Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2022/7728 E. 2023/952 K. 04.04.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/7728
KARAR NO : 2023/952
KARAR TARİHİ : 04.04.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/81 E., 2022/355 K.
ASIL DAVADA
BİRLEŞEN DAVADA
DAVA TARİHİ : 05.04.2013 Asıl, 28.06.2013 birleşen
KARAR : Asıl ve birleşen davanın reddine

Taraflar arasında birleştirilerek görülen araç mülkiyetinin tespiti ve tescili ile tazminat davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, bozmaya uyan Mahkemece asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı asıl davada davacı vekili ile birleşen davada davacı temlik alanlar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
1. Asıl davada davacı …; araç kiralama işiyle uğraştığını, sahibi olduğu ve dava dışı Hacı … isimli kişiye kiraladığı aracın kira süresi sonunda iade edilmemesi üzerine yapılan araştırma sonucunda, kimlik bilgilerinin kullanılması suretiyle düzenlenen sahte kimlik ve sahte vekaletname ile davalı …’a satıldığını öğrendiğini, akabinde savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu, araç satış sözleşmesinin geçersiz olduğunu ileri sürerek; davalıya yapılan araç satış işleminin geçersiz olduğunun tespiti ile işlemin iptaline, davalı adına yapılan yolsuz tescilin terkini ile aracın trafik kaydının adına tescilini talep etmiştir.

2. Birleşen davada davacı …; davalı noter …’nın görev yaptığı İzmir 24. Noterliğinin 08.03.2013 tarihli ve 7506 yevmiye numaralı araç satış sözleşmesi ile davaya konu aracı 18.250 TL karşılığında satın aldığını, ancak aracın kendisine araç maliki …’ın bilgisi dışında, işbu şahsın kimlik bilgileri kullanılarak düzenlenen sahte kimlik ve bu kimlik esas alınarak davalı noter tarafından düzenlenen 07.03.2013 tarihli sahte vekaletname ile satıldığını öğrendiğini, sahte vekaletname ile araç satışını gerçekleştirmek üzere vekil tayin edilen … … adlı şahsa satış bedelinin tamamını ödediğini, olayın meydana gelmesinde gerekli dikkat ve özeni göstermeyen davalı noterin kusurlu olduğu gibi kusursuz sorumluluğunun da bulunduğunu, kimlik kontrol yükümlülüğünü yerine getirmediğini, sahte belgelerle işlem yaptığını, zarara uğradığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla, 18.250 TL’nin davalıdan tahsilini talep etmiş; alacak hakkını yargılama sırasında … ve …’e temlik etmiştir.

II. CEVAP
1. Asıl davada davalı …; noterler tarafından düzenlenen resmi belgelerin sahteliği ispat olununcaya kadar geçerli olduğunu, kendisinin de davalı noter tarafından düzenlenen sahte vekaletnameye itimat ederek davaya konu aracı iyiniyetle satın aldığını, araç maliki davacı tarafından aracın üçüncü bir kişiye kiralanması suretiyle zilyetliğin rıza ile devredildiğini, aleyhine taşınır davası açılamayacağını, kaldı ki başlatılan soruşturma kapsamında aracın yediemin sıfatı ile davacı …’a teslim edildiğini, bu nedenle davacının zarara uğradığından da bahsedilemeyeceğini, mağdur olduğunu, öncelikle ödediği satış bedelinin kendisine iade edilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

