Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2022/8399 E. 2023/1198 K. 02.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/8399
KARAR NO : 2023/1198
KARAR TARİHİ : 02.05.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1698 E., 2022/1854 K.
DAVA TARİHİ : 03.11.2016
KARAR : Davanın reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Mardin 1. Asliye Hukuk (Tüketici) Mahkemesi
SAYISI : 2018/265 E., 2020/212 K.

Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı bankadan 2013 yılında 5.000 TL ihtiyaç kredisi kullandığını, 31.12.2013 tarihinde kullandığı kredinin kalan borç tutarını ödeyerek krediyi kapatmak için vezne sorumlusuna kalan toplam borç tutarı olan 2.670 TL’yi verdiğini, fakat verilen paranın kredi kalan toplam borç ödemesi olarak yatırılmadığını, müvekkilinin mevduat hesabına yatırıldığını, bu sebeple mevduat hesabından çekilerek borcun faizli bir şekilde aydan aya ödendiğini, bu yanlışlığı müvekkilinin 2014 yılının Kasım ayında ev satın almak için kredi talebinde bulunduğu esnada öğrendiğini, bu durumun müvekkilinin kredi itibarını zedelemek suretiyle kişilik haklarına halel gelmesine ve kredi kullanımının kısıtlanmasına sebebiyet verdiğini, bilirkişi marifetiyle tespit ettirilecek olan zararda söz konusu taşınmazın alınmak istendiği tarih ile dava tarihi arasında gerçekleşen rayiç bedel farkının, taşınmazdan o günden itibaren elde edilebilecek kira getirisinin araştırılması gerektiğini beyan ederek; 3.700 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile, fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacı ile müvekkili Bankanın Mardin Şubesi arasında, 21.02.2013 tarihinde, 18 ay vadeli, 5.000 TL tutarlı tüketici kredi sözleşmesi imzalandığını, üzerine düşen edimleri gereği gibi ifa etmeyen davacının kendi kusurundan kaynaklanan uyuşmazlık nedeniyle müvekkili bankaya kusur izafe edilmesinin doğru olmadığını, davacının kredi kapama bakiyesini müvekkili bankadan öğrenmeden ve kendi hesabına para yatırmak suretiyle kredisinin kapanması gerektiği yönündeki iddiasının davacının kendi kusurundan kaynaklandığını, davacının bankaya kredinin kapatılması yönünde bir talimat vermediğini, davacının hesabına yatırdığı kredi kapama bakiyesinin kredi bakiyesi ile örtüşmediğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. Diyarbakır 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 03.11.2016 tarih ve 2016/917 E., 2016/1090 K. sayılı kararı ile ”davaya bakmakla Diyarbakır Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu” gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir. Kararın kesinleşmesi ve talep üzerine dosya Diyarbakır 2. Tüketici Mahkemesine gelmiştir.

2. Diyarbakır 2. Tüketici Mahkemesinin 01.03.2018 tarih ve 2017/18 E., 2018/409 K. sayılı kararı ile; ”dava dilekçesinin yetki yönünden reddi ile mahkemenin yetkisizliğine, görevli ve yetkili mahkemenin Artuklu/Mardin Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla) olduğuna” karar verilmiştir. Kararın kesinleşmesi ve talep üzerine dosya Mardin 1. Asliye Hukuk (Tüketici) Mahkemesine gelmiştir.

