Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2022/8063 E. 2023/1612 K. 25.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/8063
KARAR NO : 2023/1612
KARAR TARİHİ : 25.05.2023

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/2571 E., 2022/1927 K.
DAVA TARİHİ : 31.01.2017
KARAR : Davanın kısmen kabulüne
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 13. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/41 E., 2020/25 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacının başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne davalının başvurusunun reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde; Türkiye Garanti Bankası A. Ş. … Şubesi nezdinde var olan …. IBAN nolu hesabına dair davalıyı para yatırma, para çekme ve bir takım başkaca işlemleri yapabilmesi için Kadıköy 5. Noterliğinin 30 Haziran 2010 tarih ve 04003 yevmiye numaralı vekâletnamesi ile her hangi bir süre öngörmeksizin vekil tayin ettiğini, davalının söz konusu hesaptan 30.06.2010 tarihinde iki defa 500.000 TL, 01.07.2010 tarihinde ise 1.000.000 TL çektiğini, davalının 30.06.2010 tarihinde çektiği 500.000 TL’ye dair bilgi verdiğini, ancak söz konusu bedelin nerede ve hangi amaçla kullanıldığına dair bilgi vermediğini, diğer para çekme işlemlerine dair ise herhangi bir bilgi paylaşmadığını, bu yaşananlar sebebiyle Kartal 2. Noterliğinin 30 Ocak 2017 tarih ve 01670 yevmiye numaralı ihtarnamesiyle davalıyı vekillikten azlettiğini ve vekâletname dolayısıyla kendisinden alınanları aldığı tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile iade etmesini talep ettiğini, ancak davalının ödeme yapmadığını, davalının vekâlet ilişkisi çerçevesinde hesap verme borcuna ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığını belirterek 1.000.000 TL’nin 30.06.2010, 1.000.000 TL’nin ise 01.07.2010 tarihinden itibaren olmak üzere toplamda 2.000,000 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı cevap dilekçesinde; açılan davada beş yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, davacının gönderdiği Kartal 2. Noterliğinin 30.01.2017 tarih 01670 yevmiye numaralı ihtarnamesinin kendisine 16.02.2017 tarihinde ulaştığını, simsarlık işi yaptığını, davacıya ait İstanbul İli, Çekmeköy İlçesi, 3628, 3629 ve 3644 parsel sayılı taşınmazların dava dışı …’e satışı hususunda birebir ilgilendiğini ve davacının bu işlemler için 600.000 TL ödemeyi kabul ettiğini, taşınmazların devri esnasında satın alan ve satanın tapudaki harçlarını yarı yarıya ödemeyi kabul ettiklerini, 01.07.2010 tarihinde çekmiş olduğu 1.000,000 TL’nin 402.336 TL’sini tapu masrafları olarak tapu müdürlüğü hesabına yatırdığını, kalan 597.664 TL’nin ise simsarlık ücreti olarak kendisinde kaldığını, bankadan sadece 01.07.2010 tarihinde para çekildiğini, başkaca para çekilmediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalının, davacının banka hesabından 01.07.2010 tarihinde vekaleten 1.000.000 TL çektiği, davacıya bu para ile ilgili herhangi bir hesap vermediği, taraflar arasında 30.06.2010 tarihinde başlayan vekalet ilişkisinin 30.01.2017 tarihine kadar devam ettiği, davanın 31.01.2017 tarihinde açılmış olması nedeniyle zamanaşımı süresinin de dolmadığı, dava dilekçesi ile 2.000.000 TL talepte bulunulmuş ise de davacı vekilinin 10.04.2017 tarihli dilekçesi ile talebini 1.000.000 TL’ye indirdiği anlaşılmakla, davanın kısmen kabulüne 1.000.000 TL’nin ihtarnamenin davalıya tebliğ tarihinden sonraki 3 üncü gün olan 03.02.2017 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinafa Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B.İstinaf Nedenleri
1. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ön inceleme duruşmasının 20.06.2017 tarihli celsede yapılmışken 1.000.000 TL yönünden ön inceleme tutanağı imzalanmadan 10.04.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile feragat edildiğinden davalı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesince hesaplanan 67.050 TL’nin yarısı olan 33.525 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken tamamına hükmedildiğini, ihtarnamenin davalıya tebliğ tarihinden sonraki 3. gün olan 03.02.2017 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmişse de; ihtarnamede 30.06.2010 tarihinden itibaren faiz talep edildiğinden ihtarnamenin tebliğ tarihinin bu anlamda öneminin bulunmadığını, dava konusu para davacının hesabından 01.07.2010 tarihinde çekildiğinden bu tarihten itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini, davanın süresinde açılmadığı hususu uyuşmazlık olarak tespit edilmediğinden istinaf konusu yapılamayacağını, mevcut delilerle davanın aydınlandığını, kararın kaldırılmasını, davanın tümden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ihtarnamenin mahalle muhtarlığına bırakılmak suretiyle davalıya 31.01.2017 salı günü tebliğ edildiğini ancak davanın vadeden 3 gün önce açıldığını, 02.07.2010 tarihinde davalıya Üsküdar 18. Noterliği’nden 02.07.2010 tarih ve 14021 yevmiye sayılı, tapu harçlarını yatırma yetkisi içeren ikinci özel vekaletnamenin verildiğini, davalının söz konusu vekaletnameye dayanarak tapu harçlarını yatırmasının simsarlık sözleşmesi değil, vekalet sözleşmesi ilişkisi olarak kabul edildiğini, teamül gereği vekalet ücreti verilmesinin gerektiğini, 6 yıl 7 ay sonra gayr-i meşru olan subjektif bir sebeple davanın açıldığını, 5 yıllık zamanaşımının 02.07.2010 tarihinde başlayıp 01.07.2015 tarihinde dolduğunu, ücretin bilirkişilere hesaplattırılması talebinin yerine getirilmediğini, kararın kaldırılmasını, davanın esastan ve zaman aşımından reddine karar verilmesi için istinaf talebinde bulunmuştur.

