YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/8385
KARAR NO : 2023/73
KARAR TARİHİ : 18.01.2023
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2013/110 E., 2022/319 K.
BİRLEŞEN DAVA TARİHİ : 10.03.2011
HÜKÜM : Asıl ve birleşen davanın kısmen kabulü
Taraflar arasındaki birleştirilerek görülen alacak davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı asıl davada; davalıya ait iş yerinde 01.05.1993 tarihinden itibaren mermer ustası olarak çalıştığını, ucuz işçi çalıştırmak isteyen davalının 01.10.2005 tarihinde kendisini işten çıkardığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, kıdem, fazla çalışma vd. alacakları için toplam 1.500 TL’nin davalıdan tahsilini talep etmiş; 30.04.2008 tarihli ıslah dilekçesi ile 1.450 TL işçilik alacağı yanında beş yıllık kar payı alacağı 50.000 TL ile beş yıllık ortaklık payı alacağı 50.000 TL olmak üzere toplam 101.450 TL’nin tahsilin istemiş; 02.09.2015 tarihli ıslah dilekçesiyle de işçilik alacakları taleplerini toplam 105.316,25 TL’ye yükseltmiştir.
2. Davacı, bozmadan sonra asıl dava ile birleştirilen davada; asıl davada alınan 02.10.2010 tarihli bilirkişi raporu ile kar payının 90.480 TL olarak belirlendiğini ileri sürerek, bakiye 40.480 TL kar payının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı asıl davada; davacı ile mermer atölyesini ortak olarak işlettiklerini, davacının işçi olarak çalıştığı iddiasının doğru olmadığını, davaya konu edilen taleplerin zamanaşımına uğradığını, davacının atölyeden ayrılması karşılığında bir kısım mermer takımları ile kendi adına kayıtlı kamyonetin bila bedel verilmesi suretiyle ortaklığın sona erdirildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
2. Davalı birleşen davada; dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Asıl davanın açıldığı Bakırköy 4. İş Mahkemesi ile dosyanın gönderildiği … 1. Sulh Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararlarının kesinleşmesi üzerine davanın görüldüğü Mahkemece verilen 24.03.2011 tarihli ve 2008/589 E., 2011/202 K. sayılı kararla; davanın kısmen kabulü ile 13.300 TL ortaklık payı bedelinin 01.10.2005 tarihinden itibaren hesaplanacak ticari temerrüt faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin feragat nedeniyle reddine, kar payının tazmini hakkında dava hakkının saklı tutulmasına karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
2.Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 02.10.2012 tarihli ve 2011/18728 E., 2012/21839 K. sayılı ilamıyla; davanın adi ortaklığın sona ermesi nedeniyle ortaklık payı ve kar payının tahsili istemine ilişkin olduğu, toplanan delillerden ve dosya kapsamından adi ortaklığın yöneticisinin davalı olduğunun anlaşıldığı belirtilerek, Mahkemece; idareci ortak olan davalıdan hesap istenmesi, hesap üzerinde tarafların uyuştukları ve uyuşamadıkları noktaların tek tek saptanması, uyuşmadıkları konuda delilleri sorulup toplandıktan sonra taraflar arasındaki sözleşmenin 2000 yılında feshedilmiş olması nedeniyle fesih tarihi itibariyle ortaklığın aktifi ve pasifi ile ayrı ayrı konusunda uzman bilirkişi aracılığı ile 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 520 inci maddesine göre tasfiyenin yapılması, tasfiye memuru marifetiyle ortaklık malları mevcut ise satılıp, mevcut değil ise değerleri belirlenip borçların ödenmesi, kalan kısmın ise taraflar arasında paylaştırılması, davacının maaş karşılığında adi ortaklıkta çalıştığı yönündeki iddiasını ispat ettiği takdirde bu hususun da tasfiyede dikkate alınması ve tasfiye işlemi tamamlandıktan sonra davalının davacıya borçlu olup olmadığı tespit edilip sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden bahisle, karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu olayda fesih ve tasfiye işlemleri yapılmadığından zamanaşımı süresinin dolmadığı, 24.11.2017 tarihli tasfiye raporunda davacının maaş talebine dair değerlendirme yapılmamış ise de ortaklara paylaştırılması gereken miktarın denetime ve hüküm kurmaya elverişli şekilde belirlendiği, iş yerine 1995/3 döneminde sigortalı olarak giriş yaptığı hususundaki SGK kayıtları nazara alındığında davacının maaş karşılığı adi ortaklıkta çalıştığı hususunun sabit olduğu, 09.11.2015 tarihli ek rapor ile davacının talep edebileceği işçilik alacağı tutarının 97.578,78 TL olarak hesaplandığı, bu tutar düşüldükten sonra davacının payına düşen ortaklık karının 3.750 TL olduğu, verilen hükümle tasfiye son bulduğundan alacağa yasal faiz işletilmesi gerektiğinden bahisle; asıl ve birleşen davanın kısmen kabulü ile 3.750 TL’nin hüküm tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya dair isteminin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde; davalı tarafça sunulan hesap raporunun gerçeği yansıtmadığını, dosya kapsamında alınan raporlar ile ortaklığın büyük kar elde ettiği belirlenmesine rağmen hatalı karar verildiğini, asıl davada 28.11.2011 tarihli dilekçe feragat ettikleri kısım dışında kalan 13.300 TL’lik ortaklık payı ile 51.450 TL kar payı ve birleşen davaya konu ettikleri 40.480 TL kar payı olmak üzere toplam 105.230 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiğini, davalının borcu bulunmadığı yönündeki değerlendirmenin hatalı olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.
