Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2022/8186 E. 2023/1330 K. 08.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/8186
KARAR NO : 2023/1330
KARAR TARİHİ : 08.05.2023

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/71 E., 2022/1145 K.
DAVA TARİHİ : 20.12.2016
KARAR : Davanın kısmen kabulüne
İLK DERECE MAHKEMESİ : Karşıyaka 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2016/704 E., 2020/254 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili; Karşıyaka 4. Noterliğinin 29.07.2015 tarihli ve 23964 yevmiye numaralı vekâletnamesi ile davalı şirketin vekilliğini yapmaya başladığını, davalıyı diğer işler yanında İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/335 Esas sayılı ve İzmir 14.İcra Müdürlüğünün 2013/7300 Esas sayılı dosyalarında temsil ettiğini, İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/335 Esas sayılı dosyası ile görülen davada ise tarafların, karşılıklı olarak anlaştıklarını ve söz konusu dava dosyasının (2013/335 Esas) davacısının İzmir 14. İcra Müdürlüğünün 2013/7300 Esas sayılı icra dosyasında şirket parası üzerine konan 2.000.000 TL tutarındaki ihtiyati haciz talebinden sonra da davasından feragat ettiğini, davalı şirket adına takip ettiği dosyalardaki tüm avukatlık ücretleri ve masraf alacaklarının İzmir 14.İcra Müdürlüğünün 2013/7300 Esas sayılı dosyasından yapılacak tahsilata kadar ertelendiğini, davalı şirketin bu icra dosyasından 37.065.896,93 TL kabzetmesine rağmen vekâlet ücreti ve masraf alacaklarını ödemediğini, kendisini Malatya 8. Noterliğinin 15.12.2016 tarih ve 32748 yevmiye numaralı azilnamesi ile haksız olarak azlettiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, İzmir 14. İcra Müdürlüğünün 2013/7300 sayılı icra dosyası ile İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/335 E. sayılı dosyasından doğan 3.325.000,00 TL avukatlık ücreti ile 7.114,76 TL masraf alacağı olmak üzere toplam 3.332.114,76 TL alacağının dava tarihinden itibaren işletilecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili; İzmir 14. İcra Müdürlüğünün 2013/7300 Esas sayılı dosyasında takibin Avukat Osman Kudret Sönmez tarafından başlatıldığını, 07.01.2016 tarihine kadar sürdürdüğünü, takip dosyasına davacı avukatın 18.01.2016 tarihinde vekalet sunduğunu, dosyaya borçlu tarafından 29.12.2014 tarihinde 1.450.000 TL kısmi ödeme yapıldığını, vekil Avukat Osman Kudret Sönmez tarafından karşı yan vekalet ücreti olarak 420.814,74 TL mahsup edildiğini, bu hususu davacı avukatın bildiğini, dolayısıyla söz konusu icra dosyasından karşı yan vekalet ücreti talep edemeyeceğini, davacı avukatın dosyaya vekaletname sunduğu günün ertesi günü olan 19.01.2016 tarihinde borçlu tarafından 40.426.882,43 TL ve dört gün sonra 22.01.2016 tarihinde bakiye borç 2.075.716,28 TL’nin ödendiğini, buna göre icra alacağının tahsili için hiçbir emek ve çaba sarf edilmediğinden akdi vekalet ücreti talep etmenin yersiz olacağını, İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/335 E. sayılı dosyasında karşı tarafça davadan feragat edilmesinden dolayı davanın reddine karar verildiğini, usulden reddedilen bu davadan kaynaklı vekalet ücretinin maktu olduğunu, davacıya yapmış olduğu iş ve işlemlerden kaynaklı tüm masrafların ödendiğini, davacı avukatın tahsil edilen paralardan 167.745,00 TL’yi haksız olarak uhdesinde tuttuğunu, aydınlatma yükümlülüğüne aykırı ve sır saklama yükümlülüğüne aykırı davranılmasından dolayı güven ilişkisinin zedelendiğini ve davacıyı haklı nedenle azlettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının azlinin haksız olduğu, dosya kapsamında aldırılan bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya elverişli olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; 3.157.255,00 TL avukatlık ücreti alacağı ve 6.102,35 TL masraf alacağı olmak üzere toplam 3.163.357,35 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; 167.745,00 TL tutarındaki bir parayı hapis hakkına dayanarak uhdesinde tuttuğunu, davalının bu meblağ nedeniyle usulüne uygun bir takas/mahsup talebinde bulunmadığını, yerel mahkemenin davayı kısmen reddedip aleyhe 165.745,00 TL üzerinden mahkeme masrafı ve vekalet ücreti takdir etmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı vekili; azlin haklı olduğunu, icra dosyasına emek sarf etmediğini, sadece ödeme aşamasında paranın tahsil edilmesine ilişkin işlem yaptığını, karşı yan vekalet ücretinin eski avukata ödendiğini bildiğini, asliye hukuk mahkemesi dosyasında feragat edildiğinden maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, azil tarihi itibariyle dosyanın kesinleşmemiş olması nedeniyle vekalet ücretinin doğmadığını, ihtiyati haciz kaldırılması sonrasında yatırılan 2.000.000,00 TL’nin kendi hesabına aktarılmasını talep ettiğini, 1.832.255,00 TL’nin iade edildiğini, bakiyesini 167.745,00 TL’yi uhdesinde tuttuğunu, hesap vermekten kaçındığını, güven duygusunun zedelendiğini, azlin haklı olduğunu, davanın tümden reddinin gerektiğini, kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; azlin haksız olduğu, davacı tarafından hapis hakkına konu edilen 167.745 TL’nin bilirkişi tarafından yapılan hesaplamada mahsup edilmesine rağmen mahkemece mükerrer olarak mahsubu yerinde görülmediği, mahkemece benimsenen bilirkişi raporu ile İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/335 Esas sayılı dosyasında vekalet ücreti için müddeabih 2.630.420,00 TL esas alınarak hesaplama yapılmış ise de davanın açılış değerinin 10.000,00 TL olduğu ve 16.04.2014 tarihinde harçlandırılmak suretiyle 1.136.616,00 TL olarak ıslah edildiği dikkate alınmadan vekalet ücretinin hesaplanmasının hatalı olduğu, dava masrafını müvekkilin peşin olarak ödediği karine olarak kabul edildiği, bu karinenin aksini davacının ispat etmesi gerektiği halde davacının bu konudaki ispat külfetini yerine getiremediği gerekçesiyle İzmir 14. İcra Müdürlüğünün 2013/7300 Esas sayılı icra dosyasında 395.119,67 TL kanuni vekalet ücreti, 3.341.030,06 TL akdi vekalet ücreti, İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/335 Esas sayılı dosyasında 1.800,00 TL kanuni vekalet ücreti, 113.616 TL akdi vekalet ücreti toplamı 3.851.565,73 TL olduğu ve 147.745 TL mahsubu ile 3.703.820,73 TL talep edebileceği, taleple bağlılık ilkesi gereğince 3.325.000,00 TL üzerinden davacının vekalet alacağı davasının kabulüne karar verildiği gerekçesiyle davacının istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b/1 maddesi uyarınca esastan reddine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b/2 maddesi uyarınca, davalının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile Karşıyaka 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.06.2020 tarihli ve 2016/704 E., 2020/254 K. sayılı kararın kaldırılmasına, davanın vekalet ücreti alacağı bakımından kabulü ile; 3.157.255,00 TL avukatlık ücreti alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, avukatlık ücreti alacağı bakımından fazlaya ilişkin talebin saklı tutulmasına, davanın masraf alacağı bakımından reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; davalının takas ve mahsup talebinin olmadığını, çoğun içinde az da vardır ilkesi gereğince usulüne uygun şekilde uhdesinde tuttuğu 167.745 TL sebebiyle bilirkişinin bu tutarı zaten hesabından düşmüş olmasına rağmen, bu tutarın ret sebebi olmasının ve bu sebepten ötürü de aleyhine karşı vekalet ücreti ve mahkeme masrafı hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesince fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 3.325.000,00 TL avukatlık ücretini ve 7.114,76 TL talep edilen masraf alacağını ya da bilirkişinin benimsediği tutarı kabul etmesi gerektiğini, böyle olunca aleyhine ya hiç ya da dava ettiği masraf alacağından reddedilen kısım için mahkeme masrafı ve karşı avukatlık ücreti çıkacağını, bu önemli hususun düzeltilmesi gerektiğini, ayrıca davalının masraf ödemesi yaptığını ispat edemediğini, ispat yükünün davalıda olduğunu ileri sürerek; hapis hakkına binaen usulüne uygun şekilde uhdesinde tuttuğu meblağ sebebiyle avukatlık ücreti alacağından reddedilen kısım, reddedilen masraf alacakları ve sözde reddedilen tutarlarla ilgili olarak aleyhine yüklenen karşı vekalet ücreti ve mahkeme masrafı hususlarının hukuka aykırı olması sebebiyle kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, haksız azil nedeniyle akdi ve karşı yan vekalet ücreti ve masraf alacağının tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasında; “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli yazılır.” hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm ile gerekçenin önemi Anayasa düzeyinde vurgulanmış olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.

