Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2023/2058 E. 2023/1424 K. 11.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/2058
KARAR NO : 2023/1424
KARAR TARİHİ : 11.05.2023

MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2020/1525 E., 2021/82 K.
DAVA TARİHİ : 11.08.2020
KARAR : Davanın kısmen kabulü

Taraflar arasında, İlk Derece Mahkemesinde görülen hakem heyeti kararına itiraz davasında davanın kısmen kabulüne, Yeşilyurt İlçe Tüketici Hakem Heyetinin 24.07.2020 tarih ve 017920200002948 sayılı kararının “Tüketicinin 07.12.2019 tarihli fatura gereği Evkur Alışveriş Merkezleri Tic. A.Ş.’ye 5.171,96 TL borçlu olduğu ve bakiye 2.266,03 TL için borçlu olmadığının tespitine,” şeklinde düzeltilerek onanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine, 16.11.2019 tarihli tüketici finansman sözleşmesinin iptaline, karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince kesin olarak verilen kararın kanun yararına temyizen incelenmesi Adalet Bakanlığı tarafından istenilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının üçlü kanepe satın almak için 16.11.2019 tarihinde 7.438 TL tutarlı tüketici finansman kredisi kullandığını, kendisinin ise satıcı firma olduğunu, pasif husumeti olmamasına rağmen tüketici hakem heyetinin kabul kararı verdiğini, davalının sadece faturadaki bedeli ödeyeceğini iddia ederek tüketici hakem heyetine başvurduğunu, usul ve yasaya aykırı bu talebin kabul edildiğini, mobilyanın tüketici finansman kredisi ile alınmasının tüketicinin tercihinde olduğunu, tüketici kredisine faiz işlemesinin de doğal olduğunu, faizin satış bedeli içinde değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, tüketicinin peşin ödemek yerine tüketici kredisi kullandığını, tüketiciyi borçlandırıcı evrakların hükümsüz sayılmasının da kabul edilemeyeceğini, bu kararın tüketiciyi borçtan da kurtardığını, hak arama özgürlüğünü de ihlal ettiğini belirterek Yeşilyurt İlçe Tüketici Hakem Heyetinin 24.07.2020 tarih ve 017920200002948 sayılı kararının iptalini ve kararın icrasının durdurulmasını talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı süresinde olmayan cevap dilekçesinde; davacıdan 2 adet kanepeyi 5.171 TL’ye aldığını, 07.12.2019 tarihli fatura da verildiğini, bedelin 02.01.2020 tarihinde ödenebileceğinin söylendiğini, o gün gittiğinde parayı almadıklarını, 6.150 TL istediklerini, tüketici hakem heyetine başvurduğunu, hakem heyeti kararının da zararını tam karşılamadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı şirket ile Evkur Finansman A.Ş. adlı şirketlerin iki ayrı şirket gibi görünse de aynı personeli, aynı binayı ve aynı muhasebe evraklarını kullanan şirketler olduğu, tüketiciyi birbirlerine yönlendirmekte olduğu, davalı tüketiciye karşı birlikte sorumlu olduğu, davacı şirketin uyguladığı faiz oranlarının da yasa ve yönetmeliklere aykırı olduğu, davacı şirket tarafından davalıya taksitli satış yapıldığı, sözleşmenin davalı tüketici ile müzakere edildiğinin davacı şirketçe ispat edilemediği, davalı tüketiciye ön bilgilendirme yapılmadığı, sözleşmenin bir suretinin de tüketiciye verilmediği, davalı tarafın davacı şirketten 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (6502 sayılı Kanun) 20 nci maddesi kapsamında erken ödeme talebinde bulunmasına rağmen tüketicinin talebinin satıcı tarafından yerine getirilmediği, tüketici ile her ne kadar tüketici finansman sözleşmesi yapılmış ise de 6502 sayılı Kanun’un 23 üncü maddesi gereği sözleşme öncesi bilgilendirme yükümlülüğünün yerine getirilmediği, sözleşmenin tüketici açısından geçerli olmadığı, tüketiciyi bağlamadığı, davacı şirketin davalı ile yaptığı finansman kredi sözleşmesinin davalı tüketici açısından bağlayıcı olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile Yeşilyurt İlçe Tüketici Hakem Heyetinin 24.07.2020 tarih ve 017920200002948 sayılı kararının “Tüketicinin 07.12.2019 tarihli fatura gereği Evkur Alışveriş Merkezleri Tic. A.Ş.’ye 5.171,96 TL borçlu olduğu ve bakiye 2.266,03 TL için borçlu olmadığının tespitine,” şeklinde düzeltilerek onanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine, 16.11.2019 tarihli tüketici finansman sözleşmesinin iptaline karar verilmiştir.

IV. KANUN YARARINA TEMYİZ
A. Kanun Yararına Temyiz Yoluna Başvuran
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararının kanun yararına temyizen incelenmesi Adalet Bakanlığı tarafından istenilmiştir.

