YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/6876
KARAR NO : 2023/1476
KARAR TARİHİ : 16.05.2023
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/196 E., 2022/88 K.
DAVA TARİHİ : 26.10.2010
KARAR : Davanın kısmen kabulü
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı taraflarca temyiz edilmiş, incelemenin duruşmalı olarak yapılması davacı vekili tarafından istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 16.05.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat …’ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00’te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; belediyeden kiraladığı taşınmazda inşa ettiği turistik tesisi işlettiğini, 28.08.2010 günü saat 05.30 sıralarında meydana gelen yangın sonucunda tesisteki bina ile birlikte kullanılan tüm demirbaş eşyaların ve tüketim malzemelerinin de kullanılamaz hale geldiğini, Gölcük Sulh Hukuk Mahkemesince yapılan tespite katılan bilirkişi tarafından yangının enerji nakil sistemlerinin şartname ve yükümlülüklere uygun olarak seçilmemesi ve tesisin orman içinde yer almasına rağmen hattın özensiz ve dikkatsiz çekilmesinden dolayı meydana geldiğinin bildirildiğini, bu nedenle uğradığı zarardan davalı şirketin sorumlu olduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, yanan bina ve malzeme bedeli ile mahrum kalınan kazanç nedeniyle şimdilik 10.000 TL tazminat ile 924 TL tespit giderinin, tazminat tutarına olay tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 25.08.2011 tarihli ıslah dilekçesiyle tazminat talebini 161.000 TL’ye artırmıştır.
II. CEVAP
Davalı; yangının, davacının iç tesisatındaki kablodan kaynaklı kısa devre nedeniyle ortaya çıktığını, yangından ötürü B-71 nolu direğe giden özel hatta kısa devre oluştuğunu, ancak dağıtım panosundaki sigortanın devreye girmesi sonucu yangının civar köy ve mahallelere sıçramasının önüne geçildiğini, dağıtım panosundaki kararmanın ise olaydan önce 25.08.2010 tarihinde sokak hattında meydana gelen kısa devreden ötürü oluştuğunu, davacının B-71 nolu direğe giden özel hattı orman içinden dağınık ve düzensiz olarak geçirdiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 21.11.2012 tarihli ve 2010/704 E., 2012/591 K. sayılı kararıyla; yangının, davacının işlettiği tesiste çıktığı ve oradan yayıldığının sabit olduğu, davacının kurulu gücün taşıyamayacağı şekilde tesise elektrikli aletler koyduğu, ancak tesisatı buna uygun hale getirmediği, bunun da şebekeye aşırı yüklenme sonucunu doğurduğu, işletmeye ait panoda kaçak akım koruma rölesi bulunmaması nedeniyle işletmenin sigortalarının meydana gelen kısa devreyi önleyemediği ve yangın çıktığı, bilirkişi raporlarında yangının davacıya ait işletmede çıktığı ve kusurun çoğunluğunun davacıya ait olduğu yönünde anlatımda bulunulduğu halde, kusur dağılımında sebep-sonuç ilişkisine aykırı biçimde davacının işletmesinin gerekli elektrik donanımına sahip olması durumunda yangının hiç çıkmayacağı gözardı edilerek yarıdan fazla oranda kusurun (% 60) davalıya yüklendiği, davalıya yüklenebilecek kusurun kaynağının yangına sebebiyet veren arıza akımının davacıya ait tesisin koruma elemanları tarafından devreden elimine edilememesi durumunda davalıya ait sigortaların işlevini yerine getirerek zarar meydana gelmeyecek süre içinde kesmesi lüzumu olduğu, bu kusurun da tali (ikincil) olduğu ve davalıya ancak % 25 oranında kusur atfedilmesini gerektirebileceği, zarar