Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2023/1276 E. 2023/1290 K. 04.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/1276
KARAR NO : 2023/1290
KARAR TARİHİ : 04.05.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/502 E., 2022/124 K.
DAVA TARİHİ : 30.04.2008
KARAR : Davanın kısmen kabulü
KARAR DÜZELTME İSTEYEN : Taraf vekilleri

Taraflar arasındaki tescil ve tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, Dairece Mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Taraf vekillerince Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı; şirkete ait teknenin, TMSF tarafından haczedilmesi üzerine haksız haciz işleminin kaldırılması amacıyla davalı avukata vekaletname verdiğini, davalının tekne ile ilgili şirketi temsilen açmış olduğu ve şirket aleyhine açılmış olan davalar sürerken, teknenin TMSF tarafından ihale yolu ile satışa çıkarılması üzerine, ihaleye girmesi için davalının görevlendirildiğini, davalının, 05.08.2005 tarihinde yapılan ihalede şirket nam ve hesabına tekneyi satın aldığını ancak teknenin şirket adına kayıt ve tescilini sağlamadığını ayrıca tekne üzerindeki haczin kaldırılması için davalı avukat tarafından, İstanbul 1. İcra

Hukuk Mahkemesinin 2005/439 E. sayılı dosyası üzerinden açılan davanın da, “verilen kesin süreye rağmen bilirkişi ücretinin yatırılmadığı” gerekçesi ile 10.10.2006 tarihinde reddedildiğini bu nedenle de zarara uğradığını ileri sürerek; teknenin mülkiyetinin hükmen şirket adına kayıt ve tesciline, İstanbul 1. İcra Mahkemesinin 2005/439 E. sayılı dosyası üzerinden görülen davanın, davalı avukatın açık ihmal ve kusuru ile kaybedilmesi nedeni ile uğramış olduğu maddi zararlara karşılık fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 04.11.2016 tarihli dilekçe ile maddi tazminat talebini 504.700,44 TL ile 100 Euro+KDV olarak belirlemiştir.

II. CEVAP
Davalı; davacı taraf adına vekillik görevi kapsamında açmış olduğu davaların sonuçlarını beklediği aşamada, davacı ile tanışmasına ve vekalet görevini üstlenmesine aracı olan dava dışı avukat arkadaşının tavsiyesi üzerine, TMSF tarafından gerçek değerinden çok daha ucuza satılacak olan dava konusu tekneyi kendi adı ve hesabına ihaleye girmek suretiyle satın aldığını, iddia edildiği gibi şirketin nam ve hesabına satın alınmadığını, satış bedelinin davacı tarafından değil, bizzat kendisi tarafından ödendiğini, davacının herhangi bir zararının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 26.04.2013 tarihli ve 2012/254 E., 2013/182 K. sayılı ilamıyla; dava konusu teknenin TMSF tarafından satışa çıkarılması üzerine davalı avukatın ihaleye kendi adına girerek tekneyi satın aldığı, tekneye ilişkin satış bedelinin de davalının kendisi tarafından ödendiği gerekçesiyle teknenin mülkiyetinin davacı adına kayıt ve tesciline ilişkin talebin reddine, tazminat talebine konu isteme ilişkin zararın ise ispat edilemediği gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı, davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairece verilen 23.12.2013 tarihli ve 2013/18893 E., 2013/32302 K. sayılı ilamla; davacının teknenin mülkiyetinin adına tesciline ilişkin talebi yönünden; davalı avukat tarafından ihale tarihinden önce vekalet ilişkisinden bağımsız olarak tekneyi şahsı adına satın alacağına dair davacı müvekkile yapılmış bir bildirim bulunduğu hususu iddia ve ispat edilemediği gibi, davalı avukat tarafından TMSF’ye hitaben gönderilen 05.08.2005 tarihli ihtarname içeriği dikkate alındığında davalı avukatın tekneyi müvekkili davacı şirket hesabına aldığının kabulü gerekeceği ancak mahkemece idareyi zorlayıcı nitelikte karar verilemeyeceğinden, mülkiyetin davacıya ait olduğunun tespitine ilişkin karar vermekle yetinilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine dair hüküm tesis edilmiş olmasının usul ve kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle karar bozulmuştur.