3. Mardin 1. Asliye Hukuk (Tüketici) Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; ”dosyada yapılan incelemede davacının 31.12.2013 tarihinde Garanti Bankası Suriçi Şubesi’nden (kendi adına başka şubeden) 2.670,00 TL para yatırma işlemi yaptığı ve dekontta para yatırma işlemi ile ilgili olarak kredi erken kapama şeklinde herhangi bir açıklama yazılmadığının görüldüğü, davacı para yatırma işlemini başka şubeden yapmış da olsa para yatırma işleminin kredi erken kapama olması halinde işlem açıklaması olarak kredi erken kapama şeklinde açıklama yazdırması gerektiği, işlem yapacak bankaya söz konusu ödemenin kredi erken kapama işlemi şeklinde yapılması yönünde davacı tarafından verilmiş herhangi bir talimatın da dosyaya sunulamamış olduğu, davacının para yatırma işlemi neticesinde kredinin erken kapatılma işleminin yapılıp yapılmadığı ve işlemin sonuçlanıp sonuçlanmadığını da takip etmesi gerektiği, söz konusu işlemde davalı tarafın kusurunun ispatlanamadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinin 2013 yılında kullandığı tüketici kredisini 31.12.2013 tarihinde erken kapatmaya karar verdiğini, Garanti Bankası Suriçi Şubesine giderek gişe personeline kalan taksitlerini erken kapatmak istediğini beyan etmesi üzerine gişe personelinin günü gelmemiş toplam borcun 2.748 TL olduğunu ancak erken ödeme indirimiyle beraber 2.668 TL yatırması halinde borcun kapanacağını beyan ettiğini, bunun üzerine müvekkilinin de küsuratlar eksik kalmasın diye hesabına 2.670 TL yatırdığını, daha sonra kredi borcunun kapandığı beyanıyla dekontunu alarak bankadan ayrıldığını, yaklaşık olarak 1,5 yıl sonra banka avukatı tarafından aranarak 207,00 TL’lik bir borç nedeniyle icraya verileceği, ödeme yapması gerektiğinin belirtilmesi üzerine, müvekkilinin bankaya giderek araştırma yaptığını ve 2.670 TL’nin mevduat hesabına yatırıldığını, aylarca kredinin kapatılmadığını, aydan aya tahsil edildiğini, yıl bitimlerinde hayat sigortasının yenilenerek hesabındaki paradan tahsil edildiğini öğrendiğini, dava sürecinde müvekkilinin beyanlarında bildirdiği işlemi gerçekleştiren gişe görevlisinin arayarak davadan vazgeçmesini talep ettiğini, yaptığı yanlışlıktan dolayı soruşturma açıldığı için işinden olacağını beyan ettiğini, bunun üzerine müvekkilinin yapmış olduğu araştırmada işlemi yapan gişe görevlisinin işten çıkarıldığını öğrendiğini, davanın reddine gerekçe olarak dekontta kredi kapatma ibaresi yazmamasının gösterildiğini, bu durumun müvekkilin sorumluluğunda olmadığını, aksine banka görevlisinin görevini ihmalinden kaynaklandığını, borçlunun öyle küsuratlı bir parayı mevduat olarak yatırmayacağını, yatırdığı miktara bakıldığında o dönemde tam olarak kredi borcunu karşılar nitelikte olduğunu, bu durumun da müvekkilin bütün iddialarını ispatlar nitelikte olduğunu beyan ederek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; ”davacının, 31.12.2013 tarihli para yatırma işleminin 21.02.2013 tarihli tüketici kredisine istinaden kullanılan kredi borcunun tamamının kapatılmasına ilişki olduğunu iddia ettiği, dosya kapsamında alınan 27.12.2019 tarihli bankacı bilirkişi raporu dikkate alındığında; davacının 31.12.2013 tarihinde davalı banka nezdindeki kalan kredi borcunu ödeyebilmesi (kalan anapara + akdi faiz + vergiler toplamı) için toplam 2.733,93 TL yatırması gerekirken davacı tarafından hesabına 2.670,00 TL yatırıldığı, 31.12.2013 tarihi itibariyle davalı banka nezdindeki kredi borcunun tamamen kapatılması için 63,93 TL daha ödeme yapmış olması gerektiği, yine dekont açıklamasında davacının iddiasını içeren herhangi bir ibarenin yer almadığı, davacı tarafından sunulan ve toplanan deliller dikkate alındığında davalı bankaya kusur atfedecek yeterli ve somut delilin bulunmadığı, davacı tarafın bankaya yatırdığı paranın kredi borcunun kapatılması amacına yönelik olduğu halde banka personelinin bunu mevduat hesabına yatırdığı yönündeki iddiasını ispat edemediği anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf isteminin yerinde görülmediği” gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz başvuru dilekçesinde, istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının kredi borcunun kapatılması amacıyla bankaya ödediğini beyan ettiği tutarın, kredi borcu yerine mevduat hesabına aktarılması, kredi borcunun kapatılmaması nedeniyle kredi itibarının zedelenmesinden kaynaklı maddi ve manevi zararların tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6 ncı maddesinde göre; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190 ncı maddenin 1 inci fıkrasında da ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olacağı düzenlenmiştir.

3. 6100 sayılı Kanun’un senetle ispat zorunluluğunu düzenleyen 200 üncü maddesi ise; ”Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.
” şeklindedir.

3.Değerlendirme
Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesine ve kararda belirtilen gerekçelere göre, davacı tarafça her ne kadar kredi borcunun tamamen kapatılması amacıyla 31.12.2013 tarihinde 2.670 TL yatırıldığı iddia edilmişse de, dekontta kredinin erken kapatılması amacıyla ödeme yapıldığına dair herhangi bir açıklama yer almadığı, ayrıca dosyada alınan, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli 27.12.2019 tarihli bilirkişi ek raporunda, 31.12.2013 tarihi itibariyle kredi bakiyesinin tamamen kapatılması için 2.733,93 TL yatırılması gerektiğinin tespit edildiği, bu durumda davacının borcun tamamen kapatılması için 63,93 TL daha yatırması gerekirken eksik ödeme yaptığı, sonuç olarak davacının yukarıda yer verilen hukuk kuralları gereği üzerine düşen ispat yükümlülüğünü yerine getiremediği, her ne kadar ödemenin kredi borcunun kapatılmasına yönelik yapıldığına dair tanık dinletmek istemişse de, yatırılan bedel, işlemin yapıldığı 31.12.2013 tarihi itibariyle 2.500 TL’nin üzerinde olduğundan 6100 Sayılı Kanun’un 200 üncü maddesi gereği, senetle ispatının zorunlu olduğu, davalı vekilinin de açıkça davacının tanık dinletme talebine muvafakat etmediklerini beyan ettiği anlaşılmakla, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

02.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.