Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2023/1233 E. 2023/1317 K. 08.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/1233
KARAR NO : 2023/1317
KARAR TARİHİ : 08.05.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/102 E., 2021/127 K.
DAVA TARİHİ : 10.11.2010
KARAR : Kısmen kabulü
KARAR DÜZELTME İSTEYEN : Taraf vekilleri

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece Mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Davacı ve davalı vekili tarafından Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı; davalı ile imzalanan Leasing Devri ve Daire Satış Sözleşmesi uyarınca Kadıköy’deki dairesini 550.000 USD karşılığında davalıya sattığını, davalının satış bedelinin 85.000 USD’lik kısmını ödememesi üzerine davalı aleyhinde İstanbul Anadolu 8. İcra (Kapatılan Kadıköy 8. İcra) Müdürlüğünün 2010/14080 sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlattığını, ancak davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.

II. CEVAP
Davalı; davacı ile yaptıkları sözlü anlaşma ile davacıya ait daireyi 520.000 USD karşılığında satın aldığını, 10.000 USD kaparo verdiğini, değişik tarihlerde olmak üzere 100.000 USD ve 280.000 USD eft ile ödeme yaptığını, davacının leasing sözleşmesinden kaynaklı olarak bankaya olan 6.705 TL ve 3.500 TL borcunu ödediğini, 08.03.2010 tarihli leasing sözleşmesinin devri konulu noter sözleşmesi ile 79.357,78 Euro bedeli ödemeyi üstlendiğini, davacının vergi borcu ve taşınmazın aidat borçlarını ödediğini ve toplamda davacıya 523.000 USD ödeme yaptığını beyan ederek davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece, taraflar arasında düzenlenen sözleşme ile davacıya ait apartman dairesinin 550.000 USD karşılığında davalıya satışının kararlaştırıldığı, her ne kadar satış bedelinin daha sonra 520.000 Dolara indirildiği davalı tarafından ileri sürülmüş ise de bu savunmanın geçerli delillerle kanıtlanamadığı, satış bedeli karşılığında davalının yaptığı ödemelerin toplamının 502.125.40 Dolar olduğu, davalı tarafından yapılan toplam 502.125,40 Dolar tutarındaki ödemenin satış bedeli olan 550.000 Dolardan indirilmesinden sonra kalan miktarın 47.874.60 Dolar olup, bu tutarın davacıya ödendiğinin kanıtlanamadığı ve dava sırasında hatırlatılmasına rağmen davalı tarafça davacıya yemin teklifinde de bulunulmadığı, sonuç olarak, davalının davacıya olan borcunun 47.874.60 Dolar olup, bu tutar üzerinden itirazın iptaline karar verilmesi gerektiği, ne var ki; hesaplama hatası sonucu (4.325.80 Dolar tutarındaki ödeme diğer davalı ödemelerine ilave edilmesi gerekirken, tersine diğer ödemelerden indirimi sonucu) alacak tutarı kısa karara 56.526.20 Dolar olarak geçirildiği, 10.04.1992 gün ve 7/4 sayılı uyarınca gerekçeli kararın tefhim olunan kısa karara uygun yazılması zorunlu olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile, İstanbul Anadolu 8. İcra Müdürlüğünün (Kapanan Kadıköy 8. İcra Müdürlüğü) 2010/14080 sayılı dosyası üzerinden yapılan icra takibinde, 85.000 USD üzerinden talep edilen asıl alacağın 56.526.20 USD’lik kısmına yönelik davalının itirazlarının iptaline karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı davacı ve davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay(Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 22.12.2014 tarihli ve 2014/4906 E., 1014/41136 K. sayılı ilamında; bozma nedenine göre davacının ve davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmediği belirtilerek, temyize konu davada, kararın gerekçe kısmında, sonuç olarak; davalının davacıya olan borcunun 47.874,60 Dolar olup, bu tutar üzerinden itirazın iptaline karar verilmesi gerektiği, ne var ki, hesaplama hatası sonucu(4.325,80 Dolar tutarındaki ödeme diğer davalı ödemelerine ilave edilmesi gerekirken, tersine diğer ödemelerden indirim sonucu) alacak tutarının kısa karara 56.526,20 Dolar olarak geçildiği, kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm kısmında 56.526,20 USD yönünden itirazın iptaline ve takibin devamına karar verildiği belirtilerek, hükmedilen meblağlar yönünden gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratıldığı, bu durumun hüküm ile gerekçenin birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırı olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.

