Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2022/8541 E. 2023/1443 K. 15.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/8541
KARAR NO : 2023/1443
KARAR TARİHİ : 15.05.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1220 E., 2021/71 K.
DAVA TARİHİ : 30.12.2019
KARAR : Davanın kısmen kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kayseri 2. Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2019/483 E., 2020/305 K.

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın davalı … yönünden reddine, davalı … yönünden kabülüne karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili ile davalı şirket vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ile davalı şirket vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı; davalı şirketten 11.07.2016 tarihinde harici satış sözleşmesi ile daire satın aldığını ve kendisinden toplamda takip konusu yapılan 19.325 USD tutarında ödeme alındığını, inşaatın bitmesinin mümkün olmayacağı ve dairenin kendisine teslim edilmeyeceği kanaatına varınca şirket yetkilileri ile görüştüğünü, yaptığı ödemelerin kendisine iade edilmesini istediğini; ancak bir netice elde edemediğini, davalıların aldıkları ödemenin kapora olduğunu iddia ettiklerini, sözleşmenin hukuken geçersiz olduğunu ileri sürerek; borçlular aleyhine başlatmış olduğu takibe vaki haksız itirazların iptali ile takibin devamına, lehine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalılar; davalı şirketin ticaret maksatlı bir hukuki işlem yaparak satış sözleşmesi imzalandığından görev yönünden davanın reddi gerektiğini, dava konusu sözleşmenin taraflarının alıcı … ile davalı şirket olduğunu, davalı …’in sözleşmeye sadece diğer davalı şirket adına yetkili kişi olarak imza attığını, sözleşme gereğince kaporo bedeli olarak davacıdan 16.000 USD alındığını; ancak davacının sözleşmeyi haksız ve kötü niyetli olarak feshetmesi sebebi ile zarara uğradığını, yerel adetlere göre ödenen peşinatın kapora olarak kabul edileceği ve hukuken geçerli bir sebep olmaksızın sözleşmenin feshedilmesi halinde iade edilmeyeceğinin kabul edileceğini, icra dosyasında uygulanması gereken faizden çok daha fazla faiz uygulandığını, bu durumun hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek, davanın reddini istemişlerdir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalılardan Cebrail’in dava konusu sözleşmeyi kendi nam ve hesabına değil vekili olduğu davalı şirket adına yaptığı, Daire Satış Sözleşmesi başlıklı belgede “Diempa Yapı Ltd. Şti’ye ait olan ve inşaatı devam eden daireden” denilerek atıfta bulunulmasının bu hususu desteklediği, her ne kadar taraflar arasında akdedilen sözleşme kanunun taşınmazların devrinde aradığı, resmi şekil şartını taşımıyor olsa da inşaatın gerçekleştirileceği taşınmazın üzerinde davalı şirketin yüklenicisi olduğu, geçerli bir kat karşılığı inşaat sözleşmesi bulunmakla alacağın temliki niteliğinde olduğunun kabulü gerekip, geçerli bir sözleşme olduğu; ancak sözleşmenin 4 üncü maddesinde dairenin teslim tarihinin 30.10.2017 olarak kararlaştırıldığı, yargılama sırasında Melikgazi Belediyesinden celp edilen yazı cevabında taşınmazın üzerinde “Yapı Kullanma İzin Belgesi” bulunmadığının bildirildiği görülmekle, davalı şirketin taşınmazı tescile ve kullanıma hazır şekilde, süresi içerisinde davacıya teslim etmemiş olduğu göz önüne alındığında davacının borçlunun temerrütü nedeniyle sözleşmeden dönerek ödediği bedelin iadesini sebepsiz zenginleşme hükümleri doğrultusunda talep edebileceğinin kabulü gerektiği; öte yandan davalılar cevap dilekçesinde 16.000 USD peşin alınan bedelin kapora olduğunu ve cayma parası olarak değerlendirilerek sözleşmeden dönülse dahi iadesinin mümkün olmadığını bildirmiş olsa da; sözleşmede alınan peşinatın cayma parası olarak alındığına dair herhangi bir ibare bulunmamakta olup, genel kabule göre alınan paranın 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (6098 sayılı Kanun) madde 177’de düzenlenen bağlanma parası olduğunun anlaşıldığı; bağlanma parası veren taraf sözleşmeden cayma hakkı kazanmadığı gibi sözleşmenin ortadan kalkmasına neden olsa da verdiği bağlanma parasını geri isteyebileceği, davacı tarafından sözleşmeden haklı nedenler ile dönüldüğü ve sözleşme kapsamında ödediği bedelin iadesini talep edebileceği, alacağın da davalı borçlu bakımından likit ve muayyen olduğu gerekçesiyle; davanın davalı … yönünden husumetten reddine, davanın davalı şirket yönünden kabulüne, takibe vaki itirazın iptali ile takibin kaldığı yerden devamına, asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili ile davalı şirket vekili
istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; kararı yalnızca davalı … yönünden verilen kararla sınırlı olmak üzere istinaf ettiğini, davalı şirketin diğer davalı …’in kontrolünde olduğunu, davalı …’in tek başına temsil yetkisi bulunduğunun ortaklık yapısı dosyaya getirildiğinde anlaşılacağını, davalı …’in davacı tarafından yapılan tüm ödemeleri teslim aldığını, düzenlenen teslim belgeleri altındaki tüm imzaların Cebrail’e ait olduğunu beyan ederek, davalı … hakkında verilen husumetten ret kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

