Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2022/7176 E. 2023/2171 K. 17.07.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/7176
KARAR NO : 2023/2171
KARAR TARİHİ : 17.07.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2019/113 E., 2021/594 K.

KARAR : Davanın kısmen kabulü

Taraflar arasındaki menfi tespit – adi ortaklığın tasfiyesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, bozmaya uyan Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalı vekili tarafından duruşma istemli, davacı vekili tarafından katılma yoluyla temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 12.07.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat … … ile davalı vekili Avukat …’ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin daha derinlemesine incelenmesi ve bu konuda bir araştırma yapılması gerektiği heyetçe zorunlu görüldüğünden, Yargıtay Kanunu’nun 24/1 ve Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 21/3 maddeleri uyarınca görüşmenin 17.07.2023 tarihine bırakılması uygun görüldü.

Belirli günde dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı; davalı ile ortak olarak düğün salonu işletmek üzere anlaşmaya vardığını, söz konusu ortaklık için davaya konu 60.000,00 TL bedelli çeki davalıya verdiğini, bu hususun davalının da kabulünde olduğunu, yine ortaklık için bir kısım masraflar yaptığını, ortaklık gerçekleşmediği takdirde çekin kendisine iade edileceğinin kararlaştırıldığını, davalının ortaklığa konu düğün salonunun kullanımına dair sözleşmeyi dava dışı şirketle … başına imzaladığını öğrendiğini, sözleşmeye kendisinin taraf olmadığını, davalının kendisini işletmeye ortak yapmadığını ileri sürerek; ortaklık gerçekleşmediği için davalıya verdiği çekten dolayı borçlu olmadığının tespiti ile çekin iadesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı; davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, haksız ve kötü niyetli olduğunu, işletmekte olduğu yere davacıyı ortak yapmaya hazır olduğunu, nitekim işletmeyi açtıktan sonra davacının işletme faaliyetine katkıda bulunduğunu, ancak davacının işletmenin kar etmediğini bahane … ortaklık hissesini almaktan ve çek bedelini ödemekten imtina ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 21.04.2016 tarihli ve 2015/545E., 2016/270 K. sayılı kararıyla; taraflar arasında düğün salonunun işletilmesi hususunda adi ortaklık ilişkisi kurulduğu, davacının % 25 işletme ortaklığı için davaya konu 60.000,00 TL bedelli çeki davalıya verdiği, düğün salonunun dava dışı şirketten kiralanarak işletilmeye başlanıldığı, davacının işletmeye ortak olmak için davalıyı temerrüde düşürmediği, davalının da davacıyı işletmeye ortak yapmaya hazır olduğu, bu durumda davacının davalı tarafından işletmeye ortak alınmadığı yönündeki iddiasını ispat edemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı, davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 18.12.2018 tarihli ve 2017/1001 E., 2018/12892 K. sayılı ilamıyla; (1) numaralı bentle davacının sair temyiz itirazları reddedildikten sonra,
“…2-…taraflar arasında düğün salonu işletmek üzere adi ortaklığın kurulduğu ve işletmenin bir süre taraflarca birlikte çalıştırıldığı ortadadır. Esasen, bu husus mahkemenin de kabulündedir. Diğer taraftan, ortaklığa konu işletmeye ait kira sözleşmesinin sadece davalı tarafından imzalanmış olması, adi ortaklık sözleşmesinin varlığını ve geçerliliğini etkilemez.
Ne var ki, davacının ortaklık payı için verdiği çek nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ve bunun yanında çekin iadesini istemesinin, hukuksal nitelikçe ortaklığın bozulması (feshi) anlamında olduğunun kabulü gerekir. Zira, iç ilişkide karşılıklı güvene ve iyiniyete dayanan adi ortaklık sözleşmesinin, ortaklar arasında var olan karşılıklı … ilişkisinin bozulması nedeniyle feshi istemi, aynı zamanda tasfiyeyi de kapsar.
Hal böyle olunca, mahkemece; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı, aynı kanunun 642 ve devamı maddelerindeki tasfiye hükümlerinin somut olaya uygulanması suretiyle uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekirken, değinilen bu yönler dikkate alınmadan, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle, karar bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; 26.08.2021 tarihli tasfiye ek raporu hükme esas alınarak, taraflar arasında adi ortaklık ilişkisi kurulduğu anlaşıldığından davaya konu çeke ilişkin menfi tespit talebinin reddi gerekeceği, karar tarihine en yakın güncel değer üzerinden davacının kar ve sermaye payının 91.727,11 TL olarak belirlendiği gerekçesiyle; taraflar arasındaki adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine, adi ortaklığın 2015 dönemine ilişkin faaliyetlerinden toplam 40.744,73 TL kar elde ettiği, kardan davalı ortağın % 75 payına 30.559,02 TL, davacı ortağın % 25 payına ise 10.185,92 TL isabet ettiğinin tespitine; davacı ortağın karar tarihine en yakın tarih itibariyle belirlenen miktar üzerinden taleple bağlı kalınarak sermaye ve kar bedeli olarak 60.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline; çeke ilişkin menfi tespit isteminin sübut bulmadığından reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1. Davalı vekili; reddedilen kısım üzerinden davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmemesinin ve harç yatırılmayan talep yönünden hüküm kurulmuş olmasının hukuka aykırı olduğunu, davaya konu çekin icra takibine konu edildiğini, Mahkemece takibin durdurulmasına karar verildiğinden tahsil edilemediğini, tahsil edilemeyen bir paraya dava tarihinden itibaren faiz yürütülerek tahsiline karar verilemeyeceğini, adi ortaklığın kar etmediği gibi aksine zarar ettiğini, davacının da zarara katılmakla yükümlü olduğunu, tasfiye memuru tarafından yapılan tasfiye işleminin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davacı vekili; davacının sermaye borcunu çek ile ödediğini, kar payı alacağının yanı sıra ödenen sermaye bedelinin de iadesi gerekeceğini, bu nedenle menfi tespit istemiyle açılan davanın kabulü gerekeceğini ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, adi ortaklığın tasfiyesi istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 620 nci maddesinin birinci fıkrasına göre; adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.

