Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2022/8358 E. 2023/1235 K. 03.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/8358
KARAR NO : 2023/1235
KARAR TARİHİ : 03.05.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1487 E., 2022/1063 K.
DAVA TARİHİ : 25.11.2019
KARAR : Davanın reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : İzmir 2. Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2019/535 E., 2021/416 K.

Taraflar arasındaki muvafakatnamenin geçersizliğine karar verilerek blokenin kaldırılması ve alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı; davalı banka tarafından tüketici kredi sözleşmesi ekinde imzalatılan muvafakatname ile kullandırılan tüketici kredileri için Sosyal Güvenlik Kurumu ödemelerinin ve emekli maaşının tamamının rehnedilip kesinti yapılması, hesaplardan herhangi bir talimata gerek olmaksızın takas ve mahsup işlemleri yapılması hususunda yetki verildiğini, hukuka aykırı olan muvafakatnamenin iptal edilmesi talep edildiği halde davalı tarafça 2019 yılı Haziran ayı ve davanın ikame edildiği Kasım ayına kadar tüm emekli maaşı ödemelerine el konulduğunu, muaccel olmayan borçları da kapsar şekilde belirsiz bir alacak için düzenlenen ve ayrıca asli unsuru olan tarih, sayı ve kredi türü bilgileri de eksik bırakılan dava konusu muvafakatnamede haksız şart ve genel işlem koşullarının gerçekleştiğini, emekli maaşının rehninin mümkün olmadığını ileri sürerek; hukuka aykırı şartlar içeren muvafakatnamenin iptali ile emekli maaşı ve SGK alacaklarına konulan blokenin kaldırılarak el konulan paranın kesinti tarihlerinden başlayarak faizi ile birlikte iadesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı; davacıya birden fazla sözleşmeden kaynaklı ihtiyaç kredisi kullandırıldığını, kredi taksitleri ödenmediğinden 16.08.2019 ve 19.09.2019 tarihlerinde ihtar gönderildiği halde ödeme yapılmaması üzerine takip başlatıldığını, kredi sözleşmeleri ve evrakların bir nüshasının davacıya verilerek sözleşme koşulları ve muvafakatle ilgili bilgilendirme yapıldığını, davacının serbest iradesi ile verilen mevduat hesapları üzerinde bloke, mahsup ve takas yapma yetkisi uyarınca emekli maaşından yapılan kesintilerin hukuka uygun olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; kredi tahsilatlarının davacının 30.04.2018 tarihinde imzaladığı Kredi Sözleşmesine Ek Rehin Sözleşmesi, Taahhütname ve Virman – Takas – Mahsup Talimatı ve taahhüt çerçevesinde bankaya verdiği yetki ile gerçekleştirildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; maaş hesabına icra takibinden önce el konulduğunu, 5510 sayılı Kanun’un 93 üncü maddesinde muvafakatin ancak haciz aşamasında dikkate alınabileceğinin düzenlendiğini, istisnalar dar yorumlanır ilkesi gereğince kanun boşluğu da bulunmadığından bu hükmün borçlu hakkında haczin olmadığı durumlar için uygulanamayacağını, kamu düzenine ilişkin emredici nitelikte bu hükmün aksinin taraflarca kararlaştırılamayacağını, ek rehin sözleşmesi ve taahhütnamenin hangi kredi sözleşmesine ait olduğunun tespiti gerektiğini, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 83/a (2004 sayılı Kanun) maddesi gereğince emekli maaşının haczedilebileceğine ilişkin muvafakatnamenin geçersiz olduğunu, genel işlem koşulu içermesi nedeniyle de ek rehin sözleşmesinin geçersiz olduğunu ileri sürerek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 2 nci maddesinde, herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorunda olduğu, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasının hukuk düzenince korunmayacağının hüküm altına alındığı, davacı tarafından davalı bankaya kredinin geri ödenmediği, taraflar arasındaki kredi kullanımına ilişkin sözleşmelerde, davacının kullandığı kredilerin geri ödemelerinin davacının banka nezdindeki hesaptan karşılanması kabul edilmiş olup ayrıca bankanın rehin, takas, hapis ve mahsup hakkı olduğunun kararlaştırıldığını, davacının hesabından yapılan kesintilerin de bu kapsamda yapıldığı bilirkişi tarafından tespit edilmekle, davacı tarafından uzun süre ödeme yapılmamış olmasına ve tüm hesap bakiyesi üzerinde rehin, hapis, takas, mahsup hakkının olduğu, banka tarafından bu hakkın kullanılmış olduğu, böylece davacının sözleşme ile kabul etmesi üzerine maaşından kesintiler yapıldığı, bu itibarla sözleşmenin bu hükümlerinin haksız şart kapsamında değerlendirilmesinin de mümkün olmadığı, ayrıca davacının kullandığı kredilere karşılık davalı bankaya başkaca herhangi bir teminat da göstermiş olmadığı, bu hususun davalı bankanın alacağını tahsil edememe riskini doğuracak olması nedeniyle kabul edilebilir bir durum olmadığı gibi dürüstlük kurallarına da aykırı olduğu gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf dilekçesinde bildirdiği itirazları tekrar ederek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ihtiyaç kredisi borcu nedeniyle davacının emekli maaşı üzerine konulan blokenin kaldırılması ve kesintilerin iadesi istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
Bilindiği üzere 17.04.2008 tarihli ve 5754 sayılı Kanun’un 56 ncı maddesi ile değişik 5510 sayılı Kanun’un 93 üncü maddesinde “Bu kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, Sağlık hizmeti sunucularının Genel Sağlık Sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler 88 inci maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez.” hükmü bulunmaktadır. 2004 sayılı Kanun’un 83/a maddesindeki “82 ve 83 üncü maddelerinde yazılan mal ve hakların haczolunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir.” hükmüne karşın, 28.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5838 sayılı Kanun’un 32 nci maddesi ile değişik 5510 Sayılı Kanun’nun 93 üncü inci maddesinin birinci fıkrasında, “… bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepleri, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu hükmün 2004 sayılı Kanun’un 83/a maddesine göre daha özel düzenleme içerdiği ve takip hukukuna göre icra takibinin kesinleşmiş olması şartıyla haciz sırasında veya hacizden sonra 5510 sayılı Kanun’un 93 üncü maddesi kapsamındaki gelir, aylık ve ödeneklerin haczine ilişkin verilen muvafakatin geçerli olacağı, bu durumda borçlunun haciz sırasında veya haciz işleminin gerçekleşmesinden sonraki dönemde haczedilmesi mümkün olmayan mal ve haklarla ilgili olarak bu hakkından vazgeçebileceği, sözleşme hukukuna göre bu yasağın kesin olmadığı, yasanın tarafların iradesine ağırlık vererek muvafakat yoluyla emekli aylıklarına bloke konulmasına, borcun başka teminatlara başvurulmadan ödenmesine imkan sağladığı, böylece tarafların sözleşme ile belirledikleri hükmü ortadan kaldırmadığı anlaşılmaktadır.

