Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2023/1184 E. 2023/1093 K. 11.04.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/1184
KARAR NO : 2023/1093
KARAR TARİHİ : 11.04.2023

MAHKEMESİ : Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/634 E., 2022/955 K.
DAVA TARİHİ : 03.04.2017
KARAR : Davanın kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ : İliç Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/77 E., 2019/132 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü

I. DAVA
Davacı; davalı şirketin İliç İlçesinde altın madenciliği alanında faaliyet gösterdiğini, davalı şirketin bu faaliyetleri kapsamında yerleşik olduğu Sabırlı Köyünde oksitli üretim ve sülfit genişletme projesi adı altında yeni bir tesis kurma çalışmasında olduğunu, söz konusu tesisle bölgedeki sinayürle üretim tesisi yanında sülfirik asitle cevherin ayrıştırılmasının amaçlandığını, bu tesislerde kullanılan ve kullanılması planlanan kimyasalların çevre ve sağlık açısından son derece tehlikeli kabul edildiğini, davalı şirketin açmayı planladığı tesisten birinci derecede etkilenecek ilk yerleşim yerinin kendisinin ve ailesinin ikamet ettiği Sabırlı Köyünün olduğunu, tesisin köyde yaşamsal ve çevresel risklerle beraber Köyün ekonomik geçim kaynaklarının da olumsuz etkilendiğini, davalı şirketin müvekkili ile beraber Köy halkının ekonomik ve diğer kayıpları için bir takım yazılı ve şifai taahhütlerde bulunduğunu, bu taahhütlerden birinin de köyde hane başı 130.000 TL ödeme yapılmasının olduğunu, bu taahhütlerini 10.09.2016 tarihli yazı ile Köy halkına ilan ettiğini, yapacağı bu ödemenin yardım ve destek adı altında vereceğini belirtmesine rağmen köy halkı ile olan şifai sözleşmelerinde bu rakamın pazarlık sonucu elde edildiğini ayrıca Köyde her hane sahibine imzalatılan sözleşmelerde de bu ödeme karşılığı madenin faaliyetlerine muvafakat edildiği ve bu faaliyetlere karşı başvuruda bulunulmayacağına yönelik karşı taahhüt alındığını, davalı tarafından taahhüt edilen bu miktarı almak için tüm şartlara haiz olup istenen tüm şartları yerine getirdiğini, kendisine imzalatılan 05.11.2016 tarihli protokolün davalı şirket tarafından İlçe Kaymakamlığı ve bazı resmi kurumlarda kullanılarak köy halkının projeye destek olduğu yönünde sunulduğunu, sözleşmenin şekle tabi olmadığını, davalının köyünde inşa edeceği tesisle ilgili hak kayıplarına karşılık taahhütlerde bulunduğunu, bu taahhütleri kabul ettiğini, kendisi ile aynı durumda olan diğer köy halkına taahhüt edilen bu bedelin ödendiğini ileri sürerek; davalı şirketten alacağı olan 130.000 TL’nin faizi ile beraber hüküm altına alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı; davacının tarafından duyuru metninin bir icap gibi gösterilmek istenildiğini ancak söz konusu belgenin 130.000 TL ekonomik yardım yapılmasına yönelik sözleşmenin ilgili hane reisleri ile yapılabilmesi için gerekli olan şartları içeren bir duyuru metni niteliği taşıdığını, somut bir muhatabı bulunmayan, sadece tüm köy halkına yönelik bir duyuru niteliği taşıyan, köy hane reislerine yapılacak yardım başvurusunun koşullarını düzenleyen bu belgenin davacının iddia ettiği bir taahhüt yani bir icap olarak kabulünün hiçbir şekilde mümkün olmadığını, yardım yapacağı tüm hane reislerine belirli bir tarihe kadar başvuru şartı getirdiğini ve yardım yapacağı kişilerle