Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2022/8463 E. 2023/1322 K. 08.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/8463
KARAR NO : 2023/1322
KARAR TARİHİ : 08.05.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1696 E., 2022/1292 K.
DAVACI/BİRLEŞEN DAVADA
DAVALI/BİRLEŞEN DAVADA
DAVA TARİHLERİ : 25.11.2016 – 24.12.2016
KARAR : Asıl davanın açılmamış sayılmasına ve reddine, birleşen davanın feragat nedeniyle reddine
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara Batı 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2016/392 E., 2021/473 K.

Taraflar arasındaki birleştirilerek görülen tazminat ve araç kaydının tescili davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, asıl davanın davalı … yönünden açılmamış sayılmasına, davalı … yönünden reddine, birleşen davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düsünüldü:
I. DAVA
Davacı asıl davada; Etimesgut Noterliğinde düzenlenen 08.11.2016 tarihli sözleşme ile davalı … adına kayıtlı aracı satın aldığını, aldıktan sonra aracın çalışmadığını farkettiğini, sebebi araştırıldığında sinyalin kesildiğinin anlaşıldığını, daha sonra aracın sahte kimlikle satışının yapıldığını öğrendiğini, davalı Noter …’in dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davalı …’in de aracını rızası ile başkalarına verdiğinden sonuçlarına katlanması gerektiğini, davalıların oluşan zarardan sorumlu olduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 5.000 TL’nin 08.11.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP VE BİRLEŞEN DAVA
1. Davalı …; dava konusu işlemin mevzuata uygun yapıldığını, iddia edilen zararın davacının kasko değeri 60.000 TL olan aracı yarı fiyatına 38.000 TL’ye almak istemesi dolayısıyla gerekli incelemeleri yapmamasından kaynaklandığını, aracın çalıntı olduğuna dair kaydın bulunmadığını, kullanılan nüfus cüzdanındaki bilgilerin bire bir aynı olduğunu, kimlik paylaşım sistemi ile karşılaştırıldığını, bu sistemde ilgililerin fotoğraflarının yer almadığını, oluşan zararla illiyet bağı kurulamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.