3. Değerlendirme
1. Davacı tarafından imzalanan ek taahhütnamelerde kredilere ilişkin ödemelerinin emekli maaşı hesabından virman-takas-mahsup yapılarak tahsil edilmesine muvafakat edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Davacı sözleşmeden dönmediğine göre borcu ne şekilde ödeyeceğini açıklamamıştır. Banka da bu taahhüde inanarak başka teminat istemeden davacıya kredileri kullandırmıştır.

2. Öte yandan davalı banka, kesintileri kredi sözleşmelerine istinaden yapmıştır. İcra müdürü tarafından yapılmış bir haciz de bulunmamaktadır. Bu durumda, borcun ödenmemesi üzerine bankanın, davacının maaşına bloke konulacağına dair hükmüne dayanarak kesinti ve tahsilat yapmasında hukuka aykırılık bulunmadığının kabulü gerekir.

3. Hemen belirtilmelidir ki davacının bankadan aldığı kredilerin borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödememesi halinde sözleşmeler gereğince kullandırılan kredinin teminatı olarak maaşından kesinti yapılmasını kabul etmesi ve diğer teminat öngören hükümlerin sözleşmelere konulmasına rıza göstermesinin haksız şart olarak kabulü de mümkün değildir. Zira davacı yürürlükteki bu yasaları bilerek sözleşmelerin her sayfasını ayrı ayrı imzalamış olup, serbest iradesi ile sözleşme şartlarına uygun olarak kredi borcu taksitlerinin emekli maaşından kesilmesi için talimat verdiğine göre artık sözleşmenin söz konusu hükmünün müzakere edilerek kararlaştırılmadığı söylenemez.

4. Ayrıca bankanın yaptığı işlemin sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerin dürüstlük kuralına aykırı düşecek şekilde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olduğu kabul edilemez. Davacının bankadan kullandığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödemesi zorunludur. Davacının taksitlerin maaşından ödenmesini ihtirazı kayıtsız kabul edip daha sonra dava açıp blokenin kaldırılmasını istemesi hakkın kötüye kullanılması olup iyiniyet kurallarıyla bağdaşmaz (TMK m.2). Tüketici haklı bir sebep olmadan sözleşmeyi tek taraflı feshedemez, ifası yapılmış bedellerin iadesini isteyemez, bu şekilde edimin tek taraflı geri istenmesi de hukuken himaye göremez. Aksi halde, kredi isteyen kişinin mali durumu ve maaş gelirine göre borcunun ödenebileceği güvencesiyle kredi veren bankanın alacağının imkânsızlaşması, kötü niyetli bir kredi borçlusunun borcunu hiç ödememesi gibi bir sonuç doğacaktır.

5. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Harçtan … olmasına rağmen davacı tüketiciden peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,

03.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.