Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2022/8594 E. 2023/1258 K. 03.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/8594
KARAR NO : 2023/1258
KARAR TARİHİ : 03.05.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1211 E., 2022/1342 K.
DAVA TARİHİ : 12.10.2009
KARAR : Davanın kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2009/466 E., 2021/670 K.

Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; 1993 yılından bu yana Konya’da Kerem Eczanesi’nin sahibi ve mesul müdürü olduğunu, davalı Kurum ile1994 yılından bu yana ilaç satımı konusunda sözleşme imzaladığını, davalı Kurum tarafından 28/09/2009 tarihinde tebliğ edilen yazıda, davalı … zarara uğratmak amacıyla sahte reçete fatura edildiği gerekçesiyle 2009 yılı Eczane Protokolünün 6.13 maddesi gereği sözleşmenin 2 yıl süreyle ayrıca eczane çalışanlarının dahli ile eylemin gerçekleşmesi nedeniyle de aynı protokolün 6.3.15 maddesi gereği 2 yıl olmak üzere toplamda 4 yıl süreyle sözleşmenin feshedildiğinin ve sahte reçete bedeli olan 6.266,25 TL ile protokolün 6.3.19 maddesi gereği 10 kat cezai şart bedeli olan 62.662,55 TL’nin ödenmesi gerektiğinin bildirildiğini, reçetelerde doktor imzası, mührü ve belirli şartların bulunması halinde ilaçların hastalara verildiğini, eczanelerin reçetenin sahteliğini kontrol etme imkanın olmadığını, çalışanlarının sahte reçete düzenlenmesinde her hangi bir dahillerinin olmadığını ileri sürerek, davalı Kurumun 4 yıl süreyle sözleşmenin feshine ve reçete bedeli ile para cezası talebine ilişkin işleminin haksız olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekilinin savunma dilekçesinde; davacının eczacılık mesleğine yakışmayacak şekilde mesul olduğu eczaneyi sahipsiz bıraktığını ve eczane işlerinin kalfa ve çıraklar tarafından yürütüldüğünü, bu nedenle davaya konu sahtecilik ve usulsüzlüklerin yaşanmasına sebebiyet verdiğini, huzur evinde görevli Kurum doktorunun görevi dışında olmasına rağmen huzurevi sakinleri dışında hasta muayene ettiğini, eczanede çalışan kalfa Mustafa Saksağan’ın getirdiği karnelere doktorlar birlikte harekete ederek sahte reçete düzenlendiği ve bunların fatura edildiğini, ayrıca görevli mahkemenin 5510 sayılı Yasa’nın 101 inci ve 103 üncü maddeleri gereği İş Mahkemeleri olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı eczacı … ve eczane çalışanlarınca yapılan bir sahteciliğin olduğuna dair bir belgeye dosyada rastlanılamadığı, davaya konu olan reçetelerin hekimler tarafından yazıldığı için sahtecilik eyleminin söz konusu olmadığı, dosyada yer alan hasta ifadelerinin kurum müfettişlerce alınmasının yeterli olamayacağı, tek taraflı yanlı olabileceği, nitekim Mahkeme huzurunda alınan birtakım hasta ifadelerinde daha önce müfettişlerce alınan ifadelerle çelişen ifadelerin olduğu, hastaların iradeleri dışında sağlık karnelerine yazılan ilaçların neden olduğu kamu zararının sorumlular tarafından ödendiği, böylelikle kamu zararından söz edilemeyeceği, davacının davalı ile arasındaki protokol hükümlerine aykırı işleminin vaki olmadığı, uygulanan 28/09/2009 tarihli fesih kararı ve para cezası işleminin bu bağlamda hukuka uygun olmadığı, Ağır Ceza Mahkemesince verilen kararın da bu yönleri doğruladığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı SGK’nın 28/09/2009 tarih, D.13.2 SSK 4.42.02.00/XVII-12481520 sayılı aldığı fesih kararı ile para cezası işleminin iptaline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davacının basiretli bir tacir gibi davranmayarak tarafı olduğu sözleşmeye aykırı hareket edip Kurumu zarara uğrattığını, davalı Kurum tarafından yapılan araştırma ve incelemeler sonucunda davacının mesul müdürü olduğu Kerem Eczanesi’nden fatura edilen reçetelerin usulsüz ve sahte olduğu ve reçeteler üzerinde tahrifatlar yapıldığının tespit edildiğini, davacının mesleğine yakışmayan tutumları sebebiyle eczanenin sadece kalfa ve çıraklar tarafından idare edildiğinin tespit edildiğini, bu şekilde reçetelerde usulsüzlük yapan çalıştıranlarının eylemlerinden de sorumluluğu olduğunu, Ceza Mahkemesi kararlarının hukuk hakimini bağlayıcı olmadığını, mahkemenin de ayrıca inceleme yapması gerektiğini, huzurevi dışındaki hastalara, huzurevi doktorları tarafından yazılan reçetelerin kuruma fatura edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacıya ait eczane çalışanlarınca Konya İsmail Işık Huzurevi’nde görev yapmakta olan doktora topluca sağlık karneleri getirildiğini, doktorun da yalnızca huzurevi bünyesindeki yaşlılar, personel ve personelin bakmakla yükümlü oldukları kişilerden sorumlu olduğunu, buna rağmen sağlık karnelerinin arasında hangi ilaçların reçete edileceğini gösterir not kağıtlarının bulunduğu, bu karnelere hastaları görmeden ve muayene etmeden reçete tanzim edildiğinin ve bu reçetelerin de kuruma fatura edildiğinin anlaşıldığını, huzurevi dışından gelen hastalara bakmanın devam eden bir uygulama olduğu yönündeki hiçbir iddianın kabulünün mümkün olmadığını, huzurevi dışındaki kişilerin muayene edilerek kendilerine reçete yazılacağına ilişkin talimatlar karşısında “uygulamanın bu şekilde olduğu” şeklindeki açıklamanın hukuki herhangi bir dayanağı bulunmadığını, tanık