2. 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1 … maddesi; “Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.” hükmünü içermektedir.

3. Adi ortaklığın sona ermesi ile birlikte ortaklık tasfiye aşamasına girer. Ortaklar arasındaki hukuki bağ, tasfiye tamamlanmadan ortadan kalkmış kabul edilemez. Tasfiye, ortaklar arasındaki ortaklık ilişkisinin tamamen sona erdirilmesine yönelik kanuni bir usuldür. Tasfiye ile artık ortaklık malvarlığı para haline dönüştürülecek, borçlar ödenecek, sermaye değerleri ortaklara iade edilecek ve geri kalan meblağ ortaklar arasında kar ve zararın paylaşılması esasına göre dağıtılacaktır.

3. Değerlendirme
1. Somut uyuşmazlıkta; taraflar arasında düğün salonu işletmek üzere adi ortaklık ilişkisi kurulduğu, bu kapsamda davaya konu 60.000,00 TL bedelli çekin davacı ortak tarafından davalı ortağa ibraz edilip, düğün salonunun işletilmesinden elde edilecek kazancın taraflar arasında %25 – %75 oranında paylaşılacağının kararlaştırıldığı, öte yandan davalı ile dava dışı şirket arasında imzalanan 28.02.2015 tarihli sözleşme ile düğün salonunun kullanım hakkının 01.03.2015 tarihi itibariyle ortaklığa bırakıldığı, eldeki davanın sermaye bedelinin iadesi, eş söyleyişle çekin iadesi ve çek bedelinden borçlu olmadığının tespiti istemiyle açıldığı, dolayısıyla ortaklığın fesih ve tasfiyesinin talep edildiği, ortaklığın tasfiyesi kapsamında Mahkemece hükme esas alınan tasfiye raporunda ise; ortaklığa konu düğün salonunun ne kadar süre işletildiği, halen işletilip işletilmediği tespit edilmeksizin, yanılgılı değerlendirme sonucunda ortaklığın sona erdiği tarihin davaya konu çekin düzenlenme tarihi (31.07.2015) olarak belirlendiği, yine ortaklık kapsamında elde edilen gelir ve yapılan masrafların farazi olarak hesaplandığı, bu kapsamda davalı idareci ortaktan hesap defter ve kayıtların istenilmediği, söz konusu düğün salonunun kiralanmasına dair 28.02.2015 tarihli sözleşmenin dikkate alınmadığı, yukarıda açıklanan tasfiye usulüne aykırı olacak şekilde sonuca gidildiği anlaşılmaktadır. Rapor, bu haliyle hüküm kurmaya ve denetime elverişli değildir.

2. Hal böyle olunca, Mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, taraflar arasında kurulan ortaklığa konu düğün salonunun kullanımına dair 28.02.2015 tarihli sözleşme kapsamında, düğün salonunun halen işletilip işletilmediği, ne kadar süre işletildiği tespit edilip, şayet işletme faaliyeti devam ediyor ise ortaklık ilişkisinin devamının artık mümkün olmadığı dikkate alınıp, adi ortaklığın haklı nedenle feshi ile birlikte tasfiyesine karar verilerek, öncelikle ortaklığın kurulduğu tarihten itibaren ortaklığın tüm muhasebesi ile ilgili defterler ve bu defterlerin dayanağı olan belge ve faturaların ibrazının sağlanması, idareci ortak olduğu anlaşılan davalıdan yapılan tüm iş ve harcamalar ile gerekli görülecek olan diğer hususlarda hesap listesinin istenilmesi, hesap listesinin verilmemesi halinde idareci ortağın hesap vermekten kaçınmış sayılacağının kabul edilmesi, hesap listesi verilmesi halinde, defter kayıtları ve diğer belgelerle uyumlu olup olmadığının belirlenmesi, aksi durumda emsal işletmenin kazanç durumunun araştırılması, ayrıca ortaklığın üçüncü kişilere ve kurumlara borcunun olup olmadığının tespit edilmesi, özellikle ortaklık faaliyeti kapsamında yapılan masrafların tespiti yönünden 28.02.2015 tarihli sözleşmenin dikkate alınması, ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle aktif ve pasif değerlerinin hesaplanması suretiyle, konusunda uzman üç kişilik tasfiye memuru heyetinden tasfiye işlemine dair sonuç bilanço alınıp, taleple bağlı kalınarak ( menfi tespit ) hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yetersiz tasfiye raporu benimsenerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

3. Bozma nedenine göre, taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 428 … maddesi uyarınca taraflar yararına BOZULMASINA,

2. Bozma nedenine göre taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine,

8.400,00’… TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya, davalıdan alınıp davacıya verilmesine,

6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

17.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.