2. Davalı …; sorumluluğunun bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiş, birleşen davada ise; aracını 07.11.2016 tarihinde oğlu Burak tarafından imzalatılan taahhütnameye istinaden dava dışı Özcan isimli şahsa kiralayıp teslim ettiğini, aracın teslim edilmemesi üzerine yaptığı araştırmada Etimesgut Noterliğinin 08.11.2016 tarihli araç satış sözleşmesi ile davalıya satıldığını öğrendiğini, satışın öğrenilmesi üzerine suç duyurusunda bulunduğunu, satışın geçersiz olması nedeni ile davalının aracın mülkiyetini elde edemeyeceğini ileri sürerek; noter satışının iptaline, araç kaydının adına tesciline ve kendisine teslimine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; asıl davada, davalı … yönünden davanın geri alındığı, davalı tarafın geri almaya muvafakat gösterdiği, davalı noter yönünden yapılan değerlendirmede; notere ibraz edilen sahte kimlik fotokopisi ile gerçek araç malikine ait kimlik bilgilerinin birbiri ile örtüştüğü, kimlikler arasındaki farkın fotoğraf ile belgeyi düzenleyen görevlilerin isim ve imzaları olduğu, Noterler Birliği tarafından gönderilen 05.11.2021 tarihli cevabi yazıya göre, satışın yapıldığı tarih itibariyle noterlerin kimlik paylaşım sistemini kullanarak karşılaştırma yapılabilecekleri herhangi bir fotoğrafın bulunmadığı, nüfus cüzdanını hazırlayan ve imzalayan yetkililerin isimlerinin anılan sistem kapsamında noterlerce görülemediğinin belirtildiği, davalı noterin de ibraz edilen kimlik bilgileri ile kimlik paylaşım sistemindeki bilgileri karşılaştırarak fark bulunmaması nedeniyle işlemi gerçekleştirdiği, bilgiler yönünden fark olmaması ve teyit sağlanması nedeniyle belgenin iğfal kabiliyetine haiz olduğu, eylem ve zarar arasında illiyet bağı kesildiği belirlenmekle noterin sorumlu tutulamayacağı, birleşen davadan feragat edildiği gerekçesiyle; asıl davanın davalı … yönünden açılmamış sayılmasına, davalı … yönünden reddine, birleşen davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; yargılama sırasında davalı …’in kusuru olmadığının anlaşılması üzerine birbirlerinden talepleri olmayacağına dair protokol düzenlendiğini ve 60.000 TL para gönderildiğini, dolayısıyla araç için iki defa ücret ödemek zorunda kaldığını, ancak noter olan davalı … hakkında taleplerinden feragat etmediğini, Noter ve sanık Metin Dursun’un davalarının ayrılması gerekmekte iken sadece Metin Dursun’un davasının ayrıldığını, sahte kimlik belgesi dikkate alındığında, gerçek bilgilerin örtüşmediğini, iğfal kabiliyetinin bulunmadığını, davalının özen yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle zarardan sorumlu olduğunu ve lehine fazladan vekalet ücretine hükmedildiğini ileri sürerek, Mahkeme kararının kaldırılmasına ve davalı … yönünden davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; ceza yargılamasında yargılanan sanığın ikrarı ile de kabul ettiği üzere gerçeğe aykırı kimlik ile noter senedinin sahte olarak düzenlenmesini sağlayarak resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği sabit olduğundan cezalandırılmasına karar verildiği, sahte kimlik belgesi kullanılarak davalı noterlikte satılan aracın davacının elinden alınmadığı ve araç üzerindeki tedbirin 08.03.2022 tarihli ek karar ile kaldırıldığı, zarar görenin, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altında olduğu, birleşen davanın ise feragat nedeniyle reddine karar verildiği gerekçesiyle, yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrar ederek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmistir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Temyize konu uyuşmazlık; noterin hukuki sorumluluğundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun (1512 sayılı Kanun) 1 nci maddesinde; noterliğin bir kamu hizmeti niteliğinde bulunduğu, hukukî güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendiren bir kurum olduğu belirtilmiştir. Görevi belge ve işlemlere resmîyet kazandırmak olan noterlerin yaptıkları işlemler dolayısıyla meydana gelecek zararlardan ötürü sorumlu tutulması bir zorunluluk olarak kendini göstermektedir. Noterlerin yaptıkları hizmet dolayısıyla sorumlulukları ilk olarak, mülga 3456 sayılı Noterlik Kanunu’nun 64 ncü maddesi hükmü ile düzenlenmiştir. Hâlen yürürlükte bulunan 1512 sayılı Kanun’un 162 nci maddesinde noterlerin hukukî sorumlulukları hüküm altına alınmıştır. Bu iki hüküm arasında çok büyük farklılıklar bulunmamaktadır. 1512 sayılı Kanun’un 162 nci maddesinde kusurdan söz edilmemiştir. Bu sebeple noterlerin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır.

