Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2022/8267 E. 2023/1362 K. 09.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/8267
KARAR NO : 2023/1362
KARAR TARİHİ : 09.05.2023

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/3692 E., 2022/2103 K.
DAVA TARİHİ : 22.12.2017
KARAR : Davanın kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/151 E., 2021/376 K.

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin emlak alım-satımı, aracılık ile yatırım danışmanlığı işi ile uğraştığını, davalı ile ticari ilişkileri bulunduğunu, davalının inşaat yapmak için nakit paraya ihtiyacı bulunduğunu söyleyerek müvekkilinden borç para istediğini, müvekkilinin bu teklifi uygun bulduğunu ve icra takibine konu olan 20.01.2017 tarihli borç senedi şeklindeki yazılı belgeyi düzenlediklerini, davalının bu tarihte 450.000 TL’yi nakit olarak davacıdan aldığını ve karşılığında belgeyi imzaladığını, davalının borcunu ödememesi üzerine borç senedine dayalı ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının bu takibe haksız ve

mesnetsiz olarak itiraz ettiğini, takibe dayanak belgenin kayıtsız şartsız borç ikrarını içeren bir belge olduğunu ileri sürerek; itirazın iptaline, lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili; müvekkilinin kızları adına kayıtlı taşınmazların satışı konusunda davacıyı yetkilendirdiğini, müvekkili ile davalı arasında bu konuda sözleşme düzenlendiğini, bu anlaşmaya göre davacının satışlar konusunda müvekkilinden onay alacağını, satış gerçekleştiğinde satış bedelini müvekkilinin hesabına yatıracağını, komisyonunu alıcılardan tahsil edeceğini, bu aşamada davacının müvekkiline sürekli gidip gelmesinin zor olduğunu ve zaman kaybına yol açtığını söyleyerek resmi kurumlardaki (elektrik, su, doğalgaz gibi) işleri halletmek için boş kağıt aldığını, müvekkilinin de davacıyı aylardır tanıyor olmanın verdiği güvenle ve o ana kadar hiçbir sorun yaşamamış olmaları sebebiyle bu kağıtları imzaladığını, bir süre sonra tapudan gelen satış mesajları üzerine şüphelenen müvekkilinin 07.02.2017 tarihinde tapuya gittiğinden adına kayıtlı 3 adet taşınmazın bilgisi ve onayı dışında satıldığını fark ettiğini, tüm satışlarda, satış bedellerinin düşük gösterildiğini ve satış bedellerinin müvekkillerine ödenmediğini, müvekkilinin aynı gün 07.02.2017 tarihli azilname ile davacıyı azlettiğini, davacıdan satış bedellerinin talep edildiğini ancak davacının bu bedelleri yaptığı masraflar ve tüm taşınmazların satışından doğacak komisyon karşılığında kendisine ait olduğunu ileri sürdüğünü, bunun üzerine müvekkili ile kızlarının davacı hakkında güvenin kötüye kullanılması ve boş kağıda attığı imzalı belgelerin kötüniyetli olarak doldurularak zarara uğratması nedeniyle suç duyurusunda bulunduklarını, soruşturmanın halen devam ettiğini, bunun üzerine davacı tarafından bu kez müvekkilinin boş kağıda imzaladığı belgelerden birini müvekkilinin rızası hilafına doldurarak takibe geçtiğini, bu kez davacı hakkında açığa atılan imzanın kötüye kullanılması nedeniyle 13.12.2017 tarihinde suç duyurusunda bulunulduğunu, soruşturmanın halen devam ettiğini, bahse konu belgedeki imzanın müvekkiline ait olmakla birlikte imza dışındaki bütün yazıların başkasına ait olduğunu, 450.000 TL gibi bir borç verilmesine rağmen kambiyo senedi düzenlenmeyip sadece adi yazılı bir kağıdın borç senedi şeklinde düzenlenmesinin bile hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, ayrıca müvekkilinin inşaat yapmak için davacıdan borç para almaya ihtiyacı olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; takibe konu 20.01.2015 tarihli “borç senedi” başlıklı belgede davalının imzası olduğu, el yazısı ile düzenlendiği ve belge içeriğine göre inşaat yapması için nakit paraya ihtiyacı olan davalının, davacıdan faizsiz olarak elden 450.000 TL borç alındığının yazılı olduğu, davalının imzanın kendisine ait olduğunu beyan ettiği, açığa imza ile belge düzenlendiğinde, belgenin iradesi dışında doldurulduğunun HMK’nın 200 üncü maddesi uyarınca, davalı tarafından ispatlanması gerektiği, davalı iddiasını yazılı belge ile ispat edemediği, davalı vekilinin delil listesinde yemin deliline dayandığı, davalı vekiline bu konuda süre verildiği, davalı vekilinin 30.06.2021 tarihli dilekçesinde yemin delilini karşı tarafa teklif etmeyeceklerini yazılı olarak dosyaya bildirdiği gerekçesiyle; davanın kabulü ile takip dosyasında 450.000 TL asıl alacak üzerinden davalı borçlunun itirazının iptali ile takibin devamına, asıl alacak