Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2022/8591 E. 2023/1457 K. 16.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/8591
KARAR NO : 2023/1457
KARAR TARİHİ : 16.05.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/408 E., 2022/1259 K.
DAVA TARİHİ : 27.11.2019
KARAR : Davanın kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/334 E., 2021/582 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin, Konya İli Selçuklu İlçesi 15338 Ada 1, Parselde kayıtlı 4 ve 5 nolu bağımsız bölümlerin maliki iken davalıya taşınmazların satışı için vekaletname verdiğini, davalının bu vekaletnameye dayanarak dava dışı üçüncü şahıslara taşınmazları farklı tarihlerde sattığını ve parasını aldığını, ancak bu satışlardan uzun süre haberdar etmediği müvekkiline satış bedellerini de teslim etmediğini, taşınmazların tapuda satışının yapılırken gerçek bedelinin çok altında gösterildiğini, iade yükümlülüğünün tespitinde taşınmazların davalı tarafından üçüncü kişiye satıldığı tarihteki gerçek sürüm değerinin esas alınması gerektiğini ileri sürerek; şimdilik 1.000 TL ‘nin taşınmazların satış tarihinden itibaren işlemiş faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, ıslah ile talebin arttırarak 155.000 TL’nin 10.12.2012, 38.260 TL’nin 21.02.2013 tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı; müvekkilinin oğlu …’ün dava konusu taşınmazın arsa sahipleri ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzaladığını, davacı ile dava dışı …’ün bu taşınmaz üzerinde ortaklık kurma iradesi ile taşınmazın bir kısmının davacıya şeklen devredildiğini, bu şekli devir ile arsa maliki haline gelen davacı ile müvekkilinin oğlu …’ün 18.11.2011 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzaladığını, kat karşılığı sözleşme gereği davacıya 2 daire verileceği kararlaştırılmış olmasına rağmen davacının şeklen ortak olması nedeniyle kendisine 3 bağımsız bölüm verildiğini, inşaat işlerinin daha kolay yürümesi için davacının taşınmaz satış, ipotek, kat mülkiyeti ve inşaatın yapım işlerine ilişkin bir vekaletname verdiğini, vekaletname tarihinde kat mülkiyetine geçilmiş olmadığını, taşınmaz üzerindeki binanın tamamlandığı ve müvekkilinin oğlu … ile davacı arasında kurulan ortaklık ilişkisinin tasfiyesi amacıyla bağımsız bölümlerin bir kısmının davacı ve … tarafından birlikte hareket edilerek, bir kısmının ise müvekkiline verilen vekaletname gereği müvekkili tarafından satıldığını, taşınmazdaki tüm satış işlemlerinden davacının haberdar olduğunu, davacının iddiasının gerçeğe uygun olmadığı gibi hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istekli davaların zamanaşımı ya da hak düşürücü süreye tabi olmadığından davalının zamanaşımı def’ine itibar edilmediği, davalı tarafından taşınmazların inançlı olarak devredildiği iddia olunmuşsa da inanç sözleşmesinin 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabileceği, davalı tarafından inanç sözleşmesine dair yazılı delil sunulmadığından bu iddiasına da itibar edilmediği, taşınmazların keşfen satış tarihindeki değerlerinin tespit edildiği belirtilerek; davanın kabulüne, 193.260 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 155.000 TL’ye 10.12.2012 tarihinden, 38.260 TL’sine 21.02.2013 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; davacının, müvekkilinin oğlu olan … ile dava konusu taşınmazların bulunduğu arsa üzerine inşaa edilecek inşaatla alakalı olarak ortaklık ilişkisi yürüttüklerini, bunun üzerine arsanın bir kısmının şeklen davacıya devredildiğini, inşaat işlerinin hızlı yürümesi için düzenleme şeklinde vekaletname ile, dava konusu arsa niteliğindeki taşınmaza münhasıran satış, ipotek, kal mülkiyeti ve inşaatın yapım işlerine ilişkin vekaletname verildiğini, vekaletname tarihinden de anlaşılacağı üzere 18.11.2011 tarihinde henüz kat mülkiyetine geçilmemiş olup, taşınmaz arsa vasfında olduğunu, taşınmazın üzerine yapılması gereken inşaatın tamamlandığını ve daireler satılarak ortaklığın tasfiye edildiğini, hatta taşınmaz üzerinde bulunan son bağımsız bölüm olan 3 nolu dükkanın satışının, tanık olarak dinlenen Süleyman’a bizzat davacı tarafından yapıldığını, davacı ile davalı arasındaki vekalet ilişkisinin sıradan bir vekalet ilişkisi olmadığını, dinlenen tanıklarda davacının tüm satışlardan haberdar olduğunun ispat edildiğini, zamanaşımı süresinin satış tarihlerinden itibaren başlatılması gerektiğinden sürenin dolduğunu, taşınmazların değerine ilişkin bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının mümkün olmadığını, bilirkişi raporunda bedellerin neye göre belirlendiğinin belli olmadığını, yapı yaklaşık birim maliyetleri hakkında tebliğe dayanılmadan afaki değerlendirmeler ile bedel belirlendiğini, belirlenen bedelin fahiş olduğunu, resmi satış bedellerinin esas alınması gerektiğini, faiz başlangıç tarihlerinin hatalı olduğunu ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; vekalet sözleşmesinin, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 147 nci maddesine göre beş yıllık zamanaşımına tabi olduğu, bu tür vekalet ilişkilerinde zamanaşımının vekilin hesap verme yükümlülüğünü yerine getirdiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı, davada davalının, davacının vekili olarak dava konusu taşınmazları sattığı ancak hesap verme yükümlülüğüne aykırı olarak satış bedelini davacıya ödemediğinin anlaşıldığı, davalının davacıya hesap vermediği açık olduğundan davalı yönünden zamanaşımı süresinin başlamadığı, davalının davacı ile arasındaki ilişkinin gerçek bir vekalet ilişkisi olmadığını savunmuşsa da bu savunmalarını da ispatlayamadığı, vekil görevini özenle ifa etmek zorunda olduğundan sattığı taşınmazların piyasadaki rayiç değeri kadar sorumlu olduğu, bu doğrultuda taşınmazların rayiç değerini belirleyen bilirkişi raporunun da hükme elverişli olduğu, diğer taraftan, 6098 sayılı Kanun’un 508 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca vekil, vekâlet verene tesliminde geciktiği paranın faizini de ödemekle yükümlü olduğundan hükmedilen bedele satış tarihinden itibaren faiz yürütülmesinde de yanlışlık bulunmadığı gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekilin hesap verme yükümlülüğünden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6098 Sayılı Kanun’un 502 inci maddesinde yer alan ; “Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir.” şeklindeki düzenleme ile vekalet sözleşmesinin tanımı yapılmıştır.

2. Aynı Kanun’un 508 inci maddesinde hesap verme yükümlülüğüne ilişkin “Vekil, vekâlet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekâletle ilişkili olarak aldıklarını vekâlet verene vermekle yükümlüdür. Vekil, vekâlet verene tesliminde geciktiği paranın faizini de ödemekle yükümlüdür. “ hükmü bulunmaktadır.

3. Değerlendirme
Temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere, davalının taraflar arasında gerçek bir vekalet ilişkisi bulunmadığı yönündeki savunmasını ispatlayamadığı, hesap verme yükümlülüğüne aykırı davrandığının anlaşılmasına göre, davalının temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

16.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.