hesabında bu kusur oranlarının esas alınması gerektiğinden bahisle, davanın kısmen kabulü ile 68.749,50 TL tazminatın olay tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı, taraflar temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairece verilen 03.07.2013 tarihli ve 2013/7535 E., 2013/11549 K. sayılı ilamla; “…Mahkemenin olayın sübutu hakkındaki değerlendirmelerinde bir isabetsizlik yoktur. Ancak, meydana gelen yangının davacının tesisine kurulu gücün taşıyamayacağı şekilde elektrikli aletler konmasına rağmen, davacının tesisatını buna uygun hale getirmediği, bunun da şebekeye aşırı yükleme yapması sonucunda kısa devre meydana getirdiği, işletmeye ait panoda kaçak akım koruma rölesinin bulunmayışı nedeniyle de davacı işletmesinin sigortalarının kısa devreyi önleyemeyerek yangının çıktığı sabit olması karşısında, mahkemece, meydana gelen yangın ve sonucunda oluşan hasar arasında, davalı kurum yönünden illiyet bağının kesilip kesilmediği araştırılmadan ve bu husus değerlendirilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir” gerekçeiyle bozulmuştur.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozma ilamına uyan Mahkemenin 24.01.2018 tarihli ve 2014/4 E., 2018/8 K. sayılı kararıyla; alınan 11.04.2016 tarihli kök ve 20.11.2017 tarihli ek bilirkişi raporları ile davacıya ait işyerindeki elektrik tesisatında yapılan değişikliklerin yönetmeliğe uygun şekilde yapılmadığı, bunun tesisat içinde oluşan aşırı akımın kesilmesini engellemeyerek yangının başlamasına ve gelişmesine neden olduğu, sorumluluğunda olan tesiste meydana gelen ve aşırı akım oluşmasına neden olan arızanın davacı tarafındaki koruma elemanları tarafından algılanıp aşırı akımın kesilmesinin gerektiği, ancak davacı tarafındaki koruma elemanlarının görevini yerine getirmemesinin yangının başlamasına neden olduğu, davalının besleme hattı üzerindeki kablo kesiti uyumsuzluğunun yangının başlamasına ve davacı sorumluluğundaki tesislerde hasar meydana gelmesine neden olduğu yönünde bir bulgu elde edilemediği, meydana gelen yangın sonucunda oluşan zarar nedeniyle davalı kurumun kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairece verilen 16.04.2019 tarihli ve 2018/4255 E., 2019/3401 K. sayılı ilamla; davacı tarafın sair temyiz itirazları reddedilerek; aldırılan tüm bilirkişi raporlarında gerek davalı şirkete ait dağıtım şebekesinde, gerekse bu şebekeden davacıya ait tesise (ormanlık alan içerisinden) giden özel hatta yönetmeliklere aykırı değişikliklerin yapılmış olduğunun tespit edildiği, ayrıca bozma sonrasında Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim üyelerinden oluşturulan bilirkişi kurulundan aldırılan 26.05.2014 tarihli ek rapor ile İTÜ öğretim üyelerinden oluşturulan ilk bilirkişi heyetinden alınan 18.11.2014 tarihli raporda; davacıya ait tesisat içerisinde oluşan aşırı akımı, davalıya ait dağıtım hattındaki sigortaların kesmediğinin belirlendiği, buna göre dağıtım şebekesi ile davacıya ait özel hattaki eksiklikleri gidermek için gerekli işlemleri tesis etmeyen davalı şirketin munzam kusurlu olduğu, hal böyle olunca, mahkemece; kusursuz sorumlu olan davalı şirketin, munzam kusuru nedeniyle illiyet bağını kesen sebeplere dayanarak sorumluluktan kurtulamayacağı, buna bağlı olarak munzam kusur dikkate alınmak suretiyle davalı şirketin tazminle yükümlü olduğu zarar tutarının belirlenmesi gerektiğinden bahisle karar bozulmuştur.