üzerinden %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; davacının elektrik, su ve doğalgaz aboneliklerinin iptali için istenildiğinde dilekçe haline getirilerek ilgili kuruma sunmak üzere hileyle aldığı, açığa imzası alınmış boş kağıtları, borç belgesi haline dönüştürerek takibe koyduğunu, belgenin bir borcun ispat vasıtası olmaktan öte dolandırıcılık fiilinde aldatma vasıtası olduğunu, Mahkemece bu belgenin yazılı senet olarak değerlendirerek aleyhte karar vermesinin açıkça hukuka aykırı bulunduğunu, davacının, müvekkilinin kızları adına olan kat karşılığı inşaat sözleşmesine aracılık ettiğini ve komisyonunu da aldığını, davalının kızlarına ait inşaat işleriyle de para karşılığı ilgilenmesinden dolayı elektrik, su gibi kurumsal iş ve abonelikler için kurumların özel yetki istediklerini söyleyip, güven telkin ederek ve kandırarak davalı müvekkilin 3 adet boş kâğıda imza atmasını sağladığını, aradan uzun bir süre geçtikten sonra da kâğıtlardan ikisini haksız bir şekilde güveni kötüye kullanarak doldurduğunu, zaten davacı asilin, duruşmada davalıyla aralarında çok güçlü bir dostluk bulunduğunu, baba-oğul, ağabey-kardeş ilişkisinin varlığını anlatmasının, davalıda uyandırdığı güven duygusunu açıkladığını, bu şekilde bir ilişkide inşaat işlerinin hızlı ve kolay bir şekilde yürütmek amacıyla, davalının yanında çalıştırdığı davacıya güven duyarak açığa imza atmasının son derece doğal olduğunu, belge içeriğinde; tarafların kimlik bilgilerinin, adreslerinin bulunmaması, borçluyu belirleyici başkaca bir emarenin olmaması, alacağın teminata bağlanmaması, ticaret yapan davacı tarafından faizsiz ve getirisiz olarak düzenlenmesinin belge içeriğinin imzadan sonra davacı iradesine aykırı olarak doldurulduğunu kanıtı olduğunu, açığa imza atılarak verilen bir kâğıdın, kararlaştırılandan farklı bir şekilde doldurulması halinde, bunun ispatı için yazılı belge aramanın kanun maddesinin düzenlenmiş amacına aykırı düşeceğini ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; 20.01.2017 tarihli belgede “borç senedi başlıklı olarak, “… M.Sabri Gümüş’ün kendim ve çocuklarım adına inşaat yapmak için …‘tan 450.000 TL borç aldım, bu parayı faizsiz olarak 01.12.2017 tarihinde geri ödemeyi taahhüt ediyorum.” denildiği, davacı tarafından dayanak kılınan belgenin, davalının aleyhine delil teşkil edecek irade beyanını içermekte olup, davalının da senetteki imzanın kendisine ait olduğunu yargılama sırasında ikrar ettiğini, davalının senette tahrifat iddiasının da olmadığını, senedin üzerindeki yazıların ve imzaların farklı kalemlerle sonradan yazıldığı iddiasının davalı tarafından aynı nitelikte yazılı delil ve belge ile ispatlanamaması nedeniyle davalının bu iddiasının HMK m.205 vd. maddelerine göre ispat gücünü etkileyen bir yanı bulunmadığı, davalının, imzasını boş kağıda attığını, üstünün sonradan davacı tarafından anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu iddia ettiğini, senet için imza kurucu bir unsur olsa da imzanın senet metninden önce atılmasının mümkün olduğu, bu durumda beyaza imzadan söz edileceği, beyaza imza atan kişinin senedin anlaşmaya aykırı olarak kendi zararını doldurulabileceğini yine genel hayat tecrübesi ile bilmesi gerekeceği, buna rağmen açığa imza atmış olmakla kendisinden beklenen dikkat ve ihtimamı sarf etmediğinden hukukun himayesinden yararlanamayacağı, beyaza imza iddiasının ispat yükünün davalıya ait olduğu ve yazılı delille ispatı gerektiği, davalının yemin deliline dayanmış olup, Mahkemece bu delil hatırlatıldığı, yemin teklif etmeyeceğini beyan ettiği, bu nedenlerle, davalı iddiasını ispat edemediğinden davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle; istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, itirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 200 üncü maddesi; “(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. (2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.”

2.Aynı Kanun’un 201 inci maddesi “Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz. ” şeklindedir.

3. Değerlendirme
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında; hukuki ilişkinin ve bu ilişki nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarının doğru şekilde belirlendiği, davalının takibe dayanak belgenin boş olarak imzalanıp verildiğini ve anlaşmaya aykırı doldurulduğunu ispat edemediğinin anlaşılmasına göre, davalının temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

09.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.