Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2022/8308 E. 2023/1314 K. 08.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/8308
KARAR NO : 2023/1314
KARAR TARİHİ : 08.05.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/514 E., 2022/1510 K.
DAVA TARİHİ : 19.07.2016
KARAR : Davanın kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ceylanpınar Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesi
SAYISI : 2016/320 E., 2019/257 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin başvurunun esastan reddine, davacı vekilinin başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili; 18.12.2015 tarihinde açık artırma usulü ile satış ihalesi yapıldığını, ihale şartnamesine göre ürünlerin 5 parti halinde satışa çıkartıldığını, davalının bunlardan 2 partiyi en yüksek teklif vererek aldığını, ihalenin akabinde ihaleyi kazanan davalı ile davacı arasında 23.12.2015 tarihinde toplam 350 ton mercimeğin satışına dair 1.458.100 TL tutarlı sözleşme imzalandığını, ihalede satılan mercimeklere ait son ödeme gününün 29.12.2015 tarihi olmasına rağmen davalı son ödeme tarihinde mercimek bedelini yatırmadığından sözleşmenin feshedildiğini, tekrardan ihaleye gidilerek ilk ihalenin feshi tarihinden yaklaşık 1 ay sonra 22.04.2016 tarihinde Şanlıurfa Ticaret Borsasında pazarlık usulü ile ilk ihaleden kalan toplam 350 ton mahsul temiz mercimeğin işletmelerinin ihale komisyonun kararı ile dava dışı Yamanoğlu Gıda Tar. San. Tic. Ltd. şirketine ihale edildiğini, bu ikinci ihalenin usulüne uygun olarak karşılıklı taahhütlerin yerine getirilmesiyle kesinleşip sona erdiğini, iki ihale arasındaki fiyat farkının 247.800 TL olduğunu, davalının alacaklı olduğu 29.240,96 TL tenzil edildiğinde müvekkili idarenin iki ihale arasındaki bedel farkı olarak davalıdan 218.559,04 TL alacaklı olduğunu, ihaleler arasında oluşan fiyat farkından ihale şartnamesi hükümlerine göre davalının sorumlu olduğunu belirterek, şimdilik 158.559,04 TL’nin 20.05.2016 tarihinden işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.

II. CEVAP
Davalı, 350 ton ürün satın aldığını, ihaleye girmeden önce şartnamede belirlenen bedelin %10 oranı tutarında kati teminat yatırdığını, ekonomik anlamda dara düştüğünü, almış olduğu ürünlerin fiyatlarında yüksek miktarda düşüşler yaşanması üzerine iflasın eşiğine geldiğini, olumsuz koşullar nedeni ile sözleşmeden vazgeçtiğini, ihaleden çok önce Siverek 1. Noterliğinden vermiş olduğu vekaletname ile yetkilendirilen ….’in kendisinden habersiz ihaleye girdiğini, talebin dayanağı olarak gösterilen İhale Şartnamesinin 13/a-b maddelerinin hiç bir hukuki dayanağının bulunmadığını, ayrıca gecikme bedelinin fahiş olduğunu, iyi niyeti ile 18.12.2015 tarihinde Akbank Şanlıurfa Şubesinden Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü hesabına ödeme yaptığını, yine 29.12.2015 tarihinde Akbank Siverek Şubesinden Tarım İşletmeleri hesabına 275.000 TL ödeme yaptığını, davacıya borcu kalmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının 2015 yılı mahsulü olan 350 ton temiz mercimek satışı için 18.12.2015 tarihinde ihale açtığı, yapılan ihalenin 1.458.100 TL bedel üzerinden davalının üzerinde kaldığı, davalı belirlenen süre içerisinde taahüdünü yerine getirmediğinden davacı kurum tarafından ihale feshedilerek yeniden ihale yapıldığı, bu ihalenin de 1.210.300 TL bedelle dava dışı şirket uhdesinde kaldığı, Yargıtayın yerleşmiş içtihatlarına göre davacı kurumun birinci ihale ile ikinci ihale arasındaki bedel farkından dolayı oluşan