2. Birleşen davada davalı Noter …; davaya konu araç alım satım sözleşmesine dayanak vekaletnamenin tanzimi sırasında kendisine ibraz edilen nüfus cüzdanının profesyonelce hazırlandığını, sahteliğinin çıplak gözle fark edilemeyeceğini, kimlik kontrol yükümlülüğünü yerine getirdiğini, sahte kimlikteki bilgiler ile gerçek kimlikteki bilgilerin birbiriyle örtüştüğünü, her ne kadar nüfus müdürü isimlerinin farklı olduğu iddia edilmiş ise de, Noterler birliği tarafından kullanılan nüfus veri sisteminde nüfus müdürünün isminin görünmediğini, yine kan grubu hanesinin boş olmasının kimliğin sahte olduğu anlamını taşımayacağını, sahte kimliğin iğfal kabiliyetinin bulunduğunu, hem vekaletnameyi hem de araç satış sözleşmesini yasa ve yönetmeliklere uygun olarak düzenlediğini, üçüncü kişinin ağır kusuru ile illiyet bağının kesildiğini, sorumluluğuna gidilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 10.07.2014 tarihli ve 2017/170 E., 2014/299 K. sayılı kararıyla; asıl davada davacı …’ın araç kiralama işi ile uğraştığı, maliki olduğu davaya konu aracını 01.03.2013 ile 05.03.2013 tarihleri arasında dava dışı Hacı … isimli şahsa kiraladığı, birleşen davada davalı noter tarafından tanzim edilen sahte vekaletname ve bu vekaletnameye istinaden yine davalı noter tarafından düzenlenen araç satış sözleşmesiyle, aracın davacının bilgisi dışında davalı …’a satıldığı, sahte vekaletname ile … … adlı şahsın satışı gerçekleştirmek üzere vekil tayin edildiği, bu hususta başlatılan soruşturma kapsamında, birleşen davada davalı noter tarafından düzenlenen söz konusu 07.03.2013 tarihli ve 07345 yevmiye numaralı vekaletname üzerinde yapılan inceleme sonucunda; vekaletnamedeki yazı, rakam ve vekil eden davacı … adına atılı imzanın …’ın eli ürünü olmadığı, … … adlı şahsın eli ürünü olduğunun tespit edildiği, yine araç satış sözleşmesindeki imzanın da vekil olarak tayin edilen … …’ın eli ürünü olduğu, tüm bu nedenlerle sahte vekaletnameye istinaden yapılan araç satış sözleşmesinin geçersiz olduğu, satış işleminin iptalinin gerektiği, öte yandan birleşen davada alacağı temlik alan … ve …’in satışa aracılık etmeleri nedeniyle davalı noterden tazminat isteminde bulunamayacakları gerekçesiyle; asıl davanın kabulü ile İzmir 24. Noterliğinin 08.03.2013 tarihli ve 07506 yevmiye numaralı araç satış sözleşmesinin iptaline, yolsuz tescilin terkinine ilişkin işlem idari bir işlem olup, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, aracın davacı …’a tedbiren teslimine; birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı, birleşen davada davacılar/temlik alanlar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

