Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2022/8431 E. 2023/164 K. 21.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/8431
KARAR NO : 2023/164
KARAR TARİHİ : 21.02.2023

MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2019/311 E., 2021/539 K.
HÜKÜM : Davanın kısmen kabulüne
KARAR DÜZELTME İSTEYEN : Taraf vekilleri

Taraflar arasındaki tapu iptal tescil olmadığı takdirde alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, bozmaya uyan Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece Mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Taraf vekilleri tarafından Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacılar; davalı ile imzaladıkları 03.06.1986 tarihli harici taşınmaz satış sözleşmesi uyarınca, toplam 105.000.000 TL ödeyerek davaya konu 15 nolu daireyi satın aldıklarını, ancak halen zilyetliklerinde bulunan işbu dairenin tapusunun davalı tarafından verilmediğini ileri sürerek; öncelikle dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adlarına kayıt ve tescilini, olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik, ödedikleri 105.000 TL’nin denkleştirici adalet ilkesine göre ulaşacağı miktarın davalıdan tahsilini talep etmişler; 19.04.2021 tarihli dilekçe ile taleplerini 1.497.131,06 TL olarak belirlemişlerdir.

II. CEVAP
Davalı; davaya konu edilen 03.06.1986 tarihli taşınmaz satış sözleşmesinin geçersiz olması nedeniyle, tapu iptal ve tescil talebinde bulunulamayacağını, yine davacılardan Ömer’in taşınmazdaki hissesini üçüncü şahsa sattığını, alıcı sıfatını kaybettiğinden alacak isteminde de bulunamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI
Mahkemece; taraflar arasında düzenlenen 03.06.1986 tarihli harici taşınmaz satış sözleşmesinin geçersiz olduğu, sözleşme ile davacılara satışı yapılan 15 nolu bağımsız bölümün tapu kaydının bulunmadığı, bu nedenle tapu iptal ve tescil isteminin reddi gerektiği; davacılar tarafından satış bedeline mahsuben davalıya toplam 105.000 TL ödendiği, davalının sebepsiz zenginleştiği, denkleştirici adalet ilkesi uyarınca toplam ödenen paranın ifanın imkansız hale geldiği dava tarihi itibariyle ulaşacağı miktarın 527.087,40 TL olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 527.087,40 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairece verilen 17.09.2018 tarihli ve 2016/20984 E., 2018/8571 K. sayılı ilamla; (1) numaralı bentle taraf vekillerinin sair temyiz itirazları reddedildikten sonra,
“…2-…Somut olayda;davacıların davalı ile aralarında yaptıkları 03.06.1986 tarihli harici taşınmaz satış sözleşmesi ile davaya konu edilen 15 no’lu bağımsız bölümü satın aldıkları ve bedeli olan 105.000.000TL(yüz beş milyon TL)’yi de ödedikleri; ancak, davalı tarafça söz konusu taşınmazın tapuda davacılara devrinin yapılmadığı sabit olmakla; davacılar tarafından davalılara ödenen bedelin yukarıda ifade edilen denkleştirici adalet ilkesine göre davalıdan talep edilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Mahkemece yapılan keşif sonrasında alınan 30.06.2014 tarihli 3’lü heyet raporunda taşınmazın rayiç değeri 450.000 TL olarak bulunmuş,daha sonra mahkemece farklı bir bilirkişiden alınan 12.02.2015 tarihli ikinci raporda ise, dava konusu taşınmazın değeri denkleştirici adalete göre 604.173,80TL olarak bulunmuş,mahkemece de davacıların yaptıkları ödemelerin denkleştirici adalet kuralına göre hesaplanan güncel değeri olan 527.087,40 TL hüküm altına alınmıştır.
Ancak, mahkemece hükme esas alınan ve denkleştirici adalete göre hesaplama yapılan ikinci raporun yukarıda ifade edilen tüm ekonomik etkenlerin ortalaması alınmak suretiyle belirlenmediği, sadece Türkiye İstatistik Kurumu Fiyat Endeksi, Cumhuriyet altını ve Amerikan dolarına göre hesaplandığı anlaşılmakla, söz konusu raporun hükme esas alınamayacağı kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda ifade edilen yasa hükümleri ve açıklamalar dikkate alınmak suretiyle,”denkleştirici adalete göre belirlenen değerin rayiç değeri geçemeyeceği” ilkesi de gözetilerek,alanında uzman ayrı bir bilirkişi heyetinden Yargıtay ve taraf denetimine elverişli rapor alınması suretiyle sonucuna uygun hüküm tesisi gerekirken,yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir…”gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, 29.03.2021 tarihli bilirkişi heyeti ek raporu hükme esas alınarak, taraflar arasında düzenlenen 03.06.1986 tarihli harici taşınmaz satış sözleşmesine istinaden davacılar tarafından davalıya ödenen toplam 105.000 TL’nin, denkleştirici adalet ilkesine göre ifanın imkansız hale geldiği dava tarihi itibariyle ulaşacağı miktarın 581.638,29 TL olarak hesaplandığı, davalının sebepsiz zenginleştiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 581.638,29 TL’nin davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Dairenin 20/09/2022 tarihli ve 2022/674 E., 2022/6763 K. sayılı ilamıyla, Mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

V. KARAR DÜZELTME
A. Karar Düzeltme Yoluna Başvuran
Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı taraf vekilleri karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

