Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2023/2075 E. 2023/1622 K. 25.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/2075
KARAR NO : 2023/1622
KARAR TARİHİ : 25.05.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/230 E., 2022/385 K.
DAVA TARİHİ : 15.12.2014
KARAR : Davanın yetkisizlik nedeniyle reddine

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen menfi tespit davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 06/11/2019 tarih, 2016/31036 Esas ve 2019/10883 Karar sayılı ilamıyla İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın yetkisizlik nedeniyle reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; cezai işleme konu tedavi hizmetinin verildiği tarihte müvekkilinin Özel Göztepe Şafak Hastanesinin sahibi olduğunu, davalı Kurum müfettişlerinin yaptıkları teftişte sigortalı 7 hastanın tedavilerinde miadı geçmiş stent kullanıldığı gerekçesiyle 270.000 TL cezai şart ve bu hastalar için fatura edilmiş 2.436,38 TL’nin yasal faizi ile birlikte müvekkilinden tahsil edileceğinin bildirildiğini, cezai işlemin 7 hasta varken 9 hasta varmış gibi hesaplandığını, cezai işlem öncesi müvekkilinin savunmasının alınmadığını, dava konusu stentlerin ithalatçı firması olan Minvasys tarafından son kullanma tarihlerinin 3 yıl daha uzatıldığına dair yazı bulunduğunu, stentlerin uygulandığı hastaların hiçbirinden şikayet gelmediğini, ayrıca taraflar arasında 2012 yılı Sosyal Güvenlik Kurumu özel sağlık hizmeti sunucularından sağlık hizmeti satın alma sözleşmesi imzalanmadığı için bu sözleşmeye dayanarak cezai işlem uygulanamayacağını belirterek müvekkili şirketin iddia edilen fatura bedeli ve cezai şart borcunun bulunmadığının tespiti ile haksız Kurum işleminin iptalini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu kesinti ve cezai şart işlemlerinin dayanağı olan 2012 yılı Sosyal Güvenlik Kurumu özel sağlık hizmeti sunucularından sağlık hizmeti satın alma sözleşmesinin “Yetkili Mahkeme” başlıklı 15 ini maddesine göre İstanbul Mahkemeleri yetkili kılındığından mahkemenin davaya bakmaya ve tedbir kararı vermeye yetkili olmadığını, davacı şirketin taraflar arasında imzalanmış sözleşme hükümlerine aykırı davranmış olması nedeniyle cezai işlemin yerinde olduğundan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 03.03.2016 tarihli ve 2015/377 Esas, 2016/130 Karar sayılı kararıyla; her ne kadar hastaların faturalarından kesinti yapılmış ise de üretici firma tarafından ilgili malzemenin üzerinde bulunan son kullanma tarihinden itibaren 6 ay içerisinde hastaya kullanılması durumunda hasta sağlığını etkileyen bir durumun olmayacağının bildirildiği, davalı Kurum müfettişleri tarafından 2012 yılında hazırlanan raporda 19 hastanede de aynı durumun görülmesi ve hastanelerin yurtiçi ve yurtdışında bilinen tanınan kalitelerinin tartışmasız olduğu, uluslararası kalite ve akreditasyon belgelerine sahip olmaları, davacı hastanede miadı geçtiği iddia edilen stentleri kullanan kişilerin şifa ile taburcu olmaları, hastalar ile ilgili şikayet ve memnuniyetsizliğe ilişkin kaydın bulunmadığı dikkate alındığında, bozuk, miadı geçmiş ilaç kullanıldığının kabul edilemeyeceği, çünkü sözleşmenin 11.1.14 maddesinde kastedilenin insan sağlığını tehlikeye sokacak nitelikte malzemelerin olduğu, bu nedenle davalı kurumca yapılması planlanan kesintinin yöntemine uygun olmadığı anlaşılmakla, davanın kabulüne, davacının 270.000 TL cezai şart 2.476 TL malzeme bedeli olmak üzere toplam 272.476,00 TL borçlu olmadığının tespitine ve buna yönelik işlemlerin iptaline karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 19.03.2015 tarih ve 2014/18097 Esas ve 2015/8861 Karar sayılı ilamıyla; sağlık hizmeti satın alma sözleşmesinin 11.1.14 maddesinde “Bozuk zamanı geçmiş ilaç, kan ve kan bileşenleri ve/veya tıbbi malzemelerin verildiği ve/veya kullanıldığının tespit edilmesi halinde her bir ilaç, kan ve kan bileşeni ve/veya tıbbi malzeme için 30.000 TL cezai şart uygulanır ve tespit edilen fiiller için açıkça belirtilmek suretiyle SHS’ye tebliğ edilir.” hükmünün yer aldığı ve 7 hasta için kullanılan 7 stentin “use by “tarihinin işlem tarihinden önce olduğu tespit edildiğinden, sözleşme maddesinde zamanı geçmiş tıbbi malzeme ile ilgili cezai şarta açıkça yer verilmiş olması ve 7 hasta için kullanılan 7 stentin işlem tarihinden önce miadının dolduğunun anlaşılmasına göre uyuşmazlığın sözleşmeye bağlılık, ahde vefa ilkesi ve tarafları bağlayan sözleşme hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi ve sonuca göre bir karar verilmesi gerekir denilerek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiş ve bu karara karşı karar düzeltme talebinde bulunan davacı vekilinin talebi yerinde görülmediğinden Dairemizin 08.06.2021 tarih ve 2020/9140 Esas ve 2021/6207 Karar sayılı ilamıyla reddedilmiştir.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tarafların açıkça Ankara mahkemelerini yetkili olarak belirlediği ve davalının da usulüne uygun şekilde ve süresinde yapılmış yetki itirazının bulunması nedeniyle davanın yetkisizlik nedeniyle reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na göre sözleşme ile belirlenen yetkili mahkemenin genel yetkili mahkemenin yetkisini kaldırmadığı, taraflarca İstanbul Mahkemelerinin yetkisine itirazda bulunulmamış olması ve daha önce verilen yetkisizlik kararının kesinleşmiş olduğundan davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki yetki sözleşmesine göre mahkemenin yetkili olup olmadığına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Yetki sözleşmesi” başlıklı 17. maddesi şu şekildedir.
“(1) Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.”