2. Yargıtay ( Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 19.04.2017 tarihli ve 2017/3328 E., 2017/4695 K. sayılı ilamıyla; “…Asıl dava, yolsuz tescil nedeniyle araç satış sözleşmesinin iptali isteminden ibaret olup, asıl dava davacısı …’ın araç kiralama işini yaptığı, davaya konu aracın sahte vekaletnameyle satışı sırasında da 3. kişide kirada olduğu, hal böyle olunca, aracın davacının elinden rızası hilafına çıkmadığı, davalının aracı emin sıfatıyla zilyetten edindiği anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 988. maddesinde, “Bir taşınırın emin sıfatıyla zilyedinden o şey üzerinde iyiniyetle mülkiyet veya sınırlı aynî hak edinen kimsenin edinimi, zilyedin bu tür tasarruflarda bulunma yetkisi olmasa bile korunur.” hükmü düzenlenmiştir. Her ne kadar mahkemece, araç satış sözleşmesinin iptaline karar verilmiş ise de, Medeni Kanun’un “Emin sıfatıyla zilyetten edinme” ye dair 988. maddesinin değerlendirilmediği görülmüştür.
Birleşen davada ise, davacı …, zarara uğramasında davalı noterin kusurlu olduğunu ileri sürerek, noterden zararının tazminini istemiş; mahkeme ise, davacı …’un hakkını temlik alan ve davacı konumuna geçen … ve …’ın yolsuz noter satışına aracılık eden kişiler olduğu gerekçesiyle, noterden tazminat isteme haklarının olmadığını değerlendirerek, davanın reddine karar vermiştir. Soruşturma dosyası incelendiğinde temlik alan … ve … hakkında olayla ilgili 27.05.2014 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği görülmüştür. Bu durumda, mahkemece, anılan hususun ve davalı noterin kusur sorumluluğunun olup olmadığının incelenmediği görülmüştür.
Hal böyle olunca, mahkemece, asıl ve birleşen davada, yukarıda açıklanan hususlar üzerinde durularak, değerlendirme yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, davaya konu aracın sahte vekaletname ile satışı sırasında üçüncü kişide kirada olduğu, asıl davada davalının aracı emin sıfatıyla zilyetten edindiğinin anlaşıldığı, Türk Medeni Kanunu’nun 988 inci maddesi uyarınca, bir taşınırın emin sıfatıyla zilyedinden o şey üzerinde iyiniyetle mülkiyet veya sınırlı ayni hak edinen kimsenin ediniminin, zilyedin bu tür tasarruflarda bulunma yetkisi olmasa bile korunacağı, birleşen davada ise; asıl davanın davalısı Yusuf tarafından zararının noterden giderilmesi talep edilmiş ve alacağını … ve …’a temlik etmiş ise de, araç satış işlemine esas alınan sahte vekaletnamenin düzenlenmesi sırasında kullanılan sahte nüfus cüzdanındaki kimlik bilgilerinin, gerçek nüfus cüzdanındaki kimlik bilgileri ile benzer olduğu, sahteliğin anlaşılamayacağı, davalı noterin kusuru bulunmadığı gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde asıl davada davacı vekili ile birleşen davada davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri
1. Asıl davada davacı vekili; mesleği araba alım satım işi olan davalının iyiniyetli olduğundan bahsedilemeyeceğini, davaya konu aracın davacının iradesi dışında elinden çıktığını, asıl davanın kabulü gerektiğini ileri sürerek; Mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.

2. Birleşen davada davacılar vekili; olayın meydana gelmesinde davalı noterin kusursuz sorumluluğunun bulunduğunu, davacıların mağdur olduklarını, birleşen davanın kabulü gerektiğini ileri sürerek; Mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Asıl davada uyuşmazlık, sahte vekaletname ile yapılan araç satışından dolayı satış işleminin geçersiz olduğunun tespiti ile trafik kaydının iptali ve tescil istemine, birleşen davada ise uyuşmazlık; Noterlik Kanunu’nun 162 nci maddesine dayalı noterin sorumluluğuna ilişkin maddi tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (2918 sayılı Kanun) 20 nci maddesinin (d) bendi; “Tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirleri, satış ve devri yapılacak araçtan dolayı motorlu taşıtlar vergisi, gecikme faizi, gecikme zammı, vergi cezası ve trafik idari para cezası borcu bulunmadığının tespit edilmesi ve taşıt üzerinde satış ve/veya devri kısıtlayıcı herhangi bir tedbir veya kayıt bulunmaması halinde, araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi veya trafik tescil kayıtları esas alınarak noterler tarafından yapılır. Noterler tarafından yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir.” hükmünü içermektedir.

2. Trafikte kayıtlı araçlar, yapıları itibariyle taşınır mal olsalar da mülkiyetlerinin geçişi taşınır ve taşınmazlardan farklı olarak, özel ve kendine özgü bir düzenlenme koşuluna bağlanmıştır. Trafik siciline kayıtlı bir motorlu aracın mülkiyetinin devredilebilmesi için araç malikiyle resmî şekilde yapılacak sözleşmeye dayalı olarak aracın zilyetliğinin devredilmesi gerekmektedir.