2. Davalılar vekili; davanın ticaret mahkemesinde açılması gerekirken tüketici mahkemesinde açılmasının doğru olmadığını, taraflar arasında imzalanan devir sözleşmesinin geçerliliği herhangi bir şekil şartına bağlanmadığından bahsi geçen sözleşmenin geçerli bir sözleşme olduğunu, ancak aksi ayrıca ve açıkça belirtilmediği sürece ödenen paranın kapora bedeli olduğunun kabulü gerektiğini, davalının davacı ile yapılan satış sözleşmesine istinaden üzerine düşen yükümlülükleri eksiksiz bir biçimde yerine getirdiğini ve sözleşme konusu daireyi almak isteyen kişilere dairenin satıldığını belirterek bu daireyi başkaca hiçbir satış sözleşmesine konu etmediğini, davacı tarafın satış sözleşmesinden vazgeçmesinin esas sebebinin söz konusu muhite yakın olan başka bir taşınmaz satın alması olduğunu, davalının dava konusu daireyi, davacının satın almış olmasına güvenerek başka bir alıcıya satmamış olması nedeniyle zarara uğradığını, bu sebeple davacının vermiş olduğu kaporayı ve ödediği diğer taksitleri uğramış olduğu zarar göz önünde bulundurulduğunda iade etmekle yükümlülüğünün bulunmadığını, kaldı ki kaporanın alındığı tarihteki kur ile 2020 yılındaki kur arasında ülkemizde yaşanan ekonomik kriz sebebiyle uçurum olduğunu, dolayısıyla davacının talebinin bu yönüyle de hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu; ayrıca icra dosyasında uygulanması gereken faizden çok daha fazla faiz uygulandığını beyan ederek, Mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; sözleşme metninde davalı …’in şirket adına imza attığının yazılı olması karşısında davalının şirketi temsilen sözleşmeyi imzaladığı, davalı şirketin davacıdan geçersiz olan sözleşme kapsamında 16.000 USD peşin, 3.325 USD taksitle olmak üzere toplam 19.325 USD aldığı ancak buna rağmen sözleşmeye konu taşınmazı tapuda davacıya devir etmediği, bu durumda davalı şirketin davacıdan aldığı 19.325 USD bedeli sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde davacıya iadesi gerekeceği, sözleşme metni incelendiğinde davacı tarafından ödenen meblağın cayma parası olduğu yönünde bir ibare olmadığı gibi davalı şirket tarafından tapuda devir yapılmadığı için geçerli olmayan taşınmaz satım sözleşmesindeki böyle bir kaydın geçerli olmayacağı gerekçesiyle; istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili ile davalı şirket vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; istinaf sebeplerine ilave olarak davalı … tarafından el yazısı ile yazılmış ve davacıya teslim edilmiş geçersiz bir bono fotokopisini sunduklarını, bu bononun Cebrail’in mezkur bu akdi ilişki bakımından davacıya diğer davalı şirket yanında güven vermek için düzenlediği ancak imzalamadığı bir belge olduğunu belirterek; kararın davalı … yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı şirket vekili; istinaf sebeplerine ilave olarak taraflarınca kaparo bedeli olarak 16.000 USD alındığının belirtildiğini, 3.325 USD hakkında ise kaparo bedeli adı altında dahi ödeme alındığı belirtilmediği halde davanın 3.325 USD yönünden kabul edilmesinin de bozmayı gerektirdiğini ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, daire satış sözleşmesi uyarınca ödenen 19.325 USD’nin tahsili amacıyla başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. Taşınmazların satış işleminin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 706, 6098 sayılı Kanun’un 237, Tapu Kanunu’nun 26 ncı maddeleri gereğince resmi şekle aykırı yapılmaları durumunda geçersiz sayılacağı tartışmasızdır. Bunun istinası ise, Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi uyarınca müteahhidin kendi payına düşen dairesinin adi yazılı şekilde satışının yapılmasıdır. Bu işlem 6098 sayılı Kanun’un 183 üncü ve devamı maddelerine göre alacağın temliki hükmünde olup geçerlidir.

