Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2022/8563 E. 2023/1319 K. 08.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/8563
KARAR NO : 2023/1319
KARAR TARİHİ : 08.05.2023

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/480 E., 2022/2267 K.
DAVA TARİHİ : 17.10.2018
KARAR : Davanın kısmen kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/603 E., 2019/494 K.

Taraflar arasındaki alacak ve tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraflarca temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;

Dosya içeriğine göre hüküm altına alınan ve temyize konu edilen toplam miktar 5.279 TL olup, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesi uyarınca kesinlik sınırı olarak belirlenen 107.090 TL’nin altında kaldığı anlaşılmakla, davalı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.

Davacının gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı; Anayasa Mahkemesine 2015/1227 sayılı yaptığı başvuru dosyasında kendisini vekil olarak temsil etmesi için davalı ile anlaştığını, 5.000 TL vekalet ücreti ödediklerini, dava dışı iki avukat ile davalıya vekalet verdiğini, başvuruya dayanak olacak karar düzeltme ilamının tamamlanması için davalı tarafça yapılan bildirim üzerine ilamın davalıya elden teslim edildiğini, bu konuda sms ve e-mail yoluyla bilgilendirme yapıldığını, başvuru üzerinden 1,5 yıl geçmesine rağmen herhangi bir haber alamadıklarını, davalıya gönderilen mesaja cevap alınamayınca mail gönderildiğini, davalının mail cevabında aralarındaki ilişkiyi danışmanlık hizmeti olarak nitelendirdiğini ve ödenen 5.000 TL bedelin danışmanlık bedeli olduğunu, iade edilmeyeceğini belirtildiğini, başvuru neticesinin de davalı avukata tebliğle bildirildiğini öğrendiklerini, diğer avukatların işe kayıtsız kaldığını anladıklarını iddia ederek davalıya nakit ödenen 5000 TL’nin 01.01.2015 tarihinden işleyecek reeskont faiziyle tahsilini, Anayasa Mahkemesi başvuru dosyasında verilen karar sonrası kanun yoluna başvuru haklarını kaybettikleri için ise fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere 1.000 TL’nin 21.01.2015 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiizyle tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı; davacının taraf olduğu ve davacıyı temsil etmedikleri bir dava neticesinde davacının hukuk bürolarına başvurduğunu, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru dilekçesi hazırlanarak davacı şirket yetkilisi Erdoğan’a teslim edildiğini, sonraki görüşmede dilekçenin halen mahkemeye teslim edilmediğinin öğrenilmesi üzerine vekaleten dilekçenin sunulduğunu, 2014 yılı Asgari Ücret Tarifesi incelendiğinde duruşmasız bireysel başvuru ücretinin 6.300 TL olduğunun görüleceğini, davacının bu tutarın da altında 5.000 TL ödediğini, aralarında danışmanlık hizmeti olduğunu, vekalet ilişkisine konu olabilecek bir sözleşme imzalanmadığını, taraflar arasında avukatlık sözleşmesi bulunmadığını ve ispat yükünün davacıda olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Davacı şirket adına davalı avukatın 21.01.2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine, şirketin Vakıflar Genel Müdürlüğü aleyhine açtığı alacak davasında verilen red kararını düzelterek onayan Yargıtay Hukuk Dairesince verilen karara karşı yapılan karar düzeltme talebinin reddi kararıyla; hak arama hürriyeti, adil yargılama hakkı ve mülkiyetin korunması ilkelerinin zedelenmesi nedeniyle bireysel başvuru hakkını kullanarak 25.000 TL maddi, 30.000 TL manevi tazminat talep edildiği, Anayasa Mahkemesinde bireysel başvuru hakkına dayanarak dava açma ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde dava açma, bu davaları takip edip sonuçlandırma ve ayrıca T.C. Yargı Mercileri, Meclis Daire ve Kuruluşlarda işlem yapabilmek üzere bir avukata verilmesi gereken tüm yetkilerin davalı avukata vekaletname ile verildiği, Anayasa Mahkemesince 30 günlük başvuru süresi geçtikten sonra başvuruda bulunulduğu gerekçesiyle başvurunun süre aşımı nedeniyle reddedildiği, kararın 26.07.2016 tarihinde davalının çalışanı aracılığıyla tebliğ edildiği, davacının bilgi edinme amacıyla davalıya 04.09.2018 tarihinde gönderdiği e-maile başvuruya ilişkin sonucu kendi kimlik bilgileriyle öğrenebilecekleri yönünde cevap verildiği, davacının bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurulacağı için dava hakkında bilgi alınamamasının endişe yarattığı, hak kaybı olmaması için bu konuda çalışma yapacaklarını belirterek ödenen 5.000 TL’nin iadesini talep ettiği, davalının 06.09.2018 tarihinde cevaben aralarındaki ilişkinin avukatlık değil danışmanlık ilişkisi olduğu, bu nedenle paranın iade edilmeyeceğine ilişkin e-mail gönderdiği, davacının ise bu iddiayı kabul etmediğini ve yasal yollara başvuracağını