06.2015 tarihli ve 2014/571 E., 2015/350 K. sayılı kararla; bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere bilgisayar yazı stili ve kullanılan pontun sözleşme tarihinde de kullanımda olduğu, belgelerdeki kaşe, mühür, pul gibi ilişik meteryallerin de bilirkişi tarafından incelendiği, bilgisayar yazı teknolojisinin belge tarihinde kullanıldığının belirlendiği, öte yandan bu dosya ve diğer dosyalarda da Adli Tıp Kurumundan gelen yazılar değerlendirildiğinde; belgenin hangi tarihte düzenlendiği, bir başka deyişle belgenin yaşının tespit edilmesinin şimdiki teknik itibariyle mümkün olmadığı, taraflar arasında yapılan devre mülk sözleşmesi geçerli olsa da ifasının imkansız hale geldiği, taşınmazın dava tarihi itibari ile değerinin davacı tarafından istenilebileceği gerekçesiyle davanın kabulüne, 37.500,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, karar davalı … tarafından temyiz edilmiştir.

2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 28.04.2016 tarih ve 2015/31076 E., 2016/11894 K. sayılı kararıyla; davalının sair temyiz itirazlarının reddi ile, davacının, davalıya yaptığı ödemeleri yasal delillerle kanıtlaması gerektiği, şirket defterleri üzerinde inceleme yapılmadığı için davacının satış bedelini ödediğini ticari defter ve kayıtlarla ispat edemediği, davacının elinde kalan ödeme belgeleriyle ifayı ispat etmek zorunda olduğu, davacının belge olarak hem makbuz hem de senet iadeleri sunduğu, usulüne uygun düzenlenmiş makbuzun alacaklı veya temsilcisi tarafından imzalanan ve borçluya verilmesi bir yükümlülük olan, borcun ödendiğinin delilini teşkil eden borçlunun en sağlam ifa kanıtı olduğu, senet iadesinin ise makbuza göre daha zayıf bir delil olup borcun ödendiğine karine oluşturduğu, bu ödemenin aksinin ispatlanabileceği, sözleşme de taraf olmayan Belediye aleyhine bu tür sözleşme ve senetlerin her zaman düzenlenmesinin imkan dahilinde olduğu, Mahkemece, silinti kazıntı taşıyan ve tarafların imzasını taşımayan sözleşmenin geçerli olup olmadığı, ödeme belgelerinin usulüne uygun bir şekilde düzenlenip düzenlenmediği tartışılmadan karar verilmesinin doğru görülmediği, sözleşmelerden birinin geçerli sayılması halinde konusunda uzman bilirkişiden ödeme belgeleri üzerinde inceleme yaptırılarak rapor alınması, senet iadelerinin ifadan kaynaklandığının anlaşılması halinde devre mülklerin rayiç değeri üzerinden geçerli kabul edilen ödeme miktarı ile sözleşme bedeli oranlanıp sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik araştırma ve incelemeyle davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Mahkeme kararı bozulmuştur.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bozmaya uyan mahkemece, yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararla; bonoların alacaklıya iade edildiği ve imza kısımlarının yırtılmış olduğu ayrıca iki adet makbuzun mevcut olduğu nazara alındığında borcun ifa edildiğine karine teşkil ettiği, davacının ödeme belgelerinin ifadan kaynaklandığı sonuç ve kanaatine varıldığı, davacının davalılardan 5 adet … devre mülk satın aldığı, devre mülk rayiç değerinin 7.500,00 TL olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 37.500,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı … temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı; dava tarihindeki rayiç değeri tespit edilmeden 2007 yılında alınmış olan bilirkişi raporunu dayanak alarak karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, alacağın avans faizi ile tahsili gerekirken yasal faiziyle birlikte hüküm altına alınmasına karar verilmesinin doğru olmadığını ileri sürerek mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı …; salt 2 adet adi makbuz ve iade edilmiş olduğu düşünülen bonolar dolayısıyla davacının 5 adet devre mülkü satın aldığı ve ücretini ödediği iddiasının kabul edilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, dosyada mübrez adi yazılı makbuzlar ile bonoların sonradan düzenlenebilecek belgelerden olup ödemelerin yapılıp yapılmadığının ticari defterler ile desteklenmesi ve kanıtlanmasının zorunlu olduğunu, davacının davasını ispatlayamadığı ileri sürerek mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; devre mülk satışının ifasının imkansız olması nedeniyle uğranılan zararın tazminine yöneliktir.

2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 103 üncü maddesi “ Borcu ödeyen borçlu, bir makbuz ve borcun tamamı ödenmişse, buna ilişkin borç senedinin geri verilmesini veya iptalini isteyebilir. Borcun tamamı ödenmemiş veya borç senedi alacaklıya başkaca haklar da vermekte ise borçlu, ancak makbuz verilmesini ve ödemenin borç senedine işlenmesini isteyebilir.” şeklindedir.

2. Aynı Kanun’un 104 üncü maddesinde ise; “ Faiz veya kira bedeli gibi dönemsel edimlerden biri için, alacaklı tarafından çekince belirtilmeksizin makbuz verilmişse, önceki dönemlere ait edimler de ifa edilmiş sayılır. Alacaklı anaparanın tamamı için makbuz vermişse, faizlerini de almış olduğu kabul edilir. Borç senedi borçluya geri verilmişse, borç sona ermiş sayılır.” düzenlemesi yer almaktadır.

3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26/1 inci maddesi “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir…” şeklindedir.

4. Usulî kazanılmış hak kurumu, davaların uzamasını ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek, hukukî alanda istikrar sağlamak amacıyla Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine, dolayısıyla diğeri aleyhine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.

5. Bilindiği üzere; Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme, (bozma kararının kapsamı dışında kalmış olması nedeniyle) kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla kesinleşmiş, bu kısımlar lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 1315 sayılı YİBK).

6. Usuli kazanılmış hak kavramına ilişkin açıklanması gereken diğer bir husus ise; bir mahkemenin Yargıtay tarafından verilen bozma kararına uyması üzerine, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğünün bulunmasıdır. Bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).

3.Değerlendirme
Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile yukarıda yer verilen hukuk kurallarına, temyizen incelenen mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, bozma ilamına uygun olarak bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, dosyada yer alan satış sözleşmelerinde, satın alınan devre mülklerin bedellerinin bir kısmının peşin, bakiyelerinin de senetlerle tahsil edileceğinin açıkça yazılı olduğu, belgelerin sahteliğinin davalı tarafça ispatlanamadığı, davacının talebi ile bağlı kalınarak hüküm kurulmasında bir usulsüzlük bulunmadığının anlaşılmasına, yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilen önceki kararların davacı tarafça temyiz edilmeyerek davalı taraf lehine usulü kazanılmış hak oluşturmasına göre, tarafların temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Kanun’un 439 uncu maddesi uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harçlarının temyiz edenlere yükletilmesine,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

03.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.