C. Üçüncü Bozma Kararı
1.Bozma ilamına uyan Mahkemenin 09.09.2020 tarihli ve 2019/189 E., 2020/174 K. Sayılı kararıyla; davalının kusurunun %25 oranında olduğu hususunun bozma kapsamı dışında kalarak kesinleştiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 68.749,50 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine dair verilen karara karşı taraflar temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairece verilen 22.02.2021 tarihli ve 2020/12090 E. 2021/1774 K. sayılı ilamla; “..Yerel mahkemenin kabulünün aksine, işbu bozma kararı ile davalı şirketin kusur oranının %25 olduğu hususundaki tespitin kesinleştiğinden bahsedilemez, aksine tam da bu yönün araştırılması, davalının kusuru oranının tespit edilmesi bozma nedeni yapılmıştır. Zira; mahkemece verilen 2. kararda, zarar ile davalı fiili arasında illiyet bağının kesildiği kabul edilerek verilen red kararı, Dairece verilen 16/04/2019 tarihli ilamıyla; davalı şirketin munzam kusurlu olduğu, kusursuz sorumlu olan davalı şirketin, munzam kusuru nedeniyle illiyet bağını kesen sebeplere dayanarak sorumluluktan kurtulamayacağı, buna bağlı olarak munzam kusur dikkate alınmak suretiyle davalı şirketin tazminle yükümlü olduğu zararın tutarının belirlenmesi gerektiği gerekçesi ile bozulmuştur.
Bu nedenlerle mahkemece; yeniden konunun uzmanlarından oluşturulacak bilirkişi heyeti ile davalının munzam kusurunun şüpheye yer vermeyecek şekilde tespit edilmesi ve sonrasında davalı şirketin tazminle yükümlü olduğu zarar tutarının belirlenmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; bozma sonrası alınan bilirkişi raporuna göre davalı elektrik şirketinin %10 munzam kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 27.899,80 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflarca temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; bilirkişi raporunda yangının çıkış sebebinin tesise enerji nakleden hattın standart, dışı olduğu, kısa devre sonucu gerilimin düşmesi nedeniyle elektrikli aletlerin yüksek akımı çektiği, davalıya ait sigortaların yüksek amperli ve bıçaklı şalter olması nedeniyle atmadığı, oluşan anormal akım sonucunda yangın çıktığının tespit edildiğini, hükme esas alınan rapor ve ek raporun varsayıma dayalı olduğunu, teknik sebeplerin araştırılmadığını, yönetmeliğe göre pano ve tesis arasındaki hattın davalının sorumluluğunda bulunduğunu, yanlış cins ve ebatta kablo çekildiğini, olaydan öncede ihbarların bulunduğunu, olay sonrası da yangın çıktığını, kaçak akım rolesinin bulunmadığı tespitinin doğru olmadığını, panonun tamamen yandığına göre rolenin de yok olduğunu, role bulunmayan bir yapıya davalı kurumun onay vermeyeceğini, 24.11.2021 tarihli raporda kaçak akım rolesinin bulunduğunun belirtildiğini, tesiste aşırı güç kullanıldığına dair somut belge bulunmadığını, 2010/43 d.iş sayılı dosyadaki tespitte gerilim düşmesi nedeniyle elektrik alıcılarının yandığının belirtildiğini, ODTÜ öğretim görevlilerinden alınan raporun doğru olduğunu, keşif yapılarak düzenlendiğini, davalının % 10 kusurlu bulunmasını kabul etmediklerini, uzman raporunda kusurun tamamen davalıya verildiğini ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı vekili; bilirkişi raporlarında, davacı tarafından sunulan proje ile tadilat sonrası uygulanan projede fark bulunduğu, olayın gerçekleşmesinde kendileri açısından illiyet bağı olmadığının belirtildiğini, zararın davacının % 100 kusuruyla gerçekleştiğini, değişikliği bildirmediğini, haberdar olmadıklarını, % 10 munzam kusur verilemeyeceğini ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; elektrik hattından kaynaklanan yangın sonucu meydana gelen zararın tazmini istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Taraflar arasındaki karşılıklı borç yükleyen sözleşmede davacı, davalı şirketlerin edimini (elektrik verme hizmetini) gereği gibi ifa etmeyerek sözleşmeye aykırı davrandığını ileri sürmektedir.
