Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2023/119 E. 2023/1767 K. 05.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/119
KARAR NO : 2023/1767
KARAR TARİHİ : 05.06.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1891 E., 2022/1908 K.
DAVA TARİHİ : 21.05.2018
KARAR : Davanın reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 7. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/222 E., 2021/160 K.

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde; davalı tarafa borç para verdiğini, davalı tarafın 112.800 euro borcu bulunduğunu, dilekçe eki ile sundukları davalı tarafa ait 0542 440 9353 no lu cep telefonundan kendisine ait 0546 851 5050 numaralı cep telefonuna gönderilen mesajında bu durumu kabul ettiğini, davalı tarafın borcu olduğunu, bu hususta davalının isticvaben dinlenmesini istediklerini, mahkeme tarafından kendisine ait cep telefonu üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasını talep ettiklerini, borç ilişkisinin kurulması ve devamı ile ilgili tanıkların dinlenmesini istediklerini belirterek icra takibine ve davaya konu edilen 112.800 euro’nun dava tarihinde karşılığı olan 595.584,00 TL’sine davalı borçlu tarafından Antalya 8. İcra Müdürlüğünün 2018/4776 E. sayılı icra dosyasında yapmış olduğu “itiraz üzerine” itirazın iptali ile takibin devamını ve davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı cevap dilekçesinde; davacıya herhangi şekil ve şart altında borçlu olmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere davacının Alman markı verdiğini iddia ettiğini, Alman markının 01.01.2002 tarihinde yasal olarak tedavülden kalktığını, ödünç ilişkisinin 2002 yılından önce mark tedavülde iken kurulduğunu ve iddiaya göre 1.000.000 DM ve faizi 30.000 DM’nin 2002 yılından önce ödendiğini, 17 yıl sonra alacağın talep edildiğini, alacağın zamanaşımı ve hak düşürücü süreler içinde talep edilmediğini, Antalya 8. İcra Müdürlüğünün 2018/4776 E. sayılı dosyasına dayanak olarak gönderilen mesaj, whatsapp ve benzeri kayıtların kendisine ait olmadığını, söz konusu kayıtların kendisine ait telefondan gönderilmediğini, söz konusu kayıtların davacı, elemanları veya üçüncü kişiler tarafından oluşturulmuş olabileceğini düşündüğünü, davacının dayandığı mesaj ve benzeri kayıtların delil değeri bulunmadığını, davacının iddiasını tanık delili ile ispatlamasına imkan bulunmadığını, tanık dinlenmesine muvafakatlerinin bulunmadığını, davacının hukuka aykırı olarak faiz ve benzeri taleplerde bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının davalıya ödünç para verdiğini ileri sürdüğü, bu hususa ilişkin yazılı belge sunamadığı, davacı tarafça sunulan whatsapp mesajlarının davalı tarafından kabul edilmediği, üzerine ispat yükü düşen davacı tarafça davalıya ödünç para verildiği ispat edilemediği, davacı tarafça sunulan whatsapp mesajlarından “Banka bana 1.000.000,00 markıma 1.270.000,00 DM veriyordu bunun 1.030.000,00 DM Veli ağabey ile gönderdin 240.000 DM sende duruyor bugünkü para ile 125.000 euro tutuyor kardeşim hakkım olan… Kardeşim ben faiz istemiyorum tefeci değilim bankanın verdiğini istiyorum işte banka cüzdanı daha nasıl anlatayım” şeklindeki mesajda davacı tarafın davalıya ödünç olarak verdiğini iddia ettiği 1.000.000 Alman markının davalı tarafça faizi ile birlikte 1.030.000 Alman markı olarak ödendiği, ancak davacının bankanın ödediği faiz kadar faiz istediği ve bu sebeple eksik ödenen faizin talep edildiğinin belirtildiği, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 131 inci maddesinde; ” Asıl borç ifa ya da diğer bir sebeple sona erdiği takdirde; rehin, kefalet, faiz ve ceza koşulu gibi buna bağlı hak ve borçlar da sona ermiş olur. İşlemiş faizin ve ceza koşulunun ifasını isteme hakkı sözleşmeyle veya ifa anına kadar yapılacak bir bildirimle saklı tutulmuş ise ya da durum ve koşullardan saklı tutulduğu anlaşılmaktaysa, bu faizler ve ceza koşulu istenebilir. ” şeklinde düzenleme bulunduğu, benzer şekilde 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 113 üncü maddesinde “Asıl borç tediye ile veya sair bir surette sakıt olduğu takdirde kefalet ve rehin ve sair fer’i haklar dahi sakıt olur. Evvelce işleyen faizleri talep hakkının mahfuz bulunduğu beyan edilmiş veya hal icabından neşet eylemiş olmadıkça bu faizler talep olunamaz.” şeklinde düzenleme bulunduğu, her iki kanunda asıl borcun ifa ya da diğer bir sebeple sona ermesi durumunda rehin, kefalet, faiz ve ceza koşulu gibi buna bağlı hak ve borçların da sona ermiş olacağının düzenlendiği, davacı tarafça sunulmuş mesaj kayıtlarında davacının davalıya ödünç olarak verdiğini iddia ettiği 1.000.000 Alman markının davalı tarafça faizi ile birlikte 1.030.000 Alman markı olarak ödendiği belirtildiği, davacının yazdığı ve dosyaya sunduğu mesajdan davacının yapılan ödemeyi olduğu gibi kabul ettiği, ödeme esnasında ise herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürdüğüne dair bir iddiada bulunulmadığı ve ihtirazi kayda ilişkin herhangi bir belge de sunulmadığı, asıl borcun ifası ile faize ilişkin hak ve borçlar sona erdiğinden davacının iddiasını dayandırdığı mesaj içeriklerinden de davacının icra takibine konu parayı talep etme hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı; whatsapp yazışmalarının belge niteliğinde olması sebebiyle yazılı delil başlangıcı olduğunu, tanık dinlenmesinin mümkün olduğunu, tanık delilinin miktar yönünden dinlenmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ihtirazi kaydın tanık beyanıyla da ispat edilebileceğini, söz konusu ihtirazı kaydın yenilik doğurucu bir hak olduğunu, yazışmalarla da alacağının bulunduğunun ispat edildiğini, yazışmaların davalı tarafından inkar edilmesi nedeniyle dikkate alınmadığı belirtilmesine rağmen gerekçede yer verilerek çelişki oluşturulduğunu, kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre mahkemece tesis edilen kararda herhangi bir hukuka aykırı yön görülmediği gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı; istinaf dilekçesinde belirttiği sebepleri tekrarla kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ödünç sözleşmesinden kaynaklanan faiz alacağının tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Asıl Borca Bağlı Hak ve Alacakların Sona Ermesi başlıklı 131 inci maddesi şöyledir: (eski 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 113 üncü maddesi ile benzer düzenleme içerir.)
“Asıl borç ifa ya da diğer bir sebeple sona erdiği takdirde, rehin, kefalet, faiz ve ceza koşulu gibi buna bağlı hak ve borçlar da sona ermiş olur.
İşlemiş faizin ve ceza koşulunun ifasını isteme hakkı sözleşmeyle veya ifa anına kadar yapılacak bir bildirimle saklı tutulmuş ise ya da durum ve koşullardan saklı tutulduğu anlaşılmaktaysa, bu faizler ve ceza koşulu istenebilir.
Taşınmaz rehnine, kıymetli evraka ve konkordatoya ilişkin özel hükümler saklıdır.”