B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan Mahkemece verilen 21.12.2017 tarihli ve 2016/16173 E., 2017/13004 K. sayılı kararıyla; davalı tarafından yapılan toplam 502.125.40 Dolar tutarındaki ödemenin satış bedeli olan 550.000 Dolardan indirilmesinden sonra kalan miktarın 47.874.60 Dolar olduğu, bu tutarın davacıya ödendiğinin kanıtlanamadığı ve dava sırasında hatırlatılmasına rağmen davalı tarafça davacıya yemin teklifinde de bulunulmadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile; İstanbul Anadolu 8. İcra Müdürlüğünün (Kapanan Kadıköy 8. İcra Müdürlüğü) 2010/14080 sayılı dosyası üzerinden yapılan icra takibinde, 85.000 USD üzerinden talep edilen asıl alacağın 47.874.60 USD’lik kısmına yönelik davalının itirazlarının iptaline karar verilmiş; karara karşı, davacı ve davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay(Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 21.12.2017 tarihli ve 2016/16173 E., 2017/13004 K. sayılı ilamında; bozma nedenine göre davacının tüm ve davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmediği belirtilerek, alım-satım işlemi konusunda 25.12.2009 tarihinde imzalanan komisyon akdinde satış bedelinin 550.000 USD olarak gösterildiği ve söz konusu yazılı belgedeki imzanın davalı tarafından inkar edilmediği, davalı, satış bedelinin daha sonra 520.000 USD ye düşürüldüğünü beyan etse de söz konusu hususu soyut beyanı dışında başka bir delille ispatlayamadığı, bu kapsamda dava konusu yapılan taşınmazın satış bedelinin 550.000 USD olarak kabul edilmesinin gerektiği, mahkemece bu anlamda, davalı tarafından davacıya yapılan ödemelerin incelenmesinin gerektiğini, 10.000 USD kaparo, 100.000 USD ve 280.000 USD Eft ile yapılan ödeme konusunda uyuşmazlık bulunmadığı, dosya kapsamında uyuşmazlığın, 08.03.2010 tarihli noterde düzenlenen finansal kiralama devir sözleşmesinde belirtilen bedel ve davalının davacı adına yaptığı iddia olunan sair ödemeler konusunda toplandığı, 08.03.2010 tarihli “Düzenleme Şeklinde Finansal Kiralama Devir Sözleşmesi” incelendiğinde davacının davalıya söz konusu taşınmazı 79.357,78 Euro bedelle temlik ettiği, noter sözleşmesine ekli ödeme belgesinde 52 taksit halinde Euro üzerinden yapılacak ödemeler toplamının 79.357,78 Euro olduğunun görüldüğü, bu sebeple davacının davalıya taşınmazı 79.357,78 Euro bedel üzerinden ödeme planı ile temlik ettiğinin sabit olduğu, o halde, davalının davacıya 10.000 USD, 100.000 USD, 280.000 USD ve 79.357,78 Euro bedel ödediğinin dosya kapsamından sabit olduğu, davalının vergi cezası, bakiye banka borcu ve apartman aidatı konusunda yaptığı ödemelerin, davacı ile imzalanan leasingli satış sözleşmesi karşılığında olup olmadığı hususu mahkemece değerlendirilmediğinden öncelikle mahkemece, davalı tarafından ödendiği iddia olunan söz konusu bedeller konusunda taraf delilleri toplanıp davalının sözleşme kapsamında yapması gereken ödemeler belirlenip, bu ödemelerin sözleşme kapsamında davalı tarafça yapılıp yapılmadığının tespit edilmesi gerektiği, dosyanın incelenmesinde; davalının sözünü ettiği bu ödemeler hususunda bilirkişi raporu alınmadığı ve bu hususlar değerlendirilmeksizin karar verildiği anlaşıldığından mahkemece, yukarıda belirtilen hususlar incelenerek, davalının edimini yerine getirip getirmediği