2. 6098 sayılı Kanun’un 40 ıncı maddesine göre; “Yetkili bir temsilci tarafından bir başkası adına ve hesabına yapılan hukuki işlemin sonuçları, doğrudan doğruya temsil olunanı bağlar. Temsilci, hukuki işlemi yaparken bu sıfatını bildirmezse, hukuki işlemin sonuçları kendisine ait olur. Ancak, karşı taraf bir temsil ilişkisinin varlığını durumdan çıkarıyor veya çıkarması gerekiyor ya da hukuki işlemi temsilci veya temsil olunandan biri ile yapması farksız ise, hukuki işlemin sonuçları doğrudan doğruya temsil olunana ait olur.Diğer durumlarda alacağın devri veya borcun üstlenilmesine ilişkin hükümler uygulanır.”

3. 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un ”Yabancı para borcunda faiz” başlıklı 4/a maddesi uyarınca; “Sözleşmede daha yüksek akdi veya gecikme faizi kararlaştırılmadığı hallerde, yabancı para borcunun faizinde Devlet Bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanır.”

3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle istinafta ileri sürülmeyen sebeplerin temyiz aşamasında ileri sürülemeyecek olmasına göre; davacı vekilinin tüm, davalılar vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Davalı vekilinin icra dosyasında uygulanan faize ilişkin itirazı yönünden; İlk Derece Mahkemesince takip talebinde asıl alacağa uygulanacak faize ilişkin hüküm kurulmaması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 297 nci maddesine aykırı olup bozmayı gerektirir.

Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanunu’un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve İlk Derece Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davacı tarafın tüm, davalı tarafın sair temyiz itirazlarının reddine,

2. Davalı tarafın temyiz itirazının kısmen kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi Kararının hüküm fıkrasının 2 numaralı bendine “Asıl alacak miktarı olan 19.325 USD’ye takip tarihinden sonra 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca Devlet Bankalarının USD ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı (takip talebindeki talep olan yıllık %5 oranı aşılmamak kaydıyla) uygulanmasına,” ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine,

Aşağıda yazılı peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalı şirkete iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

15.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.