3. Bozma ilamına karşı, taraf vekilleri karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

4. Dairece verilen 02.10.2014 tarihli ve 2014/10881 E., 2014/30543 K. sayılı ilamla; davalının tüm, davacının sair karar düzeltme itirazları reddedilerek, maddi manevi tazminat talepleri yönünden yazılı bozma ilamına ilave olarak, taraflar arasındaki ihtilafın çözümü için, davalının bilirkişi ücretini süresi içerisinde yatırmış olması halinde müvekkil yararına bir sonuç alınıp alınamayacağı hususunun incelenmesi gerektiği, bu kapsamda tarafların gösterecekleri diğer deliller toplanarak değerlendirilmek suretiyle, gerektiğinde davacının uğradığı zararın miktarı konusunda uzman bilirkişilerden denetime elverişli rapor alınarak sonucuna uygun karar verilmesi gerektiğinden bahisle davacının karar düzeltme talebi kabul edilerek, bu gerekçe ile de hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan Mahkemenin 24.01.2017 tarihli ve 2015/26 E., 2017/9 K. sayılı ilamıyla; davacı teknenin mülkiyetinin adına tescilini talep etmiş ise de; tescil işlemleri idari işlem niteliğinde olup mahkemece idareyi zorlayıcı nitelikle karar verilemeyeceğinden MY VİATOR yeni ismi UYA olan teknenin mülkiyetinin davacıya ait olduğunun tespitine, davacının maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 10.000 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, maddi tazminatla ilgili ıslah talebinin reddine (bozmadan sonra ıslah yapılamayacağından), manevi tazminat talebinin koşulları oluşmadığından reddine karar verilmiş; karara karşı, taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce verilen 23.09.2020 tarihli ve 2020/4188 E., 2020/4653 K. sayılı ilamla; davalının temyiz itirazları reddedilerek, 28.07.2020 tarihinde yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (7251 sayılı Kanun) çerçevesinde Yargıtayın bozma kararından sonra ıslah yapılabileceği hususu değerlendirilerek, ıslah edilen kısım yönünden bir değerlendirme yapılması gerektiğinden bahisle karar bozulmuştur.

D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, 18.04.2005 tarihinde yapılan haczin hatalı olduğu, davacının hatalı haczin kaldırılması imkanına sahip iken davalı vekil tarafından gerekli işlemlerin zamanında yapılmaması sebebiyle bu haczin devam ettiği, neticede teknenin açık arttırma ile davalıya satıldığı, davalının kusurlu olup oluşan kazanç kaybından sorumlu olduğu, hüküm kurmaya elverişli 21.09.2016 tarihli bilirkişi ek raporunca kazanç kaybının 100.000 Euro + KDV olarak hesaplandığı, ıslah edilen tutar nazara alınarak maddi tazminat talebinin kabulü ile bu kapsamda; 504.700,44 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, 100.000 EURO maddi tazminatın dava tarihinden fiili ödeme tarihine kadar 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi hükmünce bankalarca EURO’ye uygulanan en yüksek yıllık mevduat faizi ile birlikte fiili ödeme gününde T.C. Merkez Bankasının efektif satış kuru karşılığı Türk Lirası olarak davalıdan tahsiline, davacının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Dairenin 29.11.2022 tarihli ve 2022/4519 E., 2022/9040 K. sayılı kararıyla, hükmün onanmasına karar verilmiştir.

V. KARAR DÜZELTME
A. Karar Düzeltme Yoluna Başvuran
Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı, taraf vekilleri karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