ve davacının alacağının bulunup bulunmadığı konusunda uzman üçlü bilirkişi kurulundan taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine açık rapor aldırılarak usulüne uygun karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; uyulmasına karar verilen bozma ilamı doğrultusunda 3 kişilik bilirkişi heyeti oluşturulmak suretiyle rapor alındığı, mahkemenin önceki kararında 6.705 TL, 10.000 USD, 100.000 USD, 280.000 USD ve 79.357,78 Euro ödemenin kabulünün yapıldığı, bunlar dışında bilirkişi raporunda meltem apartmanı yöneticisinin mail içeriği gereğince bilirkişilerce tespit edilen 978,79 + 892,01 + 986,97 = 2.557,77 USD ödeme yapıldığının tespit edildiği, yönetici yazısı ve ödeme belgeleri itibariyle bilirkişi tespitlerinin yerinde olduğu, sair yöndeki bilirkişi tespitlerinin ise, önceki karar içeriğinde değerlendirilmiş olması ve bu yönde bozma gerekçesi olmaması sebebiyle dikkate alınmayacağı değerlendirilmekle, önceki kararda kabul edilen toplam 502.125,40 USD ile bunlar haricinde bilirkişilerce bozma ilamı kapsamında tespit edilen toplam 2.557,77 USD toplamının 504.703,17 USD olduğu, davalının yaptığı toplam ödeme itibariyle sonuç olarak davacı alacağının 550.000-504.703,17=45.296,83 USD olduğu gerekçesi ile açılan davanın kısmen kabulü ile; davalı tarafça İstanbul Anadolu 8. İcra Müdürlüğü’nün (Kapanan Kadıköy 8. İcra müdürlüğü) 2010/14080 sayılı dosyasında yapılan itirazın kısmen iptali ile, takibin 45.296,83 USD asıl alacak yönünden kaldığı yerden aynen devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, sözleşme kapsamında alacak miktarı ve yapılan ödemeler likit olmakla itirazında haksız olduğu anlaşılan davalıdan kabul edilen meblağın %40’ı oranında icra inkar tazminatının alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Dairenin 18.10.2022 tarihli ve 2022/852 E., 2022/7856 K. sayılı kararıyla; davacının tüm, davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddinin gerektiği belirtilerek, yabancı para cinsinden yapılan icra takiplerinde, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67 inci maddesi uyarınca icra inkar tazminatına karar verilmesi durumunda, yabancı paranın takip tarihindeki Türk Lirası karşılığı esas alınmak suretiyle tazminat hesabı yapılması ve buna göre hükmolunan icra inkar tazminatı miktarının hüküm fıkrasında açıkça gösterilmesinin gerektiği, mahkemece, infazda tereddüt yaratacak şekilde, sözleşme kapsamında alacak miktarı ve yapılan ödemeler likit olmakla itirazında haksız olduğu anlaşılan davalıdan kabul edilen meblağın %40’ı oranında icra inkar tazminatının alınıp davacıya verilmesine şeklinde hüküm tesis edilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu belirtilerek, temyiz olunan hükmün 1 inci bendinde yer alan “Sözleşme kapsamında alacak miktarı ve yapılan ödemeler likit olmakla itirazında haksız olduğu anlaşılan davalıdan kabul edilen meblağın %40’ı oranında icra inkar tazminatının alınıp davacıya verilmesine,” söz ve rakamlarının çıkarılarak yerine “İptaline karar verilen tutarın takip tarihindeki kur üzerinden karşılığı olan 70.210,08 TL’nin %40’ı olarak hesaplanan 28.084.03 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine” söz ve rakamlarının yazılmasına, kararın düzeltilmiş bu şekliyle onanmasına,” karar verilmiştir.