zararını talep edebilmesi için davalının teklifinden sonraki en iyi ikinci teklifi ile ikinci ihale arasındaki farkın esas alınması ve zararın buna göre tespit edilmesi gerektiği dikkate alınarak, birinci ihalede davalıdan sonra en iyi teklifin 1.423.100 TL olduğu, bu bedelden ikinci ihale sonucu 1.210.300 TL ile yapılan ihale bedeli çıkarıldığında 212.800,00 TL bedel farkı hesaplandığı, ayrıca davalı sözleşmeye aykırı davranmasaydı tekrardan 8.296,60 TL karar pulu, 18.12.2015 tarihinde yapılan taahhütname gereğince kesilen 13.822,80 TL damga vergisi ve 09.03.2016 tarihinde sözleşmenin feshi neticesinde kesilen 27.558,10 TL damga vergisini ödemeyeceğinden toplamda 49.677,50 TL’nin de menfi zarar kalemi içerisinde yer alacağı, davacının 212.800,00 TL ve 49.677,50 TL olmak üzere toplamda 262.477,50 TL menfi zararının olduğu, davalının davacı hesabına yatırdığı toplamda 327.500 TL’nin menfi zarardan mahsubunun gerektiği, davacının 14.03.2016 tarihli 1288 sayılı yazısı sonucu davalı ile olan ihale feshedilerek 145.810 TL kati teminatın cezai şart olarak kaydedildiği, ihale şartnamesinin 8’inci maddesine göre ihalenin onaylanmasından sonra ihale tutarının %10’u üzerinden kati teminat alınacağı, kati teminatın mal bedelinden sayılmayacağı, müşterinin taahhüdünü yerine getirmesi durumunda iade edileceği, buna uyulmadığı takdirde protesto çekmeye ve hüküm ihtihsaline gerek kalmaksızın müşterinin taahhüdünü feshederek geçici teminatın cezai şart olarak kaydedileceği hükmü dikkate alındığında, bu hükmün sözleşmeye uymamanın müeyyidesi olduğu dolayısıyla menfi zarar içerisinde değerlendirilemeyeceği, menfi zarardan ayrı olarak istenebileceği, yine ihale sözleşmesinin 3’üncü maddesi ve ihale şartnamesinin 13’üncü maddesinin (c) bendine göre tespit edilen süre içerisinde taahhüdün yerine getirilmemesi halinde gecikilen her gün için ihale bedelinin 0,0015’i kadar gecikme cezası alınacağını, bu gecikmenin on günü geçmesi ve firmanın yazılı süre uzatım talebi olmaması halinde mevcut kati teminatın irad olarak kaydedileceği ancak müşterinin yazılı cezalı ek süre talebinde bulunması, işletmenin de bu talebi uygun görmesi halinde talep edilen süreye takabül eden gecikme cezası talep tarihinden itibaren müşteriden peşin alınmak şartı ile işletme tarafından talep edilen süre kadar(bu süre 30 günü geçemez) müşteriye cezalı ek süre verilebilir veya müşterinin talebi uygun görülmeyerek işletmedeki mevcut kati teminat cezai şart olarak irat kaydedilir hükmünün yer aldığı, görüleceği üzere, ihale şartnamesinin 13/c ve satış sözleşmesinin 3/c maddesinde hem gecikme cezası hem de cezai şart ibaresinin ayrı ayrı yer aldığı, taahhüdün bu şartname ile tespit edilen sürede yerine getirilmemesi halinde gecikilen her gün için ihale bedelinin 0,0015’i kadar gecikme cezası alınacağı, bu gecikmenin 10 günü geçmesi ve firmanın yazılı uzatım talebi olmaması halinde ise mevcut kat-i teminatın cezai şart olarak irad kaydedileceği açıkça belirtilmiş, dava konusu olayda yüklenicinin fatura bedellerini ödemede gecikme göstermesi nedeniyle, idare tarafından şartname ve sözleşme gereği uyguladığı ceza, cezai şart olmayıp TBK’nın 125’inci maddesinin 1’inci fıkrası kapsamında gecikme tazminatı kapsamında değerlendirildiği, davalı …’nın 26.01.2016 tarihli yazısında 28.02.2016 tarihine kadar ödemenin uzatılmasını talep ettiği, davacı idarenin 18.03.2016 tarihli faturasında 18.12.2015 tarihli mahsul temiz mercimek satış ihalesi 60 günlük ödeme gecikme bedeli olarak 102.771,54 TL davalıdan