C. GEREKÇE VE SONUÇ
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davalının simsarlık yaptığına dair yazılı bir sözleşmesi olmadığı ve yemin deliline dayanmadığından 01.07.2014 tarihli 1.000.000 TL’lik ödemenin sorumluluğunun davalı üzerinde olduğu, davalının vekillik görevinin Kadıköy 2 inci Noterliğinin 30.01.2017 tarihli 01670 yevmiye numaralı azilnamesi ile son bulduğundan azilname tarihinden itibaren 5 yıllık zamanaşımı süresi başlayacağı gözetildiğinde dava tarihi itibarıyla zamanaşımının dolmadığı, davacı çektiği ihtarname ile, davalı vekiline geri ödeme konusunda tebliğden itibaren 2 iş günü süre vermiş olması nedeniyle tebliğini takip eden 3 cü gün itibariyle faiz isteyebileceğinden mahkemenin faiz başlangıcı olarak tespit ettiği 03.02.2017 tarihinin isabetli olduğu, hüküm fıkrasında reddedilen 1.000,000 TL üzerinden davalı yararına hesap edilen 67.050 TL vekalet ücretinin yarı oranında düşürülmesi ve kararın bu şekilde düzeltilmesi gerektiğinden davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, davacının istinaf başvurusunun kabulüne; davanın kısmen kabulüne 1.000.000 TL’nin ihtarnamenin davalıya tebliğ tarihinden sonraki 3 üncü gün olan 03.02.2017 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1-Davacı vekili temyiz dilekçesinde; davalı aleyhine keşide ettikleri Kartal 2. Noterliği’nin 30.01.2017 tarih ve 1670 yevmiye nolu ihtarnamede vekaletname ile alınanların 2 iş günü içinde verilen hesaba 30.06.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesi talep edildiğinden 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 508. maddesi uyarınca dava konusu alacağa 30.06.2010 tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini belirtmek suretiyle verilen kararın usul ve kanuna aykırı olduğunu ileri sürerek, bölge adliye mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.