2. 6100 sayılı Kanunun “Yetki sözleşmesinin geçerlilik şartları” başlıklı 18. maddesi şu şekildedir. 
“(1) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri konular ile kesin yetki hâllerinde, yetki sözleşmesi yapılamaz.
(2) Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılması, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması ve yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesi şarttır.”
 
3. 6100 sayılı Kanunun “Yetki itirazının ileri sürülmesi” başlıklı 19 uncu maddesi şu şekildedir. 
“(1) Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir.
(2) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.
(3) Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir.
(4) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir.”

4. Yetki sözleşmesi ya da sözleşmeye konulan yetki şartı ile belirlenen bir veya birden fazla mahkemenin yetkili kılınması hususu kesin yetki olarak değerlendirilemez. (Yargıtay 3. H. D. 2014/20059 E – 2015/16891 K sayılı ilamı, Yargıtay 20. H. D. 2018/5573 E – 2018/7532 K sayılı ilamı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2014/13-104 E ve 2016/15 Karar sayılı ilamları)

3. Değerlendirme
Bütün davalar için uygulanan yetki kuralına genel yetki kuralı denilmekte olup, genel yetkili mahkeme, davalının ikametgahı mahkemesidir. Eş deyişle, her dava, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça açıldığı tarihte davalının ikametgahı sayılan yer mahkemesinde görülür (HMK md.6, HUMK.md.9/1). Bundan ayrı, bazı davalar için davalının ikametgahı mahkemesinin yanında, başka yer mahkemeleri de yetkili kılınmıştır. Bu istisnai nitelikteki yetki kurallarına “özel yetki” kuralları denilmektedir. İlke olarak, özel yetki kuralları genel yetkiyi kaldırmaz, onunla birlikte uygulanır. Ancak istisna olarak, bazı davaların mutlaka belli bir yer mahkemesinde açılması öngörülmüştür ki, bu halde kesin yetki söz konusudur. Kesin yetki halleri, genel yetkiye istisnadır. Bunun dışında, bir dava için özel yetki kuralı bulunsa bile, davacının genel yetki ile özel yetki arasında bir seçim hakkı vardır. Özel yetki kuralları ilke olarak kamu düzenine ilişkin değildir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.07.2009 gün 2009/10-236-345 sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir. Ayrıca 6100 sayılı HMK’nın 19/2. maddesine göre, yetkinin kesin olmadığı davalarda yetki itirazının cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Kesin yetki kuralının bulunmadığı durumlarda, hâkim doğrudan yetkisizlik kararı veremez.
Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) yürürlükte olduğu dönemde taraflar arasında imzalanan son sözleşmenin 2009 yılı Sosyal Güvenlik Kurumu özel sağlık hizmeti sunucularından sağlık hizmeti satın alma sözleşmesi olduğu, sözleşmede yetkili mahkemenin belirlenmesi suretiyle taraflar arasında yetki sözleşmesinin yapıldığı, mahkemenin yetkisizlik kararına esas aldığı 2012 yılı sözleşmesinin taraflarca imzalanmadığı, dolayısıyla bu sözleşmeye göre yetkisizlik kararı verilemeyeceği, ayrıca 1086 sayılı kanun döneminde yetki sözleşmesi ile belirlenen mahkemenin kesin yetkili mahkeme olmadığı, bu nedenle mahkemenin yetkisine yönelik davalı tarafça itiraz edilmesi halinde yetkili mahkemenin gösterilmesi gerektiği, davalının da yetkili mahkeme olarak cevap dilekçesinde İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunu gösterdiği anlaşıldığından kesin yetkinin söz konusu olmadığı eldeki davada mahkemece re’sen yetkisizlik kararı verilerek yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle,

1- Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

Peşin alının temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, gönderilmesine,

25.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.