istediği, davacı idarenin 14.03.2016 tarihli 23494983/1288 sayılı yazısı tetkikinde 23.12.2015 tarihinde yapılan sözleşmenin feshedilerek, kati teminatın ihale şartnamesinin 13’üncü maddesinin (c) bendine göre ceza-i şart olarak irat kaydedildiğini belirttiği, davacı idarenin son ödeme tarihinin 29.12.2015 tarihi olan sözleşmenin, davacının 28.02.2016 tarihine kadar ödemenin uzatılmasını talep ettiği dikkate alındığında, davacı idarenin 18.03.2016 tarihli faturasında 18.12.2015 tarihli mahsul temiz mercimek satış ihalesi 60 günlük ödeme gecikme bedeli olarak kesmiş olduğı 102.771,54 TL gecikme cezasının, müspet zarar içerisinde yer aldığı dolayısıyla menfi zarar kalemi içerisinde yer almadığı, davalının yatırmış olduğu 327.500,00TL’den 145.810 TL olan kati teminat çıkarıldığında davalının 181.690 TL’sinin davacı uhdesinde kaldığı, davacının 262.488,50 TL olan menfi zararından 181.690,00 TL çıkarıldığında davacının 80.798,50 TL menfi zararının olduğu kanaatine varılarak davanın kısmen kabulü ile 80.798,50 TL’nin temerrüt tarihi olan 20.05.2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; davalı taraftan mal bedeline yönelik olmayan ve ihale şartnamesi uyarınca çeşitli maksatlarla 298.259,04 TL tahsil edildiğini, ancak davalının toplamda müvekkili idarenin hesabına 327.500,00 TL yatırmış olması nedeniyle bu miktardan 298.259,04 TL tenzil edildiğini ve davalının müvekkili idare uhdesinde davalıya geri ödenmesi gereken 29.240,96 TL kaldığını, ilk ihalenin tasfiyesinin bu şekilde gerçekleştiğini, davalının yüklendiği ilk ihale bedeli 1.458.100,00 TL olduğuna göre bu miktardan ikinci ihale bedeli düşüldüğünde iki ihale arasında 247.800,00 TL bedel farkı bulunduğunu, yerel mahkemenin, gerekçeli kararda belirtildiği üzere öncelikle mezkur şartname maddesinin dışına çıkarak ilk ihalede davalının teklifinden sonra gelen en iyi teklifi esas alarak iki ihale arasındaki bedel farkını hesapladığını, davalının da katıldığı ilk ihalede davalıdan sonra gelen en iyi teklif 1.423.100 TL olduğu için bu miktardan ikinci ihalenin verildiği fiyat olan 1.210.300 TL tenzil edilerek 212.800,00 TL fark hesaplaması yapıldığını, oysaki bu uygulamanın hiçbir dayanağının olmadığını, iki ihale arasındaki bedel farkını yanlış hesapladığını, daha sonra ise taleplerinin dışına çıkarak taraflar arasındaki bütün hukuki ilişkiyi değerlendirme cihetine gittiğini, bu bağlamda menfi zarar değerlendirmesi yaptığını, bu durumun taleple bağlılık ilkesine aykırı olduğunu, davalının müvekkili idare uhdesinde kalan parasının 181.690 TL olmayıp 29.240,96 TL olduğunu, iki ihale arasındaki bedel farkının ise 247.800 TL olduğunu, 247.800,00 TL davalının alacaklı olduğu 29.240,96 TL tenzil edildiğinde müvekkili idarenin iki ihale arasındaki bedel farkı olarak davalıdan 218.559,04 TL alacağı olduğunun tartışmasız olduğunu, bir an için herhangi bir kabul anlamına gelmemek kaydıyla ilk ihaledeki en iyi ikinci teklif esas alınsa bile bu fark 212.800 TL olduğuna göre bu miktardan 29.240,96 TL tenzil edildiğinde müvekkili idarenin davalıdan alacaklı olduğu miktarın 183.559,04 TL olarak hesaplanması gerektiğini, aksi şekilde hukukta ve şartnamede yeri olmadığı halde müvekkili idarenin şartname hükümlerini tatbik etmek suretiyle davalıdan almış olduğu gecikme cezası bedeli olan 102.771,54 TL’nin hiçe sayılmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, bu nedenle verilen kısmen kabul kararının kaldırılarak davalarının kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.