2-Davalı vekili temyiz dilekçesinde; İstinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını yinelediğini ve İstinaf Mahkemesince davalıdan nispi harç alınmasına karar verilmesinin hatalı olduğunu belirtmek suretiyle verilen kararın usul ve kanuna aykırı olduğunu ileri sürerek, bölge adliye mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekilin hesap verme yükümlülüğünden doğan alacak istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1 inci maddesi şöyledir.
“Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.”

2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) hesap verme başlıklı 508 inci maddesi şu şekildedir;
“Vekil, vekâlet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekâletle ilişkili olarak aldıklarını vekâlet verene vermekle yükümlüdür. Vekil, vekâlet verene tesliminde geciktiği paranın faizini de ödemekle yükümlüdür.”

3. 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun (492 sayılı Kanun) 1 Sayılı Tarifenin A-III-1-a maddesi şu şekildedir;
“Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden (Binde 68,31)…”

4- 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun (492 sayılı Kanun) 1 Sayılı Tarifenin A-III-1-e maddesi şu şekildedir;
“Yukarıdaki nispetler Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları için de aynen uygulanır.”

3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgeler incelendiğinde; davalı taraf davacı ile aralarında simsarlık sözleşmesinin bulunduğunu iddia etmişse de simsarlık sözleşmesinin yapılmasının yazılı şekil şartına tabi olduğu, davalının yazılı bir sözleşme sunamadığı için aralarındaki hukuki ilişkinin simsarlık akdinden kaynaklanmadığı, taraflar arasındaki ilişkinin vekalet akdinden kaynaklandığının anlaşıldığı, davalının davacı hesabından çektiği paranın bir kısmını davacının taşınmazının satıldığı sırada tapu alım, satım harcı ödemek için kullandığını ileri sürmüşse de bu ödemeye ilişkin harç makbuzu sunamadığı gibi, emniyette verdiği ifadesinde de alım satım harçlarının alıcı tarafından ödendiğini söylemiş olması nedeniyle davacının hesabından çektiği parayı uhdesinde tuttuğu, verilen vekalet görevi nedeniyle harcamadığı tespit edildiğinden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi yerinde olmuştur. İstinaf Mahkemesince davanın esası hakkında karar verildiğinden dava değeri üzerinden (492 sayılı Kanun) 1 Sayılı Tarifenin A-III-1-e maddesi uyarınca davalıdan nispi harç tahsiline karar verilmesi doğru olduğundan uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına göre davalının tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2. Dava hukuki niteliği bakımından Türk Borçlar Kanunu’nun 508. maddesine (818 sayılı Borçlar kanunu’nun 392. maddesi) dayanan vekilin hesap verme yükümlülüğünden kaynaklanmaktadır. Davalı vekili anılan yasal düzenlemeye göre zimmetinde kalan paranın faizini de vermek zorundadır. Bu hüküm gereğince faize hükmetmek için davalı vekilin ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek yoktur. Davalının, davacıya ait banka hesabından dava konusu 1.000.000 TL’yi 02.07.2010 tarihinde çektiği ve davacıya iade etmediği gibi davacının talimatları ile de harcamadığı anlaşıldığından teslimde geciktiği tarih olan 02.07.2010 tarihinden itibaren davacıya faiz ödemesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile ihtarnamenin tebliğinden 2 iş günü geçtikten sonra faiz işletilmesine hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının düzeltilerek onanması, HMK’nın 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü gereğidir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı tarafın tüm temyiz itirazlarının reddine,

2. Davacı tarafın temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının
(C-1) numaralı bendinin çıkartılarak yerine “1.000.000 TL’nin 02.07.2010 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,

Dosyanın Ilk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,

25.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.