anlatımlarının çelişkili olduğunu, Kurum başmüfettişi tarafından hazırlanan raporda soruşturma raporunun özellikle 10. sayfa ve devamı sayfalarında belirtilen hususlara göre huzurevi doktoru ve eczanenin hastaların kullanmadığı ilaçları kullanmış gibi göstererek sağlık karnelerine yazdıklarını, huzurevinden değil reçete yazılması muayene bile olmadıklarını, hastaların reçetesiz ilaç aldıklarını ancak bunun için sağlık karnelerini eczaneye bıraktıkları gibi usulsüzlüklerin tanık anlatımları ile de desteklendiğini ancak işbu rapor ve tanık anlatımları gereği gibi irdelenmediğinden hatalı hüküm kurularak davanın kabulüne karar verildiğini ileri sürerek; ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dosya kapsamına, sahtecilik iddiasının ispatlanamamasına ve toplanan delillere göre, mevcut delillerin takdirinin ve kararın dayandığı gerekçenin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla; davanın kabulüne dair verilen ilk derece mahkemesi kararına karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde, mahkemece reçete sahiplerinin beyanlarına, usulsüzlerde ismi geçen doktor ve kalfaların beyanlarına öncelikle başvurulması gerekirken ilgili kişilerin hepsi dinlenmediğinden eksik araştırmaya dayalı hüküm kurulduğunu, Yargıtay emsal kararlarında reçetelerde adı geçen hastaların dinlenmesi gerektiği şeklinde bozma kararlarının mevcut olduğunu, yüzeysel bir inceleme ile istinaf başvurularının reddedildiğini, davacının eczanesi ile alakalı usulsüzlükleri ise; … Firmasına ait ilaçların set halinde reçete edilmiş olup reçete sahipleri davacıya ait eczaneden kesinlikle ilaç almadıklarını belirttiklerini, … Eczanesi kalfası …’nın hastalara ait sağlık karnelerini alarak … Firması ilaç mümessili … ile danışıklı olarak firmaya ait ilaçları set halinde reçete ederek reçetelerin davacının eczanesinden fatura edildiğinin tespit edildiğini, set halinde yazılan ilaçlar hakkında beyanına başvurulan doktorun, yazılan set halindeli ilaçların hasta tarafından kullanılmasının mümkün olmadığı yönündeki beyanları olduğunu, Dr. …’ın, firma ilaç mümessilinin kendisine birkaç kez sağlık karnesi getirdiği ve muhtemelen satmasının gerekli olduğu ilaçları toplu şekilde reçete etmesini rica ettiği ve doktorun da sağlık karnelerine birden çok kez bu ilaçları toplu şekilde reçete ettiği yönündeki beyanları olduğunu, Dr. M. Zeki Tanrıkulu’nun da aynı yönlü beyanları olduğunu, kalfa … ve … ilaç mümessili … menfaat elde etmek için birlikte hareket ederek sahte reçete tanzim ettiklerini, bu reçetelerin de davacının eczanesine getirilerek Kerem Eczanesi’nin kalfası Mustafa Saksağan tarafından Kuruma fatura edildiğinin anlaşıldığını, incelenen sağlık karnelerinin aralarında hangi ilaçtan ne kadar yazılacağına ilişkin notlar bulunduğunu, davacının kendi beyanlarının da “Eczanenin başında durmadığı ve işleyişi tamamen güvendiği kalfalara bıraktığı” yönünde olup bir nevi kamu hizmeti de olan eczacılık faaliyetindeki ihmalinin usulsüzlüklere neden olduğunu, Konya İsmail Işık Huzurevi doktorlarınca düzenlenerek davacının eczanesi olan Kerem Eczanesi tarafından kuruma fatura edilen reçetelerin bulunduğunu, fatura edilen 23 reçeteden 21’inin huzurevinde kalmayan ve huzurevi yaşlısı olmayan sigortalı ve hak sahiplerine ait olmadığını, reçete sahipleri huzurevine hiç gitmediklerini, muayene olmadıklarını, ve reçetedeki ilçaları kullanmadıklarını beyan ettiklerini, Huzurevi ile davacının eczanesi arasında yaklaşık 10-12 km bulunmasına rağmen reçetelerin bu eczaneye götürülmesinin de hayatın olağan akışına aykırılık teşkil ettiğini, bazı reçetelerde ise tahrifat yapılarak reçete sahibinin bilgi ve görgüsü dışında ilaç sayısının değiştirildiğini ( Örn. Sigortalı Ömer Kazel’in 22.11.2005/3832 tarih/protokol numaralı reçetesi, …’un 28.04.2006/1638 tarih/protokol numaralı reçetesi ), Huzurevi çalışanlarının birbiri ile tutarlı ifadelerinde, davacının eczanesi olan Kerem Eczanesi’nin de çalışanları tarafından huzurevi doktoruna topluca sağlık karnesi getirildiğini ve sağlık karneleri arasında hangi ilaçların reçete edileceğine ilişkin not kâğıtlarının bulunduğunu ve hastalar görülmeden reçete yazıldığını ileri sürerek, 03.08.2009 tarih 308102/SRŞ/1 sayılı, SGK Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı Başmüfettişi tarafından hazırlanan soruşturma raporu ile de sabit olup bu raporun dosya kapsamında bulunmasına rağmen hiçbir şekilde dikkate alınmadığını, yetersiz gerekçeye dayanarak hüküm kurulmasının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalı Kurum ile yapılan ilaç alım protokolüne aykırılık nedeniyle sözleşmenin feshi, cezai şart ile reçete bedellerinin tahsiline ilişkin muarazanın giderilmesi istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1.Taraflar arasında uygulanan 2009 yılı Protokolünün 6.3.15. maddesinde “Kuruma fatura edilen reçetede yada reçete ekinde bulunması gereken belgelerde (tıbbi bilgi ve belgeler de dahil olmak üzere) eczacı veya eczane çalışanları tarafından tahrifat yapıldığının tespiti halinde reçete bedelinin 5 katı tutarında cezai şart uygulanarak sözleşme feshedilir ve 2 (iki) yıl süre ile sözleşme yapılmaz.”’ şeklinde bildirilmiştir.