2. 6100 sayılı Kanun’un 359 uncu maddesinde bir bölge adliye mahkemesi kararının hangi hususları kapsaması gerektiği açıklanmıştır. Maddenin birinci fıkrasının (e) alt bendine göre karar; taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışmasını, ret ve üstün tutma sebeplerini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde içermelidir.

3. 07.06.1976 tarihli ve 1976/3-4 E., 1976/3 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de; “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklamaya yer verilmiştir.

3. Değerlendirme
1. Yukarıda İlgili Hukuk bölümünde belirtilen mevzuat uyarınca bir mahkeme kararında; tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür.

2. Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.

3. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.

4. Somut olayda; Bölge Adliye Mahkemesi karar gerekçesinde, davacı tarafından hapis hakkına konu edilen 167.745,00 TL’nin bilirkişi tarafından yapılan hesaplamada mahsup edilmesine rağmen ilk derece mahkemesince mükerrer olarak mahsubu yerinde görülmediği belirtilmesine rağmen gerekçenin devamı cümlelerinde davacının 3.851.565,73 TL vekalet ücreti alacağı olduğu ve 147.745,00 TL mahsubu ile 3.703.820,73 TL talep edebileceği, taleple bağlılık ilkesi gereğince 3.325.000,00 TL üzerinden davacının vekalet alacağı davasının kabulüne karar verildiği açıklanmakla birlikte hesaplamada 167.745,00 TL mahsup edilmesi gerekirken 147.745,00 TL olarak mahsup yapıldığı ve yine hüküm kısmında da davacının vekalet ücreti alacağı bakımından kabulü ile; 3.157.255,00 TL avukatlık ücreti alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, şeklinde hüküm tesis edilerek gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmıştır. Bölge Adliye Mahkemesince yeniden esas hakkında hüküm kurulmuş ise de gerekçe ile hüküm arasında açıklanan şekilde bir çelişki oluşturulması kararın bu sebeple bozulmasını gerektirmiştir.

5. Bozma nedenine göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle,

1-Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

2-Bozma nedenine göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

08.05.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.