yazılı sözleşme imzaladığını, davacının da içinde yaşadığı hane adına babasının bu yardımı aldığını, söz konusu yardımların duyuru sebebiyle değil ilgili kişilerle yapılan sözleşmelere dayalı olarak ödendiğini, söz konusu duyurunun hiçbir bağlayıcılığının olmadığını, yasal mevzuata uygun olarak madencilik faaliyeti yürüttüğünü, hiçbir yasal zorunluluğu bulunmadığı halde her bir haneye bir defaya mahsus olmak üzere hane resinin başvuru yapması şartıyla 130.000 TL ekonomik yardımda bulunmayı herhangi bir şekilde borç doğuran bir taahhüt niteliği taşımaksızın 10.09.2016 tarihinde duyurduğunu, davacının 22.09.2016 tarihine kadar herhangi bir başvuruda bulunmadığını, böyle bir başvurusu olsa dahi aynı hanede yaşadığı babasına ödeme yapılmış olması nedeniyle ödemeye hak kazanamayacağını, protokol çerçevesinde ödenen bedelin hiçbir şekilde tazminat bedeli değil hiçbir zorunluluk olmaksızın ödenmek istenen bir sosyal yardım bedeli, diğer bir ifade ile her bir haneye yapılmak istenen bir bağış hükmünde olduğunu ve esasen TBK’nın 288 inci maddesi hükmü uyarınca bu sözleşmenin yazılı şekle tabi olduğunu, söz konusu bedeli öderken hiçbir şekilde bir haksız fiil zararı verdiğini kabul etme ve bunu tazmin etme gibi bir iradesi ve bu yönde kabulü bulunmadığını beyanla, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davanın koşullu bağışlama vaadi sözleşmesine dayalı alacak davası olduğu, bağışlama vaadi sözleşmesinin yazılı şekilde yapılmasının geçerlilik şartı olduğu, dosyada mevcut Ekonomik Yer Değiştirime ve Geçim Kaynakları Destek Protokolü başlıklı 05.11.2016 tarihli koşullu bağışlama vaadi sözleşmesi incelendiğinde; sözleşmenin adi yazılı şeklin belge unsurunu karşıladığı fakat sadece davacı tarafından imzalanmış olması hasebiyle adi yazılı şeklin unsurlarından olan borç altına girenlerin imza unsurunu karşılamadığı, böyle olunca taraflar arasında usulüne uygun akdedilmiş bir sözleşmeden bahsedilemeyeceği, ayrıca bir diğer uyuşmazlığın davalının Sabırlı Köyüne ve Hanelerine İlişkin Talepler Hakkındaki Sonuçlar konulu belgesinin öneri mi, öneriye davet mi olduğu konusunda toplandığı, söz konusu belgenin incelenmesinde; davalı şirketin Sabırlı Köyü sakinlerine Ekonomik Yer Değiştirme ve Geçim Kaynakları Destek Protokolü başlıklı sözleşmeyi akdetmeye hazır olduğunu bildirdiği tespit edilmekle bu belgenin öneriye davet niteliğinde olduğunun anlaşıldığı, şartları taşıyan Sabırlı Köyü sakinlerinin sözleşmeyi imzalayarak şirkete iletmelerinin öneri, borç altına giren davalı şirket tarafından sözleşmenin imzalanması kabul niteliği taşıdığı ve böylelikle sözleşmenin kurulduğu, davacının önerisine karşılık davalı şirket tarafından verilmiş bir kabul beyanı mevcut olmadığından, söz konusu sözleşmenin kurucu ve bağlayıcı sonuçlarının kesin olarak doğduğundan bahsedilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; Mahkemenin 05.11.2016 tarihli protokolü koşullu bağışlama sözleşmesi olarak kabul ettiğini, ancak sözleşmenin tam iki tarafa borç yükleyen bir akit olduğunu, davalı tarafın sözleşmeyi imzalamamasına rağmen bu sözleşmeyi resmi kurumlara ibraz ederek sözleşmeyi fiilen uyguladığını ve sözleşmeden beklediği faydayı elde ettiğini, buna karşılık kendi edimi olan 130.000 TL’yi ödemediğini ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararın kaldırılmasını istemiştir.