3. Bu sözleşmelerin “araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi veya trafik tescil kayıtları esas alınarak” yapılacağının belirtilmiş olması, diğer mülkiyeti devir borcu doğuran sözleşmelerden farklı olarak, motorlu aracın maliki dışında bir kimsenin söz konusu sözleşmeyi yapamayacağı anlamına gelmektedir. Bu durum, genel olarak taşınırlar için söz konusu olan, emin sıfatıyla zilyetten hak edinimini, motorlu araçlar bakımından imkânsız kılmaktadır ( Hukuk Genel Kurulunun 23.03.2021 tarihli ve 2017/4-1422 E., 2021/321 K. sayılı ilamı ).

4. Öte yandan; motorlu araçların tescil işlemi idari bir işlem olup, adli yargı yerinde, idareyi işlem yapmaya zorlayıcı türden bir karar verilemez.

5. Bununla birlikte, uyuşmazlığın çözümü açısından noterlerin verdiği hizmete, hukukî sorumluluğuna ve ilgili mevzuata değinmek gerekir ise;

6. 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun (1512 sayılı Kanun) 1 inci maddesinde; noterliğin bir kamu hizmeti olduğu ve noterin hukukî güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendirdiği belirtilmiştir. Görevi belge ve işlemlere resmîyet kazandırmak olan noterlerin, yaptıkları işlemler dolayısıyla meydana gelecek zararlardan ötürü sorumlu tutulması bir zorunluluktur.

7. Noterler, devlet adına bir takım kamusal yetkileri de kullanmak suretiyle; belgeleri ve beyanları resmîleştiren ve aksinin kanıtlanmasını güçleştiren hatta neredeyse imkânsız hâle getiren, hukukî sonuçlar doğuracak belgelerin düzenlenmesi yetkisiyle donatılmıştır.

8. 1512 sayılı Kanun’un 82 nci ve 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 38 inci maddeleri gereğince; noterlerin düzenlemiş oldukları belgelere ispat gücü ve icra edilebilirlik açısından, özel ve ayrıcalıklı bir konum verilmiştir. Bu kadar önemli bir işin yapılmasıyla yetkili kılınan noterlerin sorumluluklarının da düzenlemeye paralel olması gerekir. Noterlerin uzmanlığına inanan ve güvenen iş sahipleri, yapılan iş ve işlemlerin tam ve sağlıklı olduğu konusunda kuşku duymamalıdırlar. Bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar doğmuşsa noterin bundan sorumlu olması doğaldır.

9. Noterlerin yaptıkları hizmet dolayısıyla sorumlulukları, hâlen yürürlükte bulunan 1512 sayılı Kanun’un 162 nci maddesinde hüküm altına alınmış olup; stajyer, katip ve katip adayları tarafından yapılmış olsa bile noterlerin, bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumlu oldukları, noterin, ödediği miktar için, işin yapılmaması, hatalı yahut eksik yapılmasına sebep olan stajyer veya noterlik personeline rücu edebileceği hükme bağlanmıştır.

10. 1512 sayılı Kanun’un 162 nci maddesinde kusurdan söz edilmemiştir. Bu sebeple, noterlerin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Tüm kusursuz sorumluluk hallerinde olduğu gibi zarar gören davacı, davalı noterin kusurunu kanıtlamak zorunda değildir. Zarar gören davacı, yalnızca, zararla eylem arasındaki uygun illiyet bağını kanıtlamak zorundadır. İlliyet bağının kesildiği durumlarda kusursuz sorumlu olan kişi sorumlu tutulmayacaktır. Mücbir sebep, zarar görenin tam kusuru ve üçüncü kişinin ağır kusuru ile illiyet bağı kesilir ve kusursuz sorumlu olan kişi sorumluluktan kurtulur. Buna göre, noter, gerekli özeni gösterdiğini iddia ederek sorumluluktan kurtulamayacaktır. Ancak, gerekli özeni göstermiş olsa bile, zararın doğmasına engel olamayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir. Bu husus illiyet bağının kesilmesidir. Bunun ispatı da davalı notere aittir.