Davalı vekili; gecikme bedelinin fahiş miktarda olduğunu, idareye toplam 327.500,00 TL ödeme yaptıklarını ve başkaca borçlarının kalmadığını, bilirkişi heyeti tarafından eksik ve hatalı hesaplamalar yapıldığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; kural olarak müspet zarar ile menfi zararın aynı anda istenemeyeceği, hak sahibi tarafından seçimlik haklardan birinin kullanılması gerekirse de sözleşmede bunun aksinin kararlaştırılabileceği, eş söyleyişle, TBK’nın 125’inci maddesinin emredici olmayıp dolgu hüküm niteliğinde olduğu, taraflarca aksi durumun her zaman kararlaştırılabileceği, gerçekten de somut olayda, sözleşmenin eki mahiyetindeki şartnamenin 13’üncü maddesinde; ihale bedelinin yatırılmaması halinde (a) bendi gereğince cezai şart olarak kat’i teminatın davacı idare üzerinde kalacağı kararlaştırıldığı gibi (b) bendinde taahhüdün yerine getirilmemesi halinde iki ihale arasındaki fark bedelinin istenebileceği, (c) bendinde ise süresinde ihale bedeli ödenmemesi halinde gecikilen her gün başına 0,0015 oranında gecikme cezası alınacağı süre uzatım talebi halinde 30 günden fazla olmamak üzere cezalı ek süre verilebileceği ya da uygun görülmeyerek var olan mevcut kat’i teminatın irad kaydedileceğinin düzenlendiği, şartname hükümleri kapsamında ihale farkı bedeli menfi zarar kalemleri kapsamında olup, kat’i teminatın cezai şart kalemi, gecikme cezasının ise müspet zarar kalemleri arasında olduğu, sözleşme serbestisi uyarınca taraflar arasında her iki zarar kalemin seçimlik olarak değil, aynı anda istenebileceğinin kararlaştırılabileceği, nitekim taraflar arasında da bu yönde TBK’nın 123’üncü maddesinin aksinin kararlaştırıldığı, davacının kendisine yapılan 327.500 TL ödemeden, fatura ettiği müspet zararını da mahsup edebileceği, her ne kadar gecikme cezası 102.771,54 TL müspet zarar kalemleri arasında ise de, davalının yaptığı ödemeden bu miktar tenzil edilerek menfi zarar kalemi olan ihale fark bedelini istemesinde herhangi bir engel bulunmadığı, eş söyleyişle, davacı davalının yaptığı ödemeden şartname gereğince isteyebileceği müspet zarar kalemlerini düşmek suretiyle, yani TBK’nın 139’uncu maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca gecikme cezası alacağı ile takas etmek suretiyle bakiye menfi zararını, yani ihale fark bedelini isteyebileceği, nitekim, davacı vekilince takas mahsup iradesi gösterilerek bakiye 29.240,96 TL’in mahsubu suretiyle bakiye zararların talep edildiğinin belirtildiği, buna göre davalının yaptığı 327.500 TL ödemeden, davacının takas mahsup konusu yaptığı 102.771,54 TL şartnamenin (c) bendi gereğince gecikme cezası, 145.810,00 TL şartnamenin (a) bendi gereğince cezai şart, ilk ihale masrafları olarak 8.296,60 TL karar pulu, 13.822,80 TL damga vergisi, 27.558,10 TL damga vergisi olmak üzere cem’an 298.259,04 TL bedelin mahsubu neticesinde davacı nezdinde (327.500,00 TL – 298.259,04 TL =) 29.240,96 TL kaldığının anlaşıldığı, yukarıdaki paragraftaki ilkeler ışığında