Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2023/157 E. 2023/913 K. 03.04.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/157
KARAR NO : 2023/913
KARAR TARİHİ : 03.04.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/330 E., 2022/291 K.
DAVA TARİHİ : 21.10.2015
KARAR : Davanın reddine

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı; 37 aylık hamile eşi …’yi sancılanması üzerine 05.08.2014 tarihinde davalıya ait hastaneye götürdüğünü, doğum kontrolü ve takibinin hamileliğin başından itibaren bu hastanede yapıldığını, 4-5 saat boyunca bekletildiklerini, kendileriyle ilgilenilmediğini, eşinin gece fenalaşması üzerine ameliyathaneye alınarak sezeryan ile doğum yaptırıldığını ve bu süreçte eşine genel anestezi uygulandığını, canlı bir kız bebek dünyaya getirdiğini fakat yanlış teşhis ve tedavi dolayısıyla yeni doğan çocuğu Medine’nin belli bir süre sakat yaşayıp 03.11.2014 tarihinde vefat ettiğini, doğum sonrası servise alınan eşinin durumunun kötüleştiğini, kalp krizi geçirdiği söylenerek tıbbi müdahalede bulunulduğunu, eşinin durumunun çok ağır olduğu ve hastanede yoğun bakım ünitesi olmadığı gerekçesiyle gece Siirt Devlet Hastanesine sevkedildiğini ve yoğun bakıma alındığını, uzun süre bitkisel hayatta kalan eşinin 26.06.2015 tarihinde vefat ettiğini, eşinin ve çocuğunun ölümünden gerekli dikkat ve özeni göstermeyen davalı hastanenin sorumlu olduğunu iddia ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere eşi ve çocuğunun ölümleri dolayısıyla 1.000 TL destekten yoksun kalma tazminatının, eşi ve kızı için sürekli ve geçici iş görmezlik tazminatının, vefat tarihlerine kadar bakıcı ücretleri ile 750.000 TL manevi tazminatın 05.08.2014’ten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı; vefat eden …’nin birkaç kez gebelik muayenesine geldiğini, sağlığının normal seviyelerde olmadığı ve mutlaka sitogenetik raporunun aldırılması konusunda uyarıldığını, alınan laboratuar sonuçlarının regüler tip Down Sendromu ile uyumlu olduğunu, sonraki muayenelerde vefat edene cenini doğurmaması gerektiği, doğurması halinde bebeğin ölü doğabileceği aksi halde de kısa bir süre hayatta kalabileceği, doğumun kendisi için de çok ciddi sonuçları olacabileceği hususlarının ısrarla söylendiğini, vefat edenin sancılanarak hastaneye başvurması üzerine yatışının yapıldığını, tehdit derecesine varan sözlerle normal doğum değil sezeryan ile doğum yapılmasını talep ettiklerini, hastadan kan örnekleri alınarak sezeryanla gelişebilecek komplikasyonlar bakımından vefat eden ve yakınının bilgilendirildiğini, bu konuda izinleri ve rızalarının olduğunu gösteren belgenin davacıya imzalatıldığını, tahlil sonuçlarından sonra vefat edenin sezeryana alındığını, bebeğin öngörüldüğü gibi sendromik olduğu gözlendiğinden durumun çocuk uzmanı doktora bildirildiğini, annenin gözlem altına alındığını, anne ve bebeğin durumu iyiye gitmediğinden sağlık problemi yaşanmaması adına Siirt Devlet Hastanesine sevkedildiklerini, hastane ve doktorlar tarafından tıp biliminin gereklerinin yerine getirildiğini, kusurları olmadığını ve hastanın bilgilendirildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 17.07.2018 tarihli ve 2015/886 E., 2018/460 K. sayılı kararıyla; taraf beyanları, toplanan deliller, hastane kayıtları, Adli Tıp Raporları ve soruşturma dosyası kapsamında davalı hastanenin aldığı sezaryen ameliyatı kararının doğru olduğu, hastaya CPR yapıldığı, yapılan CPR sonrasında hastanın yoğun bakıma ihtiyacı olması nedeniyle Siirt Devlet Hastanesine sevk kararının doğru olduğu, davalı hastane hekimlerine, yardımcı sağlık personellerine ve hastane idaresine atfedilecek kusur bulunmadığı ve davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 02.07.2020 tarihli ve 2019/571 E., 2020/833 K. sayılı kararıyla; Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Dairesinin 21.09.2016 tarihli ve 4261 karar sayılı kararı ile davalı tarafa atfedilebilecek kusur bulunmadığının tespit edildiği, davacının