2. 6100 sayılı Kanun’un Belge başlıklı 199 uncu maddesi şöyledir:
“Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.”

3. 6100 sayılı Kanun’un Delil Başlangıcı başlıklı 202 nci maddesi şöyledir:
“Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.
Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.”

4. 6100 sayılı Kanun’un Konusu başlıklı 169 uncu maddesi şöyledir:
“Mahkeme, kendiliğinden veya talep üzerine taraflardan her birinin isticvabına karar verebilir.
İsticvap, davanın temelini oluşturan vakıalar ve onunla ilişkisi bulunan hususlar hakkında olur.”

5. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesi’nin 10.03.2022 tarihli ve 2019/1502 E., 2020/3135 K. sayılı ilamı.

6. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesi’nin tarihli ve 2016/12900 E., 2018/6753 K. sayılı ilamı.

3.Değerlendirme
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle davalının whatsapp yazışmalarını inkar ettiğinin, davacının da bu hususta davalının isticvabına başvurulmasını talep ettiğinin, davalının isticvabında söz konusu yazışmaları kabul etmediğinin, telefon hattının da davalı adına kayıtlı olmadığının, bu anlamda yukarıda belirtilen kanun hükümleri ve Yargıtay içtihatlarına göre yazılı delil başlangıcının bulunmadığının, davalının muvafakati olmadığından tanık dinlenemeyeceğinin, davacının ihtirazı kayda ilişkin iddiasını usule uygun yasal delillerle ispat edemediğinin, (eski 818 sayılı Kanun 113 üncü maddesi) 6098 sayılı Kanun’un 131 inci maddesi gereğince davacı tarafından faize ilişkin hakkının saklı tutulmadığının ve asıl borcun ödenmesi ile faizin de sona erdiğinin anlaşılmasına göre usul ve kanuna uygun olup davacının temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacının yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

05.06.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.