B. Karar Düzeltme Sebepleri
1-Davacı vekili dilekçesinde; terditli olarak ileri sürdükleri tapu iptal ve tescil taleplerinin Yargıtay bozma ilamı ile reddedildiği, mahkemece bozma ilamına uyulmakla kararının kesinleştiği, bu nedenle denkleştirici adalet ilkesine göre yapılacak hesaplamada, kesinleşme tarihine en yakın tarih olan 11.10.2019 tarihinin dikkate alınıp, ödedikleri paranın işbu tarih itibariyle ulaşacağı alım gücünün belirlenmesi gerekirken, ifanın imkansız hale geldiği tarih dava tarihi kabul edilerek yapılan hesaplamanın hatalı olduğunu; taşınmazın rayiç değerine hükmedilmesi gerektiğini; denkleştirilen miktara dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini, mahkemece bu hususta olumlu olumsuz bir karar verilmediğini; 19.04.2021 tarihli dilekçelerinin ıslah dilekçesi olarak kabul edilemeyeceğini, bu nedenle karşı taraf lehine reddedilen kısım üzerinden vekalet ücreti takdir edilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek; onama kararının düzeltilerek mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep

etmiştir.

2-Davalı vekili dilekçesinde; dava dilekçesinde talep edilen miktar 105.000 TL olmasına rağmen talep aşılarak karar verildiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, davacıların kötü niyetli olduklarını; kabul anlamına gelmemekle birlikte hüküm altına alınan miktarın fahiş olduğunu, davacıların taşınmazdan bugüne kadar faydalandıkları bedellerin mahsup edilmesi gerektiğini ileri sürerek; onama kararının düzeltilerek mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, geçersiz satış sözleşmesi nedeniyle ödenilen bedelin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6098 sayılı TBK’nın 146 ncı maddesine göre ; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.”

Diğer yandan; tapuda kayıtlı taşınmazların satışının, TMK’nın 706, TBK’nın 237 Tapu Kanunu’nun 26 ve Noterlik Kanunu’nun 60 ve 89. maddeleri gereğince resmi şekilde yapılması zorunlu olup, haricen yapılan satış sözleşmeleri hukuken geçersizdir.

Geçersiz sözleşmeler taraflarına geçerli sözleşmelerde olduğu gibi hak ve borç doğurmaz. Taraflar verdiklerini sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri isteyebilirler.

Geçersiz satış sözleşmesi gereğince; diğerinin mal varlığına kayan değerlerin iadesi “denkleştirici adalet” düşüncesine dayanmaktadır. Denkleştirici adalet ilkesi, haklı bir sebebe dayanmadan başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve bir eski hale getirme yükümlülüğünü ifade eder.

Bu bakımdan sebepsiz zenginleşmeye konu alacağın iadesine karar verilirken, taşınmazın satış bedelinin alım gücünün ilk ödeme günündeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekir. Bu güncelleme yapılırken, güncellemeye esas alınan somut veriler tek tek uygulanarak, ödeme tarihinden ifanın imkansız hale geldiği tarihe kadar paranın ulaştığı değer her bir dönem için hesaplanmalı, sonra bunların ortalaması alınmalıdır.

Satım bedelinin iade tarihindeki ulaştığı bedel belirlenirken, ödenen paranın çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün enflasyon, ÜFE-TÜFE artış oranları, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar ve benzeri ekonomik göstergelerin ortalamaları göz önünde tutulmalıdır.

Bununla birlikte; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26 ncı maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesi uyarınca; hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.

3. Değerlendirme
1.Yargıtay kararının düzeltilmesi 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440 ıncı maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Somut uyuşmazlıkta; taraflar arasında harici olarak düzenlenen taşınmaz satış sözleşmesinin geçersiz olduğu, geçersiz satış sözleşmesi gereğince davacının satış bedeli olarak ödediği paranın denkleştirici adalet ilkesine göre ifanın imkansız hale geldiği dava tarihi itibariyle ulaşacağı miktarın tahsilini isteyebileceği, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli hükme esas alınan rapor ile talep edilebilecek alacak miktarının hukuka uygun olarak hesaplandığı, dava tarihinde başlayan on yıllık zamanaşımı süresinin ıslah tarihi itibariyle dolmadığı, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak açılan eldeki davanın belirsiz alacak davası olduğu, davacıların 19.04.2021 tarihli dilekçeleri ile taleplerini 1.497.131,06 TL olarak belirledikleri, her ne kadar işbu dilekçe ile faiz isteminde bulunulmuş ise de, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında, dava dilekçesinde talep edilmeyen faiz

isteminin reddinin gerektiği, nitekim bu hususta davacı tarafça usulüne uygun yapılmış ıslah olmadığı gibi karşı tarafın açık muvafakatinin de bulunmadığı, taleple bağlı kalınarak mahkemece tesis edilen hükmün usul ve kanuna uygun olduğu; bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin taraflarca ileri sürülen sebeplerin incelenmesinin artık mümkün olmadığı, dolayısıyla tarafların karar düzeltme dilekçelerinde bildirdikleri sebeplerin Dairece verilen onama kararının düzeltilmesini gerektirecek nitelikte bulunmadığı anlaşılmıştır.

VI. KARAR
Açıklanan sebeple;

Karar düzeltme talebinin REDDİNE,

Aşağıda yazılı para cezaları ile bakiye harcın karar düzeltme isteyenlerden alınarak hazineye aktarılmasına,21.02.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.