2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde; Mahkemece tasfiye sonucunda kalan malvarlığının taraflar arasında eşit olarak paylaştırılması gerekirken kalan meblağın hepsinin ödenmesine karar verildiğini, asıl ve birleşen dava ile ilgili ayrı ayrı hüküm kurulmadığını, lehine hüküm altına alınan vekalet ücretinin hatalı olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Asıl ve birleşen davada uyuşmazlık, adi ortaklığın sona ermesi nedeniyle ortaklık ve kar paylarının tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Bilindiği üzere, bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK). Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtayca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 620 nci maddesinin birinci fıkrasına göre; “Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.”.
3.Değerlendirme
1. Mahkemece uyulmasına karar verilen bozma ilamında; taraflar arasındaki ortaklık sözleşmesinin 2000 yılında feshedildiği, bu nedenle ve fesih tarihi itibariyle ortaklığın aktif ve pasifinin belirlenmesi ve dava tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 520 inci maddesi uyarınca tasfiye yapılması gerektiği belirtilmesine rağmen, hükme esas alınan tasfiye raporu ile dosya kapsamında yer alan diğer raporlarda taraflar arasındaki ortaklık ilişkisinin 2005 yılında sona erdiği kabul edilmek suretiyle değerlendirme yapıldığı, dolayısıyla söz konusu tasfiye raporunun hükme esas alınamayacağı anlaşılmıştır. Eş söyleyişle, Mahkemece bozmaya uyulmasına rağmen gereği tam olarak yerine getirilmemiştir.
2. Bundan ayrı, yönetici ortak olan davalı tarafından dosyaya sunulan hesap raporu, dosyadaki diğer kayıt ve belgelerle uyumlu değildir. Anılan hesap raporu üzerinde taraflar uyuşmamış, davacı taraf bu rapora itiraz etmiştir. Bu durumda; ortaklığın sermayesi, konumu, vasıfları, devam süresi, iş durumu ve benzer işletmelerin gelir ve giderleri göz önünde tutulmak suretiyle, ortaklığa ait işletmenin gelir ve giderlerinin (ortaklık faaliyeti nedeniyle üçüncü kişilere borçlarının bulunup bulunmadığı da dahil olmak üzere) tasfiye memuru tarafından belirlenmesi ve ulaşılacak sonuca göre Mahkemece tasfiyenin yapılması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme sonucunda yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
3. Her ne kadar Mahkemece; SGK kayıtlarından davacının iş yerinde sigortalı olarak çalıştığının tespit edildiği, bu nedenle davacının adi ortaklıkta maaş karşılığı çalıştığı yönündeki iddiasını ispat ettiği kabul edilerek resen hesaplama yapılmış ise de; dosya kapsamında yer alan diğer deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacının, davalıya ait iş yerinde faaliyet gösteren mermer atölyesini işletmek üzere kurulan ortaklığa 6098 sayılı Kanun’un yukarıda yer verilen 620 nci maddesi uyarınca sermaye olarak emeğini koyduğu, dolayısıyla adi ortaklıkta maaş karşılığı çalışmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, Mahkemece; davacının bu yöndeki iddiasını ispatlayamadığı gözetilmek suretiyle tasfiyenin gerçekleştirilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması da doğru görülmemiştir. Kabule göre de, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 176 ncı maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca aynı davada işçilik alacakları yönünden ikinci defa ıslah yoluna başvuramayacağının gözetilmemesi de doğru değildir.
4. Kaldı ki, birbirinden bağımsız olan asıl ve birleşen dava hakkında ayrı ayrı hüküm tesisi yoluna gidilmesi gerekirken, bu husus nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmiş olması da isabetli değildir.
5. Bozma sebebine göre, tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir,
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 428 inci maddesi gereğince taraflar yararına BOZULMASINA,
2. Bozma sebebine göre tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz karar harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine,
6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
18.01.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.