B. Karar Düzeltme Sebepleri
1. Davacı vekili; 01.02.2022 tarihli tavzih talebi hakkında değerlendirme yapılmamasının hatalı olduğunu ayrıca kesinleşmiş hususlar yönünde hiçbir tespit yapılmaksızın verilen kararın hatalı olduğunu ileri sürerek; Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı vekili; 7251 sayılı Kanun hükümlerinin somut olayda uygulanma imkanı bulunmadığını kaldı ki eksik harç ikmaline ilişkin verilen dilekçenin ıslah dilekçesi olarak kabul edilemeyeceğini yine davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, alacağın zamanaşımına uğradığını, davanın

esasına ilişkin olarak ise kendisine atfedilecek herhangi bir kusur bulunmadığını, 05.08.2005 tarihli ihtarname esas alınarak dava konusu teknenin davacı şirket nam ve hesabına alındığı kabul edilmiş ise de ihtarname içeriği incelendiğinde bu durumun kabulünün mümkün olmadığını, dava dilekçesinde yasal faiz istendiği halde bilirkişi heyetince merkez bankasının uyguladığı en yüksek ticari faiz üzerinden hesaplama yapılmasının da hatalı olduğunu, aleyhe kabul anlamına gelmemek üzere eğer bir kazanç kaybı hesabı yapacak ise, bu hesaplamanın teknenin edinildiği tarihten davanın açıldığı tarihe kadar olan dönem için hesaplanabileceğini, yine hükme dayanak yapılan İstanbul 1. İcra Mahkemesinin 2005/439 E. sayılı dosyasında verilen kesin süreye rağmen bilirkişi ücretini yatırmayarak davanın ret ile sonuçlanmasına yol açtığı kabul edilmiş ise de teknenin Mahkemece kesin süre verilen 13.07.2006 tarihinden çok önce satıldığı ve meydana gelen zararla eylem arasında uygun illiyet bağının şüpheye yer vermeyecek şekilde kurulmadığı hususlarının değerlendirilmediğini, mülkiyet, hukuki dinlenilme ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek; Mahkeme kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekilin özen borcunun gereği gibi ifa edilmemesinden kaynaklanan tazminat talebine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. Kural olarak bozma kararına uyan mahkeme, artık bozma kararı gereğince işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep (kazanılmış) hak doğmuştur. Bu kazanılmış hak yeni bir hükümle ortadan kaldırılamaz.

Bozulan bir hükmün, bozma sebepleri dışında kalan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olması nedeniyle; kesinleşen kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Zira, kesinleşmiş olan kısımlar, lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep hak teşkil eder.

2. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 388 inci, 389 uncu, ve 390 ıncı maddeleri gereğince vekaletin, vekilin kabullendiği işin yapılması için, icap eden tasarrufları ifa salahiyetini kapsadığı, vekilin, müvekkilinin sarih olan talimatına aykırı hareket edemeyeceği, vekilin mesuliyetinin genel olarak işçinin mesuliyetine ait hükümlere tabi olduğu, vekilin, vekaleti iyi bir surette ifa zorunda olduğu belirtilmiştir. Vekilin işin başarılı olması için mesleki bilgi ve deneyimleri ile hayat deneyimlerine ve işlerin normal oluşuna göre gerekli girişim ve davranışlarda bulunması, başarılı sonucu engelleyecek davranışlardan kaçınıp, basiretli olarak hareket etmesi, özen borcunun konusunu teşkil eder. Vekil, müvekkiline karşı vekaleti “sadakat ve özenle” ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorundadır.

3. Bir avukatın yasa ile öngörülen süre içinde yapılması gereken işleri yapmaması, süresinde dava açmaması, temyiz süresini ihtiyatsızca hareket ederek kaçırması vs., özen borcunun gereği gibi ifa edilmediğini ve kusurlu olduğunu gösterir. Avukatın kusurlu bir davranışından dolayı sorumlu tutulabilmesi için kusurunun varlığından ayrı olarak, bu nedenle müvekkilinin bir zararının da meydana gelmesi şarttır. Kusurlu davranışından dolayı müvekkili zarara uğramış ise avukat zararı karşılamak zorundadır.

3. Değerlendirme
Mahkemece uyulan bozma ilamı gereği inceleme yapılarak karar verildiği, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşen yönlere ilişkin itirazların yeniden incelenmesinin artık mümkün olmadığı anlaşılmakla tarafların karar düzeltme taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Tarafların karar düzeltme talebinin REDDİNE,

Aşağıda yazılı para cezalarının karar düzeltme isteyenlere yükletilmesine,

04.05.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.