VI. KARAR DÜZELTME
A. Karar Düzeltme Yoluna Başvuran
Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı ve davalı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

B. Karar Düzeltme Sebepleri
Davacı vekili; davalarının tam kabulüne karar verilmesi gerektiğini, davalının üstlenerek ödediği bakiye leasing borç miktarının 60.480,53 Euro olduğunu, mahkemece Kuveyt Türk’e bu miktarın USD karşılığının sorulduğunu ve bu tutarın 79.797 USD’ye denk geldiğinin bildirildiğini, bu hususun resmi, yazılı kayıt ve belgelerle sabit olduğunu, bu durumda davalının tüm ödemelerinin 10.000 USD, 280.000 USD, 100.000 USD ve 79.797 USD olmak üzere toplam 469.797 USD olduğunun sabit olduğunu, davalının ödemesi gereken 550.000USD’den bu miktar çıkartıldığında bakiye 80.203USD’nin kaldığının açık ve net olduğunu, davadaki talepleri her ne kadar 85.000 USD olsa da, bu aradaki farkın kur ve parite farkından kaynaklı olduğunu, mahkemece toplam 4 sayfadan oluşan leasing devir sözleşmesinin sadece 1’inci sayfasına bakıldığını, 3’üncü sayfasındaki devir tarihi itibariyle ödeme planı başlıklı kalan para bölümünde yer alan 61.139,06 Euro bakiye borç kısmını hiç farketmeden çok evvele dayanan davalıya ait olmayan 79.357,78 Euro devir bedelinin dikkate aldığını, bu durumda mahkemenin hem resmi kayıt ve belgeler hem de davalının dilekçesindeki kabul ve ikrarlarla artık bağlı olduğu miktarları değiştirip talep, savunma ile bağlılık ilkelerine aykırı hareket ederek alacaklarının çok altında bir miktara karar vermesinin kesin bozma sebebi olduğunu, bilirkişi raporunda belitilen davalının borcundan indirilen ödemelerin hatalı olduğunu, bu ödemelerin leasing borcu ve sözleşmesi kapsamında olmadığını, taşınmaz davalıya geçtikten sonra davalı tarafından apartman yönetimine yapılan toplam 2.849,59 USD ödeme zaten bizzat davalıya ait olduğundan borçtan düşürülemeyeceğini, ayrıca mahkemece 2 taksit ödemesi olan 4.345,80 USD’nin borçtan düşürülmesini gerektirecek hiçbir sebep ve belgenin olmadığını, lehlerine hükmedilen vekalet ücretinin eksik, davalıya verilen vekalet ücretinin ise fazla olduğunu ileri sürerek; kararın düzeltilmesini ve mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili; 08.03.2010 tarihinde yapılan anlaşma ile evin satış bedelinin 520.000 USD olarak düşürüldüğünü ve 3.000 USD de fazladan ödeme yaparak 523.000 USD’ye bu gayrimenkulü satın aldıklarını, bu konuda tanık dinlenmesinin gerektiğini, davacıya yapılan ödemelerin bilirkişi raporunda hatalı ve eksik hesaplandığını, leasing devir sözleşmesinde davalı tarafın ödeyeceği miktarın gösterilmiş olduğunu, bunun dışındaki tüm ödemeler ve masraflardan devreden davacı tarafın sorumlu olacağının açık olduğunu, bu tutarların sözleşmede konuya ilişkin bağlayıcı bir hüküm olmaması nedeniyle hesaplama dikkate alınmamasının hatalı olduğunu, bilirkişi raporunda hesaplamada dikkate alınmayan ödemeler yönünden delil başlangıcı mevcut olduğundan HMK’nın 202’nci maddesi anlamında tanık dinlenilmesi gerektiğini, ilk derece mahkemesi tarafından delil başlangıcı niteliğinde olan belgelere ilişkin olarak tanık dinletme taleplerinin reddedilerek davalının savunma hakkının kısıtlandığını, aleyhlerine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacı takip başlatmakta kötüniyetli olduğundan lehlerine kötü niyet tazminatına hükmedilmesinin gerektiğini ileri sürerek; kararın düzeltilmesini ve mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, taraflar arasında akdedilen sözleşmeye konu daire satış bedelinin bir kısmının ödenmediği iddiasıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).

2. Bundan başka, Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş olan bu kısımları lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).

3.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Sözleşme özgürlüğü
” başlıklı 26. maddesinde; “Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.” düzenlemesine yer verilmiştir. Sözleşmeyle bağlılık ilkesi gereğince de taraflar akdettikleri sözleşmedeki hüküm ve koşullar ile bağlıdır.
4. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 112. maddesi uyarınca “Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.”

3. Değerlendirme
Karar düzeltme yoluyla incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle bozma kararlarının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin davacı vekilince ileri sürülen sebeplerin incelenmesinin artık mümkün olmadığının anlaşılmasına göre davacı ve davalı vekilinin karar düzeltme isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.

VII.KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı ve davalı vekilinin yerinde bulunmayan karar düzeltme isteminin REDDİNE,
Aşağıda yazılı para cezaları ile bakiye karar düzeltme harçlarının düzeltme isteyenlere yükletilmesine,
08.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.