tespit olunan ihale fark bedeli 212.800 TL’den davacı nezdinde kalan 29.240,96 TL bedel tenzil edildiğinde talebi mümkün ihale fark bedeli menfi zarar kaleminin 183.559,04 TL olacağı sonucuna varıldığı, ilk derece mahkemesince davacının takas mahsup hakkı olduğu gözetilmeksizin müspet zarar kalemlerinin ayrıştırılarak 102.771,54 TL gecikme cezasının değerlendirme dışı bırakılmak suretiyle hatalı bir şekilde davacı alacağının eksik tespit edilmesinin doğru görülmediği, davacı vekilinin istinaf başvurusu bu yönüyle yerinde görülerek kabul edildiği, eldeki davada ise talep edilen miktar 158.559,04 TL olduğundan HMK’nın 26’ıncı maddesince taleple bağlılık gözetilerek davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; Ceylanpınar Asliye Hukuk Mahkemesi(Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 03.12.2019 tarihli 2016/320 Esas, 2019/257 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, davanın kabulü ile; ihale farkı bakiye bedeli(taleple bağlı kalarak) 158.559,04 TL’nin temerrüt tarihi 20.05.2016 tarihinden itibaren işleyecek ve hesaplanacak avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf mahkemesinin kaldırma kararının temelinde, TBK’nın 125’inci maddesinin emredici olmadığı ve taraflarca serbestçe değerlendirilebileceği, bu kapsamında menfi ve müspet zararın aynı anda istenebileceği kanaatinde bulunulduğu, işbu tespitin hatalı olduğunu, temerrüt durumunda hem menfi hem müspet zararın aynı anda istenebilmesinin mümkün olmadığı, kanunun sağladığı serbestinin sadece seçimlik hakların seçilmesi bağlamında söz konusu olabileceği, aksi bir kanaatin kanunun emredici hükmüne aykırılık oluşturacağını, davacının iddiasının somut olay bakımından haklı olup olmadığının tespiti için dava konusu ihalenin şartları, tarafların hak ve yükümlülükleri, ihalenin sona ermesinin sebepleri, bu sona ermede kimlerin kusurlu oldukları vb. çok çeşitli etmenlerin incelenmesinin gerektiğini, davalının ödemiş olduğu tutardan iki ihale arasındaki fark mahsup edildiğinde müvekkil lehine 114.700 TL tutarın ortaya çıktığını, müvekkil lehine kati teminat gelir olarak kaydedildiği halde yapılan hesaplamada kati teminat tutarının müvekkil aleyhine eksi değer olarak hesaplandığı, bilirkişi ek raporunda ise kati teminatın gelir olarak kaydedilemeyeceğinin belirtildiğini, eksik ve hatalı hesaplanan bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi ve istinaf mahkemesinin kararının bozulması gerektiğini, yine bilirkişi kök raporunda müvekkil tarafından yapılan ödemelerden iki ihale arasındaki fark mahsup edildikten sonra müvekkil lehine olan tutardan damga vergisi tutarı olarak 13.822,80 TL ve damga vergisi olarak ise 27.558,10 TL şeklinde iki farklı tutarın mahsup edildiğini, bilirkişi ek raporunda damga vergisinin mükerrer şekilde yazıldığını ve tutarların değişkenliği hakkında herhangi bir açıklamada bulunulmadığını, bilirkişi heyeti tarafından eksik ve yanlış değerlendirme yapıldığını, yerel mahkeme ve istinaf merciinin