B. Temyiz Sebepleri
Adalet Bakanlığınca, mahkemece davacı şirketin iptaline karar verilen tüketici finansman sözleşmesinin tarafı olmadığı dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin ve yine kabule göre de 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda düzenlenen sözleşme öncesi bilgilendirme yükümlülüğünün ihlalinin yaptırımının aynı Kanunun 77 nci maddesinin üçüncü fıkrasına göre idari para cezası iken yükümlülüğün yerine getirilmemesi nedeniyle sözleşmenin tüketiciyi bağlamayacağı gerekçesiyle tüketici finansman sözleşmesinin iptaline karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı bulunduğu ileri sürülerek; kararın kanun yararına bozulmasına karar verilmesi talep edilmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, tüketici finansman sözleşmesinin tarafı olmayan davacıya davada husumet düşüp düşmediği ve yine sözleşme öncesi bilgilendirme yükümlülüğünün ihlalinin yaptırımının ne olacağı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 363 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemelerinin kesin olarak verdikleri kararlar ile istinaf incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlarına karşı, yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri sürülerek Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına temyiz yoluna başvurulur.

2. Temyiz talebi Yargıtayca yerinde görüldüğü takdirde, 6100 sayılı Kanun’un 363 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca karar kanun yararına bozulur ve bu bozma, kararın hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmaz.

3. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (6502 sayılı Kanun) Tüketici Kredisi Sözleşmeleri başlıklı 22 nci maddesi şöyledir:
“Tüketici kredisi sözleşmesi, kredi verenin tüketiciye faiz veya benzeri bir menfaat karşılığında ödemenin ertelenmesi, ödünç veya benzeri finansman şekilleri aracılığıyla kredi verdiği veya kredi vermeyi taahhüt ettiği sözleşmeyi ifade eder.
Kredi kartı sözleşmeleri, faiz veya benzeri bir menfaat karşılığında, ödemenin üç aydan daha uzun süre ertelenmesi veya benzer şekilde taksitle ödeme imkânı sağlanması hâlinde tüketici kredisi sözleşmesi olarak değerlendirilir. Ancak bu durumda uygulanacak faiz oranı kredi kartı sözleşmesi uyarınca belirlenen orandan fazla olamaz.
Tüketici kredisi sözleşmesi yazılı olarak kurulmadıkça geçerli olmaz. Geçerli bir sözleşme yapmamış olan kredi veren, sonradan sözleşmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak şekilde ileri süremez.”

4. 6502 sayılı Kanun’un Sözleşme Öncesi Bilgilendirme Yükümlülüğü başlıklı 23 üncü maddesi şöyledir:
“Kredi verenin ve varsa kredi aracısının, tüketiciye, teklif ettikleri kredi sözleşmesinin koşullarını içeren sözleşme öncesi bilgi formunu, sözleşmenin kurulmasından makul bir süre önce vermesi zorunludur.”

5. 6502 sayılı Kanun’un Ceza Hükümleri başlıklı 77/1 inci ve 77/3 üncü maddesi şöyledir:
“Bu Kanunun 4 üncü, 6 ncı, 7 nci, 18 inci, 19 uncu, 20 nci, 21 inci, 23 üncü, 26 ncı, 30 uncu, 33 üncü, 35 inci, 48 inci, 49 uncu, 51 inci, 52 nci, 54 üncü ve 57 nci maddelerinde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenler hakkında aykırılığı tespit edilen her bir işlem veya sözleşme için iki yüz Türk Lirası idari para cezası uygulanır.

Bu Kanunun 24 üncü, 25 inci, 27 nci, 28 inci, 29 uncu, 34 üncü, 36 ncı, 37 nci, 38 inci, 39 uncu, 41 inci, 43 üncü, 45 inci, 46 ncı maddeleri ile 31 inci maddesinin birinci, ikinci ve dördüncü, 40 ıncı maddesinin ikinci, 47 nci maddesinin üçüncü, dördüncü, beşinci, yedinci ve 50 nci maddesinin dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci, dokuzuncu ve on birinci fıkralarında belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenler hakkında aykırılığı tespit edilen her bir işlem veya sözleşme için bin Türk Lirası idari para cezası uygulanır.”

6. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 07.11.2022 tarihli ve 2022/6565 E., 2022/8529 K. sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
“…Husumet konusu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 187. maddesinde (HMK m. 116) yer alan ilk itirazlardan olmadığından davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Taraflarca ileri sürülmese dahi gerek mahkemece, gerekse Yargıtayca tarafların bu yönde bir savunmasının olup olmadığına bakılmaksızın kendiliğinden gözetilir.
Dava ehliyeti, kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir; dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyetine ( fiil ehliyetine ) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.
Taraf sıfatına gelince; bir hakkı dava etme yetkisi ( dava hakkı ) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır.
Eş söyleyişle, sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir (Bkz. Baki Kuru- Ramazan Arslan- Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 7. baskı, Ankara 1995, s. 231).
Bu nedenle davanın tarafları, taraf ehliyetine sahip olmalıdır. Yani bir davada taraf olabilmek için, ya hakiki şahıs; ya da hükmi şahıs olmak gerekir. Zira taraf ehliyeti, medeni hukukun haklardan istifade ehliyetine tekabül eder (Bkz. Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, C. I-II, 7. Baskı, İstanbul 2000, s. 288 ).
Diğer taraftan, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkinin varlığı medeni usul hukukumuzda “sıfat” olarak tanımlanmaktadır ve bir davada taraf olarak gösterilen kişilerin o dava ile ilgili kimseler olması zorunludur. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olmasına karşın, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Sübjektif bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine ait olduğundan, anılan hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da hakkın sahibine aittir ve buna aktif husumet denilmektedir. Bir sübjektif hak kendisinden istenebilecek olan kişi ise, o hakka uymakla yükümlü olan kimsedir ve bu da pasif husumet (davalı sıfatı) olarak adlandırılmaktadır. Sübjektif hakkın sahibi olan kimse ile o hakka uymakla yükümlü bulunan kişinin kimler olduğunun saptanması, bir başka anlatımla davada davacı ve davalı sıfatlarının kimlere ait olduğu hususu, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin maddi hukuk sorunudur. Dava açan veya aleyhine dava açılan kişiler o davada davacı veya davalı olarak taraf sıfatına sahip değillerse, mahkemece dava konusu hakkın esası (var olup olmadığı) hakkında inceleme yapılmadan dava sıfat yokluğundan reddedilir. Taraf sıfatı (husumet) ve sıfat yokluğu, davada taraf olarak görünen kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itiraz niteliğindedir ve yargılamanın her aşamasında, isteme gerek kalmaksızın mahkemece kendiliğinden gözetilmesi zorunludur…”

3. Değerlendirme
1. Dava dosyasının incelenmesinde; davalının davacı şirketten üçlü koltuk takımı satın aldığı, 07.12.2019 tarihli faturaya göre de söz konusu ürünlerin satış bedelinin 5.171,96 TL olduğu, davalının ayrıca dava dışı Evkur Finansman A.Ş. ile 16.11.2019 tarihli 7.438 TL üzerinden kredi sözleşmesi imzaladığı, bir nüshasının davalı tarafından alındığı belirtilerek imzalandığı, imzanın davalı tarafından inkar edilmediği, davalı ile dava dışı Evkur Finansman A.Ş. arasında tüketici kredi finansman sözleşmesinin imzalandığı, davacının sözleşmenin tarafı olmadığı ve dava dışı Evkur Finansman A.Ş.’nin ayrı bir tüzel kişiliğinin bulunduğu, yine tüketici finansman sözleşmesinin tarafı olan Evkur Finansman A.Ş.’nin tüketici hakem heyeti dosyasında ve dava dosyasında taraf olarak gösterilmediği anlaşılmaktadır.

O halde, mahkemece yukarıda açıklanan yasal düzenlenmeler ışığında davacıya kredi finansman sözleşmesi kapsamında husumet düşmediği, 16.11.2019 tarihli sözleşmenin dava dışı Evkur Finasman A.Ş. ile imzalandığı, davada ve yine tüketici hakem heyeti dosyasında taraf olmayan Evkur Finansman A.Ş. aleyhine hüküm tesis edilemeyeceği, bu hususun resen gözetilmesi gerektiği değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

Hal böyle olunca, Adalet Bakanlığının bu yöne ilişen kanun yararına temyiz talebinin kabulü gerekmiştir.

2. Mahkemece, “tüketici ile tüketici finansman sözleşmesinin imzalandığı, 6502 sayılı Kanun’un 23 üncü maddesi gereği sözleşme öncesi bilgilendirme yükümlülüğünün yerine getirilmediği, sözleşmenin tüketici açısından geçerli olmadığı, tüketiciyi bağlamadığı, davacı şirketin davalı ile yaptığı finansman kredi sözleşmesinin davalı tüketici açısından bağlayıcı olmadığı” gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmişse de 6502 sayılı Kanun’un 23 üncü maddesinde düzenlenen sözleşme öncesi bilgilendirme yükümlülüğünün yerine getirilmemesinin yaptırımının aynı Kanun’un 77 nci maddesinin üçüncü fıkrasına göre idari para cezası olduğu gözetilmeksizin, yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

Hal böyle olunca, Adalet Bakanlığının bu yöne ilişen kanun yararına temyiz talebinin kabulü gerekmiştir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Adalet Bakanlığının 6100 sayılı Kanun’un 363 üncü maddesinin birinci fıkrasına dayalı kanun yararına temyiz istemlerinin kabulü ile kararın sonuca etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA,

Dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına gönderilmesine,

11.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.