C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davanın, ilân yoluyla ödül sözü verme hukuksal nedenine dayalı alacak istemine ilişkin olduğu, doktrinde genel olarak kabul edildiği üzere “ilan yoluyla ödül vaadi” ya da “duyuru yoluyla yapılan vaat” belirli bir işin yapılması veya bir sonucun elde edilmesi karşılığında bir ödülün verileceğinin topluma veya bir topluluğu hitaben duyuru yoluyla borçlanılmasıdır, biçiminde tanımlandığını, tek taraflı hukusal işlem (pollicitationstheorie) kuramına göre ilan suretiyle ödül sözü vermenin tek taraflı bir hukuksal işlem olup vaat edene her türlü sözleşmeden ve kabulden bağımsız olarak ödülü vermek borcunu yüklendiğini, yapma edimleri kadar, yapmama edimlerinin de borcun içeriğini oluşturmasının mümkün olduğu, davalı şirketin Sabırlı köyünde Oksitli Üretim ve Sülfit Genişletme Projesi kapsamında 10.09.2016 tarihli ilânın 5 inci maddesinde; “Her ne kadar Sulfit projesi kapsamında gerekli izinler ilgili kurumlardan alınmış olsa bile köylülerin yaşayacağı ekonomik değişim ve görece gelir azalması hususlarında Şirketimizin, henüz Türk Mevzuatında olmayan Sosyal Etki Değerlendirme çalışmaları kapsamı nedeniyle aşağıdaki hususlarda köyde yaşayan hanelere destekleri olacaktır; 1-Her haneye toplam 40.000 TL yakacak yardımı, 2- Her haneye toplam 60.000 TL hayvancılık desteği, 3- Her haneye toplam 30.000 TL yem desteği olmak üzere köyde 1 Eylül 2016 tarihi itibariyle ikamet eden her haneye toplamda 130.000 TL desteği olacaktır.” şeklinde ilânen Sabırlı Köyü mukimlerinin davalı şirketin çalışmaları ve Sulfit projesi nedeniyle uğrayacakları gelir kaybı zararlarının şirket tarafından karşılanacağı vaadinde bulunulduğu, davacının 01 Eylül 2016 tarihi itibariyle Sabırlı köyünde mukim olduğunun dosya kapsamındaki nüfus ve ikamet kayıtlarından anlaşılmasına göre, davalı şirketin Sülfit projesi kapsamında davacının da mukim olduğu Sabırlı Köyü sakinlerinin gelirinin azalması karşılığında davalı şirketin toplam hane başı 130.000 TL yardım yapacağı yönündeki ilânı ile zararının karşılanacağı, 6098 sayılı TBK’nın 9 uncu maddesi kapsamında davacıyı tek taraflı hukuksal işlem ile borç altına sokacağının kabulü gerektiği, bu itibarla Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesinin isabetli görülmediği gerekçesiyle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkeme kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurularak davanın kabulüne, 130.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak, davacıya verilmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; ilan yolu ile ödül vaadinin kabulü için ortada, belirli bir işin yapılması veya bir sonucun elde edilmesi karşılığında sağlanacak bir menfaatin mevcut olması gerektiği, müvekkilin Köy sakinlerine yönelik ilanında, hitap edilen kişilerden bir işin yapılması ya da bir sonucun elde edilmesi gibi bir beklenti söz konusu olmadığından, dağıtılacak desteğin ödül olarak nitelendirilmesi de hukuken mümkün olmadığını, ilan yoluyla ödül sözü vermenin başlıca hükmünü, vaat olunan ödülün istenilen sonucu veya edimi yerine getiren ya da getirenlere verilmesinin oluşturduğunu, Mahkemenin müvekkilin yayımladığı duyuru metninin öneriye davet, davacının imzalayarak şirkete ilettiği sözleşmenin ise öneri olarak kabul edilmesi gerektiği yönündeki tesbitinin yerinde olup davanın reddi kararının hukuka uygun olduğunu, 10.09.2016 tarihli ilan metni incelendiğinde, Sabırlı Köyü sakinlerine ilan metnindeki şartların yerine getirilmesi halinde şirketin her haneye bağışlama yapmaya hazır olduğunun ve bunun için ekteki metinlerin doldurularak belirtilen tarihe kadar şirkete müracaat edilmesi gerektiğinin bildirdiği, müvekkili şirketin söz konusu yardımı yapacağı tüm hane reislerine, belirli bir tarihe kadar başvuru şartı getirdiği ve yardım yapacağı kişilerle yazılı sözleşme imzaladığı, davacı ile ise böyle bir sözleşme imzalanmadığını, bu sebeple söz konusu duyurunun müvekkili bakımından hiçbir bağlayıcılığı bulunmadığını, müvekkili şirketin yayımladığı ilan yoluyla, köydeki her bir hanenin bütününe bağış sözü vermesine, diğer bir anlatımla bağışlamaya ilişkin bir vaade dayandığını, davacının anne babası ile birlikte yaşamakta olup müvekkili şirketin aynı evde birlikte yaşayan kişilere birden fazla kez bağışta bulunma iradesinin bulunmadığının ilan metninden net biçimde anlaşıldığının, Sabırlı Köyü halkına yapılan bağış ödemelerinin, köy içerisinde ister malik ister kiracı sıfatı ile olsun, ayrı bir hanede ikamet etme şartına dayalı olarak yapılmış olup, davacı bakımından söz konusu şartların gerçekleşmediğini, Mahkemenin gerekçeli kararında davacının imzalayarak şirkete ilettiği sözleşmenin öneri olarak kabul edilmesi gerektiği yönündeki tespitin hukuken yerinde olup, Bölge Adliye Mahkemesinin ilan yoluyla ödül vaadi hukuki nitelemesi somut olaya uygun düşmediğini ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, alacak istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasında; “Bir sonucun gerçekleşmesi karşılığında ödül vereceğini ilan yoluyla duyuran kimse, sözünü yerine getirmekle yükümlüdür.” düzenlemesi yer almaktadır.

3. Değerlendirme
Temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere, özellikle Bölge Adliye Mahkemesinin uyuşmazlığı ilan yoluyla ödül sözü verme şeklinde nitelendirmesinin olaya uygun düştüğü ve yukarıda yer alan Kanun hükmünün doğru uygulandığının anlaşılmasına göre, davalının temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

11.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.