2. Borçlar hukuku anlamında sözleşmeye aykırılık, borçlunun sorumlu olduğu ifa imkânsızlığı ile borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi (kötü ifa, geç ifa, eksik ifa, aliud vb.) kavramlarını içine alır.
3. İfa, borçlanılan edimin tam ve doğru bir şekilde yerine getirilmesi, alacaklının tatmin edilerek borcun sona erdirilmesidir.
4. Borçlar hukukunun temel kavramlarından olan sözleşmelerin amacı ise, edimlerin karşılıklı olarak ifa edilmesidir. Birbirlerine karşı yükümlülükler üstlenerek borç ilişkisine giren tarafların, karşı tarafın edimini ifa edeceğine olan güvenleri kapsamında sözleşme kurulduğundan, ahde vefa ilkesi gereğince taahhüt ettikleri edimleri ifa etmesi gereklidir.
5. Borcun tam ve doğru şekilde ifasına, “borcun gereği gibi ifası” denilmektedir. Borcun gereği gibi ifası, borçlanılan edimin, ifa tarz ve unsurlarına yani ifanın taraflarına, yer ve zamanına, miktar ve niteliğine uygun olarak eksiksiz bir şekilde yerine getirilmesidir. Bu şart ve unsurlara uygun olmayan bir ifa, ifa olarak tanımlanamayacağı için “borcun ifa edilmemesi” söz konusu olacaktır.
6. Dava tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı Kanun) “Borçların Ödenmemesinin Neticeleri”ne ilişkin ikinci faslının 96 ila 100 üncü maddeleri arasında “Borcun ifa edilmemesi” hükümleri düzenlenmiştir.
7. 818 sayılı Kanun’un bahsi geçen 96 ncı maddesine göre; “Alacaklı hakkını kısmen veya tamamen istifa edemediği takdirde borçlu kendisine hiç bir kusurun isnat edilemiyeceğini ispat etmedikçe bundan mütevellit zararı tazmine mecburdur”.
8. Alacaklının bu kapsamda borçludan isteyeceği tazminat, müspet zarar, onun borcun sözleşmeye uygun şekilde ifasından beklediği menfaattir. Borçlu, ifanın kendi kusuru olmaksızın imkansızlaşmış olduğunu ispat etmedikçe, alacaklının bu yüzden uğradığı zararını tazmin etmekle yükümlüdür.
9. Somut olayda uygulanması gereken Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nin “Hizmet Kalitesi” başlıklı 11 inci maddesinin birinci fıkrasında; “Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi, ilgili mevzuat uyarınca bölgesinde bulunan tüm müşterilere eşit taraflar arasında ayrım gözetmeksizin yeterli, kaliteli ve sürekli elektrik enerjisi sunacak şekilde hizmet verir.”;
10. Aynı Yönetmelik’in “Elektrik Kesintileri” başlıklı 12 nci maddesinde; ” Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi, Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliğinin 51 inci maddesinde tanımlanan mücbir sebepler veya lisansında yer alan özel mücbir sebepler ya da programlı kesintiler dışında dağıtım sistemini, kendisinden hizmet alanlara kaliteli ve sürekli elektrik enerjisi sağlayacak durumda tutmakla yükümlüdür.
Müşteriler, programlı kesintiler hakkında dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi tarafından, kesintiden en az kırksekiz saat önce yazılı, işitsel veya görsel basın yayın kuruluşları aracılığıyla bilgilendirilir.” hükümleri yer almaktadır.
11. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).
12. Bundan başka, Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş olan bu kısımları lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).
3. Değerlendirme
Temyiz olunan kararda; hukuki ilişkinin ve bu ilişki nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığa yukarıda yer verilen hukuk kurallarının doğru şekilde uygulandığı, bozma ilamına uygun olarak davalının munzam (ek) kusurunun belirlenmesine yönelik tespitlerin doğru bulunmasına, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin ileri sürülen sebeplerin incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre, tarafların temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 439 uncu maddesi uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine, fazla alınan peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
16.05.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.