itirazları üzerine Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesinin 22.03.2018 tarihli ve 47 karar nolu kararı ile de ilgili hekim, yardımcı sağlık personeli ve hastaneye atfedilebilecek kusur bulunmadığının tespit edildiği gerekçesiyle, davacının istinaf talebinin essatan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairece verilen 04.10.2021 tarihli ve 2020/9702 E., 2021/9452 K. sayılı ilamla; Adli Tıp Kurumu raporlarında her ne kadar ölen eş … bakımından sezeryan ve sonrası sürece ilişkin işlemler incelenerek sonuç olarak davalıya atfedilebilecek bir kusur bulunmadığı belirtilmiş ise de raporların davacının itirazlarını karşılar nitelikte olmadığı, ölen bebek Medine bakımından da raporda denetime ve hüküm kurmaya yeter derecede değerlendirmede bulunulmadığı, bu durumda İlk Derece Mahkemesince; davalı hastanede bünyesindeki tedavi ve hamilelik sürecinin başından doğum sonrası süreç dahil olmak üzere, bilgilendirme, rıza va onam belgeleri de dahil tüm tıbbi bilgi ve belgeler temin edilip dosya arasına alınmak suretiyle, üniversitede görevli öğretim üyelerinden oluşturulacak konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyetinden, hem ölen eş … hem de ölen bebek Medine bakımından davalı hastaneye atfedilebilecek kusur olup olmadığı hususunda davacının iddia ve itirazlarını somut şekilde karşılar nitelikte, nedenlerini açıklayıcı, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden bahisle, Bölge Adliye Mahkemesi kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararı bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; 04.05.2022 tarihli bilirkişi heyeti raporunda bozma ilamı doğrultusunda ayrıntılı değerlendirme yapılarak davalıların tıbbi sorumluluklarının bulunmadığı yönünde kanaat bildirildiği, raporun dosyadaki Adli Tıp kurumu raporları ile aynı doğrultuda olduğu ve çelişki içermediği, raporun dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli olduğu, davanın sübut bulmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; hasta ile hastane arasında vekalet ilişkisi bulunmakla hastanenin hafif kusurdan dahi sorumlu olduğunu, hastanenin yardımcı kişinin eyleminden de sorumlu olacağını, gerek fiziki şartlarının eksikliği gerek de yardımcı kişi konumunda olan personelinin dikkatsiz ve kusurlu davranışlarının davacının eş ve çocuğunun hayatına mal olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporlarının bilimsellikten uzak ve karara elverişsiz, yanlış olduğunu, olayın hastanenin fiziki koşullarının yetersizliği ve hastane çalışanlarının dikkatsiz ve kusurlu hareketleri neticesinde gerçekleştiğini, yapılan denetimler neticesinde hastane hakkında olumsuz raporlar düzenlendiğini, birçok hastanın hastane ile ilgili ilgisizlik, özensizlik ve hijyen konularında şikayet ve serzenişleri olduğunu, hastane ve çalışanlar ile doktorlar hakkındaki tüm dosyalar incelenerek rapor hazırlanması gerektiğini, önceki kararı yalnız kendisi temyiz etmesi ve lehine usuli kazanılmış hak oluşmasına rağmen önceki karardan daha fazla vekalet ücretine hükmedilmesinin haksız olduğunu, kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu iddia ederek, bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, tıbbi malpraktis nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 506 ncı maddesi; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmünü içerir.

3. Değerlendirme
Tarafların iddia ve savunmaları ile dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile yukarıda yer verilen hukuk kurallarına, temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle bozma ilamı doğrultusunda aldırılan bilirkişi heyeti raporunun dosya içerisindeki Adli Tıp Kurumu raporlarıyla uyumlu olup davacı tarafça davalıya atfedilebilecek bir kusur bulunduğunun ispatlanamamasına göre, davacının temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan kararın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

03.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.