Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2023/154 E. 2023/1609 K. 25.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/154
KARAR NO : 2023/1609
KARAR TARİHİ : 25.05.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/198 E., 2022/1342 K.
DAVA TARİHİ : 29.03.2013
KARAR : Davanın kısmen kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ : Diyarbakır 6. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/56 E., 2019/461 K.

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düsünüldü:

I. DAVA
Davacı; davalı tarafın süt sığırcılığı yatırım desteklenmesi kapsamında dava dışı kredili müşterisi Azam şirketine 671.616,71 TL hibe ödeneceğinin tespit edildiğini, şirketin kullanacağı kredinin teminatı olmak üzere hibe alacağına ilişkin 05.05.2011 tarihli temlik sözleşmesi düzenlendiğinin ve mevduat rehin sözleşmesi alındığının davalı tarafa 06.05.2011 tarihli yazı ile bildirildiğini, davalının 11.05.2011 tarihli cevabında, sözleşmenin teslim alındığının, şirket alacağı hak ediş tutarının banka hesabına ödeneceğinin ifade edildiğini, temlik edilen bedelin hesaba aktarılmaması üzerine akıbetinin sorulduğunu, verilen cevabi yazıda proje kapsamında alacağın kalmadığının belirtildiğini, davalı şirketin başka bir bankadaki hesabına yatırıldığının anlaşıldığını, davalı tarafın temlikten haberi olduğu halde hesaba aktarmaması nedeniyle zarardan sorumlu olduğunu, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine haksız itiraz edildiğini ileri sürerek; itirazın iptali ile lehine tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı; takibe konu borcun kendilerine ait olmadığını, davacı bankanın alacağına karşılık konut ve işyerinin teminat gösterilmesine rağmen bu yönde tahsil işlemine başvurulmadığını, dava dışı şirketin hak ediş alacağının icmalde belirtilen hesaba ödendiğini, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 20.11.2009 tarihli Güneydoğu Anadolu Projesi Eylem Planı Kapsamındaki İlerde Süt Sığırcılığı Yatırımlarının Desteklenmesine ilişkin 2009/57 nolu Uygulama Esasları Tebliği hükümlerine göre yatırımcıların hibe tutarını başka kişilere devredemeyeceğini, dava dışı şirketten alınan hibenin üçüncü şahıslara devredilmeyeceğinin taahhüt edildiğini, noter aracılığıyla temlik yazısının ulaşmadığını, sonradan haberdar olunan temliknamenin 3 üncü maddesinin 5 inci fıkrasında “….alacağın T.C. Ziraat Bankası nezdindeki hesaplardan, T.C. Ziraat Bankası aracılığıyla aktarılması halinde derhal bu parayı temlik alan bankaya yatırmayı kabul ve taahhüt eder…” şeklindeki düzenlenme gereği davalının temlik edenin hesabına bloke koymadığını, sorumluluğun temlik eden şirket ve temlik alan davacı bankada olduğunu, yatırımcıya yapılan ödemenin mevzuata uygun gerçekleştiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesinin 20.04.2017 tarihli ve 2013/294 E., 2017/392 K. Sayılı kararıyla; davacı bankanın dava dışı şirkete kullandırdığı kredinin geri dönüşünü teminen şirketin alacağı hibenin bir kısmını şirketten temlik aldığı, temlik aldığı bu miktar kadar şirkete hibe hakedişi yapılmayıp bunu temlik alacaklısı olarak şubelerine ödenmesinin davalı taraftan talep edildiği, İl Müdürlüğünün yazısında da ödemenin talep gibi şubeye yapılacağının beyan ve taahhüt edildiği gerekçesiyle; davanın kabulüne karar verilmiştir.

2. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

3. Bölge Adliye Mahkemesinin 18.01.2018 tarihli ve 2017/3090 E., 2018/68 K. sayılı kararıyla; dava konusu alacağa yönelik temlik yasağı söz konusu olsa da davacı bankanın başvurusu üzerine davalı tarafın temlike muvafakat verdiği, temlik sözleşmesi kabul edilerek ödeme yapılacağının davacıya bildirildiği, sözleşmenin davalıya ulaştığı andan itibaren temlik edenin alacağı oranında davalı tarafın temlik alana karşı sorumlu olduğu, ancak mahkemece yargılama sırasında alınan 15.05.2015 tarihli rapor ile 01/04/2016 tarihli bilirkişi heyet raporu arasındaki çelişki giderilmediği gibi asıl alacak ile birlikte faiz de istenildiği halde raporlarda bu kalemler yönünden hiç bir inceleme yapılmadığı gerekçesiyle; davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.

4. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı kurumun 11.05.2011 tarihli cevabi yazısı ile ödemenin davacı bankaya yapılacağı beyan ve taahhüt edilmekle temlik yasağının davalının muvafakati ile ortadan kalktığından yapılan temlik sözleşmesinin davalıya ulaştığı andan itibaren temlik edenin alacağı oranında davalının temlik alana karşı sorumlu olduğu, davacının talep edebileceği miktarın alınan raporla tespit edildiği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile, takip tarihi itibari ile istenebilecek asıl alacak miktarının 650.311,64 TL, %16,5 oranında işlemiş faizinin 104.311,64 TL, BSMV faizinin 5.215,58 TL, ihtarname masrafının 437,50 TL olduğunun belirlenmesine, bu miktarlar yönünden davalı borçlunun icra takibine yaptığı 04/11/2013 tarihli itirazının iptaline, davalı borçlunun takipte istenen faiz oranına yönelik itirazının da iptaline, fazlaya ilişkin itirazın iptali talebinin reddine, asıl alacak miktarı olan 650.311,64 TL üzerinden %20 oranında hesaplanan 130.062,32 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflar istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde; reddedilen kısma ilişkin vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını ileri sürerek; ilk derece mahkemesi kararının vekalet ücretine ilişkin kısmının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.