eksik rapora göre hüküm kurduğunu, davalı tarafından yapılan ödemeler dikkate alındığında, menfi ve müsbet zararların birlikte istenemeyeceği düşünüldüğünde, davalının, davacı idareye herhangi bir borcu bulunmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, iki ihale arasındaki farktan doğan zararın istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1.6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 179 ila 182 nci maddelerinde düzenlenen ceza koşulu, borçlunun, asıl borcunu ilerde hiç veya gereği gibi ifa etmediği takdirde alacaklıya karşı ifa etmeyi önceden taahhüt ettiği edime denir. Bu nedenle ceza koşulu, asıl borca bağlı olarak ve ancak bu borcun ihlâli ile doğabilecek olan fer’î bir edimdir. Borçlu ceza koşulu ödemeyi taahhüt etmişse, artık alacaklı herhangi bir zarara uğradığını iddia etmek veya zararının miktarını ispat etmek zorunda kalmadan, tazminat elde etme imkânını bulacaktır. Ceza koşulunun kararlaştırılabilmesi için asıl borcun mahiyeti önemli değildir; bir verme borcu kadar, yapma veya yapmama borçlarında da cezai şart kararlaştırılabilir. (Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, TEKİNAY/AKMAN/ BURCUOĞLU/ALTOP, 7. Bası, İstanbul 1993, s. 341-343).

2. Sözleşmede kararlaştırılmamış olsa dahi temerrüt hâlinde TBK’nın 125’inci maddesinin birinci fıkrası hükmünce alacaklı gecikme tazminatı talep edebilir ise de, ceza koşulunun istenebilmesi için sözleşmede bununla ilgili açık hüküm bulunması şarttır. Ceza koşulunun esas itibariyle iki temel amacı bulunmaktadır. Bunlardan biri, borçluyu ifaya zorlamak ve böylece asıl borcun ifasını teminat altına almak; diğeri ise, borcun ihlali hâlinde borçlu tarafından ödenecek tazminatı önceden ve götürü olarak belirlemektir. Bu iki temel amacı dışında, ceza koşulunun diğer bir amacı da, ifayı engelleyen ceza koşulunda (dönme/fesih cezasında), borçlunun ceza koşulu ödemek suretiyle sözleşmeden kolayca dönmesini sağlamaktır .

3. 6098 sayılı Kanunun “Ceza koşulu” üst başlığı altında düzenlenen “Cezanın sözleşmenin ifası ile ilişkisi” başlıklı 179’uncu maddesinde;
“Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.
Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.
Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır.” hükmünü içermektedir.
Maddenin birinci fıkrasında seçimlik ceza koşulu düzenlenmiştir. Buna göre sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi hâlinde ödenmek üzere ceza koşulu kararlaştırılmış ve aksi de sözleşmede öngörülmemiş ise, alacaklı ya sözleşmenin ifasını ya da cezai şartın ödenmesini isteyebilir. Seçimlik cezai şartta alacaklı seçimlik bir yetkiye sahiptir. Buna göre o şartın gerçekleşmesi yani borçlunun asıl edimi hiç veya gereği gibi ifa etmemesi durumunda ya asıl edimin ifasını ister ya da bundan vazgeçerek ceza koşulunun ödenmesini talep eder. Seçimlik ceza koşulunda, aksi sözleşmede öngörülmemiş ise, alacaklı hem asıl edimin ifasını hem de ceza koşulunun ödenmesini isteyemeyecektir.