2. Noterliğin bir kamu hizmeti olduğunu belirten kural, aynı zamanda noterin görev ve yetkilerini de düzenlemektedir. Bu derece önemli görev ve işlevleri nedeniyle sorumluluklarının da buna paralel biçimde düzenlenmesi gerekmiştir. Bundan dolayı noterin yapacağı işler son derece sıkı kural ve şekil şartlarına bağlanmıştır. Öte yandan; bir güven kurumu olan ve yaptıkları işlerde uzman olan noter, devlet adına birtakım kamusal yetkileri de kullanmak suretiyle; belgeleri ve beyanları resmîleştiren ve aksinin kanıtlanmasını güçleştiren hatta neredeyse imkânsız hâle getiren, hukukî sonuçlar doğuracak belgelerin düzenlenmesi yetkisiyle donatılmıştır. 1512 sayılı Kanun’un 82 nci ve 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 38 nci maddeleri gereğince; noterlerin düzenlemiş oldukları belgelere ispat gücü ve icra edilebilirlik açısından, özel ve ayrıcalıklı bir konum verilmiştir. Bu kadar önemli bir işin yapılmasıyla yetkili kılınan noterlerin sorumluluklarının da düzenlemeye paralel olması gerekir. Noterlerin uzmanlığına inanan ve güvenen iş sahipleri, yapılan iş ve işlemlerin tam ve sağlıklı olduğu konusunda kuşku duymamalıdırlar. Bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar doğmuşsa noterin bundan sorumlu olması doğaldır.

3. 1512 sayılı Kanun’un 162 nci maddesinde noterin kendi yaptığı işten ve çalışanının yaptığı işten dolayı sorumluluğu düzenlenmiş ve aynı hukukî rejime tabi kılınmıştır. Bu sorumluluk adam çalıştıranın sorumluluğuna benzemez. Zira adam çalıştıranın sorumluluğunda kurtuluş kanıtı getirme imkânı sağlanmış iken, bu sorumlulukta kurtuluş kanıtı getirme imkânı tanınmamıştır. Bu yönü itibariyle ağırlaştırılmış özen yükümlülüğünün ihlâlinden kaynaklanan sorumluluk olduğu sonucuna varılmaktadır. Noter özene ilişkin genel kurtuluş kanıtı getirebilir. Kanun’un 162 nci maddesinde kurtuluş kanıtı getirme imkânı tanınmamıştır. Noter gerekli özeni gösterdiğini iddia ederek sorumluluktan kurtulamayacaktır. Ancak gerekli özeni göstermiş olsa bile, zararın doğmasına engel olamayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir. Bu husus nedensellik bağının kesilmesidir. Bunun ispatı da davalı notere aittir. Doktrinde; ağırlıklı görüş maddedeki bu düzenlemenin noterlerin hukukî sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, hatta başka bir ifadeyle ağırlaştırılmış özen sorumluluğu olduğu şeklindedir.

4. Yargıtay uygulamasında da; noterlerin hukukî sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu genel bir ilke ve prensip olarak benimsenmiştir. Ancak, bu sorumluluktan mutlak kusursuz sorumluluk olarak benimsendiği sonucu da çıkarılmamalıdır. Noterin hukukî sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için ortada; noterin veya noter çalışanının bir eyleminin bulunması ve bu eylemden dolayı bir zararın doğması, bu zararla birlikte eylem ile zarar arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Bu şartlardan birisinin gerçekleşmemesi hâlinde noterin hukukî sorumluluğunun doğmayacağı kabul edilmektedir.

3. Değerlendirme
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında; hukuki ilişkinin ve bu ilişki nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarının doğru şekilde belirlendiği, dava konusu araç satış sözleşmesinde kullanılan sahte kimlik ile aracın malikine ait kimlik bilgilerinin düzenleyen görevliler haricinde uyumlu olduğu, satış tarihinde noterlerin kullandığı kimlik paylaşım sisteminde kimlik fotoğraflarının ve kimliği düzenleyenlerin bilgilerinin yer almadığı, bu kapsamda, davalı noter tarafından yapılan işlemde kullanılan kimlik belgesinin, kontrolü sağlanamayan fotoğraf ve düzenleyen görevli bilgisi haricinde, sistemde yer alan bilgilerle aynı şekilde düzenlendiği dikkate alındığında iğfal kabiliyetine haiz nitelikte olduğu, eş söyleyişle üçüncü kişinin ağır kusuru ile illiyet bağının kesildiğinin anlaşılmasına göre, davalı noter yönünden verilen kararda isabetsizlik bulunmadığından, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

08.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.