aynı günlü e-mail ile davalıya ilettiği, vekaletnamede verilen yetkiler ile başvurunun bizzat davalı vekil tarafından yapılması, tebligatların (özelllikle başvurunun reddine ilişkin kararın) davalıya tebliğ edilmesi, davalı avukatın aldığı hukuki yardım görevinin başvuru ile ilgili açıklamaların yapılacağı toplantı ve dilekçenin hazırlanmasıyla sınırlı danışmanlık hizmeti olmayıp bireysel başvurunun başından sonuna kadar devam eden avukatlık görevi olduğu, davalı avukatın özen yükümlülüğünü yerine getirmeyerek başvurunun reddine sebep olmakla avukatlık ücretine hak kazanamayacağı, bu nedenle davacının ödenen 5.279 TL’yi (5.000,00 TL’si ücret, 279,00 TL’si Anayasa Mahkemesi başvuru giderleri olmak üzere) talep etmekte haklı olduğu, tazminat talebine ilişkin olarak ise, bireysel başvuru sonucunun Anayasa Mahkemesinde ne şekilde netleşeceğinin, mutlak suretle olumlu sonuç alınıp alınmayacağının alınsa dahi hak kazanılacak tazminat miktarın ne kadar olacağı, sonraki aşama olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine müracaatın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği, gerçekleşse dahi nasıl bir hukuki sonuç alınacağının tespitinin mümkün olmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 5.279 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve katılma yoluyla davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı; masraflar bilirkişi tarafından 654,70 TL hesaplanmışken 279 TL masrafa hükmedilmesinin ve tacir olmalarına rağmen reeskont faizine hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, davalı avukatın dahi fazlaya dair hakları saklı tutarak 25.00 TL maddi, 30.000 TL manevi tazminatı başvuru dilekçesinde belirttiği ve başvuruya esas olan alacak davasında zararın avans faiz hariç yaklaşık 287.000 TL olduğunu, zararın en az 55.000 TL olduğunu, davanın fazlası saklı olmak üzere kabulü gerektiğini ve ayrıca yargılama gideri olan 500 TL bilirkişi ücretinin hesaba katılmadığını ileri sürerek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili; söz konusu yetkinin özel yetki olmayıp matbu vekaletnamelerde yer aldığını, aradaki ilişkinin danışmanlık ilişkisi olup ücretin 2014 yılı Ankara Barosunca belirlenen en az ücret kapsamında ödenen ücret olduğunu, bir profösörün de bulunduğu toplantı kapsamında alınan bu ücretin danışmanlık hizmeti ücreti olduğunu, başvuruyu davacı şahsen yapacakken yapmaması üzerine vekaletname ile yapıldığını, farazi zarar hesabı yapılarak sorumluluk yüklenemeyeceğini, faize itirazın da haksız olduğunu, zira davayı ticaret mahkemesinde açmadığını ileri sürerek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının davalıdan yardım istediği hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı, vekaletnamede açıkça Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde dava açma, takip etme, sonuçlandırma yetkisinin bulunduğu, başvuru formunun vekaletname sunularak davalı avukat tarafından imzalanıp verildiği, tebligatların davalıya yapıldığı, bu doğrultuda davalının danışmanlık hizmeti değil, avukatlık hizmeti verdiğinin anlaşıldığı, davalının özen yükümlülüğünü ihlal ederek süresinde başvuru yapmaması sebebiyle başvurunun reddine sebep olarak kusurlu olduğu, davacının davalı avukatla vekalet ilişkisine konu dosya için Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru aşamasında görüşüp anlaştığı, öncesinde görülen ve başvuruya konu olan alacak davasında verilen kararın olağan kanun yollarından geçerek kesinleşmesi olması karşısında zararın ispat edilemediği, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında, Mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflarca temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı; istinaf sebeplerini tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet ilişkisinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 506 ncı maddesi; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle
yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” düzenlemesini içerir.

3.Değerlendirme
1. Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.

Dosya içeriğine göre, davalı vekili tarafından temyize konu edilen toplam miktar 5.279 TL olup Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 107.090 TL’nin altında kalmaktadır.

2. Temyizen incelenen kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle bireysel başvuru süresinde yapılsa idi olumlu sonuç alınıp alınmayacağının belirsiz olmasına davacı tarafça davalıya hüküm altına alınan tutardan daha fazla miktarda masraf ödendiğinin ispatlanamadığının anlaşılmasına göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktar yönünden REDDİNE,

2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

08.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.