İkinci fıkrada düzenlenen ifaya ekli ceza koşulunda ise alacaklı, açıkça vazgeçmiş veya ifayı kayıtsız şartsız kabul etmiş olmadıkça, hem sözleşmenin ifasını hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilir.
Dönme (fesih) cezası olarak da adlandırılan ifayı engelleyen ceza koşulu ise maddenin üçüncü fıkrasında hükme bağlanmıştır. Burada borçlunun ceza koşulunu ödemek suretiyle tek taraflı olarak sözleşmeden dönme hakkına sahip olduğunu ispat etme hakkı saklı tutulmuştur.
Ceza koşuluna ilişkin hükümler emredici nitelikte değildir. Taraflar bunların aksini kararlaştırabilirler. Borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi dışında kalan diğer borca aykırılık hâlleri için ifaya eklenen ceza koşulu kararlaştırabilecekleri gibi; bu iki ihlâl durumu için seçimlik ceza koşulu da kararlaştırabilirler. Ayrıca tarafların, ceza koşulu anlaşmasında, seçimlik ceza koşulu ile ifaya ekli ceza koşuluna birlikte yer vermeleri de mümkündür. İstisnası cezanın indirilmesiyle ilgili TBK’nın 182 nci maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci bendinde ceza miktarını tarafların serbestçe belirleyebilecekleri belirtildikten sonra, üçüncü bendinde:
“Hâkim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.” denilmek suretiyle, bu ceza miktarının hâkim kararı ile azaltılabileceği öngörülmüştür.

3.Değerlendirme
1.Taraflar arasında imzalanan 18.12.2015 tarihli Mahsul Temiz Mercimek Tekrar Satış İhale Sözleşmesinin “Taahhüdün Süresi” başlıklı 3’üncü maddesinin (c) bendinde ve İhale Şartnamesinin “Taahhüdün Yapılmaması veya Eksik Yapılması” başlıklı 13’üncü maddesinin (c) bendinde; “Kabul edilen zorlayıcı sebepler dışında taahhüdün bu şartname ile tespit edilen sürede yerine getirilmemesi halinde gecikilen her gün için ihale bedelinin 0,0015(onbindeonbeş) gecikme cezası alınır. Bu gecikme 10 günü geçmesi ve firmanın yazılı süre uzatımı talebi olmaması halinde mevcut kati teminat cezai şart olarak irad kaydedilir. Ancak müşterinin yazılı cezalı ek süre talebinde bulunması, işletmenin de bu talebi uygun görmesi halinde talep edilen süreye tekabül eden gecikme cezası talep tarihinden itibaren müşteriden peşin alınmak şartıyla işletme tarafından talep edilen süre kadar(bu süre 30 günü geçemez) müşteriye cezalı ek süre verilebilir veya müşterinin talebi uygun görülmeyerek işletmedeki mevcut kati teminatı cezai şart olarak irat kaydedilir.” denilmiştir.
2. Somut olayda davacı, eldeki davada hem ifaya eklenen cezai şart niteliğindeki gecikme cezasını hem de sözleşmeyi feshederek cezai şart olarak nitelendirdikleri kati teminat tutarının tahsilini istemiştir. Sözleşmede görüldüğü üzere taahhüdün süresinde yerine getirilmemesi halinde gecikilen her gün için ihale bedelinin 0,0015 (onbindeonbeş) gecikme cezası alınacağı veya süre uzatımı talebi olmaması, müşterinin talebinin uygun görülmemesi hallerinde mevcut kati teminatın cezai şart olarak irat kaydedileceği belirtilmiştir. Davacı sözleşmeyi feshettiğine göre artık aynı sözleşmeye dayanarak davalıdan ifaya ekli cezai şart talebinde bulunması mümkün değildir. O halde mahkemece davacının cezai şart olarak kararlaştırılan gecikme cezası olan 102.771,54 TL’ye yönelik talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlenirme ile bu talebin de kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

2. Davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,

Pesin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

08.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.