2.Aynı Protokolün 6.3.19. maddesinde ise “Eczacı yada eczane çalışanlarınca Kurumu zarara uğratmak amacıyla kasıtlı olarak Kuruma sahte ilaç fiyat kupürü veya sahte reçete veya sahte rapor fatura edildiğinin tespiti halinde reçete bedelinin 10 katı tutarında cezai şart uygulanarak sözleşme feshedilir ve 2 yıl süre ile sözleşme yapılmaz. Uygulanacak cezai şart 10.000 TL’den az olamaz. Ancak, söz konusu sahte kupür veya sahte reçete veya sahte raporun eczacının kastı dışında üçüncü kişilerin dahli ile Kuruma fatura etme işlemi gerçekleştirilmiş ise bu madde hükmü uygulanmaz. ” denilmiştir.

3.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 26 ncı maddesi şöyledir:
” Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.”

3. Değerlendirme

Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, protokol hükümlerine, uyuşmazlığın hukuki nitelendirmesi ile yukarıda yer verilen hukuk kurallarına, sahtecilik ve tahrifatın eczacı ya da çalışanları tarafından yapıldığının ispat edilememesine, ceza yargılamasında ve ilk derece mahkemesinde dinlenen tanık beyanlarına, ceza davasındaki ve işbu dosyadaki bilirkişi raporlarına, kamu zararının ödenmiş olmasına göre, davalı vekili tarafından ileri sürülen temyiz itirazlarının reddi ile, usul ve kanuna uygun olan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle,

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

03.05.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.