11. Yargıtay uygulamasında da; noterlerin hukukî sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu genel bir ilke ve prensip olarak benimsenmiştir. Noterin hukukî sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için ortada; noterin veya noter çalışanının bir eyleminin bulunması ve bu eylemden dolayı bir zararın doğması, bu zararla birlikte eylem ile zarar arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Bu şartlardan birisinin gerçekleşmemesi hâlinde noterin hukukî sorumluluğunun doğmayacağı kabul edilmektedir. Noterin bir kamu hizmeti ifa ettiği de dikkate alınarak sorumluluğun belirlenmesinde normal bir insanın göstereceği özenli davranış değil, aynı işi üstlenen noterlik mesleğinde çalışan bir kişinin göstermesi gereken objektif davranış esas alınacaktır. Buradaki tazminat yükümlülüğü; sorumlu kişinin somut olaydaki bireysel davranışından ziyade, daha çok onun toplum ve ekonomi içindeki durumu ile kanunun ona yüklediği ihtimam ve özen görevine bağlanmaktadır.

12. Noterlerin yaptığı işlemler bakımından söz konusu işlemin gereği gibi yani özen yükümlülüğüne uygun şekilde yerine getirmiş olsaydı, zarar oluşmayacaktı denilebiliyorsa noter sorumlu olacaktır. Zira; noter işlemi yaparken gözle görülebilecek bir sahteliğe rağmen işlemi devam ettirmişse ve bu işlemden bir zarar doğmuşsa noter doğal olarak sorumlu olacaktır.

13. Noterin, ilgililerin hukukî menfaatlerini korumak için araştırma ve aydınlatma görevi vardır. 1512 sayılı Kanun’un 72 nci maddesine göre noter, iş yaptıracak kimselerin kimlik, adres ve yeteneğini ve gerçek isteklerinin tamamını öğrenmekle yükümlüdür. Noterin veya çalışanının her zaman belgenin sahte olup olmadığını anlaması ve tetkik etmesi yani grafolojik bir inceleme yapması beklenemez. Ancak; belgenin veya kimliğin ilk bakışta sahte olup olmadığı veya kimlikte şekli anlamda var olması gereken bir bilginin olmaması yahut olmaması gereken bir ibarenin bulunması noter veya çalışan tarafından dikkat edilmesi gereken hususlardandır. Bu gibi hâllerde noterin veya çalışanının gerekli özeni göstermesi beklenir. Aksine davranış özen yükümlülüğünün ihlâlidir.

14. Belgenin sahteliği hususundaki en önemli kıstas belgenin veya kimliğin aldatma yeteneğine (iğfal) sahip olup olmamasıdır. Zarar doğuran işlem veya eylemde aldatma (iğfal) kabiliyetine sahip bir kimlik veya belgesinin kullanılması hâlinde noterin sorumluluğunun doğmayacağının kabul edilmesi gerekir. Ancak, detaylı bir incelemeyle ortaya çıkacak sahteliğin fark edilmesi noter veya çalışanından beklenemeyecek bir durumdur. Nüfus cüzdanındaki seri ve T.C kimlik numarasının bulunmaması, numaranın on bir haneli olmaması, eksik veya fazla olması, doğum yerinin ilçe veya merkez ilçe olarak yazılmaması, soğuk damganın veya motorlu araç tescil belgesinde mühür bulunmaması, tescil belgesindeki bilgilerin kullanılan kimlik ile veya motor sicil numarası veya şasi numarasının birbirine uymaması gibi hâller “somut sorumluluk nedenleri” olup, noterlerin ve çalışanlarının yapmış oldukları işlemlerde, sorumluluk sebepleri, her somut olayın özelliğine göre ayrı ayrı değerlendirilmelidir.

3. Değerlendirme
1. Asıl davaya konu somut uyuşmazlıkta; davacı, adına tescilli aracını kiralama maksadıyla kendisini Hacı … olarak tanıtan dava dışı şahsa teslim etmiş, akabinde sahte olduğu sabit olan vekaletname ile vekil olarak tayin edildiği anlaşılan … … tarafından davalıya noterde satışı gerçekleştirilerek araç teslim edilmiştir.