2. Davalı vekili; ödeme emrine konu edilen 827.424,69 TL borcun müvekkili bakanlığa ait olmadığını, proje kapsamında yatırımcıların hibe tutarını başka kişilere veya bankaya devir edemeyeceğini, yasal mevzuatlar gereği alacaklı bankanın müvekkili idareyi sorumlu tutmasının hukuka aykırı olduğunu, dava dışı şirketin desteği devretmeyeceğini taahhüt ettiğini, başka kişilere ödeme yapılamayacağını, temlik sözleşmesi 05.05.2011 tarihinde yapılmış olmasına rağmen müvekkili bakanlıktan 09.05.2011 tarihinde görüş istenildiğini, idarece 10.05.2011 tarihinde görüş verildiğini, temlikin bakanlığın görüşü alınmadan yapıldığını, alacaklı bankanın bakanlığı muhatap almadan işlem tesis ettiğini, il teşkilatının yetkisi olmadan yaptığı işlemin müvekkili bağlamayacağını, davacının ilin yetkisiz olduğunu bilmesine rağmen işlem tesis ettiğini, alacağın tahsili ile ödemenin nasıl ve kime yapılacağı hem sözleşmede hem de diğer mevzuatta belirlendiğinden banka kendi alacağını vaktinde tahsiline gitmediğini, ziraat bankasına yatan paranın 1 yıl boyunca çekilmediğini, davacının 1 yıllık süre içinde Ziraat Bankası ile yazışma yapmadığını, kamu kurumu niteliği gereği icra inkar tazminatına hükmedilmesinin doğru olmadığını ileri sürerek; ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Daire kaldırma kararının gereğinin yerine getirildiği, dosyada alınan iki rapor arasındaki çelişkinin üçüncü bir rapor alınmak suretiyle giderildiği, alacak ve faiz belirlemesinin ayrı ayrı hüküm fıkrasında gösterildiği, ret edilen kısım yönünden davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin mevzuata uygun olduğu gerekçesiyle tarafların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf dilekçesinde bildirdigi sebepleri tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmistir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; temlik sözleşmesine göre temlik alana ödenmesi gereken bedelin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. Alacağın temliki (devri), mevcut bir alacağın alacaklısının değişmesi işlemidir. Alacaklının bir borç ilişkisinden doğan alacağını borçlunun rızasına gerek olmadan bir sözleşmeye dayanarak üçüncü bir kişiye devretmesine alacağın temliki adı verilir (Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 21. Baskı, Ankara 2017, s.1248). Alacağın temliki ile borç münasebetinde alacaklının şahsında bir değişiklik vuku bulmakta, eski alacaklının (temlik edenin) yerini yeni alacaklı almaktadır (Hukuk Genel Kurulunun 03.06.2021 tarihli ve 2017/15-427 E., 2021/685 K. sayılı kararı).

2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 183 üncü maddesinde; “Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir.
Borçlu, devir yasağı içermeyen yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı devralmış olan üçüncü kişiye karşı, alacağın devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış bulunduğu savunmasını ileri süremez” şeklindedir.

3. Aynı Kanun’un 186 ncı maddesinde ise; ” Borçlu, alacağın devredildiği, devreden veya devralan tarafından kendisine bildirilmemişse, önceki alacaklıya; alacak birkaç kez devredilmişse, son devralan yerine önceki devralanlardan birine iyiniyetle ifada bulunarak borcundan kurtulur.” hükmü yer almaktadır.

3. Değerlendirme
1.Dosyadaki bilgi ve belgelerden; dava dışı şirketin davalı Bakanlık’tan elde edeceği hibe alacağının davacı bankaya temlik edildiği, söz konusu temlik sözleşmesinin davalı tarafa bildirildiği, davalı tarafın da alacağın temlik edilmesine onay verdiği ve ödemenin davacı bankanın hesabına yapılacağının bildirildiği, buna karşılık hak ediş ödemesinin dava dışı şirkete yapıldığı görülmektedir.
2. Her ne kadar dava dışı şirketin taahhütnamesinde, sağlanan desteğin hiçbir şekilde üçüncü şahıslara devredilemeyeceği ifade edilmiş ise de davalı tarafın temlik sözleşmesine izin vermesi nedeniyle temlik yasağı bertaraf edilmiştir. Aynı zamanda temlik sözleşmesi bildirilmesine rağmen ödeme yapılması nedeniyle davalı taraf iyiniyetli ifa hükümlerinden yararlanmayacaktır.

3. Temyizen incelenen kararla, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre temlik sözleşmesi kapsamında davacı bankaya ödeme yapması gereken davalı tarafın sorumlu tutulmasında isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 Sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

25.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.