2. Davalı her ne kadar iyiniyetli ise de 2918 sayılı Kanun’un 20 nci maddesinin (d) bendine göre araçların mülkiyetinin devri için ortada geçerli bir sözleşmenin bulunması gerekir. Oysa, eldeki davada taraflar arasındaki sözleşme sahte vekaletnameye dayandığından yetkisiz temsil söz konusu olup geçerli bir sözleşmeden bahsetmek mümkün olmayacaktır. Bu itibarla, davalı yönünden tescil yolsuz olduğundan, iyiniyetli olduğu düşüncesiyle aracın mülkiyetinin davalıya geçtiği söylenemeyecektir.

3. O halde, Mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, 2918 sayılı Kanun’da motorlu araçların tesciline yönelik mahkemelere yetki ve görev verilmediği dikkate alınarak, asıl davanın kabulü ile davaya konu araca ilişkin tescil kararı istenilmiş olmakla çoğun içinde azın da olduğu ilkesinden hareketle, araç satış işleminin iptali ile aracın mülkiyetinin davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

4. Birleşen davaya konu somut uyuşmazlığa gelindiğinde ise; davacının, davaya konu aracı davalı … 24. Noterliğince düzenlenen 08.03.2013 tarihli ve 7506 yevmiye numaralı araç satış sözleşmesi ile vekaleten araç satış işlemini gerçekleştiren dava dışı … …’dan 18.600 TL bedelle satın aldığı, satış sözleşmesine dayanak vekaletnamenin sahte olup yine davalı noter tarafından 07.03.2013 tarihinde düzenlendiği görülmüştür.

5. … … adlı şahsın “resmi evrakta sahtecilik ” ve ” kamu kurum ve kuruluşları ve tüzel kişileri aracı olarak kullanmak suretiyle nitelikli dolandırıcılık ” suçlarından sanık olarak yargılandığı ceza davasında; davaya konu sahte vekaletname ve eki nüfus cüzdanı fotokopisindeki fotoğrafların araç maliki …’a ait olmadığı, sahte vekaletnamedeki yazı ve rakamların sanık …’in eli ürünü olduğu, sanığın araç maliki …’ın kimlik bilgilerini kullanarak temin ettiği sahte nüfus cüzdanı ile adına vekaletname tanzim ettirdiği maddi vakıa olarak tespit edilmiş olup; davaya konu işlem nedeniyle dava dışı … …’ın cezalandırılmasına karar verildiği, kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır.

6. Dosyadaki bilgi ve belgelerden; sahte kimlik ve sahte vekaletnameye yapıştırılan fotoğrafın araç maliki …’a ait olmadığı gibi sanık …’e de ait olmadığı, öyle ki davalı noterde düzenlenen araç satış sözleşmesinin eki … …’a ait kimlikteki fotoğraf ile sahte kimlik ve vekaletnamedeki fotoğrafın farklı olduğu, herhangi bir benzerlik bulunmadığı, bu durumda sahte vekaletname düzenlenirken sanık …’in kendisini araç maliki olarak tanıttığı, nitekim vekaletnamedeki yazı ve rakamların …’in eli ürünü olduğu sabit olup, davalı noterin kendisine ibraz edilen nüfus cüzdanını yeterince kontrol etmeden, nüfus cüzdanında fotoğrafı bulunan şahıs ile cüzdanı ibraz eden …’in aynı kişi olup olmadığına dikkat etmeden, ibraz edilen nüfus cüzdanına göre vekaletname düzenleyerek gerekli dikkat ve özeni göstermediğinin kabulü gerekir.

7. Hal böyle olunca, Mahkemece; araç satış işleminde kullanılan sahte vekaletnamenin davalıya ait noterlikte düzenlendiği, noterin eylemi ile davacının zararı arasında uygun illiyet bağının bulunduğu, zararın tazmininde davalı noterin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu dikkate alınarak, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi uyarınca asıl ve birleşen dava yönünden davacılar yararına BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harçlarının temyiz edenlere istek halinde iadesine,

6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince asıl dava yönünden karar düzeltme yolu açık, birleşen dava yönünden karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

04.04.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.